24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OTAM: Otomotivde uluslararası laboratuvar ve sanayiüniversite işbirliğine başarılı bir örnek Ülkemizde, otomotiv sektörü için uluslararası bir mükemmeliyet merkezi doğuyor: OTAM, otomotiv sanayi için bütün gerekli laboratuvar ve pist testlerinin gerçekleştirileceği bir merkez olmaya yöneldi. Üniversitesanayi işbirliğinin en başarılı örneklerinden biri olan OTAM, otomotiv ana ve yan sanayinin ARGE projelerine destek veren, test/analizlerini ve belgelendirme ihtiyacını karşılayan, eğitim ve danışmanlık hizmetleri veren bir teknokent şirketi. Başarısını, sağlam bir kurumsallaşmaya borçlu. Beş yıllık geçmişinde 72 ARGE projesi tamamladı, Türk otomotiv sanayinin dünya standartlarını yakalaması için gerekli altyapıyı oluşturuyor, üretici şirketlerin inovasyon çalışmalarına destek veriyor. Orhan Bursalı Reyhan Oksay birliğinin başarılı örneklerinden biri Otomotiv Teknolojileri Araştırma Geliştirme San.ve Tic. A.Ş.’dir (OTAM). Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi olarak İTÜ Otomotiv Anabilim Dalı’nın laboratuvar binalarında faaliyetlerini sürdüren OTAM’ı ziyaret ettik. Genel Müdür Yunus Canlı ve Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Koordinatör Prof. Dr. Ali G.Göktan’ın eşliğinde laboratuvarları gezdik. Dünyada ve Türkiye’de Otomotiv sektöABD’de Michigan rünün bugünkü konumu ve Uluslararası karşılaştıkları sorunlar hakkınOtomobil Hız Pisti. da bilgi veren Göktan ve Pist bir tünel ve 3.5 Canlı, çevre dostu ve enerji takm uzunluğunda hız sarruflu araç üretiminde geliyolu içeriyor. nen noktayı ve gelecek ile ilgili projelerini anlattı. Göktan, OTAM’ın kurulmasına zemin hazırlayan koşulları şöyle açıkladı: “Bir gün geldi otomotiv sanayinin problemleri, tek bir akademik kurulun çözemeyeceği boyuta ulaştı. Çok sayıda disiplinin sorunların çözümüne katkıda bulunması gerekiyordu. Daha önce bu koordinasyonu işveren yapıyordu. Şimdi OTAM ihtiyaca göre değişik birimler arasında işbirliği oluşturup, ortak çalışmayı koordine ediyor. Böylece üreticinin sırtından büyük yükü almış olduk.” uluslararası niteliği doğrulandı. OTAM ayrıca diğer anonim şirketlerden farkFransa’dan Versailles Üniversitesi’nden 20 ka lı olarak kâr amacı gütmeyen bir kuruluş. dar öğrenci her yıl OTAM’a geliyor ve sertifikalı Hissedarlara kâr dağıtılmıyor, kâr edildiği takdireğitimlere katılıyor. Avrupa Birliği düzenlemele de bu para alt yapının geliştirilmesinde kullanılırine uygun olarak, 45 regülasyon ve 36 direktif yor. için hizmet veren OTAM hedeflerini büyüttü ve hem içeride gelişmiş bir test pisti kuracak hem de ‘TEST PİSTİ GEREKLİ’ tam bir uluslararası mükemmeliyet merkezi bir laGöktan, Otomotiv Teknoloji Platformu bortauvar altyapısı sunacak.. Avrupa Birliği oto (OTEP) hakkında da bilgi verdi. OTEP, mobil standartlarını sürekli yükselttiği için, Türkiye’de faaliyet gösteren otomotiv sanayi ile OTAM şimdi ISO 17025 akreditasyonunu alma doğrudan veya dolaylı ilgili kuruluşların bir platçalışmalarını başlattı. form çevresinde birleşmesini sağlamak ve bu alanBilgi birikimini üretime dönüştürmenin en da Türkiye’nin uzun dönemli rekabetçiliğini geönemli araçlarından biri olan üniversitesanayi iştomotiv Teknolojileri Araştırma Geliştirme (OTAM) laboratuvarlarına uluslararası otomobil üreticilerinden de talep var. Yabancı kuruluşlardan uzmanlar OTAM laboratuvarlarına yaptıkları test analizleri sonucu, OTAM ortanın üzerinde not aldı ve OTAM Genel Müdürü Yunus Canlı (solda) ve Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Göktan (sağda) Orhan Bursalı’ya laboratuvarları tanıtıyor. O İTÜ–OTAM Shed Kabini: Shed Kabini hidrokarbon buharlaşma testi hücresidir. Bu kabin EURO IIIIII ve CARB standartlarındaki test prosedürlerinin gerçekleştirilmesi ve bu konudaki ARGE çalışmalarının yapılmasını amaçlıyor. CBT 1192/9 22 Ocak 2010 liştirmek üzere kuruldu. Platform, otomotiv ana ve yan sanayi kuruluşları, mühendislik şirketleri, dernekler, üniversiteler ve araştırma merkezlerinden oluşan 24 üyeye sahip, platformun ana hedefi “vizyon ve stratejik araştırma programlarını belirlemek. 6 Mart 2009 tarihinde bir çalıştay gerçekleştirildi. Otomotiv Teknoloji Vizyonu ve Öncelikli Alanları belirlendi. Şimdi çalışma gruplarımız 4 ayrı konuda vizyonu ve stratejik araştırma programlarını belirliyor.” Yunus Canlı, üretici şirketlerin OTAM’dan ne şekilde yararlandığı sorumuzu şöyle yanıtladı: “Üreticiler kendi ekibi ile gelip laboratuvarlarımızdan yararlanabiliyor. Tüm çalışmayı ya kendileri yapıyor ya da hiçbir şeye karışmıyor ve çalışmayı OTAM ekibi yürütüyor. Ortak çalışmalar da var. Bazı durumlarda gerekirse TÜBİTAK MAM’in Enerji Enstitüsü’nün laboratuvarlarını da kullanıyoruz.” Yunus Canlı, OTAM’ın altyapısında test pistinin önemli bir eksiklik olduğuna dikkat çekiyor ve Otam’ın önemli gelecek projelerinden biri olduğunu belirtiyor: “Bu pistin yaşama geçirilmesi çalışmalarının koordinasyonunu OTAM yapıyor. Daha önce bu konuda ilgili bakanlıktan büyük destek gördük. Ön tetkikler yaptığımız araziler var. Büyük bir yatırım ama sektörün böyle bir piste ihtiyacı var.” Bu pistler İspanya ve daha bazı ülkelerde var. Türkiye’de üretilen otomobillerden pek çoğu İspanya’ya gönderiliyor ve Ürün Doğrulama Pistleri’nde deneniyor. Bu pistler Yüksek Hız, Dinamik Test, Fren Test, Yol Tutuş ve Araç Dinamiği ve Dış Gürültü pistlerine, rampalara, havuzlara, Dayanım Testine, Özel Yüzeyli Yollara ve Konfor pistine sahip. Otomobiller bütün bu deneylerden geçiyor. Bir test pisti kurulursa, o zaman, şimdi OTAM’da gerçekleştirilen bütün laboratuarların belki de piste eklemlenmesi gerekecek. O zaman, Türkiye otomobil konusunda bir mükemmeliyet merkezi olacak ve pek çok ülke de bu pisti kullanacak. tip yapıldı. Şimdi MAM’da elektrikli araçlar için bir mükemmeliyet merkezi kuruldu.” İSO Sanayi Kongresinde Ford’un geliştirdiği bu hibrit modellerden biri tanıtıldı. Ancak seri üretim aşamasına geçilmedi. Talebe göre hareket edilecek. OTAM’daki akademisyenlerin hibrit araç projesindeki rolü ile ilgili Göktan şu bilgileri verdi: “9 profesör bu işin içinde. Aralarında benim de olduğum üç akademisyen hibrit konusuna yöneldi. Elektronik kontrol ve simülasyon konusunda destek veriyoruz. Elektrikli araç denilince öncelikli mesele prototipini üretmek değil. Mesele, elektrikli araçların etkilerini araştırmak. 15 yıldır emisyonları ölçüyoruz; simülasyon programları yapıyoruz. Sera gazları, CO2 gazları salımı ile ilgili projeler yürüyor. Bu çalışmalar kaçınılmaz olarak bizi alternatif enerjilere götürüyor. LPG, doğal gaz ve hidrojen gibi….” Göktan, esas olarak sorunu hidrojenin çözeceğine inanıyor: “Teknolojinin seyrinde önemli bir sıçrama oldu. Öyle ki önceleri en umut veren şey yakıt hücreli araç projesiydi. Hidrojen ya depolanmış şekilde ya da kendi içinde üretiliyordu. Bir süre sonra hidrojen kullanarak elektrik elde etme işlemini aracın içinde yapmanın gereksiz olduğu anlaşıldı. Aracın ihtiyacı tahrik için elektrikti. Öyleyse hidrojeni dışarıda enerji elde etmek için kullanıp, elde edilen enerjiyi depolayacak bataryalar üzerinde yoğunlaşmak en doğrusuydu. Hidrojenin doğrudan doğruya aracın içinde kul lanılması artık söz konusu değil.” Önemli olanın elektriği daha iyi depolamak ve bitince hızla doldurmak. “Değişik konseptler söz konusu. Plugin’ler (prize takıp doldurma) sadece evlerde değil, park yerinde, lokantalarda, her yerde olmalı. Bu da farklı paydaşları devreye sokuyor. Başka bir deyişle elektrik dağıtımı felsefesi değişiyor. Ne var ki olay ‘Prize takalım, oradan elektrik alalım’ denecek kadar basit değil. Dünya kadar petrol yakıyoruz. Artık petrol dışı kaynaklar gerekli” diyor. Laplace fiziğinin bilim tarihindeki yeri Laplace fiziği, deney ile matematik arasında büyük bir köprü kurmuştur. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com apoleon Bonaparte döneminde bilimsel yaşamda egemen olan Laplace fiziği, 18151825 yılları arasındaki 10 yıllık dönemde önemli eleştirilerle karşılaştı. Laplace fiziğine bu dönemdeki başkaldırının önemli simaları, Joseph Fourier, PierreLouis Dulong, François Arago, Augistin Jean Fresnel ve Alexis Therese Petit gibi bilim insanlarıydı. Fourier, daha 1807’de katı cisimlerdeki ısı dağılımı üzerine, açık bir biçimde Laplace’çı olmayan ilk bilimsel bildirisini hazırlamıştı. Fourier’nin yaklaşımı, Laplace’ın kuvvetler fiziğinden kesin bir uzaklaşmaya işaret ediyordu. Matematiksel analizlerde Laplace’cı tutumu sürdürdü fakat hipotetik bir düzeyden ziyade, pratik bir biçimde. Bu nedenle Fourier, ısı akımını, onun gerçek fiziksel doğasına bakmaksızın bir sürekli akış olgusu olarak ele aldı. Onun bu tekniği, matematiksel analizlerin gücünün, Laplace’cı türde mikroskopik modellere başvurmaksızın, doğrudan deneysel yasalar üzerine yönelmesiyle güçlenmesini sağladı. Onun ısı teorisi temel olarak makroskopik, geometrik ve pratikti. Fresnel, Ekim 1815’te, ışığın kırılması üzerine ilk makalesini yazdı. Bu makalesinde Fresnel, ışığın dalga teorisine güçlü bir destek verdi ve rakip durumdaki parçacıklar teorisinin eksikliklerini ortaya koydu. Işığın parçacık teorisine karşı yapılan bu başarılı girişimler, yeni bir bilimsel atmosferin yaratılmasına yardımcı oldu ve bu yeni ortamda daha başka eski kuramlar da sorgulanmaya başladı. 1819’da Petit ve Dulong, ünlü atomik ısı yasasını açıkladılar. Bu sırada Berthollet kimyası, ani bir biçimde değil fakat Dalton’un atom teorisinin adım adım kabul edilmesiyle terk edildi. Dalton’un atom teorisi dikkatleri, moleküler kuvvetlerden birleşik ağırlıklara çevirmişti. Keşifler ve deneysel kanıtlar da Laplace’cı yaklaşımların zayıflamasına katkıda bulundu. Bunlardan en önemlisi elektromagnetizma alanında sağlanan gelişmelerdir. Oersted’in 1820’de bir telden geçen elektrik akımının tel çevresindeki magnetik etkisini gözlemlemesinden sonra bu alandaki yeni bilimsel gelişmeler büyük bir hız kazandı ve Laplace’cı fiziğe yeni sorunlar çıkarmaya başladı. Örneğin, elektromagnetizm, bir rotasyonel kuvvet kavramı getirmişti ki, bunun Laplace fiziğinin merkezi kuvvetleriyle açık hiçbir ilişkisi bulunmuyordu. Dahası, Coulomb’un “elektrik ve magnetik akışkanlar” hakkındaki görüşleri (ki bunlar Laplace’çı fiziğin bir parçasını oluşturuyordu), elektrik ve magnetizma arasındaki bir etkileşim imkânıyla geçersiz hale gelmişti. Dalton’un atom teorisi, Fourier’nin rasyonel mekaniği ve Ampere’in elektrodinamiği açık bir biçimde kabul görmeye başlamıştı. Laplace’cı yaklaşımın 19. yüzyılın ikinci çeyreğinin başlarında tutarlı bir araştırma programı olarak çökmesine karşın, Laplace çağının, matematiksel fizik disiplininin kesin olarak kurulduğu bir dönem olduğu konusunda şüphe yoktur. Bu çağda, matematik teknikleri teorilerin gelişmesinde büyük bir etki yarattı ve yeni teoriler de deneylerin kontrolünde daha büyük bir rol oynadılar. Bu nedenle diyebiliriz ki, Laplace fiziği, deney ile matematik teknikler arasında büyük bir köprü kurmuştur. Laplace fiziği, 19. yüzyılın ilk çeyreğinin sonunda geçerliliğini yitirmiş olsa da, onun fiziğin matematikselleştirilmesine olan katkıları, bilimler tarihindeki hiçbir zaman silinemeyecek olan yerini almıştır. ÇÖZÜM: GERİ DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI Otomotiv sektöründe geri dönüştürülebilir enerji kaynaklarının önemi artık anlaşıldı. Göktan: “Emisyon değerlerinde ciddi bir düşüş söz konusu. Emisyonlar 10 yıl öncesine nazaran onda bir düzeyinde azaldı. Şimdi Euro V standartları yürürlükte. Euro VI hazırlanıyor. Bunları ölçmek için yeni sistemler geliştirildi. Bu sistemler adeta ‘Egzoz havayı temizler hale geldi’ dedirtecek kadar iddialı. Bütün bunların arkasında büyük bir teknoloji iyileştirme çabası yatıyor. Emisyon değerlerinde gerçekleştirilen düşüşler, ciddi masraflarla yapılan araştırmalara dayanıyor. Emisyon limitleri öyle aşağı çekiliyor ki, neredeyse yepyeni bir motorun yapılmasını gerekli kılıyor. Önce motorun iyi olması gerekir. Hiçbir egzoz sistemi, kötü bir motoru temizleyemez. Öncelikle motorun verimli olması gerekir.” Prof. Göktan’a göre devreye yakıtın yanma meselesi girdi: “Yanmanın verimli olmadığı durumlarda egzoztan dünya kadar hidrokarbon çıkar. Bunu engellemenin tek yolu yanmayı ideal hale getirmek. Yeni tasarımlar söz konusu. Örneğin yeni püskürtme sistemleri ve bu püskürtmenin değişken basınçlarla yapılması.” Bugün yanma ne durumda? “Motorlardaki yanma olayında, daha iyi olamaz, diyebileceğimiz aşamaya, yani iyileştirmelerde sona geldik. Şimdi verimde minik minik oynamalar yapılıyor. Sonuçta içten yanmalı motorlar yakıt enerjisinin yalnızca %25’ini mekanik enerjiye çeviriyor. Siz ne yaparsanız yapın araç CO2 üretir. Bu da dünyamıza zarar veriyor. Ama otomobilde yakıt tüketiminde dramatik bir düşüş yaşamıyoruz! Göktan’a göre, artık petrolü, içten yanmalı motorları bırakıp, elektrikli motorlara geçmek gerek.” N HİBRİT ARAÇ PROJESİ Göktan’ın, ülkemizde hibrit araç üretiminde gelinen nokta ile ilgili görüşleri şöyle: “TOFAŞ ve OTOSAN hibrit araçlar üzerinde çalışıyor. Hibrit araç projesinde biz OTAM ve İTÜ olarak hep vardık. Hedefe ulaşıldı ve yürüyen iki proto OTAM’DA HANGİ TESTLER YAPILIYOR? kapsamındaki İTÜOTAM Emisyon Laboratuvarı kurulum çalışmaları 2007 Şubat ayında sona erdi. İlave edilen Araç Egzoz Emisyon Odası (Euro IV standardına uygun olarak yenilendi) işletmeye alındı. Motor Egzoz Emisyon Test Laboratuvarı: FAZ II Projesi kapsaAkustik Test Laboratuvarı: 2004 yılında OTAM projesinin birinci mındaki İTÜOTAM Emisyon Laboratuvarı kurulum çalışmaları 2007 Şubat ayında sona erdiği zaman, ilave edilen Motor Egzoz Emisyon Odası işletmeye alındı. Yeni motor test odası ile sistem; • Motor egzoz emisyonu (88/77/AT) • Yakıt tüketimi (80/1268/AT) • Motor gücü (80/1269/AT) • Motor akustik testlerinin yapılmasına imkan sağlıyor. fazı niteliğinde olan akustik test laboratuvarı ile Türkiye’de bir ilk olan, içinde şasi dinamometresi bulunan yarıyansımasız (semianechoic) bir akustik oda kurulumu gerçekleştirildi. Akustik laboratuvarı, hafif ticari ve binek araçların motor, şasi ve karoserinden kaynaklanan gürültü ölçümlerinin yapılması için tasarlandı. Yarı yansımasız oda ve her türlü yol koşulunun simüle edilmesini sağlayan şasi dinamometresini içeriyor. Taşıt Egzoz Emisyon Test Laboratuvarı: 2004 yılında OTAM pro Hidropuls Laboratuvarı: Hidropuls (Schenck) istenilen kuvvet ve jesinin birinci fazı niteliğinde olan egzoz emisyonu test laboratuvarı kuruldu. Aynı gelişme projesinin ikinci fazı kapsamında otomobil ve hafif ticari taşıt egzoz emisyonu testleri için yeni bir oda yapıldı. Böylelikle Faz I Projesi kapsamında iç içe kurulan emisyon ve akustik laboratuvarları birbirinden ayrıldı. Ayrıca Faz II Projesinin getirdiği bir yenilik olarak, emisyon testleri 7 °C sıcaklıkta gerçekleştirilebilecek. %75 AB katkısı %25 ulusal katkı ile kurulan 3 milyon Avro değerindeki FAZ II Projesi titreşimlerin uygulanabileceği programlanabilir taşıt ömür testi ve yol simülasyonu donanımıdır. CBT 1192/8 22 Ocak 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle