26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] Biyoteknolojiyi, ‘temcid pilavı’ gibi ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyorsun, demezsiniz umarım. Yineleme nedenim gelen mektuplar... Türk Telekom Akademi Mükemmellik Merkezi Oldu Türk Telekom, eğitim alanında, çok sayıda ülkeyi ve bölgeyi içerecek şekilde, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nin (ITU) Mükemmellik Merkezi (Centres of Excellence) olarak hizmet verecek. Türkiye’nin öncü yakınsama ve iletişim teknolojileri kuruluşu Türk Telekom, bilgi ve iletişim teknolojileri konularında hükümetler arası Birleşmiş Milletler kuruluşu olan ve 191 üye ülke ile 700’den fazla sektör üyesi bulunan Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) tarafından, insan kaynakları eğitiminde dünyada en önemli iş ortaklarından biri olarak seçildi. ITU’nun, çok sayıda bölgeyi kapsayan ve ilk kez uygulayacağı bu yeni model ile Türk Telekom Avrupa, Orta Doğu, Afrika ve Bağımsız Devletler Topluluğunu kapsayan bölgelere eğitim hizmeti sunacak. Türk Telekom Grubu, eğitim birimi Türk Telekom Akademi, bu işbirliği kapsamında, bilgi ve iletişim teknolojilerinde insan kaynağını geliştirme amacıyla Avrupa, Orta Doğu, Afrika ve Bağımsız Devletler Topluluğu bölgelerinde eğitim ve gelişimin merkez üssü olacak ve ITU’nun Mükemmellik Merkezi (Centres of Excellence) olarak hizmet verecek. Bu eğitimler bilgi ve iletişim teknolojilerinin yeterince gelişmediği ülkeler için önemli bir hizmet oluştururken, aynı zamanda bu alandaki en son yeniliklerin ve düzenlemelerin tartışıldığı bir platform haline dönüşecek. Türk Telekom ile ITU arasındaki işbirliği anlaşması, Hindistan’ın bilişim merkezi olarak konumlandırılan Haydarabad kentinde yapılan ITU Dünya Konferansı sırasında imzalandı. Anlaşmaya Türk Telekom Grubu adına Regülasyon ve Destek Hizmetleri Başkanı Şükrü Kutlu ve İnsan Kaynakları Başkanı Gökhan Bozkurt, ITU adına Geliştirmeden Sorumlu Direktör Sami Al Basheer Al Morshid imza attılar. Konumuz Yine Biyoteknoloji ‘Biyogüvenlik Yasası’ ve ‘biyoekonomi’ konusunda yazdıklarımı olumlu bulanlar oldu; tereddütle karşılayanlar da... İkinci gruptakiler özetle derler ki, “GDO ürünlerini dışarıdan alacağımıza kendimiz üretelim, diyorsunuz. Bu neyi çözecek? Ben ithal mısırı yemediğim gibi, aynı teknoloji kullanılacaksa yerlisini de yemem!” Galiba önemli bir nokta gözden kaçıyor. Mesele sadece, ‘GDO ürünlerini ithal mi edelim yoksa bunları yurtiçinde mi üretelim’den ibaret değil ki! Konu bu denli basite indirgenerek ele alınmamalı; ben de öyle almamıştım. Sorduğum soru çok açıktı: Belirli kurallar koyarak GDO ve ürünlerinin ithaline izin veriyorsanız, bunların yerli üretimini niçin yasaklıyorsunuz? Bir an için diyelim ki, yerli üretim üzerindeki yasağınız haklı gerekçelere dayanıyor. Ama konunun, yasaklamak bir yana, hiçbir biçimde güçlük çıkarmamanız; tam aksine, ulusal bir program çerçevesinde desteklemeniz gereken bir yanı var; o da bu ülkedeki biyoteknoloji araştırmalarıdır. Ben, dilim döndüğünce, işin asıl o yanını vurgulamaya çalışmıştım. Gözden kaçmaması gereken nokta budur. Yinelemekte yarar var: Bilim ve teknolojide ‘kendinde iyi’ ya da ‘kendinde kötü’ olan hiçbir şey yoktur. ‘İyilik’ ya da ‘kötülük’ bilim ve teknolojiyi kullanan insanların, firmaların ya da siyasi erki elinde tutanların niyetlerindedir. Siz bugün, bazı firmaların kâr motifini mutlaklaştırarak ortaya koydukları kötü uygulama örneklerinden kalkarak, Türkiye’de yeni yeni filizlenmeye ve başarı kaydetmeye başlayan biyoteknoloji araştırmalarına güçlük çıkartır ve bu alanda umut kırıcı olursanız, bu ülkeyi, insanlık için daha iyi bir gelecek yaratabilme potansiyelini taşıyan bir jenerik teknoloji alanında çağın gerisine daha da iter ve toplumun yarınlarını bir kez daha karartırsınız. Günümüzün biyoteknolojisi gerçekten böyle bir potansiyele sahip mi? Sorunun yanıtını bilim insanlarına bırakalım ve bunun için de, isterseniz, geçen yıl 910 Temmuz’da Washington, DC’de yapılan, Yeni Ortaya Çıkan Sentetik Biyoloji Alanındaki Fırsatlar ve Üstesinden Gelinmesi Gereken Sorunlar Sempozyumu’nun (Symposium on Opportunities and Challenges in the Emerging Field of Synthetic Biology) Sentez Raporu’na birlikte göz atalım. Hemen belirteyim, başvuru için bu sempozyumu seçmemin nedeni Birleşik Devletler Ulusal Akademileri (United States National Academies), Royal Society ve OECD’nin himayesinde yapılmış olmasıdır. Biliyorsunuz, bunlardan ilk ikisi dünyanın sayılı bilim kurumlarındandır. Birleşik Devletler Ulusal Akademileri “bilim, mühendislik ve tıp alanında ulusa ışık tutan” bir kurumdur. Dört organizasyondan oluşmuştur: Ulusal Bilimler Akademisi, Ulusal Mühendislik Akademisi, Tıp Enstitüsü ve Ulusal Araştırma Konseyi... 1660’da kurulmuş olan Royal Society ise dünyanın en eski bilim akademisidir ve Birleşik Krallık Bilimler Akademisi işlevini görmektedir. Konumuzla ilinti kurabilmek için sempozyumun eksenini oluşturan “sentetik biyoloji” teriminin hangi kapsamda kullanıldığını da belirteyim. Sentez Raporu’na göre “Sentetik biyoloji, bilim ve mühendisliğin dinamik, yenilikçi ve gelecek vaat eden bir karışımıdır. Amaç, [işlevi ya da ne işe yarayacağı önceden tanımlanmış] yeni biyolojik varlıklar (yeni moleküller, yeni biyolojik sistemler) tasarlayıp ortaya koymak ve var olanları yeniden tasarlamaktır.” Tanımdan da bellidir ki, burada karışımları söz konusu olan bilimle mühendislik arasındaki girift geçiş bölgesinde yatan, çağımızın biyoteknolojisidir. Aynı rapora göre, biyolojik sistemler konusundaki anlayışımızın geliştirilmesi, özellikle bu sistemlerdeki karmaşıklığın yönetilmesi için yeni bir yaklaşımın ortaya konması; ayrıca tıpta, enerji ve çevre sorunlarının üstesinden gelinmesinde, yeni malzemeler geliştirilmesinde biyoteknoloji için yeni uygulama alanları bulunması da sentetik biyolojinin amaçları arasındadır. Bu ön açıklamalardan sonra, artık, raporun, asıl sorumuza yanıt teşkil edecek bölümüne göz atabiliriz; ama bu gelecek haftaya kaldı. BİLİM MERKEZİ YAZ OKULU BAŞLIYOR Bilim Merkezi’nde 713 yaş arası çocuklara yönelik olarak düzenlenen Yaz Bilim Okulu programı bu sene 21 Haziran – 3 Eylül 2010 tarihleri arasında gerçekleşecek. Haftalık ya da iki haftalık olarak seçebileceğiniz, hafta içi her gün 10:0017:00 saatleri arasında devam edecek olan programda çocuklar bilim ve sanat alanında pek çok uygulamalı atölye ve geziye katılma imkanı bulacaklar. Hazırlanan program dahilinde eğitmenler tarafından Bilim&Drama, Genetik, Matematik, Nanoteknoloji, Uzay, Enerji, Elektronik, Kimya, Arkeoloji, Satranç, Biyoloji, Karikatür, Robot, Ekoloji, Kum Boyama, Tarih, Origami, Resim gibi pek çok atölye düzenleniyor. Bunların yanı sıra atölye çalışmalarını desteklemeye yönelik Topkapı Sarayı, Kandilli Rasathanesi, Arkeoloji Müzesi, İstanbul Modern, Boğaziçi Üniversitesi Genetik Laboratuvarı gibi pek çok gezi de zengin program içeriğinde yer alıyor. Atölye saatleri arasında da Deprem&Yangın Afete Hazırlık Eğitimi, Belgesel ve Film Gösterimleri, Deney Gösterileri, Zeka Oyunları, Tiyatro Gösterileri gibi etkinliklere yer veriliyor. İletişim Bilgilerimiz: Tel: 212 266 00 46EMail:[email protected]<mailto:[email protected]> SAKARYA ÜNİVERSİTESİ’NE KALİTE BÜYÜK ÖDÜLÜ Sakarya Üniversitesi, Kamu SektörüEğitim Hizmetleri kategorisinde Ulusal Kalite Büyük Ödülü’ne layık görüldü. Ödül Cumhurbaşkanı Genel Sekreter Yardımcısı Nadir Alparslan tarafından verildi. Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Durman Ulusal Kalite Büyük Ödülü’nü kazanmanın onur ve mutluluğunu yaşadıklarını belirterek şunları söyled i : “Stratejik Kalite Yönetim Sistemi kapsamında sunmuş olduğu tüm hizmetlerde mükemmellik merkezi olmayı ilke edinmiş olan üniversitemiz, yükseköğretimde iç ve dış kalite uygulamaları ile ülkemizde örnek bir üniversite konumundadır. Avrupa ve Dünya’nın en prestijli kalite ödüllerinden biri olan EFQM Kalite Ödülleri, kurumların kalite yönetim düzeylerinin en önemli göstergelerinden birisi olup, kurumsal gelişime önemli katkı ve değer katmaktadır.” Yeni bir gama ışını patlama yıldızı bulundu Sabancı Üniversitesinden astrofizikçi Ersin Göğüş'ün liderliğinde, aralarında yine Sabancı Üniversitesinden Yuki Kaneko'nun da bulunduğu ekip SGR J18330831 adı verilen yeni bir gama ışını kaynağı magnetar buldular. 19 Mart 2010 da NASA'nın SWIFT uydusu ile yakalanan patlamayı izleyen Göğüş ve arkadaşları, hemen 6 saat içinde NASA'nın Rossi Xray T i m i n g Explorer (RXTE) Xışını uydusu ile bu yıldızın kendi etrafında 7.56 saniyede bir döYeni kaynağın bulunduğu bölgenin nüş yaptığını Chandra X isimli gözlemevi x ışını ölçtüler. SGR telekobu ile çekilmiş iki resim. J18330831 ile Soldaki yaklaşık 1 yıl önce çekilen resim, sağda ise patlamayı takiben birlikte biliçekilmiş yeni kaynağı açıkça göste nen soft gamren resim. maray repeaters (SGR) düşük enerjili tekrarlayan gama ışını patlama kaynakları sadece yedi tane. Bundan önce sadece bir tek kaynağın özellikleri bu kadar çabuk olarak yine Göğüş ve arkadaşlarınca bulunmuştu. Ekip SGR J18330831yi dünyanın en büyük optik ve kızılötesi ve radyo teleskoplarından bazıları ile de izledi ise de gama ve Xışınları dışında aktivite görülmedi. CBT 1211/ 6 4 Haziran 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle