02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] 3 “Akademik çaba sonucu elde edilmiş bir yetkinliğin, bir Türk firması tarafından teknolojiye çevrilip buradan bir yarar sağlanması, devlet katında bile hâlâ dudak bükerek karşılanıyor.” A. Akurgal 9 12 4 2 8 10 14 12 4 5 9 11 11 13 9 Resim 3. 1. Binanın duvarı, 2. Su kanalı, şehir suyu ile ilgisi olmadan ayrı bir kaynaktan getirilmiş, 3. Su çarkı, 4. Su çarkı milini yataklayan kalaslar, 5. Kalasları sabitleyen mermer bloklar, 6. Krank kolları, Su Çarkı miline bağlı her iki tarafta, 7. Biyel kolları, krank milinin dairesel hareketini doğrusal harekete çevirir, 8. Magazin veya çerçeve, üzerine blok’u kesen bıçaklar takılır. Bıçaklar için çerçevenin alın tahtalarında tarak gibi yuvalar açılmıştı, böylece kesilecek parçanın kalınlığı ayarlanabilir. Çerçeve, biyel kolundan hareket alır. 9. Bıçaklar, zamanında demir ve çelik henüz yaygın kullanma durumunda olmadığından malzemelerinin bronz olması gerekir. Çerçeveye takıldıktan sonra kamalarla gerilirler. Detay resim, 10. Denge ağırlıkları, çerçeveyi dolayısıyle kesme düzlemine dik konumda tutmak ve bıçaklar üzerine gelen yükü ayarlamak için, 11. Mermer bloklar, 12. Su olukları, 13. Su kanalı, dışarı atılan su için, 14. Doğrultu kızakları, Nerede Kalmıştık? (2) Akurgal’ın üniversitesanayi işbirliği konusunda geçen hafta aktardığım görüşlerinin özü şuydu: “Üniversite ile sanayi arasında işbirliğini gerçekleştirmek, bundan sonuç almak ancak bu ikili arasında yer alan ve üniversitelerin temel yetkinliklerini kullanarak sanayi için teknoloji üreten, aracı / dönüştürücü firmaların ortaya çıkması ile mümkündür.’ Ama, bu konuda ‘bir hamle yapılacaksa, önce bu dönüştürücülük rolünün anlaşılması ve tanımlanması’ gerekir. Bunun için de sanayinin, teknolojiyi dışarıdan almak yerine bu ülkenin temel yetkinliklerine dayalı olarak bu ülkede üretilmesini istemesi ve üniversiteyi de asıl, o temel yetkinliklerin üretilebileceği yer olarak görmesi şarttır. Üniversitenin de rolünü kendi temel yetkinlikleri noktasında tanımlayıp, sanayiye o düzeyde çözüm sunar hale gelmesi gerekir.” Akurgal görüşlerini şöyle sürdürüyor: “Hem sanayi hem akademik dünyayı bir bütün olarak görecek noktadan bakıldığında, arada açık bir kopukluk görünüyor. Bu kopukluğu, iki yakayı birleştirerek aşanlar yok değil, ama sanayi, hâlâ teknolojisini yurtdışından almakta ısrarlı. Beri yanda, akademisyenlerimiz, giderek artan uluslararası ilişkileri, yabancılarla ortak olarak yayımladıkları makaleleri, yurtdışına açtıkları çalışmaları yoluyla yabancıların teknoloji üretmelerine katkı veriyorlar. Belki bizim sanayi Türkiye’de ortaya konmuş temel yetkinliklere dayalı bir teknoloji kullanıyor ama o temel yetkinliklerden o teknolojinin üretilmesi yurtdışında yapılıyor. Para eden kısım yurt dışında. Bizim akademik dünya bundan bir şey kazanmıyor; sanayici de yerli olarak yapılmış olsa belki yarı bedelle alacağı teknolojiye fazla para ödüyor. “Amaç, sanayii değer zincirinin sonuna eklemekse [maksat dışarıdan sağladığı teknolojiyle yalnızca imalat faaliyetinde bulunan bir sanayii sürdürebilmekse] üniversiteye ARGE için daha fazla kaynak ayırmak hiçbir şeyin çözümü olmaz... Çözüm için, her şeyden önce, bizim sanayimizin bizim üniversitelerimizdeki temel yetkinliklere dayalı teknolojileri kullanır duruma gelmesi; bunu istemesi şarttır. Alacağınız önlem bu sonucu vermiyorsa, hiçbir işe yaramayan, göstermelik bir önlem almış olmakla kalırsınız. Ne yazık ki, ben de, sanayimizi, yerli olarak üretilmiş teknolojiyi kullanmaya yöneltecek bir sihirli formül bilmiyorum. Bu konuda düşünmek hepimizin görevi olmalı. “Bununla birlikte, şu kadarı da söylenmelidir ki, gerçekten üniversitesanayi işbirliğini kurmak ve bundan sonuç almak istiyorsak, devletin tedarik politikası, özellikle de savunma tedariki, bu konuda etkin bir araç olarak kullanılabilir. Ne var ki, akademik çaba sonucu elde edilmiş bir temel yetkinliğin, bir Türk firması tarafından teknolojiye çevrilip buradan bir yarar sağlanması, devlet katında bile hâlâ dudak bükerek karşılanıyor. İlk önce bu duvar aşılmalı ya da alçaltılmalıdır.” Akurgal’ın bu görüşlerini üniversitesanayi işbirliği meselesini çözmeye uğraşan insanlarımızın dikkatle değerlendireceklerine inanıyorum. Bu bağlamda, ARÇELİK ARGE biriminin kurucusu Refik Üreyen’in, 18 Temmuz 2008 günlü CBT’deki yazımda sizlere sunduğum görüşlerini de hatırlamamızda yarar var. Onun da, yine kendi deneyimlerinden hareketle, üniversiteyle sanayinin işbirliği yapabilecekleri düzey konusunda söyledikleri Akurgal’ın görüşleri paralelinde değil miydi? Ne diyordu Üreyen: “Sanayi bugünün problemini üniversiteye, öğretim üyesine değil mühendise çözdürmelidir... Üniversitenin problem çözme yetisi ile mezun ettiği mühendise... Sanayi [ancak] geleceğin ürün ve üretim yöntemleri konusundaki bilgi ve teknoloji açığına ilişkin sorunlarını üniversiteyle paylaşmalı ve [çözüm için] 27 yıllık projeler oluşturmalı, bunun için kaynak ayırmalı... Üniversitesanayi işbirliğinde zaman, gelecekte başlar: ...Geleceğin ürünleri tarif edilir. Gereken yeni bilgi ve yeni teknolojiler belirlenir. Bugüne dönülerek araştırma program ve projelerinin tasarlanması ile sürer...” Akurgal’ın dile getirdiği ‘devletin tedarik politikası’ konusuna ileride tekrar döneceğim. 1 6 7 8 10 Resim 3 Batı Anadolu’da 2000 yıl önce mermer fabrikaları vardı! Prof. Dr. Suat Çakmak D enizli’de mermer işleri ile uğraşan ve arkeoloji ile de hobi olarak ilgilenen arkadaşım Nihat Kömürcüoğlu’nun işyerine uğradığımda, büyük boyutlarda arkeolojik bir kalıntının fotoğrafı ile (Resim 1), küçük boyutlarda tahtadan yapılmış bir mekanizma dikkatimi çekti. Bunların ne olduğunu sorduğumda, kitaplığından CBT 1192/ 6 22 Ocak 2010 Resim 1 “Hierapolis di Frigia le attivita delle campagne di scavo erestauro 2000 – 2003” kitabını çıkardı. Yazarları, halen Hierapolis (Pamukkale) antik kentinin arkeolojik kazılarını sürdüren İtalyan ekibinin başkanı “Francesco D’ Andria ve M. Piera Caggia”. Kitabın içeriği doğal olarak Hierapolis antik kentindeki yapılan kazılarla ilgili, ancak resim 1’de görülen Ammianos isimli birine ait lahit mezar parçası (Denizli müzesinde) üzerinde özellikle duruluyordu. Bu kişi zamanında bir mermer fabrikası sahibi imiş ve ölümünden sonra da mezarına, mermer kesme makinesinin resmini yontturmuş. Yazarlar, 2. yy sonları ile 3. yy. başlarına tarihlenen zamanda, dönme hareketinin doğrusal harekete dönüştürüldüğünün bilinmesi üzerinde ilgi ile duruyorlar. Nihat Kömürcüoğlu’nun işyerindeki büyük boy resim yukarıda adı geçen kitaptan alınmış ve İtalyan ressamların kurgu olarak çizdikleri eskizden yola çıkılarak bu makinenin maketi yapılmış. Resmin sağ tarafında büyük bir su
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle