18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

"Tek İstediğim Para!" Paranın insanlar üzerindeki etkisi, ekonomi uzmanlarının itiraf etmekten kaçınacakları kadar güçlü... Mangır, arpa, nakit... gibi sözcükler sürekli olarak dile getirdiğimiz, ancak bizler için taşıdıkları ruhsal anlamın üzerinde pek de durmadığımız sözcükler. Bu sözcükler üzerinde birkaç dakika kafa yorduğunuzda çok farklı bir kişi oluverirsiniz. Para ile ilintili sözcükleri salt düşünmek bile insanı çok daha özgüvenli ve başkalarına yardımcı olmaya daha az yatkın duruma getirebiliyor. Daha da garibi, paraya dokunmak hem bireyin toplumdan dışlanmışlık duygusunu yok ediyor hem de fiziksel acıyı yatıştırıyor. aranın ne anlama geldiği düşünüldüğünde işler daha da sarpa sarıyor. Ekonomi uzmanlarına göre para, tıpkı ağacı kesmeye yarayan balta gibi, yalnızca ekonomik yaşamı daha etkili kılan bir araçtan ibaret. Gelgelelim, para insanda tutku, gerilim ve kıskançlık gibi çok daha yoğun duygulara yol açıyor. Konu para olduğunda her nedense mantık çerçevesi içinde davranamıyoruz. Peki, neden? İnsanoğlunun para PARANIN ŞAKASININ BİLE ile çok yönlü bir ilişkisi HOŞ OLMADIĞI DURUMLAR var. Kimileri harcamaya Ruhbilimciler insanlarda parayla kıyamazken kimileri pabağlantılı ruhsal bozuklukların giderek rayı har vurup harman arttığına tanık savurmaktan kendini alaSuç Parasal mıyor. Paranın birey üzeoluyorlar ve utanç aldatma rindeki etkisini kavraYoksulluk ya da Harcamalar konuvarsıllıktan kaynaksunda yalan söyledıkça kimi insanların palanan utanç duyyerek eşin “aldaraya tıpkı bir ilaç gibi tepgusu tılması” ki verdiklerini, kimileriParasal destek nin de ona bir dost gibi Reşit çocuklara bol kedavrandıklarını görüyoseden harcama yaparak onların kendi ayakları üzeruz. Dahası, kimi araştırrinde durmalarına kösmalar insanda para katek olmak zanma arzusu ile iştahın Sürekli İşkoliklik at başı gittiğini ortaya borçlanma Aşırı harcamalaBirden çok kredi koyuyor. rın karşılanması amakartı kullanarak bütcıyla gereğinden Paralı olmak insanın çeyi aşmak yoğun çalışmak istediğini satın alabilmesi anlamına geldiğinParaya Parasal den, para doğal olarak kıyamamak ensest statü ile özdeş bir kavram Parayı istiflemek ya Akrabalara hükmetda son derece eli sımek amacıyla para niteliğini taşıyor. Öyle kı olmak dağıtmak ki, paranın yitirilmesi insanı ciddi bunalıma, hatta intihara sürükleyebiliyor. Dünyaca meteliğe kurşun sıktığımız şu günlerde paranın ruhbilimsel boyutunu kavramaya çalışmak belki para ile ilişkimize de daha sağlıklı bir boyut kazandırabilir. P yandan, para ve rekabete odaklı piyasa normları bireyin öncelikle kişisel çıkarlarını gözetmesini esas alıyor. Minnesota Üniversitesi’nden Kathleen Vohs ve arkadaşları 2007 yılında yaptıkları bir araştırmada para ile ilintili sözcükler verildiğinde deneklerin kendilerinden istenen göreve daha çok yoğunlaştıklarını ve bunların genelde çevresindekilere yardım etmeye pek yanaşmadıklarına tanık oldular. Kırılgan ve duyarlı toplumsal yanımız bu davranışı pek onaylamasa da, söz konusu özellik insanın ayakta kalabilmesi açısından yararlı. Ariely toplumsal normlarla piyasa normlarını farklı yerlere oturttuğumuz sürece işlerin yolunda gittiğine, sorunun ancak ikisi çakıştığında ortaya çıktığına dikkat çekiyor. Çeşitli ruhsal araştırmalar para, şan ve şöhret gibi dışsal ve geçici özlemlerle güçlü kişisel ilişkiler kurmak ve bunları kalıcı kılmak türü içsel emeller arasında genelde bir değiş tokuşun söz konusu olduğunu ortaya koyuyor. İlkinin ağır bastığı kişilerde ruh sağlığıyla ilgili göstergelerin de düşük düzeyde seyrettiği görülüyor. Sağlıklı bir kişilik için iki zihniyet arasında dengenin kurulması gerekiyor. Ne var ki, para ile daha dengeli bir ilişkinin kurulması pek de basit bir iş değil. Çünkü insanoğlunun para ile ilişkisinin garip bir başka ruhsal yönü daha var. Exeter Üniversitesi’nden Stephen Lea ve Londra Üniversitesi’nden Paul Webley insanın para karşısında sergilediği sağlıksız ve takıntılı davranışların bir başka nedenini de paranın beyinde tıpkı nikotin ya da kokain gibi uyuşturucuya benzer bir etki yaratmasına ve beynin haz alma merkezlerini uyarmasına bağlıyorlar. Doğal olarak para gerçekte beyne girmiyor, ama düşünce ve duygular aracılığıyla kişiyi cinsel açıdan uyarabilen pornografik bir metin gibi işlev görebiliyor. Orta Asya’nın Arkeoloji Merkezi: Özbekistan 1998 yılı temmuz ayında Hakkâri Kalesi'nin kuzey eteklerinde bir rastlantı sonucu temel kazısı sırasında bulunan 13 adet mezar taşı, Anadolu’nun Orta Asya’dan gelen göçer kavimlere bir yenisini daha eklemişti. Böylece, MÖ 550 yılında Anadolu’ya Orta Asya’dan gelerek Van ili ve çevresinde hüküm süren ve Urartu Krallığını ortadan kaldıran Kimmerler ile yine aynı tarihlerde Doğu Karadeniz’den Anadolu’ya giren Sakalarınİskitlerin yanı sıra, “Balbal Kültürünün” Anadolu’da varlığı da öğrenildi. Kenan Yurttagül, Eski Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü; [email protected] olarak araştırmalar sürdü. 1874 yılında Semerkant Müzesi kuruldu. Rus araştırmacı V.L.Vyatkin, Semerkant Uluğ Bey Rasathanesi’nde 1908–1909 yıllarında kazı çalışmaları yaptı. Washington Carnegie Enstitüsünden jeolog Raphael Rumpelly, Aşkabat’ın 12 km yakınındaki Anau Tepesinde “prehistorik” araştırmalar gerçekleştirdi. E BEYN ÖDÜLLEND R C ETK S Paranın beynin biyolojik açıdan önemli etkinlikleri ödüllendirici kılmak üzere evrilmiş devrelerini devinime geçirdiği yönündeki görüşü bir başka garip buluş da destekliyor. Günümüz toplumlarında insanları para peşinde koşmaya iten dürtüye evrimsel bir açıklama getirmeye çalışan Paris HEC işletme okulu uzmanlarından Barbara Briers ve arkadaşları paraya duyulan açlık ile yiyeceğe duyulan açlık arasında doğrudan bir bağlantı olup olmadığını araştırdılar. Deneylerle üç farklı bulguya tanık olundu: Karınları aç olan denekler tok olanlara kıyasla daha az bağışta bulunma eğilimindeydiler; tatma ile ilgili deneyde şekerlerin çoğunu silip süpürenler para kazanma tutkusuyla yanıp tutuşanlardı; oyun ortamında hoş yemek kokularıyla açlıkları uyarılan denekler normal kokulu odada tutulanlara kıyasla daha az para veriyorlardı. Briers’e göre bu durum beynin para ile ilintili düşünceleri işlerken izlediği sürecin yiyecekle ilgili düşünceleri işlerken izlediği süreçten farksız olduğunun bir göstergesiydi. Briers gerçekten haklı ise, “açgözlü bankerler” deyiminin de yepyeni bir boyut kazanması işten değil. Paranın neden kimilerinin gözünü kör ederken, kimilerinin umurunda bile olmadığına kesin bir açıklama getirmenin henüz çok uzağındayız. Ne var ki, kendi halinde bir değiş tokuş aracı olması gereken paranın yoğun duygusal ve zihinsel çalkalanmalara yol açtığı su götürmez bir gerçek. Durum böyle olunca ekonomi uzmanlarının örneklerinde bu gerçeği de göz önünde tutmalarında yarar var. Rita Urgan, Kaynak: New Scientist, 21 Mart 2009 Vohs burada basit bir dinamiğin etkili olduğuna parmak basarak “Para insanlarda özgüven duygusu yaratıyor. Bu tür insanlar kişisel hedeflerine ulaşmak için büyük çaba harcama ve genellikle kendilerini başkalarından soyutlama eğiliminde oluyorlar,” diyor. BÖLÜNMÜ K L KLER ski Orta Asya Türklerinde Şamanist geleneklere göre bu taşlar, ölen savaşçıların mezarlarının üzerine dikilirdi. Bu taşlar, estetik kaygısından çok, özel anlamlar taşırlardı. Ölen savaşçının, öldürdüğü savaşçıların adları ve betimlemeleri bu heykelimsi mezar taşlarına yansıtılırdı. Genellikle 1.50 m boyundaki bu insan figüründeki taşlara “balbal” deniliyor. Kazılar sonucu ortaya çıkarılan ve Moğolistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Özbekistan’da bol miktarda bulunan balbal heykelleri, gözlerimizin geç de olsa Orta Asya’ya çevrilmesine neden oldu. Ancak ne yazık ki, Orta Asya çalışmaları, Prof. Dr. Oktay Belli’nin Nahcıvan, Kırgızistan ve Kazakistan’da yaptığı araştırmalarla ve Dr. Mustafa Suel’in Türkmenistan’da Merv ile KöhneUrgenç’te Birleşmiş Milletler Projesi adı altında 19952000 yılları arası yaptığı çalışmalarla sınırlı kaldı. Büyük İskender’in, Afganistan’a, oradan da Hindistan’a giderken kullandığı Orta Asya yolunda, Özbekistan, Türkmenistan ve Afganistan’da yaklaşık 25 kent kurduğunu biliniyor. Büyük İskender’in generallerinden Selevkos’un, başkenti Antakya olmak üzere bir imparatorluk kuran “Selevkoslar”, Anadolu’dan Hindistan’a kadar olan bu bölgeyi de ele geçirmişlerdi. Bütün bunlar, Anadolu’nun Orta Asya ile ne kadar yoğun bir ilişki içerisinde olduğunu bize gösteriyor. Bizim hâlâ daha farkına varamadığımız, Orta Asya ile Anadolu’nun kültür ve uygarlık bağlantısı, 17. yy da Batılıların ilgisini çektikten sonra, 19. yy da sistemli araştırmalara yönelmişlerdi. Rusya’nın bölgeyi ve Batı Türkistan’ı 1845’te ele geçirmesiyle yörede ilk araştırmalar yürütülmüştür. 1865’te Taşkent, 1868’de Semerkant, 1880’de ise Güney Türkmenistan ele geçirildi, 1867’de Siri Derya Nehri’nin aşağında ilk kazmalar vuruldu. Özbekistan’da eski Semerkant’ta (eski adı Marakanda) Türkmenistan’da Merv (eski adı Margiana) aralıklı FRANSA LE B RL GÖRECE DE ERLER Basit bir değiş tokuş aracı olarak bile para akıl almaz biçimlerde karşımıza çıkabilir. Paranın değerini onunla satın alabileceğimiz şeyler belirliyormuş gibi görünse de, gerçek yaşamda para ile ilişkimiz bu denli mantıklı sınırlar içinde değil. İnsanoğlu paraya nesnel bir kesinlikle yararlanılacak bir araç gibi yaklaşmak yerine, genellikle belirsiz sonuçlar doğurmak pahasına, onun beynin derinliklerindeki eski duygusal bölümlere sızmasına izin veriyor. Bu durumun davranışlarımızı nasıl etkilediğini anlamak amacıyla kimi ekonomi uzmanları giderek konuya evrimsel insanbilimcilerin bakış açısından yaklaşma yoluna gidiyorlar. Bu uzmanlardan biri olan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden Daniel Ariely çağdaş toplumun bizlere iki farklı davranış kuralları dizisi sunduğuna dikkat çekiyor. “Coşkulu ve uçuşkan” toplumsal normlar uzun erimli ilişkilerin, güven ve işbirliğinin pekiştirilmesini hedefliyor. Öte Zihinsel Muhasebenin Püf Noktaları Kredi kartı borçlarınız boyunuzu mu aşıyor? Kartınızı kelimenin gerçek anlamıyla dondurmayı deneyin. Kredi kartını su dolu bir bardağa koyun ve bardağı dondurucuya atın. Harcama arzusuyla yanıp tutuştuğunuzda kartın çözülmesini beklemek zorunda kalacağınızdan, aradan geçen süre içinde hevesiniz kaçmış olur. Chicago Üniversitesi ekonomi uzmanlarından Richard Thaler bu tür taktiklerin beynimizin ipe sapa gelmez parasal eğilimlerine karşı koymamıza yardımcı olabileceğine inanıyor. Thaler’e göre, ruhsal eğilimlerimiz parayı farklı “zihinsel hesaplara” atmamıza ve her hesap içeriğine farklı biçimde yaklaşmamıza neden oluyor. Thaler zihinsel hesaplarda çarpıtmalara yol açan başka akıldışı eğilimlerin de olduğuna dikkat çekiyor. Söz gelimi, insanların genellikle “yitime duyarlı” olduklarını, 50 lira kazandıklarında çok sevinmediklerini, oysa 50 lira yitirdiklerinde feryat figan ettiklerini belirtiyor. Zihinsel muhasebenin inceliklerinin kavranması parasal sorunların üstesinden gelinmesine ve bu sorunların yarattığı acının giderilmesine olanak tanır. Thaler’e göre para biriktirmenin püf noktası, “bozuk para” zihinsel hesabından para çekmek. Thaler mevduat hesabına 1000 TL yatırmak yerine, söz gelimi, 22.50 TL’ye satın alınan bir malı 30 TL imiş gibi düşünüp aradaki farkı hesaba yatırmanın insana çok daha az acı vereceğini dile getiriyor. CBT 1164/8 10 Temmuz 2009 "BEN ÖZBEKÇE SEN TÜRKÇE YAZ" Hakkari Balbalları Özbekistan Bilimler Akademisine bağlı ve 1970 yılında Semerkant’ta kurulan Yazının devamı arka sayfada CBT 1164/9 10 Temmuz 2009 Ankara Fransız Büyükelçiliği Kültür Müsteşarı Jean Luc Maslin ile bir akşam yemeğinde başlayan söyleşimizde ve onu izleyen günlerde, daha önce görev yaptığım Kazakistan’da bölgeye ilişkin kültürel ve arkeoloji deneyimimin “Türk ve Fransız bilim adamlarının Orta Asya’da ortak araştırma ve kazı yapmaları olanaklarının araştırılması” konusunda bir ortak görüşe vardık. Fransızların Orta Asya araştırmaları, 19. yy. sonlarında başladı. 1922’de Afganistan’da “Fransız Arkeologları Heyetinin (DAFA)” kurulmasından sonra bölgede düzenli kazılar görüldü. 1989’da FransızÖzbek Arkeoloji Heyeti kuruldu. 1995’te Taşkent’te açılan “Fransız Orta Asya Araştırmaları Enstitüsü (İFEAC)” bölgenin araştırılmasına büyük katkılarda bulundu. Adı geçen Enstitünün konuğu olarak 5–16 Ocak 2009 tarihleri arasında söz konusu tasarımının altyapısını oluşturmak, yetkililerle görüşmek üzere Taşkent’e gittim. Taşkent’te her yıl Belçika Kraliyet Müzesi ile işbirliği çerçevesinde Paleontoloji yaz okulu düzenleniyor. Her yıl Fransa, İtalya, Avusturya, Avustralya, Almanya, Japonya, İspanya, Polonya, Kore, Çek Cumhuriyeti, ABD’den gelen bilim heyetlerinin çalışmalarını sürdürüyor olmaları nedeniyle Özbekistan, Orta Asya’nın arkeoloji merkezi konumuna yükseldi. Bu çalışmalar, “Paleolitik (yontma taş )” çağı öncesinde bir “Neanderthal” çocuğun (günümüzden yaklaşık 200 bin ile 28 bin yıl önce yaşamış ilkel insanın) Özbekistan’da bulunmasından tutun da Budizm dönemine değin çeşitli araştırmalar günümüzde de sürüyor. Arkeoloji Enstitüsü’nün Başkanı ak rdcan Pidaev ile yaptığım görüşme, Rusça başlayıp Özbekçe sürdü, Türkçe sona erdi. “Hangi dilde yazışalım?” dediğimde “Ben Özbekçe yazarım, sen de Türkçe yaz, okuyabilirim” dedi. “Türk bilim adamları hâlâ neden gelip bizimle ortak çalışmalar yapmıyor?” diye sıkça sordu ve bilim adamlarımızı ortak çalışma yapmaya davet etti. Semerkant’a Arkeoloji Enstitüsü içerisinde bir de küçük bir müze vardı. Semerkant’ın tarihi herkesçe bilinmesine karşın, orada bulunmak büyüleyici idi. Semerkant, UNESCO dünya miras listesinde olmayı fazlasıyla hak ediyor. Arkeoloji Enstitüsünden Klasik Çağ ve Büyük İskender Dönemi uzmanı Prof. Edward Ratvladze’nin hediye ettiği kitapların arasında bulunan kendi yayınlarını içeren bibliyografya kitapçığına baktığımda, 1966 yılından 2007 yılına kadar yazdığı yazı ve makalelerinin sayısının 720’ye ulaşması, Özbekistan’ın bölge arkeolojisi açısından ne kadar önemli olduğunun bir başka kanıtı. Bu yıl Taşkent’in kuruluşunun 2200. yılı kutlanacak. Başkentimiz Ankara’nın kuruluş tarihini biliyor muyuz? 2009’un Eylül ve Ekim aylarında, Almanya’nın Manheim, Avusturya’nın Viyana kentlerinde, Özbekistan, Afganistan, İran ve Türkmenistan’da çıkarılan eserlerden oluşan, “Büyük İskender Dünyayı Açıyor” konulu bir sergi açılacak. Neden biz bu düzenlemede yokuz? Yurtdışında kazı ve araştırma yapmanın önündeki tek engelin, ülkemizde bunu finanse edecek bir kurumun olmadığı düşünülür. Oysa “Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığının (TİKA)” görevleri arasında “kültürel projelere katkıda bulunmak” yer alıyor. Bu konudaki geniş bütçesine karşın, sadece Moğolistan’daki anıtların onarımına katkı ile küçük çapta yapılan kazıya destek veriliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle