02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kahve, çamaşır, moda, yiyecek israfı ve tuvalet kâğıdı Kimi zaman ufacık girişimler büyük değişimler yaratır. Çevrebilim uzmanı Dave S. Reay, insanların çok kötü alışkanlıkları olduğunu keşfetti... TRAKYA ÜNİVERSİTESİ’NDEN ÖNEMLİ BİR ARAŞTIRMA Karıncalarda yeni keşfedilen bazı K üresel ısınmanın önüne geçilmesi amacıyla yapılan onca girişim, onca görüş alışverişi ve belirlenen onca hedef arasında, içinde bulunduğumuz karman çorman durumdan gerçekte kimin sorumlu olduğunu kolaylıkla unutabiliyoruz. Sorunun yaratılmasında gelişmiş ülkelerde yaşayan herkesin payı olduğu gibi, her birimiz de çözümün birer parçasıyız.. O halde, hepimiz kendimize ne denli çevreci olduğumuzu sorarak işe başlayalım. Çevreye elinizden geldiğince duyarlı davrandığınızı düşünebilirsiniz. Ancak, şişe sudan uzak duruyor, yerli ürünleri satın alıyor ve plastik torbalarınızı yeniden kullanıyor olsanız bile, büyük bir olasılıkla çevreye sandığınızdan çok daha fazla zarar veren birtakım alışkanlıklarınız vardır. Sizin dışınızdakilerin de aynı alışkanlıklara sahip olduğu düşünüldüğünde, bunların verdiği zarar gerçekten de inanılmaz boyutlara ulaşıyor. Aşağıda bu alışkanlıklardan birkaç örnek. birimizin sabah kahvesinden vazgeçmesinin gezegenimiz üzerinde mucizevi etkiler yaratması işten değil. 2 TU V A L E T K Â Ğ I D I Çevreye dost, geri dönüşümlü kâğıtlar Tuvalet kâğıdı üreten şirketler de çevre dostu ürün seçenekler sunuyor. Bu seçeneklerin en başında %100 yeniden dönüşümlü kağıttan üretilenler geliyor. Bu tür tuvalet kağıtlarının her bir kilosu yaklaşık 30 litre su ve 34 kilovat saat elektrik tasarrufu sağlıyor. Dönüşümlü kağıttan üretilen tuvalet kâğıtları en çok Avrupa ve Latin Amerika’da kullanılıyor. Bu ülkelerde bile 5 rulodan ancak 1 tanesi çevre dostu. Dönüşümlü kâğıtlar taze odundan üretilen tuvalet kâğıtları kadar yumuşak olmadıklarından A.B.D’de pek ilgi görmeyen ürünler arasında. rın yalnızca %2’si kadar. Yeniden kullanmak suretiyle korunan işlenmemiş pamuğun her bir kilosu, 32.5 kg karbondiokside denk düşen, 65 kilovat saat enerji tasarrufu sağlıyor. Polyesterde tasarruf edilen enerji miktarı kilo başına 90 kilovat saate ulaşıyor. Kısacası, elden düşme giysilerin yeğlenmesi enerji tüketimi ve sera gazı salımlarında ciddi bir azalmaya neden olabilir. li oldukları, gerisinin sırf ortalıkta oldukları için makineye atıldıkları görülüyor. Tek bir polyester bluzun kullanıldığı süre boyunca çevreye yaydığı karbondioksit miktarı, %80’den fazlasının yıkanıp kurutulması sırasında meydana geliyor. Bu değer, kolay kurumayan pamuklu ürünlerde daha da yüksek. Salımların nasıl bu denli arttığını kolayca görmek olası. Bir makine dolusu çamaşır yıkanırken her bir dönüşte yaklaşık 1.2 kilovat saat elektrik harcanır ve tamburlu kurutma sırasında bu miktara 3.5 kilovat saat daha eklenir. Bu da her yıkamada 2 kilogramın üzerinde karbondioksit salımı demek. Çamaşırları ipe asıp kurutmak, daha düşük ısıda yıkamak ve makine tam dolmadan yıkamamak suretiyle, çamaşırların yol açtığı salımların azaltılmasına ciddi bir katkıda bulunabiliriz. “insani özellikler” Karıncalar da insanlar gibi aynı rengin tonları arasında ayırım yapabiliyor, öğreniyor ve unutmuyorlar. Prof.Dr. Yılmaz Çamlıtepe Uzm.Dr. Volkan Aksoy Trakya Üniversitesi FenEdebiyat Fak. Biyoloji Bölümü, [email protected] B 5 YİYECEK İSRAFI Aşırı tüketimin insanlar ve küresel çevre üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin en çarpıcısı yiyecek israfı. A.B.D’de yiyeceklerin yaklaşık %30’u israf ediliyor. Bunun yıllık değeri 48 milyar dolar. Britanya’da da yılda yaklaşık 6.7 milyon ton yiyecek çöp tenekesini boyluyor. Çöpe atılan yiyecekler istenmeyen giysilere ekleniyor ve birlikte çürüyüp ayrışarak çevreye son derece etkili bir sera gazı olan metan yayıyor. Yiyecek israfının etkileri sunum zincirine yansıyarak depolama, taşıma ve paketleme gereksinimini arttırıyor. Ancak satın aldığımız hemen tüm yiyeceklerin yol açtığı sera gazı salımlarının büyük bir bölümü, üretim aşamasında meydana geliyor. Bu durum özellikle et ve süt ürünleri için geçerli. Örneğin, Britanya’da yılda 40,200 ton süt israf ediliyor ve bu da fazladan 40,000 ton karbondiokside denk düşüyor. Kimi ülkeler şimdilerde yiyecek israfını önlemek amacıyla birtakım kampanyalar uyguluyor. Tüketici olarak yiyecekleri daha iyi korumanın yollarını araştırmak, alışverişe çıkmadan önce gereksinilen yiyeceklerin bir listesini yapmak ve en önemlisi, aç karnına yiyecek alışverişine çıkmamak suretiyle çevremize katkıda bulunabiliriz. Yukarıdaki liste eksiksiz değil; gündelik yaşamımızda her birimizin aldığı kararların küresel çevre üzerinde topluca çok büyük bir etki yaratabileceği kuşku götürmez bir gerçek. Derleyen: Rita Urgan, New Scientist, 28 Kasım 1 KAHVE Bir fincan sütlü kahve için 200 litre su Kahve satıcıları şimdilerde piyasada yaygın olan organik ve dürüst ticaret seçenekleri ile daha “sürdürülebilir” ürünlerin öncülüğünü yapıyor. Kahve üreten kimi şirketler çiftçilerin kötüye kullanılmalarını önlemek ve daha sürdürülebilir üretim yöntemlerinden yararlanmak amacıyla birtakım programlar uyguluyorlar. Gelgelelim, ortalama bir fincan filtre kahve, yine de 125 gram karbondioksit salımından sorumlu. Bunun üçte ikisi üretimden, geri kalanın büyük bir bölümü de kahvenin kaynatılarak hazırlanmasından kaynaklanıyor. Salım miktarını yaklaşık 80 gram azaltan daha yavan ve sıradan olan hazır kahvenin yeğlenmesi durumunda bile, günde altı fincanlık kafein alışkanlığı yılda 175 kilodan fazla karbondioksit salımına yol açıyor. Bu da, söz gelimi Londra’dan Roma’ya yapılan bir uçak seferinin çevreye yaydığı karbondioksit miktarına eşit. Kahvenizi sütlü içmeye kalkıştığınızda da, ineklerin saldıkları metan gazıyla kahvenizin iklim değişimine yol açan etkisi, üçte ikiden fazla bir oranda artıyor. Kahvenin çevreye verdiği zarar bununla da kalmıyor. DoğayıKorumaVakfı’na göre, içtiğiniz bir fincan sütlü kahvenin, kahvesinin, sütünün, şekerinin ve fincanının üretilmesi için yaklaşık 200 litre su harcanıyor. Öyle ki, her 4 ÇAMAŞIR Yıkanan çamaşırların yalnızca %7.5 kadarının yıkamaya gerek duyulacak denli kirli... Hızla değişen moda evlerde tekstil yığınları oluşturdu. Ancak bu aşırı tüketim çevresel açıdan göze daha az çarpan bir sonucu da beraberinde getirdi: tüm bu yığınların yıkanıp temizlenmesine harcanan enerji. Reklam endüstrisi “beyazın da beyazı” çamaşırlar, bahar çiçekleri kokan çarşaflar gibi kavramları beyinlerimize kazıdığından beri temizlik ev yaşamının mihenk taşı durumuna geldi. Artık “bir kez giy ve yıka” kültüründe yaşıyoruz. Gerçekten de, Britanya’da yıkanan çamaşırların yalnızca %7.5 kadarının yıkamaya gerek duyulacak denli kir 3 DE Ğ İ Ş E N M O D A 1990’da dünya çapında tekstil üretimi 40 milyon ton kadardı. 2005 yılına 60 milyon tona ulaştı. Tekstil üretimi ve tüketimindeki bu çarpıcı artış moda eğilimlerdeki hızlı değişim ve düşük ücretle işçi çalıştırmanın sonucunda fiyatlarda meydana gelen düşüşten kaynaklanıyor. Sonuçta, giydiklerimizin büyük bir çoğunluğu eskimeden elden çıkartılıyor. Küresel ekonomik kriz bile modaya ayak uydurma tutkumuzu önleyemedi. Bu alışkanlığımızdan tümden vazgeçemesek de, en azından kanıtları daha çevreci bir yaklaşımla yok edebiliriz. A.B.D ve Britanya’da istenmeyen giysilerin yalnızca dörtte bir kadarı yeniden kullanılıyor, ya da yeniden işlemden geçiriliyor. Yeniden işlemden geçirilen tekstil ürünleri yatak dolgusu, döşemelik kumaş, çanta ve ayakkabı gibi çeşitli alanlarda kullanılıyor. Ancak gerçek anlamda çevreci bir yaklaşım, bu ürünlerin yeniden kullanımı. Yeniden kullanılacak tekstil ürünlerinin toplanması, işlenmesi ve satışı için gerekli olan enerji miktarı, yeni bir giysinin üretimi için harcanan mikta CBT 1195/9 12 Şubat 2010 öceklerin görme organları olan petek gözlerin dünyayı bizim gördüğümüzden çok farklı şekilde algıladıklarını açıklayan “Mozaik Görme Teorisi” bir tarafa bırakılırsa böcek gözü ile insan gözünün dış dünyayı algılamalarında ortak bir yön her ikisinin de renkli görme kapasitesine sahip olmasıdır. Bununla birlikte böcekleri insanlardan görece olarak üstün kılan bir durum var ki o da ultraviyole (UV) ışığı algılayabilecek fotoreseptörlere sahip olmalarıdır. Böceklerdeki renkli görme konusunda en popüler canlılar kuşkusuz ki zarkanatlılar (Hymenoptera) takımı içerisinde sınıflandırılan, iyi birer polinatör olan bal ve yaban arılarıdır. Arılar trikromatik görme (ultraviyole, mavi, yeşil) sistemine sahiptirler, kırmızıyı ayırt edemezken ultraviyolenin yanı sıra görünür spektrumun mavi ve yeşil bölgelerini de algılayacak fotoreseptörlere sahiptir. Son birkaç yıldır yapılan araştırmalar arılar ve bazı kelebeklerin insanlar gibi renk tonları arasında ayırım yapabildiklerini göstermiştir [1,2,3]. Trakya Üniversitesi Biyoloji Bölümü Davranış Ekolojisi laboratuarında, Prof. Dr. Y. Çamlıtepe ile Uzman Dr. V. Aksoy tarafından yürütülen ve TÜBİTAK (TÜBİTAKTBAG Proje No: 106T187) tarafından da desteklenen bir çalışma [4] ile karıncaların da insanlar gibi aynı rengin farklı tonlarını ayırt edebildikleri bilim dünyasına duyuruldu. Çalışmanın sonuçları saygınlığı yüksek bilimsel dergilerden Journal of Experimental [1]Dyer, A. G., Chittka, L. (2004). Fine colour discrimination requires differential Biology’in Ocak 2010 sayısında makale olarak yayınlandı. Araştırıcılar çöl karıncalarından olan Cataglyphis aenescens conditioning in bumblebees. Naturwissenschaften, 91, 224–227. türü ile çayır karıncalarından Formica cunicularia türünün işçi [2]Giurfa, M. (2004). Conditioning procedure and color discrimination in the leriyle kontrollü laboratuar ortamında ilişkili öğrenme temelli dav honeybee Apis mellifera. Naturwissenschaften, 91–5, 228–231. ranışsal renk ayırımı deneyleri yürütmüşlerdir. İşçilerin spektru [3]Kelber, A. (2005). Alternative use of chromatic and achromatic cues in a hawkmoth. Proc. R. Soc. B., 273, 2143–2147. mun aynı renk bölgesine karşılık gelen birbirlerine çok yakın iki [4]Camlitepe Y., Aksoy V. (2010). First evidence of fine colour discrimination dalga boyu arasındaki ayırım yeteneklerinin ölçüldüğü bu deneyler, ability in ants. Journal of Experimental Biology, 213, 72–77. seçim noktasında karıncaların iki ışık uyaranını da aynı anda görmesine olanak sağlayan 120°’lik tahta taban açıya sahip Yboru’dan oluşan bir ikili seçim dümika duvar zeneğinde gerçekleştirildi (Şekil 1). yuva İki hafta boyunca işçi karıncalar bir tanesi besin ödüllü (+) diğeri ödülsüz () ve aralarında 40 nm gibi dar bir renk aralığı bulunan monokromatik ışık uyaranlarına [UV’de: 340 sulandırılmış bal nm (+) ile 380 nm () arasında; yeşil’de ise: 510 besin kutusu (+) nm ile 550 nm () arasında] eğitildiler. Eğitim prosedürlerinde hem tekli şartlandırma (denek tek bir uyarana ödüllü ilişkilendirme ile eğitilir) hem de ayırımsal şartlandırma (denek ödüllü bir uyaranı ödülsüz bir uyarandan ayırt Yboru alüminyum destek etme yönünde eğitilir) kullanıldı. karar noktası Eğitim sonrasında üç farklı test gerçekleştahta destek tirilmiştir. İlk testte her iki şartlandırma pro200 mm ışık kutusu sedürü ile eğitilen işçiler eğitim ile aynı koşullarda test edilmişlerdir (Kontrol testi). İkinci tip Şekil 1. İkili seçim düzeneği. testlerde tekli şartlandırma prosedürü ile eğitilen işçiler ayırımsal prosedürdeki eğitim koşullarıyla, ayırımsal şartlandırma prosedürü ile eğitilen işçiler da tekli prosedürdeki eğitim koşullarıyla test edilmişlerdir. Üçüncü tip testlerde ise işçiler her iki eğitimde de “+” olarak kullanılan dalga boyunu alternatif, duyarlı olduğu en uzak başka bir dalga boyundan ayırt etme konusunda test edilmişlerdir. Eğitim ve test sürecinde görsel, koku, idiyotetik, manyetik ve yerçekimi ipuçları ortadan kaldırılarak karıncaların kullanabileceği ipucu olarak sadece ayırt edilmesi istenilen renk tonlarına sahip monokromatik ışık kaynakları bırakılmıştır. Işık şiddetine bağlı ayırımı ortadan kaldırmak için her renk uyaranının eşit fotonlara (1,1x1011 foton) sahip olması radyometrik ölçümler ve hesaplamalar yapılarak sağlanmıştır. Testler esnasında besin de uzaklaştırılmış, uyaranların yerleri de sürekli değiştirilmiştir. Sonuçlar işçi karıncaların elektromanyetik spektrumun bu iki bölgesinde (UV ve yeşil), insanlar kadar hassas olmasa da onlar gibi aynı rengin farklı iki tonu arasında (örn. açık ve biraz koyu yeşil) ayırım yapabildiklerini, öğrendiklerini, hatta hafızalarında depolayarak daha sonra bu bilgileri besinin yerini bulmada kullandıklarını ortaya koymuştur. Diğer yandan ödüllü ve ödülsüz uyaranların bir arada Açık veya biraz koyu bulunduğu ayırımsal eğitim yeşil fark etmez, hatta yerini değiştirseniz de koşullarında karıncaların ayırt ben nereye gideceğimi etme ve öğrenme başarısı çok biliyorum. daha yüksek çıkmıştır. Bu durum, karıncaların simültane iki farklı uyaranın özelliklerinden yaptıkları çıkarsamanın daha etkili olduğunu da göstermektedir, bizde de öyle değil mi? Bu yeni bulgu basit yapılı da olsa canlıların doğal koşullara uyum sürecinde geliştirebildikleri adaptasyon mekanizmalarının ne derece sürprizlere açık olacağını göstermekte olup evrimsel ve ekolojik bağlamda da yeni araştırmalara kapı aralamaktadır. CBT 1195/8 12 Şubat 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle