05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Pek çok ülke için stratejik önemde olduğu söylenen biyoteknolojiden ekonomik fayda sağlamaya yönelik olarak yürütülen ARGE ve üretim faaliyetleri günümüzde hangi boyutlara ulaştı; bilmekte yarar var. Biyoteknolojide Hal ve Gidiş... Pek çok ülke için stratejik önemde olan teknoloji alanlarında dünyadaki hal ve gidiş ne merkezdedir, kabaca da olsa, bunu anlamamıza yarayacak bazı bilgileri, zaman zaman, bu köşeden aktarıyorum. Geçenlerde, ‘OECD Biotechnology Statistics 2009’ raporu elime geçti. Raporu hazırlayanlar (B. van Beuzekom ve A. Arundel), ülkeler arasında veri toplamadaki yöntem ve ele alınan konulardaki tanım farkları gibi nedenlerle epeyce sıkıntı çekmişler. Örneğin, görmüşler ki, bazı ülkelerin verileri “biyoteknoloji firmaları” adı altında “mal ve hizmet üretiminde biyoteknolojiyi kullanan ve/veya biyoteknoloji araştırmaları yapan firmaları” kapsıyor. Bazı ülkelerin konuyla ilgili verilerindeyse sadece “biyoteknoloji ARGE firmaları” kapsanıyor. Bir kısım ülkelerde de “baskın faaliyetleri biyoteknoloji kullanımına dayanan ya da ARGE faaliyetlerinin %75 ya da daha fazlası biyoteknoloji alanında olan firmalar” ‘biyoteknoloji firması’ olarak kabul ediliyor. Bunlar da o ülkelerin istatistiklerinde “biyoteknolojiye hasredilmiş firmalar” adıyla geçiyor. Tanım farklarına bir de bazı ülkelerden (hem de biyoteknolojide önde gelen Birleşik Krallık ve Danimarka gibi ülkelerden) yeterli bilgi alınamaması gibi bir sıkıntı eklenmiş. Ama yine de, biyoteknolojide ne olup bittiği konusunda belirli bir fikir edinebileceğimiz kadar bilgiyi raporlarında ortaya koyabilmişler. Genellikle 2006’ya ait olan ve biyoteknolojiden ekonomik fayda sağlamak için yürütülen ARGE ve üretim faaliyetlerinin hangi boyutlara ulaştığını gösteren bu bilgilerden bazılarını aradaki tanım farklarını da belirterek sizlere aktarayım. Dünyada en çok ‘biyoteknoloji firması’ Avrupa Birliği’ndeymiş; sayıları 3377... Ancak, gerçek rakam bundan daha büyükmüş; çünkü bazı AB ülkelerinden firma sayıları konusunda bilgi edinilememiş. AB bir yana bırakılıp firma sayılarına ülkeler bazında bakılırsa ilk sırayı 3301 biyoteknoloji ARGE firmasıyla ABD’nin aldığı görülüyor (bu sayı 2004’te 2582 imiş). ABD’yi 1007 biyoteknoloji firmasıyla Japonya izliyor (rakam 2005’e ait). Ancak, Japonların geleneksel biyoteknolojiyle üretim yapan ya da biyoteknolojiden yararlanmakla birlikte hiçbir yenilik geliştirmeyen firmaları da hesaba kattıklarını dikkate almak gerek... Fransa 824 biyoteknoloji ARGE firmasıyla üçüncü sırada. Onu, 773 biyoteknoloji firmasıyla G. Kore (bu sayı 2002’de 516 imiş), 659 biyoteknoloji firmasıyla İspanya (2004’te 280), 587 biyoteknoloji firmasıyla Almanya (rakam 2007’nin), 532 biyoteknolojiye hasredilmiş firmayla Kanada (rakam 2005’in) ve 527 biyoteknoloji firmasıyla Avustralya izliyor. Biyoteknoloji ARGE firması sayıları açısından kayda değer diğer ülkeler Hollanda, Norveç, İsviçre, İtalya, Finlandiya, İsveç ve İrlanda... Bunlarda sayı 364’le 100 arasında değişiyor. Sayılan hemen her ülkede, firmaların %75%50’sinde, çalışan sayısının 50’nin altında olması önemli bir nokta... Ama bu sizi yanıltmasın; sektörün sağladığı toplam istihdam hiç az değil. Sadece biyoteknoloji ARGE firmalarında çalışanların toplam sayısına bakıldığında bile, bu sayı, yuvarlatarak vereyim, ABD’de 1.360.000; Fransa’da 237.000; G. Kore’de 131.000; Kanada’da 87.000 (sayı biyoteknolojiye hasredilmiş ARGE firmalarıyla sınırlı ve 2005’e ait); İspanya’da 65.000; İtalya’da 43.000; Finlandiya’da 34.500; Avustralya’da 19.000 (sayı hasredilmişlerle sınırlı); Almanya’da 14.500 (sayı hasredilmişlerle sınırlı ve 2007’ye ait)... Bunların içinde ARGE’de çalıştırılanların sayısı ne kadar? Tahmin edilebileceği gibi, en yüksek rakam ABD’ye ait: 150.000... Fransa’da 25.946 (bunların 14.362’si münhasıran biyoteknoloji alanında ARGE yapıyor); İsviçre’de 12.970 (rakam 2004’e ait); İtalya’da 8.168; G. Kore’de 7.725 (münhasıran biyoteknolojide ARGE); Almanya’da 7.240 (münhasıran biyoteknolojide ARGE); İspanya’da 7.069 (bunun 3.622’si münhasıran biyoteknolojide ARGE); Kanada’da 7.065 (münhasıran biyoteknolojide)... Gelecek hafta aktaracağım bilgilerle biyoteknolojide resim biraz daha netleşecek... “Yaptığımız işi, çölde nilüfer yetiştirmeye benzetiyorum” Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA), Tıp Fakültesi, Tıbbi Farmakoloji AD ve Psikofarmakoloji Araştırma Ünitesi Başkanı Albay Prof. Dr. İ. Tayfun Uzbay ve ekibi, “Agmatin” isimli nörokimyasalın şizofreni ve bağımlılık gibi ruhsal bozukluklarda önemli bir rol oynadığını ortaya çıkarmıştı. Bu çalışmayla ilgili sorularımızı yanıtlayan Prof. Uzbay, agmatin araştırmalarında kritik bir noktaya geldiklerini, ilerleyebilmek için kurumsal destek ve ilgiye ihtiyaç duyduklarını belirtti. Reyhan Oksay C CBT 1164/ 6 10 Temmuz 2009 umhuriyet Bilim Teknoloji Agmatin ad verilen nörotransmiter ile izofreni hastal aras ndaki ili ki konusunda yürüttü ünüz çal may dergimizde duyurmu tuk. O tarihten sonra çal malar n zda ne gibi ilerlemeler kaydettiniz? Tayfun Uzbay– Bu çalışma ile şizofreni spektrumundaki hastalıkların tanı ve tedavisine yönelik yeni bir yaklaşım sunduk. Teorimize göre beyinde aşırı agmatin aktivitesi veya agmatin salgılanmasında bir dengesizlik ile şizofreni veya benzeri hastalık arasında bir ilişki olabilir. Bu çalışmanın klinik aşamasına geçTayfun Uzbay mek için henüz erken. Biz yalnızca agmatinin şizofreni tanı ve tedavisinde yeni bir hedef olabileceğini ortaya çıkardık. Şimdi bu bilimsel bilgiyi teknolojiye dönüştürme zamanı. Bilimsel yayın yapmak önemli ama yayınlarımızın bir hedefe yönelik olması, bilime ciddi katkı sağlaması, hatta yön vermesi gerekiyor. Yayının yanı sıra patent almanın ve bilimin çeşitli alanlarına ciddi yenilik getirecek projelerin desteklenmesi şart. Bu süreçte geçen nisan ayında ABD’de San Diego’daki Kaliforniya Üniversitesi (UCSD) Psikiyatri Fakültesi’nden Prof. Dr. Athina Markou’dan davet aldık. Bölümde araştırmamız ile ilgili bir konuşma yaptım. Bu üniversite sinir bilim dalında dünyanın önde gelen merkezlerinden biri. Konuşmamı dinlemeye bölüm içinden ve dışından birçok seçkin bilim insanı katıldı. Konferans sonrası eleştiriler ve tartışmalar son derece olumlu idi. Prof. Markou işbirliği önerdi. Bu arada ikinci bir gelişme de bizim ekibimizde yer alan Dr. Hakan Kay r’ın San Diego’daki Kaliforniya Üniversitesi Psikiyatri Bölümü’ne doktora sonrası eğitim için kabul edilmesi. Halen orada çalışmalarına devam ediyor. Şimdi UCSD Psikiyatri Bölümü’nden Prof. Dr. Athina Markou ile birlikte çalışıyor. Burada agmatin, şizofreni ve madde bağımlılığı zemininde çalışmalarımızı genişletmeye ve etkinliğini arttırmaya çalışıyoruz. Ayrıca, elde ettiğimiz veriler bipolar bozukluk ve Tourette sendromu için de patent alabileceğimize işaret ediyor. Bu hastalıklar ile ilişkili yeni patent başvuruları yapmak için TÜBİTAK’a başvurduk ve destek sağladık. CBT izofreninin bugün dünyada yayg n hastal k s ralamas ndaki yeri nedir? TU Şizofreni halen psikiyatrik bozuklukların en ağırı olarak kabul ediliyor. Çözüm bekleyen en önemli 20 dünya problemi arasında 11. sırada. Dünyanın başına bu kadar büyük dert olması üç nedene dayanıyor. Biri yaygınlığı. Genel popülasyonda yaklaşık %1 sıklıkla görülüyor. Bu ülkemizde 700 bin, dünyada ise 65 milyon şizofreni hastası olduğu anlamına geliyor. İkincisi bu hastalığın beynin tüm işlevlerini bozması. Beynin algı, bilişsel işlevler düşünce ve duygulanım gibi neredeyse tüm fonksiyonlarında sorun yaratıyor. Atak dönemlerde bu işlevlerin tümü bozuluyor. Bu kişiler hem kendilerine hem de çevrelerine zarar verebiliyor. Hastalığın, çıkış nedeninin tam olarak bilinmemesi ve buna bağlı olarak kesin tedavisinin olmaması üçüncü neden. Halihazırda kullanılan ilaçlar semptomların düzeltilmesine ve kontrol altında tutulmasına kuşkusuz ciddi katkı sağlıyor. Ancak hastalar bu ilaçları sürekli kullanmak zorunda ve bunların yan etkileri ciddi boyutlara çıkabiliyor. Örneğin cinsel iş lev bozukluğu ve metabolik sendrom gibi ciddi yan etkiler söz konusu. Hastalar aşırı kilo alabiliyor, bazen ektrapiramidal yan etkiler sorun olabiliyor. Bu da hasta ve hasta yakınlarının ilaçtan kaçınmasını, hastaların yeterince ilaç kullanmamasını beraberinde getiriyor. Bu üç neden bir araya gelince ortaya çok ciddi bir halk sağlığı sorunu çıkıyor. İşin kötü yanı, ülkemizde bu hastalık konusunda ciddi bir sağlık politikası da yok. CBT izofreni hastal n n artt n söyleyebilir miyiz? TU Her hastalıkta olduğu gibi şizofreniyi de kö
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle