Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Türkiye’de Kimya Sanayisinin Yapısı ve Gelişimi Bilindiği gibi kimya sanayisi bilgi ve sermaye yoğun sanayi alanlarından biridir. Bu nedenle kimya sanayisinin yapısı ve düzeyi bir ülkenin gelişmişlik düzeyi ile de ilişkilidir. Zira kimya sanayi diğer sektör ve sanayilerin ihtiyacı olan ara ve ana maddelerin taleplerini karşılayarak onların da gelişimine yardımcı olduğundan sürükleyici sanayi özeliğine de sahiptir. Ülkeler de sağlıklı sanayileşme ve hızlı kalkınma için kimya sanayisinin gelişmesine öncelik verirler. Prof. Dr. Mehmet Doğan (dogan@hacettepe.edu.tr) öncü Avrupa ülkelerinin izlemesi ilginçtir. Diğer ihracat yapılan ülkeler Romanya, Ukrayna, Azerbaycan, Irak ve İran Bulgaristan gi G erçi günümüzde dünya genelinde rağbet gören küreselleşme, dış ticaretin ünündeki engel ve kıtlamaların kaldırılmaya zorlandığı serbest ticaret ve serbest piyasa ekonomisi etkisiyle eskiden hâkim olan merkezi planlama ve korumacı destekler kimya sanayinde de eski önemini yitirdi. Ancak devletlerin elinde olan geniş ARGE destekleri örnek olarak ülkemizde geniş TÜBİTAK araştırma proje destekleri, DPT alt yapı destekleri, Sanayi Bakanlığının SANTEZ proje desteği, Sanayi Geliştirme Vakıfları, Teknoloji üretim merkezleri, Teknokent benzeri destekleri ile yine de istenen sektörün desteklenmesi ve korunması sağlanabilir. Ülkemizin GSMH yükseldikçe devlet ve özel vakıf ve kurumların araştırmaya verdikleri destekler de yükselecektir. Bu destekler bilinçli olarak ülke önceliklerine ve kalkınmasını hızlandıracak yönde yönlendirilebilmelidir. Ülkemiz sanayi çağını 100 yıl gecikme ile izledi. Çağımızda sanayinin yapısı ve gelişme yönü de değişti. Gelişmiş ülkeler eski hantal sanayi alanlarını terk ederek “hightech” denen ileri teknoloji ve bilgi teknolojilerine yöneldiler. Uzay teknolojisi, bilişim teknolojisi, biyoteknoloji ve nanoteknoloji gelişirken sanayi çağının lokomotif teknolojilerinden kimya sanayisinin de önemini yitirdiği, göreceli olarak GSMH’deki paylarının gerilediği söylenebilir. Ancak bu yeni ileri teknolojilerin kimya sanayi ve teknolojisinin gelişimini de hızlandırdığı unutulmamalı. Ülkemizde kimya eğitimine oldukça geç başlamasına rağmen, çok yaygınlaşmıştır ve özellikle devlet üniversitelerinde kimya mühendisliği, kimyagerlik ve kimya eğitimi bölümlerinde her yıl 810 bin öğrenci öğrenime başlamaktadır. Bu çok büyük sayıdır, özellikle 19601975 arası en başarılı öğrencilerin tercih ettiği alandı. Yüksek sayıda başarılı mezunun çalışacağı alan oldukça sınırlı olup, kimya sanayinin yapısı düşük düzeyde olduğundan ülke istihdamında payı da düşük oldu. leri, plastikler ve lastikler gibi petrokimya ürünleri ile toprak ve madenlerin işlenmesi, metalürji gibi kimyasal üretim ağırlıklı grupları yukarıdaki listede yer almıyor. Bir başka bakış açısına göre de kimya sanayi Hizmet Dallarına göre şu şekilde sınıflandırılır: 1Boya, vernik, reçine ve mürekkep kimyasalları, 2 Gıda ve yem endüstrisi katkı maddeleri ve kimyasalları, 3İlaç hammaddeleri, 4Kâğıt ve karton kimyasalları, 5 Metal yüzey işlemleri ve kimyasalları, 5 Plastik, kauçuk hammaddeleri ve poliüretanlar, 6 Su şartlandırma ve atık su arıtma kimyasalları ve teknolojileri, 7 Temizlik maddeleri ve kozmetik kimyasalları, 8 Laboratuvar kimyasalları ve enstrümantasyon ürünleri, 9 Tekstil ve deri kimyasalları, 10 Topak ürünleri ve madencilik, 11 Yapı kimyasalları ve yapıştırıcılar, 12 Ambalaj ve kimyasalları, 13 Endüstryel yağlar ve gazlar, 14Ölçüm denetim sistemleri ve proses otomasyon sistemleri. Bu son sınıflandırma uygulama ile daha uyumlu ve daha geniş kapsamlıdır. Ülkemizde özellikle Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana başlangıçta devlet eliyle, sonra da özel sektör tarafından ülke ihtiyaçlarını karşılamak üzere birçok kimyasal madde üretimi yapıldı ve yapılıyor. bi komşu ülkelerdir. Kimyasal maddeleri en çok Almanya’dan ithal ediyoruz (3.8 Milyar dolarla %15’i), arkadan Fransa, ABD, İtalya, Belçika, İngiltere ve Çin geliyor. Her ne kadar istatistiklere Almanya, ABD ve Fransa gibi görülse de bu ülkeler ana üretimlerini işçi ücretlerinin düşük olduğu Hindistan, Çin, Şili ve Brezilya gibi ülkelerde yapan çok uluslu şirketler olup, Avrupa’da satış ve dağıtım yetkisini ellerinde tutan batı ülkeleridir. 2000 yılına kadar tüm ara mal ve anamal kimyasalları kendi ülkelerinde üreten bu şirketler işçilik ücreti yanında çevre duyarlığının aşırı yükselmesiyle üretim tesislerini daha fakir ülkelere taşımışlardır. İthalatımızdaki ürünler genellikle ileri teknoloji ürünü ara ve hammaddelerden oluşmasına karşılık, tüm ihraç ürünleri katma değeri düşük kimyasal ürünlerdir. Yüksek katma değere sahip ileri teknoloji ürünlerinin ihracatımız içindeki payları yok denecek düzeydedir. Kimya sanayi genellikle bilgi ve sermaye yoğun bir sektör olmasına rağmen, büyük istihdam potansiyeline de sahip bu sektör ülke istihdamının ancak % 1 kadarını karşılıyor. İTHALAT İLERİ TEKNOLOJİ ÜRÜNLERİ İleri teknoloji kimyasalları hep ithal edilmekte. Kimya sanayi zamanımızda çevre dostu, atık üretmeyen bir üretimin yan ürünü ve atığını kullanarak yeni ürünlere dönüştüren entegre tesisler olmak ve diğer üretici ülkelerle rekabet edebilecek optimum büyüklükte olmak zorundadır. Türkiye 73 milyon nüfusuna ek olarak çevresinde artan ekonomik etki alanı ve ihracat ortaklarındaki çeşitlilik de düşünüldüğünde bölgesinde rekabet edebilir yatırımlar için cazip bir ülke olabilir. Ülkemize özgü hammaddeleri öncelikle değerlendirecek projelerin üretimi ve yatırımcıların hizmetine sunulması öncelikle desteklenmelidir. Ancak bor zenginiyiz diye hidrojen taşıyıcı diye araba endüstrisinin kullanmaktan vazgeçtiği ve metalik soydum üretmeden sodyum boro hidrür üretmeye çalışmak gibi afaki projeler daha gerçekçi değerlendirilmeli. Özellikle yarıiletkenlerin, karbon allatroplarının üretimi, biyoteknoloji ve nanoteknoloji kullanarak katma değeri yüksek ileri teknoloji kimyasallarının üretimi, yüksek oranda tükettiğimiz tekstil boyaları, deterjan hammaddeleri, plastik ilk maddeleri, ilaç ve antibiyotik ana maddeleri üretimlerine daha çok destek verilmeli. Öte yandan bazı kimyasalların yerli üretimi o maddeyi kullanan sanayi kollarının gelişimini de destekler. Örnek olarak ülkemizde soda sanayinin kurulması ve boraks üretimi cam sanayimizin dünya ölçüsünde gelişimini hızlandırdı, krom kimyasallarının üretimi dericiliğin gelişimini destekledi. Kamu ve özel sektör yöneticileri tarafından birlikte 5 Ocak 2011 de Çırağan Sarayı’nda 8 bölüm ve 72 eylemden oluştuğu açıklanan “Strateji Belgesi” uyarınca Hükümet “Türkiye Sanayisini Avrasya’nın orta ve ileri teknoloji ürünleri üretim üssü” yapacağını ilan etmektedir (6 Ocak tarihli gazeteler). Belgede Teknoloji Geliştirme Merkezlerinin (TGM) sayılarının artırılarak güçlendirilecekleri, nanoteknoloji ve biyoteknoloji alanlarında kapasite oluşturma çalışmalarına ağırlık verileceği, yöresel özellikleriyle öne çıkan ürünlerin korunmasına yönelik düzenlemelerin yapılacağı ve ARGE faaliyetlerinin artırılarak destekleneceğin ifade edilmesi sevindiricidir. Umarız geç de olsa sağlıklı gelişmenin yolunun bilim ve teknolojiye dayalı üretimden geçtiği gerçeği ülkemizde de anlaşılarak gerekli önlemler uygulanır. Kaynaklar 1 Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı web sitesi 2 M. Doğan Bilim ve Teknoloji Tarihi Anı Yayıncılık 2010. NİÇİN HIZLI GELİŞEMEDİ? Çok geniş yelpazeyi kapsayan kimyasal maddelerin üretiminde kendi hatalarımız da oldu. Kimya sanayi 1960 sonrası ithal ikamesi koruması altında ve çevre düşünülmeden geliştirilmeye çalışıldı. İlk işletmeler ülke ihtiyacını karşılamak ve yüksek kâr oranıyla çalışma kolaylığını seçti. Daha çok düşük kapasiteli yatırımlar yapıldı. 1980 yıllarına kadar ürünlerin kalitesi de uluslararası standartlara uygunluğuna bakılmadan satıldığından ihraç güçleri yoktu. 1980 sonrası ithal ikamesi altında koruma kaldırılarak ithalat serbestleşince “ülke içi tüketime özgü üretim” yapan çoğu fabrika yeni rekabet ortamına ayak uyduramayarak kapandı. Son yılarda liberalleşen dış ticaret ve küreselleşmenin etkisiyle birçok alanda üretim terk edildi, çoğu madde ucuz pazarlardan ithal edilerek karşılanıyor. 2008 yılında ülkemizin kimyasal madde ithalatı ihracatının dört katından fazla olup, son kriz öncesi toplam 25.5 milyar dolarla ithalatımızda enerji ithalatından sonra en büyük paya sahip olmuştur. Aynı yıl ihracatımız 6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Kimyasal maddeler ülke ithalatında %16, ihracatında ise %4.5 paya sahip. Kimyasal madde ithalatımızda plastik ilk ürünleri ve ilaç ana maddeleri en büyük paya sahipken ihracatımızda da işlenmiş plastik maddeler (tüp, boru, hortum, levha, plaka, monofil çubuk ve profil) toplam kimyasal madde ihracatının % 29’u ile ilk sırada yer almakta. Bu tür ürünlerin üretimi için ilk ürün ve hammadde üretmek amacıyla kurulan Yarımca ve Aliağa petrokimya tesisleri maalesef ülke ihtiyacının ancak % 15 kadarını karşılayabiliyor. Ülkemizin kimya ihracatı ayrıntılı incelendiğinde işlenmiş plastiklerden sonra en çok % 18 payla sabunlar, deterjanlar, kozmetikler ve uçucu yağların ve ülkemizin zenginliği olan borakstan üretilen ilk ürünler; borik asit ve boraksların önemli yer tuttuğu (% 11 Pay ile) inorganik kimyasalların, % 10 payla ambalaj maddelerinin izlediği görülür. Kimyasal ihracatında ülke olarak ilk sırayı alan Rusya’yı, İtalya ve Almanya gibi kimya sanayisinde ON MİLYONLARCA MADDE Kimyasal araştırmalarla sentezlenen kimyasal maddelerin günümüzde sayısı on milyonu aşmış olmasına rağmen bunların büyük çoğunluğu halen üretilmiyor, ticari olarak alınıp satılmıyor. Yine de ticari olarak üretilenlerin sayısı yüz binin üzerindedir. Bu kadar çok sayıda madenin hepsini üretmeye kalkışmak, ekonomik olmayacağı gibi gereksizdir de. Yine de teknolojinin her alanında ham madde, ara madde ve son ürün olarak her tür ilaçtan (bitki, hayvan, insanlar için) kozmetiğe, temizlik kimyasallarından gübreye, boyadan besine, tekstilden her tür araçgerek, makine ve yeni kimyasalların üretimine değişik alanlarda kullanılan binlerce kimyasal madde alınıp satılıyor. Kalkınma planlarına göre ülkemizde kimyasal maddeler alımsatım ve üretimde aşağıdaki gruplar altında toplanarak incelenir ve değerlendirilir. 1Organik ve inorganik temel kimyasal maddeler (soda, klor, sudkostik, boratlar v.b.) 2Organik boyar maddeler, 3Sentetik ve suni elyaf ve iplikler, 4Boya, vernik ve sanayi yağlar, 5Tıbbi, veteriner ve tarım ilaçları 6Sabun, deterjan ve ağartıcılar, 7Diğer kimyasallar (patlayıcılar, kozmetikler, matbaa mürekkepleri, kibrit v.b.) Kimya sanayinin ana ürünlerinden petrol rafineri ürün CBT 1248 / 14 18 Şubat 2011