Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN Türk Kimliği İlber Ortaylı “19232023, Cumhuriyetin İlk Yüz Yılı” diye bir kitap yayımlamış. İsmail Küçükkaya adlı gazetecinin sorularına yanıtlar veren bir konuşma. Ortaylı iyi yetişmiş, geniş kültürlü ve zeki bir adam. Soruların tümüne, politik olmayan ve polemik içerik taşımayan sade yanıtlar vermiş. K itabın sonunda Cumhuriyete ilişkin genel yargısını özetlemiş: “ … Gerçek Cumhuriyet biziz. Hilafet müessesesinin değiştirilişi diyorlar. Aslında mahiyet değişimidir (dk:Yani devletin). Modernleşmemiz, reformlarımızdır. Türkiye bir cumhuriyettir. Ve İslam dünyasının en önemli cumhuriyetidir. En sağlam müessesedir. Cumhuriyetin kurumları onun teminatıdır.” Amacım bu kitap üzerinde konuşmak değil. Ortaylı’nın yanıtları anlayana onun konumunu yeterince açık anlatıyor. Fakat kitap şu soru ile açılıyor: “29 Ekim 1923’de Cumhuriyetimiz kurulunca tarihte ilk kez kendi adımızla andığımız ‘Türkler’ dediğimiz bir cumhuriyet kuruluyor. Türk kimdir?” Bu soruya şaşırdım. Çünkü 1926 doğumlu olduğum halde, aklıma bu “Türkler de kim?’ diye bir soru gelmedi. Cumhuriyetin oluşumuna katıldığım için bu benim için utandırıcı bir soru. Bunu bir İngiliz, bir Rus, Fransız ve hatta bir Amerikalının da söylemeyeceğini biliyorum. İkisi de Osmanlı döneminde okumuş, Osmanlı toplumunun İstanbullu çocukları olan annem ve babam üstelik babam Kuzey Kafkasya kökenliydi böyle bir soruyu kendilerine sormamışlar. Daha önce anlattığım bir küçük öyküyü yinelemek istiyorum: Birinci Dünya Savaşından sonra Paris’te babam okurken, bir ayakkabı boyacısına pabuçlarını boyatıyorlarmış. Konuştukları dili anlamayan boyacı hangi dili konuştuklarını sormuş. Onlar da ‘bil bakalım!’ demişler. Adam bilememiş. Annem uzun yıllar sonra ‘Adam, çingenece dahil belki otuz millet saydı, aklına Türk gelmedi’ derdi. Annem bir Osmanlı idi, ama Türk olmaktan gurur duyuyordu. Bunu da Osmanlı Darülmuallimat’ında öğrenmişti. Bu gazeteci de, Türkiye Cumhuriyetinde doğmuş, fakat hâlâ merak ediyor! Türklerin Osmanlı toplumu içindeki konumları ile ilgili soru sorulabilir. Ama Türk’ün kim olduğunu sormak 1925’de Paris’teki boyacı gibi ile olmak demek. Bir Çin tarihi okusaydı 5. Yüzyılda Kuzey Çin’deki Wei Hanedanının Türk olduğunu, ya da 8. Yüzyılın en büyük Çin şairlerinden olan Li Po’nun Ortaasya’lı ve olasılıkla Türk olduğunu öğrenebilirdi. Rus tarihi okusaydı (2) hatta Borodin’in Prens İgor operasını dinleseydi, oradaki Polovtsi’lerin Türkler olduğunu öğrenirdi. Osmanlı sözcüğünün yeğlenmesi, devletin kurgusunun sadece Türkler üzerine oturmadığını anlatmak açısından doğrudur. İslam tarihinde devleti hükümdar sülalesine bağlı olarak adlandırma yöntemine de uyar. Abbasi imparatorluğu, Selçuklu, Karahanlı, Timurlu gibi Osmanlılar da tek bir sülaledir. Fakat bu Türk’ü belirlemiyor. ‘Turchia’ Ortaçağdan kalan bir betimlemedir. Türklerin ülkesi demek. Habsburg, Bourbon ya da Medici sülalelerinin hüküm sürdüğü ülkeler Avusturya, Fransa, Floransa oluyor. İngiltere İngilizlerin ülkesidir. Ama Türkiye Türk olmakta zorlanıyor. Almanya Almanların, Rusya Rusların, Kuzey Amerika oraya 17. yüzyılda giden Avrupa kökenli Amerkalıların. Türkiye’de ise, Türkiye Türkiyelilerin mi diye soran birileri türedi. Ne Osmanlı sultanı, ne onun haremi, ne askeri, ne bürokrasisi Türk değildi. Ama Osmanlı devleti, Anadolu’yu Bizans’ın elinden alan Türkler tarafından kuruldu. Balkanlar bizim değildi. Şimdi de bizim değil. Mısır bizim değildi. Şimdi de değil. Ne var ki Türkiye’de hiç biri Osmanlı esperanto’sunu bilmeyen 75 milyon Türkçe konuşan insan yaşıyor. Bunların da hepsi değil, ama çoğunluğu Türk. Maçlarda ‘Türkiye, Türkiye’ diye bağırıyorlar. Bunlar kendilerini Arap olarak mı görüyorlar? Sorun Cumhuriyet başladığı zaman çözüldü. Türkiye Ulusal bir Devlet olduğu zaman Anadolu Türkiye oldu. Ulusal kimlik, ulusal devlet olmadan yoktur. Bu kimlik etnik köken ve dinle değil sadece dille tanımlanıyor. Gürcü kızını kaçırıp ondan çocuk yapan Kuman’ın çocuğu hangi ırktan olacak. Dünyanın her yerinde dil, ulusal kimliğin gerçek ve tek simgesidir. Tayfun Akgül Biz Avrupalı gibi giyinsek ve davransak da Türkçe konuştuğumuz için Türk’üz. İtalyan tüccarı Türkler demiş, Selçuklu dememiş. Balkanlarda Müslüman ve Arnavut ve Bosnalılar, Makedonyalılar, Ortodoks Sırplar, Bulgarlar, Romenler, katolik Sloven ve Macarlar var. Her yörede Rumlar, Er meniler, Müslüman Kürtler, Müslüman ve Hıristiyan Araplar, İranlılar, Mısırlılar, Yemenliler, Kuzey Afrikalılar vardı. 20. yüzyıl başında Ege adalarında yaşayan Rumlar, ya da Lübnanlı Ermeniler Amerika’lara Osmanlı Pasaportu ile gidiyorlar, oralarda kendilerine ‘Turco’ diyenlerle kavga ediyorlardı. Her toplum değişik kimliklerle ortaya çıkıyor. ‘Türkler çokluk Müslümandır’ dendiğinde birincil kimlik Türklük, ikincil kimlik Müslümanlıkdır. Dünyada kendisine Müslüman diyen 1,5 milyar insan yaşıyor. Lübnanlı, Hıristiyan ya da Müslüman, kendini Arap sayar. Çünkü Arapça konuşur. Osmanlı tarihini okuyanlar Gibbon, Giese, Wittek, Köprülü adlarını ve kuramlarını okumuşlardır. Bunlara Kafadar gibi daha genç tarihçileri de katabilirsiniz. Onlar Osmanlıyı tartışırlar. Fakat aralarında Türk’ü tartışan çıkmadı. Şimdi tarih bilenler yine Türk tartışması yapmıyorlar. Bu iş gazetecilere kaldı. Sadece bu meraksız gazeteciye değil, gerçekten meraklı okuyuculara Türklerle ilgili sayısız kitabın yazarlarından bir liste ekledim. Google’da yapıtlarını bulabilirler (3). Notlar. 1) Ünlü Türkologların yazılarını içeren ve editörü olduğum bir kitabı anımsatayım: The Turkic Speaking Peoples, 2000 years of Art and Culture from Inner Asia to the Balkans, Editors: E.Çağatay, D. Kuban. Prince Claus Found Library, Prestel, 2006. Aynı kitabın Türkçe Baskısı da var: Türkçe Konuşanlar Dünyası. Bu kitabın girişinde Türklerin farklı adları ve kimlikleri ile ilgili bir giriş de var.) 2) Blackwell History of the World Serisinde, David Christian, A History of Russia, Central Asia and Mongolia, vol I., Inner Eurasia from Prehistory to the Mongol Empire, Massachusetts, 1998 3) Türkçe yayımlanan yapıtların yazarları, editörleri: (Bir seçme). Aça, M., Avcıoğlu, D., Barthold, W.V, Divitçioğlu, S., Ebülgazi Bahadır Han, Esin, E., Golden, P.B., Hassan, U., Ögel, B.,Rasonyi, L, Roux.J. P., Zekiyev, M.Z. Yabancı Dilde Yayınlar: Barthold, W.V., Canfield, R.L., Chaliand, G., Dunlop, D.M., Fry, R.N., Findley, C.V., Golden,P.B., Grousset, R., Horvath, A.P., Roux, J.P., Sinor, D. SORUNU CUMHURİYET ÇÖZDÜ CBT 1343/ 5 14 Aralık 2012 Türklük tartışmaları, utandırıcı boyutlarda politik ve tarihi içerikten yoksun. İdeolojik yavanlıklarını bir yana bırakırsak, bu konuda düşünceyi bulandıran Osmanlı sülalesidir. Bir aralık kökenlerini Kayı boyuna bağlamayı düşünen Osmanlı sülalesi, sonunda neseplerini Arabistan’a uzattı. Ve Ortaçağdan bu yana Avrupalıların, Rumların, Ermenilerin, İranlı ve Arapların Türk olarak adlandırılmalarına karşın, sonunda Devleti Osmaniye ile birlikte Etraki biidrak’i yeğlemişlerdir. OSMANLI SÜLALESİ BULANDIRDI