Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sunum etkinliği Konuşma eylemi anlatıma konu olacak duygu, düşünce, gözlem gibi malzemelerin karşı tarafa sözle aktarılması işidir. Etkili ve iyi bir konuşma dendiğinde genellikle işin mekanik ve şekilsel yönünü düşünürüz. İçeriğin yanı sıra beden dilinin kullanımı, açıklık ve anlaşılırlık, hedef kitlenin tanınması ve içeriğin buna göre oluşturulması, görsellik gibi unsurlar çoğu zaman ikinci plana atılır. İyi ve etkili konuşmak çoğumuzca bir yetenek olarak görülür. Armağan Erman (Kültür Fen Lisesi) O ysa başarılı bir konuşmacı olmanın yolu, birikim, deneyim, özgüven ve özenden geçer. Topluluk önünde konuşmak günümüzde adeta yaşamsal bir öneme sahiptir. Eskiden daha çok siyasetle uğraşanların veya toplum önderlerinin işi gibi görünen hitabet sanatı bugün pek çok alanda günlük işlerden biri olmuş durumdadır. Hemen her işkolunda “sunum yapmak “kavramı neredeyse mülakatın yerini almış, öğretim ortamlarında yoğun olarak kullanılan bir iletişim biçimi olmuştur. Başkent Üniversitesi’nde Türk Dili Okutmanı olarak çalıştığım yıllarda unutamadığım bir tecrübe yaşadım. Tıp Fakültesi’nde ders veriyordum. Sene başında öğrencilerime bir konu verdim ve herkesin kendi seçeceği bir alanla ilgili 15 dakikayı geçmeyecek bir sunum yapmalarını istedim. Konu şuydu: Bir toplum gönüllüsü olduğunuzu düşünün. Neyi, nasıl değiştirebilir ya da iyileştirebilirsiniz? Bununla ilgili akıcı, akılcı zengin görsellerle desteklenmiş bir sunum hazırlayın. 40 kişilik sınıfımda 3 haftalık bir hazırlık döneminden sonra sunumlar başladı. Sokak çocukları için üretilen çözümlerden, yere atılan çöp sorununa kadar son derece zengin bir yelpazede sunumlar izlemeye başladık her ders. Kimisi ses tonuyla, konuya hâkimiyetiyle, vücut dilini çok doğru kullanmasıyla zevkle izletti kendini. Kimisi o kadar özenmiş ve emek harcamıştı ki sunumunu adeta yüreğiyle sundu. Kimisi bir huzurevinde çektiği görüntüler ve söyleşileri izleterek adeta sunumun içine çekti bizi. Bir eğitmen olarak bana, hazırlayan, sunan ve izleyen olarak öğrencilerime büyük zevk veren bu sunum etkinliği yaz mevsimine yaklaştıkça birkaç öğrenci dışında tamamlanmıştı. Gönüllülük esasına göre ilerlediğimiz için sona kalanlar tahminimce hazırlığını yetersiz bulanlar veya sıkılgan çocuklardı. Artık derslerin bitimine az bir süre kaldığını söyleyerek kalanların da sunumlarını yapmasını istedim. Çok da özenli olmayan iki sunumdan sonra sıra adı İbrahim olan ve hiç unutamadığım öğrencime geldi. “Hadi bakalım heyecanla sunumunu izliyoruz” deyip arka sıralardan birine geçtim. Çocuk elinde dosyasıyla sınıfın önüne çıktı. Arkadaşlar diye başladığı anda elinin anormal titremesi dikkatimi çekti. Zaten başka da bir şey söyleyemedi. Önce rengi attı, bakışları sabitleşti ve çocuk bir yaprak gibi olduğu yere yığıldı. Sınıfta herkes şoke olmuştu. Hemen revire koşturduk. Sağlık ekibi geldi. Bana çok uzun gelen dakikalardan sonra çocuk gözünü açtı ve “özür dilerim hocam” dedi. Ben o kadar üzgündüm ki ne dediğini bile algılayamadım. Epey sonra çocuğun hiçbir rahatsızlığının olmadığını ve sadece aşırı heyecana bağlı sarsıntı yüzünden bayıldığını öğrendim. Kısmen rahatlamıştım ama asıl sorunu daha sonra onunla yaptığım baş başa sohbette öğrendim. “Ben şimdiye kadar topluluk karşısında hiç konuşmadım Hocam” dedi. Okul hayatım boyunca ders anlatmak şöyle dursun sözlüye bile kalkmadım, dedi. Çoktan seçmeli soruların doğru şıklarını ışık hızıyla bulan tıp öğrencisi, sıra sözlü ifadeye geldiğinde bunun stresini öyle yoğun yaşamıştı ki sınıfta bayılıp kalmıştı. “Neden bana bu sıkıntını söylemedin? Seni asla sunum için zorlamazdım” dedim. Bana unutamayacağım şu cevabı verdi: “Bir yerden başlamam gerekmiyor mu hocam, unutmayın ben doktor olacağım ve çok sunumlar yapacağım.” İbrahim’le zaman zaman görüşüyoruz. Gerçekten de çok sunum yapıyor. Kongrelerde, seminerlerde, hatta yurtdışında İngilizce bile. Ve bana gülerek sunumunun başında mutlaka o ilk muhteşem etkileyici! sunumundan bahsettiğini söylüyor. birkaç örnek: Çok meraklı ve zeki olduğunu bildiğim bir öğrencim; Hakan Ata “Dünyanın En Tehlikeli Havalimanları”nı sundu bize. Satrançta şimdiden ülke ve dünya çapında isim yapmaya başlayan Cem, birçok arkadaşını da satranca yöneltecek bir sunum yaptı. İllüzyona meraklı Berkay, sunumuyla nefeslerimizi kesti. Son derece duygusal kişilikleriyle tanıdığım iki kız öğrencim Ege ve Ayşenur öyle bir Kemal Sunal anlattılar ki bize, gülerken ağladığımızı fark ettik. Gülnihal adındaki bir öğrencim tesadüfen eline geçen bir kitapta kendisini çok etkileyen Atatürk ve 19 rakamının gizemiyle şaşırttı hepimizi. İştahlı bir öğrencim çikolatanın tarihçesini anlatırken bizim de iştahlarımızı kabarttı. Elif’in anlattığı “Rüyaların Sırrı” adlı sunumla hurafe ve bilimin nasıl çatıştığını gördük. Devrim adlı bir öğrencim hayranı olduğu halk kahramanı Che Guevara’yı sunduğunda bir insanın öldürülüşündeki vahşiliği tüylerimiz ürpererek izledik. Doğaç, Münih Olimpiyatları’nı sunarken terörün spora nasıl bir kara leke gibi bulaştığını öğrendik. Yine bu sunumlar sayesinde Eşref Armağan gibi gözleri doğuştan görmeyen bir insanın mucize gibi resimleriyle tanıştık. Buğra’nın sunumunda zamanda yolculuk kavramının çok da uzak olmadığını duyumsadık. Ve bunlar gibi onlarca sunum… Asıl söylemek istediğim iki taraf için de verimli bir etkinlik sunum etkinliği. Sunan kalabalık karşısında konuşma yetisi kazanıp sunum teknikleriyle ilgili daha donanımlı bir hale gelirken alıcı konumundakiler de normalde ilgi alanlarına dahi girmeyen bir konuyu önlerine heyecanla ve özenle koyan da bir arkadaşları olduğu için zevkle izliyor, dinliyorlar. Ben bir öğretmen olarak değer yargılarının giderek değiştiği bir dünyada bilginin hemen yanında sevginin ve pratiğe dönüşmeye elverişli eğitim ortamının yaratılması için uğraş veriyorum. İnanıyorum ki kuramsal bilgiler uygulamalı çalışmalarla desteklenmedikçe, havada asılı balonlar gibi kalmaya ve bir müddet sonra da görünmez olmaya mahkumdur. YETENEKLİ ÖĞRENCİLER KÜRSÜDE YERE YIĞILDI CBT 1345/ 19 28 Aralık 2012 Üniversite deneyimimin ardından yine seçkin bir eğitim kurumunda, Kültür Fen Lisesi’nde öğretmenliğe başladığım ilk yıldan itibaren İbrahim’le yaşadığım unutulmaz deneyimimin etkisiyle 10. sınıfların takvimine “Sunum Etkinliği”ni mutlaka koyuyorum. Henüz bayılan olmadı! Ama şunu söyleyebilirim ki sunum yapmak her aşamasıyla öğrencinin kişisel gelişimine önemli bir katkı sağlıyor. Öncelikle bu katkı daha konuyu seçme aşamalarında başlıyor ve ben bu süreci de keyifle izliyorum. Her şeyden önce kısa bir yol haritası çiziyorum önlerine. Yaptığınız sunum bize bir değer kazandırsın; bilmediğimiz bir şeyi öğrenelim mesela. Ya da ufuk çizgimizi genişletsin, bir anda hiç gitmediğimiz diyarlara gidelim, öyle bir sunum yapın ki bize, o güne kadar yanından dahi geçmediğimiz bir kapı açılsın önümüzde veya sadece mutlu etsin sunumunuz bizi, söyleyecek iki laf eklesin ya da dağarcığımıza… Çocuklar konuyu düşünmeye başladıkları an derslerin rutin havasının dışına çıkıyorlar bir anda. Sunumlardan OKULLARDA SUNUM ETKİNLİĞİ DERSİ