Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 l'fcı TIRNAK leri", batan tırnaklarla ilgilenilir, topuk taşlanır. Rumeli caddesinde, yaşıl başlı bir adama rastlıyorum yıllardır: Yalnızca ponza taşı satıyor bu adam, kuçük bir tezgâhın üzerinde, onun işi beni hep kendi işimin ontolojisi hakkmda düşündürmüştür. Tırnak, biraz da diş gibidir: Herşey yolundaysa onu fazla düşünmeyiz, sorun çıktığında bütün zihni kaplar, oyalar: Şeytan tırnağı oluştuğunda ne yapıp edip dikkati çeler örneğin; batan tırnak ya da dolama hafifsenemeyecek bir acıağrı odağı haline gelir; şeker hastalarında, ilerlemiş aşamalarda, ayak tırnaklan yarı sakatlık durumu yaratır. Sökülmüş, düşmüş tırnaklardan sozetmek bile istemiyorum., Ben, tımakla ilgili ilk efsunlu bilgiye, ilkgençliğimde, yanılmıyorsam Rilke'nin bir metnindeydi, rastladım: Ademoğlu hani başlangıçta tepeden tırnağa tırnakla kaplıymış, dünyanın koşullarından (soğuktan, darbe ve saldırılardan, ateşten ve rüzgârdan) öyle korunurmuş. Bir ana günâh sonrasında cezalandırmış Yaradan onu: Unutmasın diye de, gövdenin uçlarındp yirmi küçük işaret, iz bırakmış, Söylense söyien, alabildiğine mantıklı bir açıklama barındınyordu o hikâye. Bir zaman geçti, Freud'un "Uygulamalı Ruhçözüm Denemeleri''nden birinde, takma adla sahte tablolan çözumleme yolları üzerinde duran bir XIX. yüzyıl yazarıyla karşılaştım. Morelli, ışın yoluyla inceleme tekniklerinden yoksun bir çağın uzmanlanna, araştırmacılarına, ressamların özellikle gövde aynntılannı nasıl işlediklerine dikkat kesilmelerini salık veriyordu: Sahteciler, o aynntıları esgeçiyorlardı, oysa bir ressamın parmakizi gibiydi kulak kıkırdağını ya da tırnağı yapış biçimi; o gün bugün klâsik resmin ürunlerine bakarken bütün ayrıntılar üzerinde belki aşırı bir ilgiyle duruyorum. Tırnağı, son dönem bestecileri bir enstrüman olarak kullanmışlar mıdır? Böyle bir örnekle karşılaşmadım, gene de yoksa, yapılmamışsa çok şaşarım: Ben ki, ilk fırsatta tırnaklar için, yalnızca onlarla çalınacak bir beste kurmaya niyetliyim. G övdemin bir parçası olarak tırnak, ilk günden başlayarak kişisel yaşantı depomda kendi yerini açmaya, sonra da genişletmeye koyulmus olsa gerek. Tımaklarımm uzadığmı, uzayacağını, uzadıkça onlan keseceğimi (bu fiilin yanlış olduğunu yaşım ilerlediğinde düşünmüştüm: Kişi dıl yanlışlan yapar ya, bir de Dil'in kendi yanlışları, mantıksızlıklan, saçmalıkları var: Tırnak kesilmez; biz tırnaklanmızı kesmiyor, onlan kısaltıyoruz ya da bilemediniz düzeltiyoruz) bir an gelmis anlamış olmalıyım. Böylece "Sistem"e alınmıştır o edim, o küçük tören: Uzadığında, kişiden kişiye değişen bir zamanlama ile, tırnaklar (el ve ayak tırnaklan) kısaltılır, kısaltılacaktır. Çevremdekilere sordum: Hiçkimse, tırnağın ortalama (ya da özel) uzama hızını, süresini bilmiyor. Cövdemizin uzayan (saç, sakal, kıl, tırnak) parçalan (onlan organ saymıyoruz) ile ilgili olsa olsa kabataslak gözlemlerimiz var: 'Sanırım, iki ayda bir saç traşı, ayda bir tırnak traşı (biliyorum, biliyorum, pekâlâ öyle diyebilecekken demiyoruz) yapıyorum. Kesin mi, deseniz, 'emin değilim'yanıtını alacaksınız. Tırnak bakımı, çocukluktan, aileden kaynaklanan kimi ritüel davranışları içehyor. Herkesin kendine göre bir alışkanlığı, bir üslubu, bir yöntemi diyebilir miyizl, bâtıl gizilgücü var. Benim tırnaklanmı başta annem keserdi. Çok derinden kestiği ve canımı yaktığı için kendi işimi kendim yapmayı çarçabuk üstlendim. Annem, "gece tırnak kesmenin uğursuzluk getireceğine" inanırdı, bu inanç bana geçmedi, işlemedi. Tırnaklannı hep çok derinden kesen insanlar tanıyorum. Kimi tırnak yeme alışkanlığından, kimi bu alışkanlıktan vazgeçmek istediği; kimi "tırnak kiri"nden iğrendiği, kimi "tırnağın takılması"ndan ürperdiği için bu yöne sapmıştır. .., Kadınlar, travestiler, eşcinsellerin bazıları, gitar ve benzeri telli enstrumanlan çalanlar tırnak uzatırlar. Dolayısıyla, tırnak uzatmayı öğrenirler. Tırnak uzatmak, tırnak uzatmayı öğrenmek gerektirir. Öğrenmeyen beceremez: Tırnak çatlar, kırılır. Tırnak bakımı, başlıbaşına bir meslek dalı yaratmıştır. Benim çocukluğumda daha çok seyyar bir meslekti bu: Evden eve, randevuyla, giderdi hanımlar: Manikürcüpedikürcü, o yaşlarda, benim gözümde yarı tılsımlı bir meslekti, "âlet çantası"yla, hekimlerininkini andıran araç gereçleriyle dolaşan o hanımlann bir tür özel bilgileri, hünerleri olduğu belliydi. Şimdi, sanırım, bütün bayan kuaförlerinde manikürcüpedikürcüler çalısıyor, "erkek kuaförleri"nde . de rastlanıyor onlara: Bu işlemleri yaptıran erkek sayısı az buz değil, bildiğim kadanyla. t Ya yazarken ne işe yarar, bir işe yarar mı tırnak? Bu tuhaf soruyu, ancak Flaubert'in mektuplarını okumamış biri sorabilir: "Yazmak, tıpkı kaşınmak gibi" diyor atam: "Hem keyif, hem acı verir". Işlemi tanıyorum sayılır: Sıcak suyla, sıcak havlularla el ve ayak tırnaklan yumuşatılıyor önce; sonra kesim ve bakım gerçekleştinliyor. Bakım, yalnızca tımakla sınırlı değil tabii: Şeytan tırnaklan, "tırnak et Enis Batur 583/24