02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yeni Teknik Üniversite konsepti ve yabanc dilde e itim Prof. Dr.Ing. V. Doğan Sorguç 1. Bilim dünyasının en seçkin ve güçlü kuruluşlarından Alman Alexander von Humboldt Vakfı’nın uzun yıllar boyunca engin deneyimli Genel Sekreteri Dr. Heinrich Pfeiffer İstanbul Üniversite Senatosu’nun kendisine onursal doktora derecesi verdiği törende yaptığı ‘Bilim ve Bilim Adam ’ konulu çok ilginç konuşması ardından, bir hocamız ‘‘Türkiye’de Almanca diliyle eğitim yapması düşünülen üniversite’’ konusunda bilgi istedi. Ünlü çekirdek fizikçi Prof. Heisenberg’in asistanı ve felsefe doktoru olduğunu öğrendiğimiz Dr. Pfeiffer, başını büyük bir şaşkınlıkla iki yana salladı ve “bir ülkede yabanc dil ile üniversite e itimi yap lmas akl n alaca bir i deil. Zira bir ulusun ak l ve dü üncesini geli tirmesi gereken üniversitede ba kas n n dü ünce biçimiyle bu i i yapmak olanaks zd r; ayr ca, yabanc dilin en kolay, en kal c ve en ucuz ö renilece i yer ana okuludur; bunun en iyi örne i de çocuklar birkaç dil bilen Macarlard r” dedi. 2. Yukarıdaki ifade, amacı, ürün ve hizmet geliştirmek, dolayısıyla yaratıcılık olan teknik üniversiteler için özellikle geçerlidir. Yalnız bunu becerebilmek için bu yüksek eğitim kurumlarının ülkedeki uygulama Sayın Orhan Bursalı’nın ve sanayi ile yakın ilişki 10.Nisan 2009 tarihli içinde olması; dolayısile üniversitenin arkasında CumhuriyetBilim Teknoloji patentleriyle özgün üründergisindeki Gündem lere ve araştırmalara sasütununda ele aldığı hip bir sanayin olması şart. Ayrıca teknik üni“Türkiye’de İngilizce Eğitimi versitelerde ne öğretildiAkılcı mı” yazısının önemi ğinden önce, kimlerin, nedeniyle, ODTÜ (15 yıl), İTÜ nasıl öğrettiğinin yanıtlanması gerekir. (23 yıl) ve dünyanın çeşitli Bu nedenle, Alman seçkin teknik üniversitelerinde teknik üniversitelerinde yaşamının toplam 50 yılını doktora çalışması için sageçirmiş bir İnşaat Yönetimi nayi deneyimi yeğlenirken, doktorasını bitirehocasının görüşlerini nin endüstriye, uygulaaçıklaması kaçınılmaz oldu. maya gitmesi, anabilim başkanının sanayide bilimsel yayınları ile öne çıkanlar arasından seçilmesi kaçınılmazdır. ABD’de sanayi veya resmi kuruluşlara yaptıkları araştırma projelerinden başka akademisyenler 4 veye 5 yılda bir, tam maaşla verilen izin ardından sanayide yaptıkları çalışma ve yayınlarla değerlendirilir. Bu kadrolaşmadan amaç, akademik kadroların üretimin ruhunu ve gelişim yönünü iyi bilen ve bunun heyecanını taşıyan insanlardan oluşturulmasıdır. Bu bütünlük, insanın ülkesinin diliyle çalışmasını, düşünmesini, öğrenme ve öğretmesini gerektirir. Zira dil, düşüncenin kalıbıdır. Bir teknik üniversitenin ana işlevi olan yaratıcılık, önce o ülkenin ihtiyaçlarını gören ve çare arayan düşüncenin ürünüdür. Buna hazırlık olmak üzere Brezilya’da 60’lı yıllarda belirli boyut üzerindeki kamu yatırım projeleri için üniversite görüşünün alınmasını, srail’de 70’li yıllarda kamuda sanayi kredileri için yurtdışında pazarlanabilir nitelikteki bir ürünün üniversitede geliştirildiğinin kanıtlanması istenmekteydi.. Türkiye’de bütün bu yaklaşımlarla birlikte, öncelikle Teknik Üniversite Sanayi işbirliğini geliştirecek bir döner sermaye yönetmeliği hazırlanmalı. Zira Tıp Fakülteleri hastaneleri esas alınarak hazırlanan mevcut yönetmelik, teknik üniversitelerin yukarıda açıklanan gereksinimlerine çok uzaktır. 3. Bugün Almanya’nın en iyi teknik üniversitesi Münih Teknik Üniversitesi, disiplinlerarası ekip çalışmasına dayalı bilimsel araştırmalarına, bünyesindeki tıp, temel fen ve sosyal bilimlerin katkısını ciddi biçimde ele aldı. Yazar, THM’de özellikle mühendisliktıp araştıma ve geliştirmelerinin ürünlerini yakından görerek yeni üniversite konsepti üzerinde İTÜ rektörünü uyarmak gereğini duymuştu. Buna karşı İTÜ’nün topyekun İngilizce eğitime yönelmesi, konunun ne kadar hafife alındığını göstermekte. Zira yöneticilikte başarı, mevcut koşullar karşısında eldeki kaynaklarla ne yapılabileceğinin gerçekçi biçimde saptanarak, koşulları olanaklar ölçüsünde değiştirmeyi gerektirmektedir. Bu husus yönetimde deneyim, sabır ve danışma ister. ODTÜ’nün 60’lı yıllardaki tek hukuk öğretim üyesi rahmetli Arif Payasl o lu bir gün haykırıyordu: “Yahu Peygamber dan n diyor, bu ülkede kimse dan m yor, dan mak bilmiyor!’’ Galatasaray Lisesi, Fransızca yerine İngilizceye geçmeyi uzun yıllar açık oturumlarda, düşünce adamlarıyla tartıştı ve değişim yerine güçlü İngilizce’de karar kıldı. Ayrıca, ‘iyi teknik üniversite’ deyimini de doğru tanımlamak gerekir. Yazarın görev yaptığı Manila’daki Filipinler Üniversitesi, kendisini değerlendirmek için, ABD’nin Filipinler’e benzer koşullara sahip eyaletindeki bir üniversiteye başvurmuştu. Aksi halde MIT ve benzer standartlara – geçerli koşulları dikkate almadan öykünmek, ne kadar gerçekçi olabilir? Bu soru, İTÜ’de yürütüldüğü bilinen ‘Strateji Araştırması’ ile ulaşılan sonuçların tartışılması gereğini gündeme getirmektedir. matik düşünceli insanlara hem üniversite, hem dil eğitimi olanağı sağlayan bir çözüm gibi görünmektedir. Yabancılar tarafından genellikle satış işlerinde kullanılan bu mezunlar hususunda, mühendisliğin anlamı tartışılmalıdır. ABD Mühendisler Birliği, mühendisliği “insanlar örgütleme, yönetme, do adaki malzeme ve gücü kontrol etme sanat ” biçiminde tanımlıyor. Bu tanım mühendislikte ‘insan’ ve yönetim konuların ön plana çıkarmakta. Endüstrileşmemiş ülkelerde ekonomik koşullar ile, toplumsal organizasyon düzeyi dikkate alınarak mühendislik öğrencilerini sanayi ülkelerinin satış elemanları yerine, girişimciliğe yönlendirmek daha herkesin yararına olmaz mı? Sosyoloji biliminin kurucusu August Conte’un ‘1900 y l ndan itibaren, yöneticiler mühendisler olacaklard r; bir artla sosyoloji bilmek art yla’ sözü, mühendisliğin tanımı ve yeni Teknik Üniversite konseptiyle örtüşmektedir. Nitekim Lisedeki felsefe öğretmenimiz M.Réné Larroumet ‘matemati i, sosyal bilimsiz ö renenler, onu ya ama geçiremezler’ diyordu.. İnsan beyninin sol ve sağ loblarının işlevleri nedeniyle, lisans eğitiminde yaratıcılık, yöneticilik ve girişimciliğe dayalı bir mühendislik eğitimi verilirken, ileri tasarım işine bu alandaki gereksinim de dikkate alınarak lisansüstünde ağırlık verilmesini önerdiğim İTÜ Rektörü Sn. Prof. Dr. Gülsüm Sa lamer “o takdirde gereken ö retim üyelerini nereden sa lar m? Ben letme Fakültemize hoca s k nt s çekiyorum’’ demişti. 5. Son olarak ‘doğadaki malzeme ve güçlerin kontrolu’ hususunda çalışan klasik mühendisler yabancı meslekdaşlariyle formül ve çizimler aracılığı ile kolaylıkla anlaşabilir ve kendi alanlarındaki kitapları sınırlı yabancı dil bilgisiyle de okuyup anlayabilirler. Bu nedenle, sınırlı yabancı dil gereksinimi olan mühendislerin eğitimini yabancı dil ile yapmak için üniversitelerin kendilerini bu derece zora sokmalarının anlamı, endüstri ülkelerine eleman yetiştirme dışında ne olabilir? Konu sosyal ve idari bilimler alanında tam tersinedir. Bu alanlarda yabancı dil gereksinimi o dilin kültür ve felsefesini de zorunlu kıldığından, önceki eğitim(ler)ini, edebiyat ve felsefesiyle bu dilde yapmış olmak gerekir. ‘Seçkin üniversite’nin temeli yukarıda açıklanan kalitedeki öğretim kadrosudur. Yazarın öğrencisi olduğu yıllarda THM rektörlük binasının alnında büyük altın harflerle o üniversitede ders vermiş ünlü hocalarının isimleri yazılıydı. Bu kapsamda öğrenciler üniversitelerini, eğitim görmek istedikleri alanda ders veren ünlü hocalar doğrultusunda seçmekteydiler. TÜ’NÜN ÖZLEM 4. İTÜ yönetimlerinin şimdiye kadar özlemini, Boğaziçi Üniversitesi öğrenci tercihlerinin biçimlendirdiği izlenimi vardır.. Bu noktada, İngilizce bilen mühendislerin yabancı şirket ve ülkelerde daha kolay iş bulabildikleri gerçeği büyük rol oynamaktadır. Böylece İngilizce eğitim, Dr. Pfeiffer ve yukarıdaki açıklamaların aksine, işleri kolay tarafından halletmeye yatkın, prag Yunus Nadi ve Lunaçarski Yunus Nadi Bey’in, Sovyetler Birliği Maarif Komiseri Lunaçarski ile yaptığı söyleşi, 15 ve 16 Kasım 1928 tarihli Cumhuriyet gazetelerinde, “Başmuharririmizin Moskova intibaları; Rus Maarif Komiseri Lunaçarski yoldaşla mülakat; Rusya’da mekteplerin adedi Çarlık zamanına nazaran yüzde kırk nisbetinde artmıştır” başlıklarıyla yayımlandı. Osman Bahadır CBT 1155 / 14 8 Mayıs 2009 Y unus Nadi Bey gazetedeki yazısına şöyle başlıyor; “Sovyetler Rusyası’nın Maarif İşleri Komiseri Lunaçarski, Rus ihtilalinin ilk günlerinden itibaren bu vazife başındadır. Kendisini gerçi gıyabında o zamandan beri tanıyoruz. İlk ihtilal günlerinde ihtilalcilerin taşkınlıkları, önlerine saray, kilise ne gelirse hepsini yağma ve imha etmek istidadını (eğilimini) göstermişti. Lunaçarski o zaman pek meşhur, çünkü pek beliğ ve müessir (etkili) bir beyannamesiyle (bildirisiyle) bu ihtimalin önüne geçmek istemişti. Lunaçarski o meşhur ve beliğ beyannamesinde hülasa olarak; “Saraylar ve kiliselerle onların bütün muhteviyatı, millete ait servetlerdir. Onların zerresine halel getirmek, millete ait hazineleri tahrip ve imha etmek demek olur. İhtilalci yoldaşları böyle bir fenalığa alet olmaktan tahzir ederim (sakındırmak isterim)” diyordu. Yunus Nadi Bey’in Lunaçarski ile Moskova’daki apartmanında yaptığı uzun söyleşinin bazı bölümleri şöyledir; Lunaçarski – “...Maarif işinde en dikkat ettiğimiz mühim maddelerden biri ali (yüksek) mektepler oldu. Gördük ki, bu mekteplere çok zengin adamların çocukları devam ediyor. Bu bizim kabul ve tatbik ettiğimiz rejime uyar bir iş değildi. Oktobr (Ekim) inkılabından sonra ortadaki bu farkı bertaraf etmek, Sovyet rejiminin bir vazifesiydi. Fakat ali mektebe rastgele ta
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle