Katalog

/ararlanacağız? lıga engel olaıak bıtkıyı zararlı mantarlardan korudugu oı taya çıkmış Ancak temızlığın sadere dumduz yuzeylerde olabdeceğı anlayışı kabul gorduğu ve duz yuzey lerm puruzlulere goıe daha çok kır tutugu duşuncesı ınanılmaz gıbı gorundugu ıçın bu keşıf endustrıyel araştn maldrda dıkkate alınmamış Yırmı sene j>onid onumuzdekı gunleıde bu teknık kullanılarak uretılen kır tutmayan dam kıremıtlerı, dışcephe boyaları ve plastık plakalar pıyasdya çıkacak Bu teknık araba Alman blyonikdler bir bakteri kUltürünU Inceliyorlar. ımalatında da kullanılabıhr Mını nopelerle kaph aıabalann du yıkanmasına gerek kalmayacak Ancak ıenGunumuzde, bu keşıften ancak yırmı gının mat olması nedenıyle ve gıcır gıcır yıl sonra çekıç balıgı densı oınegının gemı paılamayan bır arabayı da kımsenın alrnak ve uçak govdelermde kullaınlması planlanııstemeyecegı duşuncesı nedenıyle ardba yor Almanya da endustrıyel kullanıma uyguuretıcılerı bu fıkre sıcak bakmıyorlar lanabılecek en buyuk bıyonık başan ıse 7O'lı yıllardd bır botanıkçının keşfedıp gelıştırdıgı Alev Ktrım kır, yag ve yapışkan tutmayan yuzeyler Kaynak DerSpıegel 11/98 Bıtkı famılyalan arasındakı akrabalık araştırılıı kerı lahana hıntteresı ve lotus gıbı bıthlerın ydprdklaıının dıger bıtkılere oranld sankı yenı yı kanmış gıbı tertemız kaldıgı tespıt edılmış Bunun nedenı araştıı ıkiı ğında, yapraklar uzermdekı yaklaşık 20 mıkrometre kalınlıgındakı kabdrcıklaım ıslak M. Emin Ceylan Davos'ta Bohem gezinti Uluslararası şizofrenı toplantıları, her yıl ayrı bir kayak merkezinde yapılır. Bu sefer seçilen yer Isvıçre'nin Davos'uydu Agatha Chnstıe romanlannın unlu gol kentı Luzerne'dekı, ıkı gunluk uvertür toplantılardan sonra, dağları dele dele, bisiklet yolu ınce yollardan suzulerek indım bir oğleden sonra, çamlar arasındakı ve buzun altındaki paranın, seksın, bilimın ve şarabın zengını, emosyonu kunt, Alman kırması kasaba Davos 'a. Dağlann ve gollenn arasına sıkışmış kuçuk bir kasabası olmakla beraber, gunumuz dunyasını şekillendiren önemli toplantıları ağırlamış olmasından mı desem, Cermen koküne dayandığından mı desem, ınsanının budala gururu kabardıkça kabarmış. Her neyse. Gunun en sıcak saatlerı butun halk, ellerinde kayak takımları ile otobuslerde, duraklarda, lokantalarda, dukkânlarda dolaşıyor ya da sokaklarda, hemen dağlann eteklerinde yahut tepelerde süreklı, surekli ve sureklı kayıyorlar. Bu kadar çok kayan ınsanın arasında farkında olmadan gozlerim yüruyen ınsanlar arıyor, ayaklarım onların peşine takılıyor. Tabii ki tepelerde kayarken yanımdakilenn kım otabileceğini az çok çıkarsayabilıyorum belkı ama, bırden Crow gibi bir şizofreni mucizıyle yan yanayken, Eva Herzigova gıbi bir sülunle çarpışıp burun buruna gelınce de daha önceleri de zaman zaman yaşadığım o tanıdık içsel sarsıntıyt geçiriyorum. Baştan aşağı bır silkelenme sarıyor bedenimi ve kaidem kayıp gıdıyor sanki altımdan. Yoruluyorum sonra ve tepedeki sıcak kırmızı kafeye dar atıyorum kendimi. Soğuğun daralttığı damarlarımla miskinleşiyorum bır Oblomov üslubunda ve insan sıcaklıklarma aykırılaşıp, sıcak kahvenin ısıttığı yuzumu, kaçamak bakışlar arayan kadınlara kapatıyorum. Bitkin dönüyorum çam kutüklerinden oyulmuş sıcak otele. Ingiliz soyluları ve NBC'nın unlu yorumcularından sonra artık benı umursayacak hali kalmayan, resepsiyondakı, kokenı Alp dağlarının eteklerinden olan ItalyanFransız karması, delimsirek kadına kusup atıyorum kendimi odaya ve "ne olacak işte, dağlı bir kadın" duşuncesınden kopamıyorum daha bir on dakikal,. Dağlılan hep ilgınç bulmusumdur. Kesin uzaktırlar, kesın soğukturlar, kesin inattırlar ve bir ihtımal yalnızdırlar. Toroslarda yaptığım iki yıllık doktorluktan bilirim bunu, Resepsıyoncu kızın umursamazlığını da, dağlı olmasına verip avuttum kendimi ve vurdum Kongre sarayına, belki de insan psıkolojısi ıçin dönum noktası sayılacak konferansı dinlemeye. Konu "fosb" proteini idı. O muthiş ve kememe Ingilız Robin Murray'ın ağzından soluksuz ızledım. Evet fosb. Hani şu çevresel etkiler altında oluşup hucrenın sitoplazmasından ıçeriye kalın kabukları yara yara, onca zaman değişmez bildiğımiz çekirdeğe girip DNA'yı, yani genetık şıfreyi değiştiren fosb proteini. Fosb, bütun çevresel etkileri genetık kodlarımıza kazıya kazıya evrimsel değişiklikler yaratan ve bu kuşakta yaşadığımız hoyratlıkları, umursamazlıklan, sadece bizimle sınırlı tutmayıp, oğullanmıza da aktaran fosb. Son gun uzun bir teleferik yolculuğundan sonra çıktığımız 2500 metredeki Pıscha restorantında yedik yemeklehmizi. Karsımda Helsinki'den Profesör Talminen'le, Fin'ılerle Turklerin ortak atadan gelip gelmediğini sorguladık gece boyu, tiril tiril Helvetik kızların yaptığı servisin eşiğinde. Kırmızı bilyeli elbiselerı, pon ponlu, tiril tiril helvetik kızların yaptığı servhin eşliğinde. Kırmızı bilyeli elbiselerı, pon ponlu tokur tokur beyaz çoraplarıyla ızledık onlan yemek boyu. Sonra da, ellerımizde Ingilız usulu buzlu çaylarla terastan, sarı ısıkları içen karın uzerıne basa basa indik asağılara, sıcak otel odalanna. Odam sıcaktı. Durüldüm kendi üstume ve basladım düşüfıce oynaşlarına. Fena ezildiğimi duşündüm Davos'ta.Kişi başı ortalama 2530 bin dolarlık yıllık geliri, kıyılarında çoplerin değil, kuşların oynaştığı gölleri, dağları kilometrclerce delen yolları, dinç ihtıyarları, özguveni yuksek gençleri ve azgelışmiş ulke erkeğinı farketmemekte ustalaşmış kadınlarıyla, beni fena ezdi Davos!.. Bır Orhan Cencebay şarkısını siddetle arzu ettim. 17 yaşımda, bir kasaba parkmda girdabında buyüdüğüm turku neredesin?.. "Dertler benim, dertler benim, mutluluk senin olsun." Derken dönus başladı ve yeniden ulkeme doğru havalanırken yapıştım Turk gazetelerinin kat kat sayfalarına, beni onaracak bır haber yakalamak çabasında. Nafile çabam para etmedi ve bir Calatasaray yengisıyle, 1989'da şişelenmiş Foncaussade şarabının keyfine fit olup indim uçaktan!.. S83/9 Mtinlh Teknlk Ünlveniten ndv ı>,, bınakten geli$unlvn yurttyen robot proto tlpi.