Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Tıp eğitimi yeniden düzenlenmeli "Hastalıkları tedavi, korumada başarısız kalındığı zaman yapılacak iştir". Bu nedenle, tıp eğitiminde her şeyden önce "müfredatın" tersyüz edilmesi gerekmektedir. Prof. Dr. Ferit Koçoğlu; Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı; fkocoglu@cumhuriyet.edu.tr ıp fakültelerinde eskiden beri ağırlıklı olarak, hastalıkların tanısı ve tedavisi öğretilir. Hastalıkların önlenebilir ve denetlenebilir olgular olduğu göz ardı edilir. Bunun en önemli nedeni öğretim üyelerinin de bu şekilde yetişmiş ve şartlanmış olmasıdır. Sanki insanların hastalanması doğal bir şeydir ve hekimlerin tek ve en önemli görevi de hastalara tanı koyup, tedavi etmektir. Eskiden çok canlar alan bazı hastalıkların tarihe karışması veya çok azalmış olması modalarının geçmiş olmasından değil, koruyucu önlemler alınmış olmasındandır. Teorik olarak bütün hastalıklar önlenebilir ve hastalıkların önlenmesi tedavisinden daha kolay ve ucuzdur. Koruyucu hekimliğe öncelik ve önem vermek aklın da gereğidir. H. Sigerist’in dediği gibi, "Hastalıkları tedavi, korumada başarısız kalındığı zaman yapılacak iştir"(1). Bu nedenle, tıp eğitiminde her şeyden önce "müfredatın" tersyüz edilmesi gerekmektedir. T SORUNLARA YA BANCI HEKİM Sağlık ocakları aynı zamanda koruyucu sağlık hizmetlerinin de verildiği yerlerdir. Tıp eğitiminde koruyucu hekimliğe önem verilmediği için, sağlık ocağına giden hekim bu konulara yabancı kalmakta ve koruyucu hizmetler aşı yapmaktan öteye gidememektedir. Oysa, yukarıda da belirtildiği üzere, tüm hastalıklar koruyucu hekimlik hizmetleriyle önlenebilir veya azaltılabilir. Birinci basamağın güçlendirilmesi için, bu kuruluşların işlevlerini bilen ve layıkıyla yerine getirebilen hekimler yetiştirmek gerekir. Bu nedenle, tıp stajlarının büyük bölümü üniversite hastanelerinde değil, tıp fakültelerinin yönetimi altında olan birinci basamak sağlık kuruluşlarında yapılmalı. Birinci basamak sağlık kuruluşları küçümsenmemeli. İyi işletildiği zaman, ne kadar başarılı sonuçlar alındığının en güzel örneği Etimesgut sağlık bölgesidir. 1990 yılında il merkezlerinde bebek ölüm hızı (BÖH) binde 54 iken,(2), yedi sağlık ocağı ve küçük bir bölge hastanesinin yer aldığı yarı kırsal bir yörede 1989 yılında BÖH binde 29 idi.(3). Etimesgut’un düzeyine Türkiye ancak 14 yıl sonra, 2003 yılında gelebildi (4). Bu sonuçlara ulaşabilmek için, son teknoloji ürünü cihazlarla donatılmış gösterişli "hospital"lar değil, yalnızca, bilinçli hekimlerin liderliğinde ekip çalışması gerekmektedir. GEREKLİ HEKİM TİPİ Birkaç yıl önce yapılan bir araştırmada, bir mühendislik fakültesinin öğretim üyeleri ile, bu fakülteBugünkü sağlık nin mezunlarını çalıştıran işverenlerin, bir mühendiste sistemimiz (ya aradıkları vasıfların örtüşmeda sistemsizlidiği bulunmuştu. Ülkemizdeki tıp eğitiminin de, ülkenin ihğimiz) yabancı tiyacı olan tipte hekim yetişilaç ve tıbbi citirdiğini söyleyemeyiz. Şöyle haz firmalarının ki; eğitim süresinin neredeyse tamamını üniversite hastaneküpünü doldulerinin ileri teknolojilerle doran bir emmenatılmış ortamlarında geçiren tıp öğrencileri, doğal olarak, basma tulumba mezun olduktan sonra da bengibi çalışıyor. zer ortamlarda çalışmayı arzu etmektedir. Mezun olduktan sonra bir sağlık ocağında göreve başlayan genç hekim, orada kendini sudan çıkmış balık gibi hissetmekte ve bir an önce oradan kurtulmaya çalışmaktadır. Oysa ülkenin ihtiyacı, sağlık ocağını yadırgamayacak, birinci basamak sağlık kuruluşlarında çalışmayı küçümsemeyecek hekim tipidir. Birinci basamak sağlık kuruluşları, bütün ülkelerde sağlık sisteminin temelini ve tabanını oluşturur. Birinci basamağı güçlü olmayan sağlık sistemlerinin başarılı olması mümkün değildir. Sayıları 6000’i geçen sağlık ocakları da ülkemizdeki sağlık sisteminin birinci basamağını oluşturuyor. Araştırmalar, tüm hastalıkların % 8590’ının, birinci basamağın olanakları ile teşhis ve tedavi edilebildiğini göstermektedir. mak sağlık kuruluşlarını iyi işler hale getirmek ve iyi bir sevk zinciri kurmak gerekir. Bu, hem hastanelerdeki gereksiz yığılmaların kaldırılması, hem de devletinmilletin sağlık bütçesindeki "kara delik"lerin kapatılması için gereklidir. Bugünkü sağlık sistemimiz (ya da sistemsizliğimiz) yabancı ilaç ve tıbbi cihaz firmalarının küpünü dolduran bir emmebasma tulumba gibi çalışmaktadır. Sorunun köklü çözümü iyi bir sağlık yönetimi ve gerçekçi bir tıp eğitimindedir. Tıp fakülteleri, birinci basamağın işlevlerine uygun, tedavi hekimliği kadar, koruyucu hekimliğe de önem veren ve birinci basamaktaki sağlık ekibini yönetebilecek nitelikte hekimler yetiştirebilmelidir. BİR ÖNERİ Halen 6 yıl olan tıp eğitimini 7 yıla çıkarıp, hekimleri Aile Hekimliği Uzmanı diplomasıyla mezun etmek, yukarıda sayılan sorunların çözümünde ilk adımlardan biri olabilir. Sağlık Ocaklarında "uzman" çalışması bu kuruluşlara güveni arttırabileceği gibi, hekimlerin pratisyenlik döneminde yaşadıkları kimlik bunalımını da giderebilir ve verimliliklerini arttırır. Tıp öğrencilerinin uzman olarak mezun edilmesi akademik mevzuata da uygundur. Bilindiği gibi, dört yıllık bir lisans programını bitirenler, yüksek lisans yaptıklarında "bilim uzmanı" diploması alırlar. Yedi yıllık tıp eğitimi de, süre olarak yüksek lisans programına denk olduğundan hekimlerin "uzman" diplomasıyla mezun edilmeleri sorun yaratmazKaynaklar UZMANLAŞMA SORUNU CBT1017/20 15 Eylül 2006 Hekimlerin birinci basamaktaki hizmetlere uygun şekilde yetiştirilememesi, onların sağlık ocaklarını yadırgamasını ve oralardan kaçışını getirmiştir. Kaçış ancak uzmanlaşma ile olabildiğinden, sağlık ocakları Tıpta Uzmanlık Sınavı’na (TUS) hazırlanan hekimlerin nöbetleşe uğradıkları yerlere dönüşmüştür. Hekimlerin "geçici" olarak çalıştığı bu kuru1 Fişek. N. Halk Sağlığına Giriş, Çağ Matbaası, Anluşlar, işlevlerini yerine getiremedi ve halkın kara, 1983 beğenmediği ve tercih etmediği bir konuma 2 T.C.HükümetiUNICEF . Türkiye’de Anne ve geldi. Bu ise, pratisyen hekimlik ile sağlık ocaÇocuk Ölümlerinin Durum Analizi. Yeniçağ Matbaası, Anğının özdeşleştirilmesiyle, prakara,1991 tisyenliğin de beğenilmemesi 3 Benli, D., Özcebe, H. Çözümlerden biri: 6 yıl Etimesgut sonucunu doğurdu ve hekimleSağlık Bölgesi 198589 rin uzmanlaşma isteklerini peolan tıp eğitimini 7 yıla Yılları Çalışmalarının Değerlendirilmesi. HÜTFHalk kiştirdi. Pratisyen hekimler, çıkarıp, hekimleri Aile Sağlığı AD yayını, No 91/53, Anadeta pratisyen olduklarını söykara, 1991 lemeye utanır haldeler. Hekimliği Uzmanı diplo4 Türkiye Nüfus ve Sağlık Toplumun sağlık düzeyini Araştırması 2003. HÜ Nüfus Etüdmasıyla mezun etmek.. yükseltmek için, birinci basaleri Enstitüsü, Ankara,1994