27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Sanal ortamdaki tartışma forumları tıpkı trafik gibi. Kuralları çok basit ama uyulması da bir o kadar zor! Cumhurbaşkanının yargı düzenindeki yetkileri Kurum ve kişilere tanınan yasal yetkiler ile yetkinin kullanıldığı kamusal alan arasında amaçsal bağın tartışmalı olması; görevin gereği yasal boyutlarda yerine getirilse bile meşruluk tartışmasını gündeme getirebilir. Sonuçta yetkiyi kullanan güven yitirmekle kalmaz, ilgili alan da toplum da zarar görür. Çetin Aşçıoğlu Yargıtay Onursal Üyesi cetinascioglu@gmail.com Tartışma Forumları İçin 7 Altın Kural Efsanevi Lost dizisinin final bölümünden tatmin olmayanlar kulübünün bir üyesi olarak, ne var ne yok diye çeşitli tartışma forumlarına göz attım. Bir de üyesi olduğum yerel forumlardaki tartışmaları anımsadım. Şu gerçek yeniden karşıma dikildi: Sanal ortamda tartışma kültürünü bilmiyoruz. Sanal ortamdaki tartışma forumları tıpkı trafik gibi. Kuralları çok basit ama uyulması da bir o kadar zor! Ben de bir faydası olur diye Tartışma Forumları için 7 Altın Kural’ı geliştirdim. Her Foruma Üye Olma, Seçici Davran: Türk gibi başlayıp birçok tartışma forumuna üye olduğunuzda başınıza gelecek olan şey; günlük mesaj trafiğinin altında son nefesinizi verecek olmanızdır. Posta kutunuz şişer ve siz artık o forumdan istifade edemez hale gelirsiniz. Bir foruma üye olurken, günde/haftada ortalama kaç mesaj ürettiğini araştırın ve ona göre kararınızı verin. EPosta Kutunuzu Kategorize Edin: Forumlardan gelen mesajlar, diğer özel mesajlar, spam filtrelerine takılmadan posta kutunuza erişen mesajlar... İçinden çıkılmaz bir durumla karşılaşabilirsiniz. En pratik çözüm, üyesi olacağınız her forum için posta kutunuzda ayrı bir kategori (ya da klasör) açmak ve forumdan gelecek mesajların otomatik olarak o klasörün içine aktarılmasını sağlayacak kurallar tanımlamaktır. Böylece her forumun mesajları alt alta toplanacaktır. Kural tanımlarken “konu” sahasını kullanabilirsiniz (ör. “konu hanesinde “genesis” yazan mesajları Gelen Kutusu’ndan Genesis isimli klasöre taşı” gibi). Sadece İlgi Duyduğunuz Mesajları Okuyun/Cevaplayın: Forumdan gelen her mesajı okumak ve ona bir cevap yazmak, Türk Usulü bir standard olmaya gidiyor. Böyle bir zorunluluğunuz yok. Mesajın konu kısmını ya da ilk bir kaç tümcesini okuyarak “topa girip girmemeye” karar verebilirsiniz. Bu sayede biriken mesajları daha hızlı eritebilirsiniz. Forumun Namus Bekçisi Değilsiniz, Hakemlik Yapmayın: Her mesajı okursanız, o öyle dedi yanlış, bu böyle dedi ona hakaret etti vb diye ister istemez hakemlik yapmaya ve sizi ilgilendirmeyen mesajlara cevap vermeye başlarsınız. Oysa bunun için “moderatör” var. Bu onun işi. Sizin değil. Üst Mahkeme Reisi de Değilsiniz, Hakimlik Yapmayın: Birbiriyle tartışmaya başlayan iki üyeyi ayırmak da sizin göreviniz değil. Onları ayırmaya, hak dağıtmaya kalktığınız zaman siz de tartışmanın bir parçası olur; forumu mesajlarınızla kirletmeye katkıda bulunursunuz. Bırakın kendi aralarında halletsinler. Bir Başkasını Hakem/Hakim Olmaya İtme: Foruma göndereceğiniz mesajlar bir başka üyenin hatalı bir şekilde kendini hakim/hakem sanarak topa girmesine neden olmasın. Forumun kuruluş amacı neyse göndereceğiniz mesajlar sadece o konularla ilgili olsun. Bir başka üyenin yazdıklarıyla hemfikir değilseniz ve cevap vermek zorunda hissediyorsanız sadece kendi fikirlerinizi belirtin; onun hakkında hüküm verici yorumlar yapmayın! Beğenmiyorsanız, Sessiz Kalın ya da Ayrılın: Üyesi olduğunuz bir forumdaki tüm eksiklikleri düzeltmek, tüm hataları gidermek sizin göreviniz değil. Eğer bir foruma gelen mesajlar beklentinizi karşılamıyorsa, sizi rahatsız ediyorsa vb bir süre sadece okuyup mesaj göndermeyerek sessiz kalabilir ya da forumdan ayrılabilirsiniz. Kendinize eziyet etmeyin! Not : Bunlar içinde özellikle beşinci madde forumlardaki tartışmaların gereksiz yere derinleşmesine neden olmakta ve forumların kalitesini düşürmektedir. Ü lke sorunlarının çözümünde, “sosyal ve yapısal gerçekler, doğru amaçlar ve deneyimlerden elde edilmiş bilgiler” olmadan önerilecek kural ve yöntemlerin sağlıklı sonuçlar vermesi beklenmemeli. Durum böyle olunca, çoğun, sorunun çözülmesi bir yana yeni sorunlar; toplumda ve siyasal alanda gerginliğe dönüşebilmektedir. Cumhurbaşkanına yargı düzeninde tanınan yetkiler tipik bir örnek oluşturur: 1982 Anayasası, 1961 Anayasası’dan ayrımlı olarak, cumhurbaşkanına, Anayasa Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Askeri Yargıtay ve Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve vekilini seçme yetkisi tanıyor. “Terör ve anarşik olayların yarattığı yılgı ve korku” , “yargıya duyulan güvensizlik” yargıyı sıkı düzene alacak düzenlemelerin örtülü gerekçesi olmuştu. Kuşkusuz yargının olmazsa olmaz değerlerinin bilincinde olunmaması da etkiliydi. Yansızlık, cumhurbaşkanı ve yargının ortak özelliğidir. Yargının yansızlığı, işin özünde olmazsa olmaz nitelikte bir kavramdır. Cumhurbaşkanı, Türk ulusu önünde “üzerime aldığım görevi yansızlıkla yerine getireceğime” biçimindeki and içmesi (Anayasa m.103); yargı üzerindeki yetkileri kullanırken yansız olacağına inanmamızı tetikleyen bir ipucudur. Bu nedenle cumhurbaşkanının yansızlığına yargının yansızlığı kadar güvenemeyiz. Çünkü yargısal işlemler hem katılımcı hem de denetimlidir. cumhurbaşkanının işlem ve kararları ise bireysel ve denetimsizdir. Bu nedenle Cumhurbaşkanı’nın toplumun bireyi olarak görüş ve inançlarının seçme istencine etkili olması doğaldır. Bir partinin üyesi olarak göreve gelmiş ise; bu kanaldan gelecek düşünce ve bilgilere de açık olacaktır. Öznel yansızlık kanıtlamasa bile dışa yansıyacak görünüm nesnel yansızlığı gündeme getirebilir: I982 Anayasası’nın ilk cumhurbaşkanı Sayın Kenan Evren, yargı düzeninde anayasal yetkisini kullanırken 12 Eylül baş kaldırımının ortaya koyduğu değer yargılarının etkisi altındaydı. Özellikle solcu yılgısı yeri geldiğinde etkili olmuştu. Yüksek yargıç Sami Selçuk’u Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçmemesinin ardında bu gerçekler yatar. Rahmetli Turgut Özal dinsel, siyasal inançlarını açıkça yüksek yargı seçimlerine yansıtmış bir cumhurbaşkanı olarak, yansızlık tartışmaları gündemden düşmemişti. Ölümü, yargıda kadrolaşmayı eksik bıraktı. Sayın Demirel, yılların kazandırdığı deneyimlerinin etkisiyle bir ölçüde yansızlık görünümünü korumayı bilmiş olsa da; seçme yetkisini kullanırken dışarıdan gelen telkinlere açıktı. Tipik örneği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı seçiminde diğer adayları dışlayarak yalnız yüksek yargıç Vural Savaş’ı dinleyerek atamasıdır. Sayın Ahmet Necdet Sezer, yüksek yargı yerlerine üye seçiminde, Özal’dan sonra, yansızlığı en çok tartışılan cumhurbaşkanı oldu. Yaptığı seçimler, toplumun bir kesimince onaylanırken diğer kesiminde ağır eleştirildi. ÖZAL’IN TAMAMLAYAMADIĞI GÖREV Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, yalnız yargı alanında değil hemen her alandaki seçim ve atamalarda yansız olmadığı görünümü vermektedir. Hukukun arkasına dolanarak, Anayasa Mahkemesi raportörünü müsteşar yardımcısı yaparak Anayasa Mahkemesi üyeliğine ataması, yarın gündeme gelecek atamalarda çizgisinin ne olacağının açık işaretini verdi. Anayasa değişikliğinin de yasalaşması durumunda, Özal’ın tamamlayamadığı yargıda kadrolaşmayı, gerçekleştirmesi beklenir. Bu açıklamalarımızdan sonra, cumhurbaşkanına yüksek yargı ile ilgili üye seçme ve atama yetkisinin verilmesinin sonuçlarını değerlendirebiliriz: 1 Yasama, yürütme, yargı, devletin yetkilerini kullanan ve birbirine üstünlüğü olmayan organlarıdır. Cumhurbaşkanı ise yürütmenin başıdır (Anayasa m. 101). Diğer yandan “Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetme” görevi de verilmiştir. (Anayasa m.104) Bu nedenlerle cumhurbaşkanına yüksek yargı üyelerini seçme yetkisinin tanınması organların uyumlu çalışmasını olumsuz etkileyerek dengenin yürütme lehine bozulmasına neden olma olasılığı güçlüdür. 2 Cumhurbaşkanları, yirmi beş yılı aşkın sürede, yetkilerini anayasanın beklentisi doğrultusunda kullanarak sorun çözücü de olamamışlardır. Çeşitli inançlarının etkisiyle yapılan seçim ve atamalar yargıyı ve yargıya duyulması gereken güveni de olumsuz etkiledi. Bilerek ya da bilmeyerek yargıç kimliği tartışmalı kişiler bile atandı. 3 Cumhurbaşkanının yüksek yargıçları seçmesi, akıl yürütme yoluyla yapılan bir değer biçmedir. (Takdir) İyi niyet varsayılsa bile, tüm akıl yürütme ve değer biçmelerde olduğu gibi görecelilik söz konusudur: doğrular kadar yanlışlar da gündeme gelir. Ulusun, halkın başkanı olan cumhurbaşkanına yargısal alanda seçme atama yetkisinin tanınması hem cumhurbaşkanı hem de cumhurbaşkanlığı orununun saygınlığına gölge düşürür. Cumhurbaşkanının, yargı dışında atama yetkisi de vardır. Ne var ki, bu yetkiler (YÖK ayrık), yürütmenin başı olarak kullanılmaktadır. Amaç ile araç arasında bağ tartışmasıdır. Oysa cumhurbaşkanı yargının başkanı değildir. Bu nedenle yargısal yetkisi ile karıştırılmamalıdır. Değerli okuyucularım, halk oyuna sunulan Anayasa değişikliğinde, cumhurbaşkanının yüksek yargıya seçim ve atama yetkisi nicelik ve nitelikçe arttırılmış ve güçlendirilmiştir. Özellikle yüksek mahkemelerde yapılacak seçimlerde aday sayısı kadar değil de, tek aday için oy kullanılacağının öngörülmesi, cumhurbaşkanının takdir hakkını genişleterek partizanca yeğlemeleri kolaylaştıracaktır. Ayrıca yargıç kimliğini de olumsuz etkileyecektir. Cumhurbaşkanına yargı ile ilgili bir görev verilecekse: Yargı ile yürütme ve yasama arasında etkin rol oynayacak bir düzenlemenin yargının sağlık çalışmasına ve gereksinimlerin karşılanmasına yararlı katkısı olacaktır. CBT 1211/ 12 4 Haziran 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle