Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR ve sadece iç sürtünmeyle daha içlere akabiliyor. Bu diskin üzerine, başka yere taşıyabileceğinden daha fazla kütle bindiği zaman, dayanıksızlaşarak çok sayıda parçaya bölünüyor. Böylece merkezde bir yıldız yerine çok sayıda yıldız grupları doğuyor. Bunların arasındaki mesafenin aşağı yukarı Dünya ve Güneş arasındaki mesafe kadar olduğu tahmin edilmekte. Bilim insanlarına göre bu bilgi evrendeki ilk yıldızları keşfedebilmek için yeni olanaklar doğurmakta. Çift yıldızlar veya çoklu sistemler, son evrelerinde yoğun röntgen veya gamma ışını patlamaları üretiyorlar. Daha şimdiden evrendeki bu tür patlamaları inceleyecek uzay misyonları planlanmaya başladı bile. değer en yüksek seviyede. En düşük ortalama değer ve dolayısıyla da şişmanlık sorununun en önemsiz olduğu ülke Japonya. Dünya genelindeki ortalama beden kitle endeksi kadınlarda 23,8, erkeklerde ise 24,1. Zengin bölgede erkekler daha şişman, kadınlar daha zayıf. Daha yoksul ülkelerde ise tam tersi söz konusu. Avrupa’da İsviçreleri kadınlar en düşük beden kitle endeksine sahipken, Türk kadınları (beden kitle endeksi 28) fazla kilolu çıktı. Tatlı su kabuklusu Daphnia pulex’in kalıtımını çözen bilim insanlarının Science dergisinde yayımlanan araştırma sonuçlarına göre, bugüne kadar kalıtımları çözülen tüm hayvanlardan daha fazla gene sahip olan su piresi insandan bile daha fazla gene sahip. Su pireleri tatlı suda yaşayan çok sayıda türün temel gıdasıdır ve aynı zamanda da değişen çevreye uyum sağlama konusunda uzmandırlar. Su piresi suyun pH değerinden sıcaklıklara hatta zehirlere karşı bile göreceli olarak duyarsızdır ve çok çabuk tepki verir. Mesela belli başlı uyarı maddelerine kuyruk dikenleri, başta zırhımsı kabuk ve ense çıkıntıları gibi koruyucularla reaksiyon gösterir. Genlerin uyum yetisindeki rolünü şimdi Daphnia Genomics konsorsiyumunda bir araya gelen uluslararası bir araştırma ekibi açıkladı. Indiana Üniversitesi’nden yönetiminde çalışan araştırmacılar, Daphnia pulex su piresinin kalıtımını çözerek ilk kez bir kabuklunun da kalıtım şifresini kırmış oldu. Analizle ortaya çıkan sürpriz sonuca göre su piresi Daphnia pulex, insanın 23.000 genine karşılık, 31.000 gene sahip. İnsan kalıtımının büyük bir kısmı “Junk DNA” (işlevsiz DNA) olarak bilinen kodlanmayan sekanslardan oluşurken bu bölümler su piresinde bulunmuyor bile. Yeni sekanslanan genlerin yaklaşık olarak üçte biri bilim için yeni sayılır, çünkü daha önce incelenen hiçbir hayvanda bulunmamış. Su piresindeki gen sayısının yüksek oluşu, genlerinin omurgasızlara kıyasla daha fazla kopyalandığını açıklıyor. Belli başlı çevre koşullarında böylece yeni işlevler ortaya çıkıyor ve hayvanlara olağanüstü uyum yetisi kazandırıyorlardı. Kabukluların gen etkinliklerini inceleyen Münih Üniversitesi gen merkezinden , yeni olduğu açıklanan genlerin özellikle de çevresel streste çok etkin olduklarını fark etmiş. Bu nedenle söz konusu genlerin değişen çevre koşullarına uyum sağlamada önemli bir işlevi olduğu düşünülüyor. Su piresi öte yandan çevresel zehirlere karşı da son derce duyarlı tepki gösteriyor. Bu özelliği onu çevre koşullarının değişimi için bir gösterge haline getiriyor diyor bilim insanları. Sanılanın aksine evrenin ilk yıldızları yalnız değil, çok sayıda yıldızla birlikte doğmuştu. Bilgisayar simülasyonlarından anlaşıldığı üzere genç yıldızları çevreleyen gaz diskleri doğum anında bölünebiliyorlar. Bu parçalardan daha sonra yeni yıldızlar oluşmuştu. Science dergisinde yayımlanan araştırma, ilk patlamadan sonra oluşan ilk yıldızlarla ilgili yeni bir bakış açısı sundu. Yıldızlar, kütle çekimi ve gaz basıncının karşılıklı etkileriyle kozmik bulutlardan doğuyorlar. Kendi kütle çekimi nedeniyle gaz git gide yoğunlaşıyor. Bu yoğunlaşma sırasında gaz ısınıp ve basınç yükselince yoğunlaşma duruyor. Gaz termik enerjiyi ışınlayabilirse, yoğunlaşma devam ederek yeni bir yıldızın doğmasına izin vermekte. Bu soğuma süreci, özellikle de gaza karbon veya oksijen gibi maddeler karışınca çok iyi işliyor. Bu şekilde örneğin Güneşimiz gibi düşük kütleli yıldızlar oluşuyor. Ne var ki evrenin ilk dönemlerinde bu elementler henüz bulunmadığından, ilk kozmik gazlar çok iyi soğuyamıyordu. Bu nedenle teorik modellerin çoğu ilk yıldız kütlelerinin, Güneşimizinkinin yüz mislisi olduğunu söyler. Heidelberg Üniversitesi’nden ve arkadaşları şimdi bu süreçleri bilgisayar simülasyonlarıyla inceledi ve yoğun kütleli ilk yıldızlarla ilgili basit tablonun tekrar gözden geçirilmesi gerektiği sonucuna vardı. Anlaşıldığı üzere evrenin ilk zamanlarında sadece dev yıldızlar bulunmuyordu. Bunun nedeniyse ilk yıldızların doğumunu takip eden büyüme diskleri. Yeni yıldızları doğuran gaz bulutları döndükleri için, gaz doğrudan doğruya merkeze düşmek yerine ilk önce disk biçiminde bir yapı oluşturuyor Dünya genelindeki aşırı şişman insan sayısı son otuz yıl içinde neredeyse ikiye katlanarak yarım milyara ulaştı. Lancet dergisinde yayımlanan şişmanlık, yüksek tansiyon ve kolesterol değerlerinin incelenmesine dayanan bir araştırmaya göre . Sorun artık sadece batıdaki endüstri ülkelerinin sorunu olmaktan çıkarak, düşük ve orta gelirli ülkelere kadar yayıldı diyor araştırmaya katılan bilim insanı Majit Ezzati. Şişmanlık derecesini beden kitle endeksine göre hesaplayan bilim insanlarının açıklamasına göre 2008 yılında kadınların yüzde 13,8’i erkeklerin ise 9,8’i aşırı şişmandı. Oysa 1980 verilerine göre bu oran kadınlarda yüzde 7,9, erkeklerde ise yüzde 4,8 idi. 2008 verilerine göre Pasifik ülkelerindeki uluslar en yüksek beden kitle endeksi ortalamasına sahip. ABD ve Yeni Zelanda gibi yüksek gelirli ülkelerde ise bu Çernobil’deki radyoaktif ışın, bölgede yaşayan kuşların beyin gelişimi üzerinde olumsuz bir etki yapmış. Fransız ve Amerikalı bilim insanları, Çernobil’de yaşayan kuşların, radyoaktif bölgelerde yaşayamayan hemcinslerine göre yüzde beş oranında daha küçük bir beyne sahip olduklarını buldular. Bu özellikle de bir yaşından genç olan kuşlar için geçerli. Araştırmayı yöneten Andreas Möller (Paris Üniversitesi) kuşların bir çoğunun, ışının beyinleri üzerindeki negatif etki yüzünden henüz embriyo evresinde öldüklerini söylüyor. PloS dergisinde yayımlanan araştırma çerçevesinde bilim insanları 48 türden 550 kuşu incelerken beyin çevrelerini diğer bölgelerdeki kuşlarla karşılaştırmışlar. Uzun bir süredir kuşların, zor koşullara ayak uydurabilmek için organlarının çevrelerini değiştirdikleri biliniyordu. Mesela göçmen kuşların mideleri, bağırsakları ve karaciğerleri göç sırasında büzüşerek daha az enerji sarf edecek duruma gelir. Çernobil’deki kuşların reaktör kazasından sonra beyinlerinin niye küçüldüğü tam olarak bilinmiyorsa da bilim insanları bu değişimin ışına bağlı stres deneyimine bağlı olduğunu sanıyor. Açığa çıkan nükleer enerji, kuş beynindeki büyüme sürecini bozmuş da olabilir. Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma GELMİŞ GEÇMİŞ EN BÜYÜK AYI Buz devri sırasında günümüz Güney Amerika’sında yaşamış olan Arctotherium angustidens türü ayının yaklaşık olarak iki buçuk milyon yıl önce öldüğü tahmin ediliyor. Arjantin’deki La Plata Müzesi bilim insanları, kemik kalıntılarını inceleyerek ayının yaklaşık olarak 3,3m boyunda ve 1.575 kilo ağırlığında olması gerektiğini hesapladılar. Bu ayı türü günümüzde yaşayan en büyük ayı türü olan kutup ayısından bile biraz daha büyüktü (Journal of Paleontology). Arctotherium angustidens kendi çağının en büyük kara hayvanıydı diyor araştırmacı . Dev ayının kalıntıları aslında 1935 yılında bulunmuştu ve o zamandan bu yana La Plata Müzesi’nde korunuyordu. Çevresinde ender olarak vahşi hayvanlar bulunduğu için bu kadar çok büyüyebildiği sanılan ayının, özellikle de otçul hayvanların kalıntılarıyla beslendiği tahmin edilmekte. Arctotherium angustidens hepçil olmasına rağmen daha çok hayvansal kalıntılar tercih ediyordu. Özellikle de diğer büyük hayvanların etleri ve kemikleri önemliydi onun için. Fosiller üzerinde bulunun bazı yaralanma izleri nedeniyle, ayının zaman zaman erkek hemcinsleriyle boğuştuğu ya da bir et parçası için testere dişli kaplan gibi diğer etçillerle kapıştığı sanılıyor. CBT 1248/ 4 18 Şubat 2011