Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör runları ve diyabet gibi kronik hastalıklarda artış saptadık diyor araştırmaya katılan Majid Ezzati. Obezite riski 1990 yılında 10. sırada yer alırken artık 6. sıraya yerleşmiş. 2010 yılında meydana gelen üç milyonu aşkın ölümden yüksek beden kitle endeksi sorumlu tutuluyor. Özellikle de Avustralya ve Latin Amerika’daki durum kritik. Güney Asya’da ise ısınma için kullanılan tehlikeli yakıtlara bağlı hava kirliliği en büyük sağlık sorunu. Fakat sağlık risklerini düşürmek için çok şey yapabiliriz; mesela yüksek tansiyonu önlemek için gıda ürünlerindeki tuz miktarını azaltabilir ve taze meyve ve sebzeye erişebilirliği iyileştirebiliriz diyor Ezzati. Yetersiz beslenme son on yılda azalmış olsa da Afrika’da hâlâ büyük bir sorun olarak devam ediyor. bedensel açıdan daha az formda olanlar, kasları ve iskeletleri iyi antrenmanlı olanlara kıyasla daha kısa ömürlü oluyorlar. Ölümlülük ve formda olma durumu arasındaki bağlantı inandırıcı ama bunu sadece hareketli olmayla ölçmek fazla basit olurdu. Antrenmanlı kaslar ve iskelet dışında kalpdolaşım sistemi ve diğer bazı faktörler de rol oynuyor diyor diğer bazı uzmanlar. Araujo ise bir insanın formda olmasının kendisine daha uzun yaşama şansı verdiğinin zaten bilindiğini, ancak son araştırmanın, bedenin daha esnek olmasının, kas gücü ve bedensel koordinasyonun da yaşam beklentisi üzerinde olumlu etki yaptığını göstermiş olması açısından önemli diyor. En iyi test sonucunu elde etmek için, önce elleri kullanmadan ve yavaş yavaş (yani düşer gibi oturmadan) bağdaş kurarak oturmak ve ayağa kalkarken de elleri hiç kullanmamak gerekiyor. Araştırma veya öğretim görevliliğinin ve yardımcı doçentliğin bir insana bir kariyer boyunca maaş ödeyecek bir «iş» olmadığını anlatmaya çalıştığım yazım, belli ki İTÜ’de bunları birer iş ve üstelik kendilerine hak görenleri ikna edememiş. Avustralya kısa bir süre önce Güney Kutbu’ndaki buz tabakasında yapılacak olan 400 m derinliğindeki sondaj planlarını açıkladı. Avustralya çevre bakanı Tony Burke, projenin dünya ikliminin gelişimiyle ilgili bilgiler vereceği gibi iklim değişiminin önlenmesinde de yardımcı olacağını söyledi. Buz atmosferimiz ve suyumuzun yazılı tarihini barındırıyor. Çok kuvvetli kar yağışının bulunduğu yerdeki sondajlar, daha önceki benzer sondajlardan daha fazla ayrıntı verecek. Aurora Üssü Kuzey Projesi, Avustralya’nın Casey Station araştırma istasyonunun 600km içlerindeki bir noktaya 400 m derinliğinde bir sondajı uygun görüyor. Buradaki buz tabakası üç kilometreden daha kalın. Sondajla 2000 yıllık örnekler elde edilecek. Sekiz haftalık sondaj bu ay içinde Fransız bilim insanları tarafından başlatılacak. Projeye Avustralya, Fransa, Danimarka ve ABD de dahil. Burke’ye göre proje çok daha derin bir sondajın hazırlığı. Daha derin sondajla daha eski buza ulaşılabilecek. Önümüzdeki yıllarda ise çeşitli uluslararası konsorsiyumların sondajlarıyla bir milyon yıllık buza ulaşılmaya çalışılacak. Bu tür buzlar bilim insanları tarafından “Kutsal Kupa” olarak görülür. Güney Kutbu’nda 400 metrelik sondaj London Business School ve Virginia Üniversitesi bilim insanları arkadaş çevresi büyüklüğünün sosyoekonomik duruma bağlı olduğunu saptadı. Bazı insanlar küçük ama daha derin arkadaş grupları tercih ederken, diğerleri çok daha fazla tanıdığa sahip olmak istiyor. Amerikalıların diğer kültürlere göre çok geniş bir arkadaş çevresi var, özellikle de Facebook’ta. Ayrıca mali durum da arkadaş sayısı üzerinde etkili olabiliyor. İyi zamanlarda arkadaşların daha az yardımı ihtiyacı vardır ki bu da daha geniş bir arkadaş çevresiyle ilgilenmeyi kolaylaştırıyor. Oysa parasal sıkıntı çekildiği zamanlar ilişkileri ayakta tutmak pahalıya mal olabilir diyor araştırmacılar. Tabii bu durumda kültürel farklılıklar da önemli. Doğu Avrupa ülkelerinde veya yoksul ülkelerdeki arkadaşlık anlayışı zengin bölgelerdekinden farklıdır diyor uzmanlar. Zengin ülkelerdeki geniş arkadaş çevresine karşın yoksul ülkelerdeki dostluk çevreleri daha küçük ama daha kalitelidir. Amerikalılar ve Batı Avrupalılar daha çok seyahat edi Arkadaş sayısı sosyoekonomik duruma bağlı Brezilyalı bilim insanları ölümlülük ve yerden tutunmadan kalkabilme yetisi arasında bir bağlantı buldular. Kasların ve iskeletin formda olması ölümlülük için en iyi gösterge diyor Rio de Janeiro Clinimex Kliniği’nden Claudio Gil Araujo ve ekibi. Bilim insanları araştırma için 2002 yılından bu yana yaşları 51 ile 80 arasında değişen insanlarla çalışıyorlar. Katılımcılar yerden ellerini kullanmadan ayağa kalkarken, araştırmacılar katılımcıların temel hareketlerini değerlendirmişler. Araştırma sürecinde 159 katılımcı yaşamını yitirmiş. Uzmanlar ölen kişilerin genelde kötü test sonuçlarına sahip olanlar olduğunu söylüyor. Bu yüzden Tutunmadan kalkabilen daha uzun yaşıyor yor veya başka bir ülkede yaşıyorlar, ki bu da hep yeni dostluklar demek. Bununla birlikte yeni arkadaşlıkların kalıcı olup olmadığı kesin değil, kırsal ve kentte yaşayanlar arasında da farklılıklar var. Kırsalda yaşayanlar birbirlerine daha bağlı ve herkes birbirini tanırken kentlerde tam tersi bir durum söz konusu. Arkadaş gruplarının dinamiği ayrıca diğer faktörlere de bağlı. Mesela yaş önemli. Yaşlılıkta bedensel etkinlikler azalıp, dinlenme daha ilginç hale geldiği için arkadaşlar seçilerek azalıyor. Nilgün Özbaşaran Dede CBT 1345/7 28 Aralık 2012 Hâlâ bunları iş ve hak olarak görmek istiyor ve bugüne kadar yapılan yanlış uygulamayı değiştirmeye kararlı görünen üniversite yönetimine karşı direnişe geçeceklerini beyan ediyorlar. Bu kavgayı kazanamazlar, çünkü üniversite yönetimini korkutup, bugüne kadar uygulanan yanlışın sürdürülmesini temin etseler bile, kaybeden gene kendileri olacaktır, çünkü İTÜ, yani kendi üniversiteleri, kaybedecektir. Bir lise düşününüz ki buradaki öğrencilerden bazıları hocalarına yardım etmek için ek bir sorumluluk yüklenmiş bulunsun ve bunun için de küçük bir maddi karşılık alıyor olsun. Bu öğrenciler liseden mezun olunca, aynı işi devam ettirmeye kalkarlarsa ne olur? Bir kere öğrenciler için düşünülmüş bir görevi, artık öğrenci olmayanların sürdürmesini istiyor durumuna düşmüş olurlar ki buna izin verilemez. İkincisi, arkadan gelen lise öğrencilerinin benzer bir görevi üstlenmesine engel olurlar ki bu da öğretimin ruhuna aykırıdır. Dolayısıyla buna da izin verilemez. Üçüncüsü, lise, öğrencisini yaşamda bir devama hazırlayan bir basamaktan ibarettir. Lise mezunu, ya bir yüksekokula giderek tahsiline devam eder veya iş hayatına atılarak toplumdaki hizmet ve/veya üretime katılır. Bunu yapmak istemeyerek lisede aslında olmayan bir «iş» hakları olduğunu iddia ederek lisenin iç işleyişini bozmaya kalkmalarına müsaade edilemez. Araştırma ve öğretim görevlileri ve yardımcı doçentler yükseköğretim ve eğitimde bir basamak üzerinde durduklarını bilmeliler. Basamakta beklenmez. Beklenmeye kalkılırsa basamağı tırmanmaya çalışan arkadan gelenlerin haklarına tecavüz edilmiş olunur. Bana mektup yazan bazı İTÜ araştırma görevlileri ben zengin olduğum için problemin farkında olmadığımı söylediler. Tam tersine: Ben, yüksek öğrenim ve doktora hakkını kullananların işlerini bitirir bitirmez arkadan gelenlere yer açarak başkalarının da aynı imkânlardan yararlanmalarını temin etmelerini savunuyorum. Ama, korkarım Türkiye’de sık sık olduğu gibi, açık akademik bir sorunun tartışılmasını, alakasız sorunları da buraya katarak, bulandırmaya başlamışlar. İTÜ’deki tamamen akademik bir sorunla ilgili bir tartışma, rektörün beceriksizliği, sözünü tutmaması, vb ilgisiz konular dile getirilerek rayından çıkarılmaya çalışılmakta. Mesela, üniversitede taşeron olarak çalışan firmaların işçilerinin üniversite servislerinden yararlandırılıp yararlandırılmaması konusunun, tamamen akademik bir konu olan araştırma görevlilerinin 6 yıldan fazla aynı kadroda tutulup tutulmaması ile ne ilgisi olabilir? Bazı proje yöneticilerinin değiştirilmesi o projede çalışanlar dışında niçin başkalarını da ilgilendirir ve üstelik sadece araştırma görevlilerinin protesto manifestolarında yer alır? Bunlar ve benzeri politik oyunlar, Türkiye’de hemen her konuda rasyonel tartışmayı imkânsız kılmaktadır. Bu tür akılsızca hareketleri politikacılarımızın yapmasına çoktan alışığız da, yüksek lisans ve doktora düzeyinde araştırma temelli eğitimlerini sürdürmekte olan öğrencilerin aynı oyunlara tevessül ettiklerini görmek çok üzücüdür (ancak Türkiye’deki eğitim ve görgü düzeyi düşünülünce ne yazık ki şaşırtıcı değil). Bazı kimseler ise, ilişkisi kesilen öğrenciler yerine yönetimin (ve iktidarın) siyasal görüşüne yakın kişilerin bu kadrolara doldurulacağını iddia etmekte. Bu tehlike var, hatta muhtemel olabilir. Filhakika, şimdiki rektörü atayan güç, birkaç sene evvel bir iftira ile beni üniversiteden atmaya niyetlendiydi. Ancak bir yanlış, başka bir yanlışta ısrarla düzeltilemez. Her İTÜ’lünün görevi, bilimsel liyakat dışında herhangi bir kıstasla üniversitede kadro tayini veya akademik terfi yapıldığını gördüğü an bunu belgeleyerek üniversite yönetimine, basına, tüm medyaya, üniversitenin mezunlar derneklerine vb. kurumlara bildirerek durdurulmasını veya geri çevrilmesini sağlamaktır. Ancak bunu yapanların tek kıstası, tek yönlendiricisi, tek arzusu, bilim olmalıdır. Bilim dışında herhangi bir dürtünün üniversite işlerine burnunu sokmasına izin vermek, Türkiye’de zaten olmayan üniversitenin asla vücuda gelememesini sağlar. Bir baskı grubuna üniversitede gerçekten ihtiyaç vardır, ama o baskı grubunun elindeki tek silah bilim olmalıdır. Bunu politik vb. zırvalıklarla sulandırmak herhangi bir üniversiteyi üniversite olmaktan çıkarır. Tüm öğrencilerimizden ricam buna izin vermemeleridir. Araştırma Görevliliği Görevini İş ve Hak Sananlar Yanlış Yoldalar!