Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Görülen o ki Facebook dijital dünyanın yerlileri olan Ykuşağının yaşama bakış açılarına en uygun sosyalleşme ortamı. Evet yüz yüze gelseler iki kelime edemeyecek olanların karşı cinsle iletişim kurabilme fırsatı İlk kadın mühendislerimiz Melek ve Sabiha hanımlar Melek ve Sabiha hanımlar, 1933 yılında ülkemizin ilk kadın yol ve köprü (inşaat) mühendisi olarak meslek hayatlarına başlamışlar. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com riyor. Bundan sonra Peyami Safa daha birçok soru sorduktan sonra, “Kadın erkekle bir olabilir mi?” temel sorusunu yöneltiyor. Melek Hanımın bu soruya verdiği cevap ise şu şekildedir: “Bu sahada hiçbir fark yoktur. Şimdiye kadar kadınların yalnız aile hudutları içinde kalmaları, tabiatlarında gizli istidatların (yeteneklerin) meydana çıkmasına mani (engel) oluyordu. Fakat hayat, yavaş yavaş bu gizli istidatları ortaya döküyor. Kadın kabiliyetsiz değil, kabiliyetleri gizli kalmış ve bunun için de inkişaf etmemiş (gelişmemiş) bir insandır.” Melek (Erbul) Hanım mezun olduktan sonra Bursa Nafıa Müdürlüğü’nde göreve atanmıştı. Melek Hanımın yaşamı ve çalışmaları hakkında şimdilik daha fazla bilgiye sahip değiliz. Sabiha Hanım, 1910’da Manastır’da doğdu. İlköğretimini Beşiktaş Esma Sultan İlkmektebi’nde yaptı. 1925’te Nişantaşı Kız Ortaokulu’nu bitirdi. Melek Hanımla birlikte Mühendis Mektebi’nden mezun olduğunda, aynı yıl Ankara’da Nafıa Başmüdürlüğü’ne atandı. 1935’de AnkaraBeypazarı yolu üzerindeki kemer köprü inşaatını yönetti. Bu köprü bugün Sabiha Hanıma atfen Kız Köprüsü olarak anılmaktadır. Daha sonra Bayındırlık Bakanlığı’na bağlı Yapı ve İmar İşleri Reisliği’nde, okul, hastane, hükümet konağı, halkevi vb. gibi resmi binaların mimari projelerini yaptı ve bunların denetlenmesi görevlerinde bulundu. 1939’da yüksek mühendis Remzi Gürayman ile evlendi. 1945 yılında, Anıtkabir inşaatı başmühendisliğine atandı. Bu görevi üstlendiğinde Sabiha Hanım henüz 35 yaşındaydı. Bu görevini 10 yıl boyunca başarıyla yerine getirdi. Anıtkabir’in başmühendisliği görevini genç Türkiye Cumhuriyeti’nde bir kadın mühendisin yürütmüş olması, Atatürk’ün kadın erkek eşitliğine ve kadınların özgürlüğüne verdiği büyük önemin ve bu yöndeki katkılarının tarihsel bir sembolü niteliğindedir. Sabiha Gürayman, 1963 yılında emekli oldu ve 2003 yılında vefat etti. Yararlanılan kaynaklar: 31 Mart 1933 tarihli Cumhuriyet gazetesi. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin 210’uncu, Sivil Mühendisliğin 100’üncü Yılı, Mühendislikte 50. Yılı Kutlama Bölümü Yayını, İTÜ Rektörlüğü, İstanbul 1983. Asosyallerin Kurduğu Sosyal Ağ 500 milyon nüfusu var. Piyasa değeri ise 25 milyar dolar düzeyinde. Facebook’tan bahsediyorum. Açıkçası böyle bir başarının kuruluş süreciyle ilgili film yapıldığını duyduğumda çok heyecanlanmıştım. Facebook fikrinin nasıl doğduğunu, nasıl gelişip bugünkü haline geldiğini herkes öğrenmiş olacaktı. Hem de birinci elden kaynaklara dayanarak. Ancak ortaya bambaşka bir tablo çıktı. Çalınan fikirler, kurucu ortaklar arasındaki kavgalar, ipiyle kuyuya inilmeyecek kişiler vb. Tüm bunlar bir yana Facebook fikrinin ötesinde yatan motivasyonun amiyane tabirle “kız tavlamak” olması. Bir yanda Facebook’un kurumsal olarak, filmi ve filmin baz aldığı kitabı “kurgu” olarak nitelemesi ve gerçeği yansıtmadığını açıklaması. Öte yanda ise filmin takip edebildiğim kadarıyla ne ABD’de ne de Türkiye’de kamuoyunun ilgisini fazla çekmemesi. 500 milyon kişinin her gün internete girme nedeni olan, milyarlarca dolarlık müthiş bir fenomen ve filmin kamuoyunda ilgi görmemesi. Düşündürücü değil mi sizce de? Filmin senaryosunun dayandırıldığı kitap, Facebook’un iki kurucu ortağından birisinin bilgilerini baz alıyor. O kişi ki yolun daha başındayken diğer ortak ve stratejik yatırımcılarla görüş ayrılığına düşüyor, hukuki bir süreç başlatıyor ve (filmin sonunda öğrendiğimiz kadarıyla) miktarı açıklanmayan bir parayı kabul ederek mahkemeye gitmekten vazgeçiyor. Keza fikrin kendilerine ait olduğunu savunan, iyi aile çocuğu ikiz kardeşler de benzer şekilde yasal bir süreci başlatıyor ve 90 milyon doları kabul ederek dava açmaktan vazgeçiyor. Tüm bu karmaşanın içinde ışıl ışıl parlayan bir figür var ortada. Sıra dışı olan ve zaman zaman bunun cezasını da çeken Mark Zuckerberg. Tüm bu yasal süreçte davalı durumunda olan Facebook’un diğer kurucusu. (Halen de şirketin tepe yöneticisi.) Zuckerberg gece gündüz Facebook’u geliştirmek üzere yaşıyor. Sonradan yolları ayrılan diğer ortak site biraz palazlandığında reklam bulma sevdasına kapılmışken o buna şiddetle karşı çıkıyor ve siteyi daha da genişletmek, milyonlarca kişinin uğrak yeri olmasını sağlamak üzere harıl harıl çalışıyor. İlk milyonuncu üye siteye dahil olduğunda yeni kurulmuş şirket çılgın ev partilerinde eğlenirken Zuckerberg ofiste bilgisayarının başında çalışmaya devam ediyor. Görülen o ki Facebook dijital dünyanın yerlileri olan Ykuşağının yaşama bakış açılarına en uygun sosyalleşme ortamı. Evet yüz yüze gelseler iki kelime edemeyecek olanların karşı cinsle iletişim kurabilme fırsatı. Evet birbirlerini “dürterek”, çıktıkları bir sevgilileri olduğunu kendi Facebook sayfalarında yer alan statü bilgisinde açıklayarak sosyalleşiyorlar. Evet hayatlarında bir çiftliğe adım atmamış olmakla birlikte Facebook’taki oyun imkânlarını kullanarak sanal ortamda tarla ekmekten, sebze yetiştirmekten, hayvan beslemekten hoşlanıyorlar. Burada ilginç bir ikilem var. Facebook bir sosyal ağ ama onu meydana getirenler sosyal insanlar değil. Bu husus bile bugün yaşı yirmi beşin üstünde olan dijital göçmenler ile yirmi beşin altında olan dijital yerliler arasındaki yorum farkını göstermesi açısından düşündürücü. Onca dijital göçmen yatırımcının Facebook resminin içine girmesine rağmen, şirket yönetimindeki varlığını hâlâ sürdüren dijital yerli Zuckerberg’in bu “inadı” ise ilginç sonuçlara gebe gibi görünüyor. Ü lkemizdeki ilk kadın yol ve köprü mühendisi olan Melek (Erbul) ve Sabiha Rifat (Gürayman) hanımlar, Mühendis Mektebi’nden (Bugünkü İTÜ. 1933 yılında Mühendis Mektebi’nde elektrik, makine, kimya ve maden mühendisliği bölümleri bulunmuyordu.) 1933 Şubat döneminde diğer 23 erkek mühendis arkadaşıyla birlikte mezun olmuş. Tam bu günlerde Cumhuriyet gazetesi “Kadın erkekle bir olabilir mi?” konulu bir anket düzenliyor ve çeşitli mesleklerden kadınlara bu soruyu yöneltiyordu. Cumhuriyet gazetesi yazarı ve muhabiri Peyami Safa da bu anketin bir parçası olarak henüz yeni mühendis olmuş ilk kadın mühendisimiz Melek Hanımla Firuzağa’daki apartmanında görüşüyor ve onunla bu konuyu konuşuyor. 31 Mart 1933 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan söyleşisinde Peyami Safa, “mühendislik gibi tamamıyla matematiksel ve zihni konusu nedeniyle insani duygularla ilgisi olmadığını” düşündüğü bir meslek olan mühendislikle, kadının ilgisinin kendisini hayrete dü Melek Hanım Sabiha Hanım şürdüğünü söyledikten sonra, kendisini doğrulamak amacıyla Mühendis Mektebi’ne sadece dört hanımın girdiğini ve ikisinin hâlâ öğrenimlerine devam ettiğini ve ikisinin de yeni mezun olduklarını belirtiyor. Peyami Safa’nın “Nerede ve nasıl çalışmayı düşünüyorsunuz?” sorusuna Melek Hanım; “Anadolu’da. Fakat evvela memur olarak çalışmaya mecburum” cevabını ve Prof. Dr. Sherrington Sabancı Üniversitesi’nde Oxford Üniversitesi Fizik Bölümü’nden Prof. Dr. David Sherrington, 8 Kasım tarihinde Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde “Physics and Complexity“ başlıklı bir popüler bilim konferansı verdi. Aynı zamanda “Sir” unvanına da sahip Emeritus Prof. Dr. David Sherrington’ın konferansını akademi dünyasından çok sayıda bilim insanı ile öğrencilerden oluşan kalabalık bir Prof.Dr. Nihat Berker Prof. Dr. David Sherrington topluluk dinledi. A v r u p a Bilimler Akademisi tarafından 2010 yılı Blaise Pascal Ödülü verilen Prof. Sherrington, bu onuru kabul ettikten sonra ilk konferansını Sabancı Üniversitesi’nde vermiş oldu. Çalışmaları ile bilime yüksek katkı sağlayan Sir David Sherrington, atomların ölçeğinde basit etkileşmelerin, birbirleriyle ve düzensizlikle çekişmelerinden, bize görünür ölçeklerin karmaşık olaylarını nasıl yarattığını izah etti. Bu bağlamda, camların oluşumundan borsaların çalışmasına ve beynimizin işleyişine kadar örnekler verdi. Blaise Pascal Ödülü, Avrupa Bilimler Akademisi tarafından 2003 yılından beri bilimin çeşitli dallarındaki yüksek değerli çalışmalar yapan bilim insanlarına verilen Avrupa’nın en prestijli bilimsel ödüllerinden. Her yıl farklı bir Avrupa ülkesinde gerçekleştirilen ödül töreni, bu yıl Atina’da yapıldı. Prof. Sherrington geçtiğimiz hafta Yunanistan’daki törene katıldıktan sonra Sabancı Üniversitesi’nin davetlisi olarak ülkemize geldi. CBT 1235/ 12 19 Kasım 2010