24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AYLAK BİLGİ çarkı, akan su ile dönmekte, bu hareket bir dişli çark çiftine (resmin ortasında) iletilmekte ve buradan bir krankbiyel mekanizması ile hareketin doğrusal olarak iki mermer bloğu kesen testerelere iletildiği görülmektedir. (Günümüzde bu tür makinelere İngilizce cutrock kelimelerinden aktarılarak katrak deniliyor.) Ancak kitapta Ephesos’daki (Efes, Selçukİzmir) başka bir mermer kesme işletmesinden de söz ediliyordu. Selçuk Efes’e gittim, Efes Müzesi Müdürlüğünün izni, aynı müzeye bağlı St. Jean Kilisesi kazı başkanı Pamukkale Üniversitesi’nden Yard. Doç. Dr. Mustafa Büyükkolancı’nın yardımları ile ziyaretçilere kapalı olan bu işyerini görme ve inceleme fırsatı buldum. Efes antik kentinin arkeolojik kazıları başlangıçtan beri Avusturyalılar tarafından sürdürülüyor. Kentin tiyatrosunun önünden Celsus kütüphanesine doğru uzanan caddeden karşıya bakınca, yamaç arazide üzeri polikarbon (bir nevi plastik cam) kaplı bir alan, ada görünür. Kentin en iyi yerinde kurulmuş bu mahallede zamanın en zengin, aristokrat kişileri oturmuş. Avusturya kazı ekibi başarılı bir çalışma ile her biri sanat yapıtı olan bu evleri gün ışığına çıkardı; daha da önemlisi, bütün bir mahalleyi doğa etkilerine karşı koruma altına aldı. “Yamaç Evler” denilen bu kalıntılar, mermer atölyesi olarak kullanılan kısmın dışında ziyaretçilere açık. Efes’deki “mermer atölyeleri”, “Yamaç Evler”in en öndeki ilk sıranın iki veya üç evin birleşmesinden oluşuyor. Ancak akla hemen şöyle bir soru gelebilir, “böylesine zengin, evlerin birer sanat eseri olduğu muhitte bir iş yerinin ne işi var?” Büyükkolancı şöyle diyor: M.Ö. 1000 yıllarında kurulan kent yaklaşık 2000 yıllık ömründe, doğal jeolojik oluşumlardan ötürü bir iki kez yer değiştirmiş. Mermer fabrikası, böyle bir yer değiştirmede “Yamaç Evler” terk edildikden sonra faaliyete geçmiş. İşyeri olarak kullanılan kısım iki kademeden oluşuyor, Birinci kademe yaklaşık 100 metrekareye yakın bir alan (resim 2), makineli işlemin yapıldığı, yani mermer blokların “katrak” makinesi ile kesildiği kısım. İkinci kısım, arazinin topografik yapısından olacak 1 metre kadar kot farklı yüksekte bir alan. Burada kesilen mermer parçalarının son işlemleri yapılıyor. Giriş, birinci kısımda bir camlı kapıdan oluşuyor. Kapı camına, makineli işletmenin yerleşimini ve çalışmasını gösteren, Avusturyalıların çizdiği bir kurgu resim yapıştırılmış. Tahir M. Ceylan 2 1 tahirmceylan@gmail.com 1 4 4 Bugün lafı dolandırıp, ana konuya sonra varacağım. İçimizde bencillerden nefret ettiğini söyleyen çok insan vardır. Hatta terapistlerin arasında bile, narsistlerin tedavisinden kaçan ya da yarım bırakan hatırı sayılır sayıda kişi bulunur. Analistlerin içinde mesela narsistik kişilik bozukluğuyla hakkıyla uğraşan Kohut olmuştur. 11 5 11 Sevgi Kullanmak Viyana’da piyanist bir babanın tek çocuğu olarak doğup daha yirmisine gelmeden terapi görmeye başlayan Kohut, klasik yöntemlerin sınırlarını zorlayarak narsistlerle başa çıkmayı becermişti. Peki hangi yolla? “Hastaya davranışının istediği sonuca yol açmayacağını göstererek”. O zaman diğerleri bu basit yöntemi niçin kullanmamıştı? “Çünkü onlar da narsistti” denebilir. Narsistler, eroine bağımlılar misali kendine bağımlı kişilerdir, her bağımlı gibi kibirlidirler, bu kendine inanmak zor(unlu)luğundan ve de inanılacak şeyin boşluğundan meydana gelir. Dolayısıyla narsist, sondan bir önceki noktada, arkadaki boşluğa düşmemek için kendini dünyanın en önemli insanı olarak gördüğü bir bariyer örer. Bu bariyeri o kadar sıkı savunur ki, bir konuşmada, “ben önemliyim” demekten başka şey söylemez olur. Kohut onlara basitçe, “ben önemliyim diyerek önemli olamazsınız, ama belki önemliyim demeyerek önemli olabilirsinizi” hissettirmiştir. Terapist, altı yüz saat boyunca “önemliyim” diyen birine, acaba nasıl tahammül etmiştir. Her insanın narsist çekirdekleri vardır ve bunlar, ben ben diyenlere savunma yapmak üzere örgütlenmiştir. Kohut gibi üst düzey eğitim almış biri için bu örgütlenme hiç de gevşek değildir. Onun yerine koyarak kendimizi, bunun nasıl bir tahammül olduğunu çıkarsayabiliriz. Cevap şudur: Dedikleri gibi önemli olsalar da, aynı zamanda eksiktirler; bunu anlarsam tahammül gösteririm. Eksiklik şudur: Narsistlerdeki bozukluk, psikodinamik mekanizmalarla açıklanamayacak kadar derindir, ortada eni konu nörobilişsel bir kısırlık vardır. Hepimiz kendimize göre düşünmeyi severiz çünkü bu kolaydır. Örneğin kendimize göre yol tarifleriz: Beni sağına al, ilk sağdan gir. Kendimize göre hayat tarifleriz: Ben olsaydım öyle demezdim. Neden bu böyledir? Çünkü hepimiz kendimize göre düşünmeyi öğrenmişizdir. Doğal olarak her şeyi kendimize göre yaparız. Sonradan sonraya yaşamımıza başkaları girmeye, içimizde başka dünyalar olmaya başladığında onların yerine düşünmeyi de becerir hale geliriz. Narsistin yapamadığı budur. Başkaları üzerinden dünyayı anlatamaz, kendi durduğundan başka yeri nirengi noktası alıp uygun yön tarif edemez, örneğin harita üzerinden adres bulmakta beceriksizdir ya da ön yüzünü gördüğü masanın arka yüzünü zor çıkarsar. Uzayda kendini konumlandıramaz, kuvvetle “egocentric” olduğundan, yeterince “allocentric” olamaz. Beyinde yer alan ve filogenetik olarak eski dönemlerden kalma bir merkez olan hipokampusun (hafıza merkezi) bir grup hücresinin “allocentric” temsillere ayrıldığını biliyoruz (Feigenbaum ve Rolls 91). Muhtemelen onların bu hücre grubunda bir zayıflık var. Yani narsist kendini çok sevdiği için değil, başkasını, başka konumları düşünemediği için kendine dönük yaşıyor. Evet şimdi, bir narsistin terapisiyle rahatça uğraşabilirim. Çünkü herkes gibi ben de çoğunlukla başkasını ancak zayıf göründüğünde sevebilirim, ancak o zaman kendimi onun yanında rahat bırakabilirim, beni “ısırmaya” kalktığında anında kuvvetli yanımı gösterip onu ezerim ve yeniden “rahat” konuma geçerim. Şu an geliştirdiğim duygu, narsiste karşı sevgi, kesinlikle işe yarayan bir şeydir ve yükseklere çıkmak isteyenler için ihtiyaçtır! Sevgi kullanmak, iki yönden işe yarar: İlki karşıdakini ehlileştirir, evcilleştirir. Köpekler mesela şiddet ve sevginin eşzamanlı kullanımıyla evcilleşmiştir. İkincisi, sevgi kullanıp sizi sevmeye zorladığınız kişiye karşı hainliğin verdiği zevktir. İnsanların arasında, sevginin, dostluğun, güvenin kötüye kullanılmaması gibi bir mutabakat vardır. Karşıdaki kullanmazken, siz bunlardan birini o anlamadan ona karşı kullandığınızda, yaptığınız hainlik size sonradan suçluluk duyursa da (her zaman şart değil) başlangıçta zevk verir. Dolayısıyla kendinizi, yapılacak hainliği anlamayacak saflıkta sunarsanız, mutlaka hainlikle karşılaşırsınız çünkü bunun haine duyuracağı bir zevk vardır ve canlı için “bedava” zevk/kazanç kaçırılmayacak fırsattır. Narsist kendini karşıdakinin yerine koyamadığı için, yapılacak hainliği onun anlayabileceğini, anlasa da ne kadar üzülebileceğini değerlendiremez. O yüzden her hainliği gönül rahatlığıyla yapar. Bir hainlikle karşılaşırsanız, kolay suçlama yapmayınız! Feigenbaum J. Rolls E.Allocentric and egocentric spatial information processing in hippocampal formation of the behaving primate. Psychobiology 19(1) 2140 1991 13 Resim 2 Girişte tam karşıda 4 metre kadar yükseklikde bir duvar (1) ve onun üzerinde su kanalı (2) görünüyor. Buradan, katrak makinesinin su çarkı ile çalıştırıldığı anlaşılıyor. Su çarkı milinin yataklanması iki kalın kalas üzerine yapılmış; kalas bir taraftan duvardaki yuvalarına (resim 2, 4 numara) oturtulmuş, diğer uçları iki ağır mermer blok arasına (5) sabitlenmiş. (resim 3 ile de karşılaştırılabilir). Ön planda, hangi sebepten ötürü olduğu bilinmeyen, kesimi yarım kalmış iki mermer blok (11) görünüyor. Su çarkından ve mermer blokların kesiminden akan su (13) kanaldan dışarı akıtılıyor. Bu verilerin ışığında ve Avusturyalıların eskizinden esinlenerek, fakat bağımsız olarak, böyle bir tesisi kurgu olarak çizdim (resim 3). Resim 4’te ise, resim 3’e göre, Nihat Kömürcüoğlu tarafından yaptırılan tesisin ¼ oranında maketi görülüyor. 67 yy’a tarihlenen tesiste, tunç malzemeden olan kesme bıçaklarının dışında diğer bütün malzemeler ahşap olarak düşünülmüştür. Bir mermer veya taş blokun düzlemsel kesilmesi, görünüş olarak aynen bir ağaç kütüğün hızar testeresi ile kesilmesi gibidir. Ancak uygulama ve detayda farklılık vardır. Ağaç kütüğün kesilmesinde testerenin dişleri bir miktar ağacın içine girer ve testere lamasının ileri geri hareketinde kütükten küçük yongalar kopartır, kesilme böyle gerçekleşir. Mermer blokta ise testere lamasının dişleri yoktur, lama sırtıyla bloka sürtünür, ileri geri gidip gelmesi ile taşı aşındırır. Sürtünmenin dolayısıyla aşınmanın daha etkin olabilmesi için kesilen yere kum ve su dökülür. Resim 3 de kesilme yerine akıtılan suyun olukları (12), ve koyu renk giysili işçinin yine kesilen yere kum dökmesi görülüyor. Resim 4. Tesisin Resim 3 e göre yapılmış ¼ ölçeğinde maketi. CBT 1192/ 7 22 Ocak 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle