13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KISA HABERLER Çekici renklerdeki erkek kuşların genlerinin, yavrular üzerindeki etkileri saptandı. Yavrular daha güçlü ve sağlıklı oluyor. Guzel kuşlar daha üretken sveç'te yapılan araştırmalar, güzel kuyruklu erkek tavuskuşunda olduğu gibi, çekici renklerle bezenmış erkek kuşların daha üretken olduğunu gösterdi. Uppsala Üniverşitesi'nden Ben Sheldon, erkeklerinin alınlarında, büyüklüğü her kuşta değişen beyaz bir leke bulunan Ficedula albicollis'i inceledi. Bu kuşun dişisi ve erkeği sürekli bir çift oluşturmakla birlikte, her biri başka kuşlarla da çiftleşir. Erkeklerin yüzde 15'i poligamdır. Sheldon ve arkadaşları. Isveç'in Gotland adasında yaşayan 74 kuş ailesı üzerinde sürdürdükleri çalışmalar sırasında DNA testleri yaparak erkek kuşların hangi yuvanın reisi olduğunusaptadılar. Yuvayı terkettikleri an ağırlıkları ölçülen yavruların yapılarının özellikleri saptandı. Bu ölçüm erişkin yaşa gelen erkeğin üreme başarısının göstergesi olarak kabul edilmektedirSonuçta alın lekesi daha büyük olan I erkeğin dölü olan yavruların daha güçlü olduğu ortaya çıktı. Ayrıca dişi kuşların, çiftleşmek için kendi eşi ya da yuva dışından bir erkek söz konusu olduğunda, lekesi büyük olanları tercih ettiği saptandı. Gustafsson'a göre dişi çiftleşeceği erkeği seçerken hassas bir karar verme durumundadır. Zira kendi eşi dışında seçeceği erkek, yavrularına daha az vakit ayıracaktır. Dolayısıyla lekenin boyutları dişiyi, lyi genlerle, çiftleşeceği erkeğin yardımından yoksun kalma ıkilemı karşısında bırakmaktadır. Ancak, Gustafsson'a göre yavrular, erkeğin ilgısinden yoksun kalsalar bile kendilerine geçen nitelikli genler sayesinde güçlü ve sağlıklı olurlar. Erkek kuşlarda görülen bu süslerin özelliği başka hayvanlar içın de söz konusu olup çiftleşme sistemleri için önem taşımaktadır. (Kaynak: N.S. 20 Mart 97 Feza Akça) B ir ay boyunca hiç çıkartılmadan sürekli takılabilen rahat göz merceklerinin önümüzdekl yıl tüketicilere sunulacağı bildiriliyor. Bu merceklerin gizli kullanılan polimer bileşimlerinden kaynaklanıyor. Tüketiciler bu yeni merceğin iki türü olan yumuşak hidrojel mercekler ve gaz geçirgen katı mercekler arasında şimdiden bir seçim yapabilir. Hidrojel mercekler son derece rahat olmakla birlikte, gözün saydam katmanına yeterli miktarda oksijenin sağlanmasına izin vermediöinden uzun süre takılmaları olanaksızdır. "Gözün saydam katmanı soluk almak zorundadır," diyen Neyv South Wales Üniversitesi Göz Araştırma ve Teknoloji Merkezi uzmanlarından Debbie Svveeney, bu sorunun özellikle ge. celeri ortaya çıktığına, merceklerin, normal olarak üst göz kapağında saydam bölüme yayılan, oksijenin yolunu tıkadığına dikkat çekiyor. Bir zaman lar göz hekimieri uzun süreli kullanım için hastalarına hidrojel mercekleri öneriyor4u lardı. Ancak oksijen yetersizliğlnin gözlerin çok daha kolay mikrop kapmasına neden olduğu anlaşılınca bu merceklerin "pabucu dama atıldı." Kısaca RGP olarak bilinen gaz geçirgen katı mercekler göze bol oksijen girmesine olanak tanıdığından çok daha uzun süre kullanılabiliyor. Yine de, çok kişi bu merceklerin pek de öyle rahat olmadıklarını düşünüyor. Mercek sert bir maddeden oluştuğu için kullananlar sürekli olarak gözlerine bir şey kaçmış duygusuna kapılıyorlar. Beş yıldır farklı polimer harmanları üzerinde çalışmakta olan Isviçre CIBAGeigy ve Atlanta CIBA Vision firmaları, istenen nitelikte bir mercoğin hammaddesini oluşturacak en uygun bileşimi bulmaya çalıştı. Sekseni aşkın farklı bileşimi deneyen bilim adamları sonunda, günümüzde kullanılanlardan altı kat daha fazla oksijen geçiren bir bileşimi bulduklarını öne sürdüler. Geçen yılın sonlarında 100 kişi üzerinde yapılan deneyler merceğin son derece güvenli olduğunu ve yaklaşık bir ay süreyle hiç çıkartılmadan takılabildiğini ortaya koydu. Şu anda Ayustralya, Kanada, Isveç ve Hindistan'da iki bin kişi üzerinde denenmekte olan merceğin en yakın zamanda piyasaya sunulması bekleniyor. Bilim adamlarının bir sonraki adımı, gözbebegi yüzeyinin hemen altındaki hücrelere yecleştirilecek kalıcı bir mercek olacak. Rita Urgan Gozlere daha kolay soluk aldıran mercekler Su kirlenmesine süsenli çözüm Son derece dayanıklı bir bitki olan süsenlere mikroplardan arındırılmak amacıyla kimyasal madde verildiğinde suyu temizleme işlevi gördükleri saptandı. S apsarı süsenler ve saz otları derelerin böcek ve bitki zehirlerinden kirlenmesine karşı etkili bir silah olabilir. Bu tür zehirli maddelerden kurtulmak isteyen çiftçiler şimdilik bunları sulandırarak yabanıl yaşama zarar vermeyecek ve suyun kirlenmesine yol açmayacak yerlere döküyorlar. Ne var ki, Iskoçyalı iki tarım uzmanı özel havuzlarda ya da çiftliklerde yetiştirilen bataklık bitkilerinin de aynı işlevi görebileceğini ileri sürüyorlar. Kimi bitkilerin topraktaki ağır metalleri çektiği, kimilerinin tarımsal atıkları zehirden arındırdığı, bir bölümünün de patlayıcılarla birlikte başedebildiği uzun bir süredir biliniyor. Gelgelelim Rob McKinlay ve Charlie Kasperek, ilk kez olarak böcek ve bitki zehirlerının etkisini azaltan bitkilere tanık olduklarına dikkat çekiyorlar. önce dört farklı bataklık bitkisi türünü deneyen McKinley ve Kasperek, bunların "atrazin" adı verilen bitki zehirini yok edip etmediğini araştırdı. Ingiltere'de atrazin kullanımı yasaklanmış olmasına karşın, bu maddeye su yüzeylerinde ve yeraltı şularında rastlanabiliyor. Bu maddenın insanın genetik yapısına ve dölüte zarar verdiği belırtiliyor. Yöntemin bitki zehirinde olumlu sonuç vermesi durumunda, öteki zehirlere karşı da etkili olabileceğine inanan bilim adamları şımdi bu bitkilerin or ganofosfat böcek zehirlerine karşı da en az aynı oranda etkili olduğunu ortaya koydular. Atrazin ile yapılan ilk deneylerde McKinlay ve Kasperek, milyonda altı oranında bitki zehiri içeren sularda dört farklı bataklık bitkisi türü yetiştirdiler. Belırtilen bu oran atrazin atıklarının dökülmesine izin verilen en üst oran sayılıyor. Bilim adamları yetiştirdikleri sıradan kamış türünün canlı kalmak için zoriu bir savaşım verdiğine, ancak öteki üç türün dimdik ayakta kalabildiğine, en dayanıklı bıtkının ise süsen olduğuna tanık oldular. Son kerte dayanıklı bir bitki olan süsen, yer altında da filiz veren akıl almaz bir kök sistemine sahiptir. Yakın bir süre önce gerçekleştirilen araştırmalar, işin tümü olmasa bile, büyük bir bölümünü bitkinin kök sistemindeki mikropların yerine getirdiğını ortaya koymaktadır. Bu bitkilere, mikroplardan arındırmak amacıyla, kimyasal madde verildiğinde bitkilerin suyu temizleme işlevinı yerine getiremedikleri görüldü. McKinlay ve Kasperek köklerdeki mikroorganızmaların suyu kirleten her bir maddenin etkisini azaltacak bir biçimde evrilmiş olduklarını ortaya koydu. "Kökteki mikroorganızmaların suyu kirleten maddeleri kattığımızda bu evrim süreci iyice şahlanıyor," diyen bilim adamları mikroplar geliştikçe bitkilerin atrazinı yok etme yetilerinin de giderek arttığını belirtiyorlar. önceleri 50 gün olan bu yok etme sürecinin, suyu kirleten maddeler üç kez verildikten sonra bir haftaya düştüğü bildiriliyor. Bu yöntemden yararlanacak olanların sığ bir göl oluşturarak bunun çevresini plastikle kaplamaları ve içine bataklık bitkileri ekmeleri gerekiyor. McKinlay, "Yaklaşık on gün sonra denetim görevlileri suyun boşaltılmaya yetecek denli temiz olup olmadığına bakabilirler," diyor. Uzmanlar yöntemin bilimsel açıdan son kerte güvenilir olduğuna ve kolaylıkla uygulanabileceğine parmak basıyorlar. (n.s.R.U.) 52712
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle