Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cep telefonu kullanımı beyinde tümör oluşturuyor mu? 1997’den beri süregelen uluslararası ‘Interfon Araştırması (Interphone Study)’ ve ara sonuçları Dr.Yüksel Atakan, Radyasyon Fizikçisi,– Almanya; ybatakan@gmail.com Doğu Akdeniz’de deniz koruma alanları sorunu ve öneriler Doğu Akdeniz’de ilan edilmesi önerilen deniz koruma alanlarında iklim değişikliği, gemi balast sularıyla bölgeye giren yabancı türlerin dağılımı ve durumu, Doğu Akdeniz’de artan petrol kirliliği, gemi kökenli kirlenme sorunu, balıkçılığın denetlenmesi ve yönetimi gibi konular öne çıkacaktır. Bayram Öztürk, İ.Ü. Öğretim Üyesi, Türk Deniz Araştırmaları Vakfı Başkanı nterfon araştırması, cep telefon kullanımı sonucu ‘baş bölgesinde’ tümör oluşum riskini belirleyebilmek amacıyla 1997’den beri 13 ülkedeki 100 kadar bilim insanının 14.000 kişi üzerinde yapmakta oldukları çok kapsamlı karşılaştırmalı bilimsel bir çalışma. 7 milyon Avro bütçeli bu araştırmanın parasının yarısı ilgili devletlerce, diğer yarısı da cep telefon sistemleri şirketlerince karşılanmakta olup, şirketlerin gerek projelerin hazırlanmasında ve gerekse sonuçların değerlendirilmesinde bir katkıları ve söz hakları yok. Bu kapsamlı araştırmaya katkıda bulunan ülkeler: Avustralya, Danimarka, Almanya, Finlandiya, Fransa, İngiltere, İsrail, İtalya, Japonya, Kanada, Yeni Zelanda, Norveç ve İsveç. Bu çalışmada 4 çeşit farklı tümör seçilerek bunlardan birinin bulunduğu toplam 6.500 kadar hasta, bir o kadar da hastalıksız kişiyle (kontrol grubuyla) karşılaştırılıyor. Bu 4 tümör: (1) Beyin derisi tümörü, (2) Beyin dokusu tümörü, (3) İşitme siniri tümörü, (4) Kulak salgı dokusu tümörü. Gerek hastaların ve gerekse kontrol grubundakilerin, özel ve iş konuşmaları sonucu, hem cep telefonlarını yoğun kullanmış olabilecekleri ve hem de bunlardan uzun süreyi kapsayan verilerin (data) elde edilebileceği düşünüldüğünden, her iki grupta da benzer cinsiyetten, 30 ile 60 yaş arasındakiler seçiliyor. Araştırmada amaç, tümörlü hastaların, kontrol grubundaki sağlam kişilerle karşılaştırıldığında cep telefonlarını daha çok kullanıp kullanmadıklarının ortaya çıkarılarak, bu bulgulara bağlı olarak tümör riskinin belirlenebilmesi. İnterfon çalışmasında bugüne kadar ilgili ülkelerden bazı sonuçlar açıklanmış olmasına karşılık, tüm ülkelerden elde edilen verilerin harmanlandığı analiz ve değerlendirmeler henüz açıklanmamıştır. Ara sonuçlar özetle cep telefonlarının: On yıldan daha az kullanım sonucu tümör risk artımı yok. On yıldan daha çok zamanı kapsayan uzun süreli kullanımda, işitme siniri ve beyin dokusu tümör riski artımıyla ilgili bazı bulgular varsa da, veri azlığı (uzun süre cep telefonu kullanmış olan tümörlü az sayıda kişi bulunması) nedeniyle sonuçlar istatistiksel olarak belirgin değil. Bu nedenle tüm ülkelerden gelen verilerin hep birlikte değerlendirilmesiyle yapılacak analizlerin ve alınacak sonuçların beklenmesi gerekiyor. İnterfon bilimsel çalışmasının Almanya Radyasyondan Korunma Kurumu’nca (BfS) değerlendirilmesi de yukardaki ara sonuçlarla aynıdır (Temmuz 2008’e kadar açıklanan İnterfon raporlarına göre). Böylece İnterfon araştırmasının ara sonuçları, tümör riskinin yüksek olduğunu ileri süren daha önceki İsveç araştırma grubunun çalışmasını (Hardell) desteklemiyor. Kaynaklar: CBT 1192/14 22 Ocak 2010 İ T ürkiye, Yunanistan, Mısır, Suriye, İsrail, Lübnan ve Kıbrıs adası Doğu Akdeniz olarak bilinir. Son zamanlarda Doğu Akdeniz’de Kıbrıs ve Mısır’ın münhasır ekonomik bölge ilan etmeleri canlı ve cansız kaynakların değerlendirilmesi, canlı kaynakların korunması ile deniz çevresinde kirlenmenin önlenmesi gibi bir dizi sorunu öne çıkmıştır. Bunlar arasında koruma alanları sorunu bütün dünya denizlerinde olduğu gibi Akdeniz için de birçok yönden önem taşır. Deniz koruma alanları; son zamanlarda deniz ve okyanusların yönetimi ve biyolojik çeşitliliğin korunması kapsamında en çok tartışılan konular arasındadır. Özellikle göçmen balık sürülerinin avcılığının düzenlenmesi, yasadışı avcılık, hedef dışı av, ortak işletilmesi gereken su canlıları ile nesli azalan türler örneğin yunus ve balinaların korunması bu kapsamda önem arz et Harita 1. Pelagos Açık Deniz Koruma Alanı Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları (www.iarc.fr) raporları Almanya Radyasyondan Korunma Kurumu değerlendirmesi (www.bfs.de) Interphone Study (www.iarc.fr/en/researchgroups/RAD/RCAd.html), Kommentar zur InterphoneStudie, Forschungsstiftung Mobilkommuníkation Zürich (Januar 2009) Use of cellular telephones and the risk for brain tumours: A casecontrol study. Hardell L, Nasman A, Pahlson A, Hallquist A, Hansson Mild K, Int. J. Oncol. 1999 Jul.15(1):1136. mektedir. Batı Akdeniz’de 2002’de Monako, İtalya ve Fransa arasında oluşturulan açık deniz koruma alanları Akdeniz’de balina ve yunusların korunması amaçlamakta. 187.500 km2 yüzölçümü ve 2020 km’lik sahili kapsayan alan Akdeniz’de bir ilk olma özelliği de taşır (Harita 1).Yine Akdeniz’in korunması kapsamında önerilen birçok koruma alanı var. Diğer yandan, açık deniz koruma alanları sadece balıkçılık açısından değil denizlerdeki biyolojik çeşitliliğin korunması açısından da önemlidir. Örneğin; deniz diplerinden çıkan volkanların oluşturduğu özel ekolojik alanlar, soğuk veya sıcak su sızıntılarının oluşturduğu alanlar, endemik mercan türleri (Lophelia pertusa gibi), deniz altı dağları ve banklar gibi ekolojik birimler, önlem alınmadığı takdirde nesli azalma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak olan nadir ve hassas deniz canlıları bunlar arasındadır. Ülkemizin de taraf olduğu Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ne göre Akdeniz’in % 10’unun deniz koruma alanı olması hedeflendi. Halen bu oran % 4 olarak hesaplanıyor. Bu hedefe ulaşabilmek için Harita 2. Doğu Akdeniz’deki koruma altına alınması önerilen alanlar kıyıdaş ülkeler ekolojik önemi olan deniz alanları 1, 2. Rodos sırtı ve çukuru, 3. Finike deniz altı dağları (Anaximender), 4 Akdeniz yamacı, 5. Mantar dağları (Eratosthenes), 6. Kıbrıs sırtı, 7. ve Akdeniz için önemi olan özel koruma alanlarıAnamur Kafa nı hızla tespit etmeye başladı. Bunun yanında; deniz koruma alanları konusunda Akdeniz’deki kıyıdaş ülkelerin kendi aralarındaki mevzuat ve uygulama farklılıklarına da son vermeleri gerekmektedir. Açık denizlerde koruma alanı ilan edilmesi ise Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesini imzalayan ve imzalamayan ülkeler arasında bazı hukuki sorunlara da neden oluyor. Ancak; açık denizler bütün insanlığın ortak malıdır ve bu sözleşmeye göre ülkeler açık denizlerde tek veya ortak olarak deniz çevresinin korunması veya sürdürülebilir olarak işletilmesi için yönetim planı yapabilirler. Ayrıca birçok uluslararası sözleşmede açık deniz koruma alanların ilan edilmesi ve işletilmesi için taraf ülkelere tavsiye de vardır. Bu arada, son zamanlarda Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) yoluyla bazı Avrupa Birliği ülkelerinin ilan ettiği özel duyarlı deniz alanları bir çeşit açık deniz koruma alanlardır ve daha çok hassas deniz alanlarında gemi kökenli kirlenmenin azaltılmasını hedefler ve deniz trafiğinin düzenlenmesini gözetir. Doğu Akdeniz’de ilan edilmesi önerilen deniz koruma alanlarında iklim değişikliği, gemi balast sularıyla bölgeye giren yabancı türlerin dağılımı ve durumu, Doğu Akdeniz’de artan petrol kirliliği, gemi kökenli kirlenme sorunu, balıkçılığının denetlenmesi ve yönetimi gibi konular öne çıkacaktır. Doğu Akdeniz’de biyoçeşitlilik, biyolojik üretim, ender bulunan banklar ve deniz altı dağları gibi özel ekosistemler, nesli azalan türler, nadir ekosistemler gibi kriterler temel alındığında deniz koruma alanı ilan edilmesi önerilen alanlar harita 2’de gösterilmekte. Burada 5 Nolu alan halen GFCM (Akdeniz Balıkçılık Genel Konseyi) tarafından koruma alanı ilan edildi. Tarafımızca üç yıl boyunca yapılan çalışma sonucunda Akdeniz’de deniz koruma alanı ilan edilebilecek aday alanlarla ilgili yeni bilimsel veriler elde edilmiş olup daha uzun erimli ve çok yönlü deniz araştırmalarına ihtiyaç olduğu da açıktır. Ülkemizin kıyı uzunluğu ve biyolojik kriterler dikkate alınarak her denizimizde özel koruma alanları ilan edilerek bu alanlar her türlü deniz etkinliğine yasaklanmalı. Böylece gelecek nesillere en azından dokunulmamış bir doğa parçası bırakılması sağlanabilir. Bunun için gerekli yasal düzenlemeler ise en kısa zamanda uluslararası standartları da sağlayacak biçimde çıkartılmalıdır.