24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ADLİTIP protein ürünü üretmediği "sessiz" bölgelerde, kodlama dışındaki düzende yer alarak hiçbir fiziksel etki yaratmayacaktır. özenle incelenen bir gen ailesi de bağışıklık sisteminin HLA adıyla bilinen genleridir. Organ naklinde uyum sağlamayan organın reddedilmesinden sorumlu olan bu genler değjşim açısından da son kerte zengin bır kaynaktır. Herhangi bır protein kodlamasına katılmayan bu "çöplük" DNA'lar ötekilerden çok daha verimli bir bilgi kaynağı olabilir. Bu türde "çok değişken" DNA'lar içinde ırk ayırımı açısından n yararlı olanları "topluma özel" olan DNA'lardır. Bu tür veriler yalnızca adli tıpta kullanılmayacak, ileride siyasal bir boyut kazanacaktır. örneğin, kimler "gerçek" Amerika Kızılderilisi kimliği taşımaktadır? ABD hükümeti ülkesinin yerlilerini "kan sayımı" esasına göre çoktan "onayladı". 1887 yılında ilk kez yürürlüğe giren bu yöntemle hükümet topraktan yararlanma hakkının tanınması için bıreyde en az iniyor bulunmayanların bir sanat yapıtını satarken, ya da sergilerken kendılerıni kamuya Amerikan Kızılderilisi olarak tanıtmaları yasak sayılıyor. Yasanın uygulama alanı sanat çevrelerini de aşıyor. Yasaya aykırı davrananların iş olanakları ve saygınlığı tehlikeye giriyor. Bu siyasal mayın tarlası içinde Kuzey Amerika Kızılderilileri olduklarını ileri sürenlerin bellı genlerindeki sıklıkla ilgili veriler yer alır. Sonuçta bıreylerin "gerçek" Amerika Kızılderilisi olup olmadıkları yolunda yeni bir ölçüt ortaya çıkmış olur. Istatistiksel olarak tüm Amerikan yerlilerinin "özelliği" esas alınan ve sınırlı sayıda gene dayanan bu tür bir genetik testin kullanımının kuşkusuz istemli (ihtiyari) olması federal yetkililer gözünde önemini azaltmayabilir. Daha şimdiden Kanadalı genbilimciler DNA testleriyle Kafkasyalı Amerikalılarla Amerikan yerlılerı arasında bir ayıklama yapmaya başladı. Insanın genetik yapısı ortaya dökülüp de tüm köklerine inildiğinde acaba bu hüzünlü öykü dünyanın her yerınde yinelenecek mi? Çağdaş yorumcuların bırkaçı bu projenin ürünlerinin zamanla kinve ne olduğumuz konusunda^ gılarımıza köktencı yeni bir yapı dıracağı görüşünde kuşku du tadır. Moleküler biyolo|inin var ol. Tarihin gizleri çöziilüyop Tıp bilimi uzmanları, 19.yüzyılda yapılan kazılar sonucu elde edilen kafatasından oluşturulan resim ve çizimlerle XVII.Louis olarak gömülen çocuğun yüzünü yeniden yarattı. Siyasal mayın tarlası Kan bağları Peuech'in yeniden yarattığı çizimlerde (solda) gerçeği lle (sağda) bir takım benzerlikler yakaladı. One çıkık alın , çıkıntılı elmacık kemlkleh ve burun yapısı benzerlik açısından tutuyordu. Ama diş ve kafatası kemiklerini inceleyen uzman, yaşının daha büyük olduğunu tesptt etti. dli tıp bılımi XVII. Louis'nin ölümü ile ilgili olarak 200 yıldır süregelen ^ g i z perdesinı araladı. Resmı tarihe göre, XVI. Louis ve Marıe Antoinette'nin 10 yaşındaki oğlu anne ve babasının giyotinle öldürülmesınden iki yıl sonra Parıs'teki bir zindanda yaşamını yitirdi. Ancak, o gün bugündür prensin yaşadığı ve ölen kişinin ise onun bir benzeri olduğu yolunda kuşkular giderek yoğunlaştı. Şimdi adlı tıp bilimi uzmanlarından Pierre Françols Puech 19. yüzyılda yapılan kazılar sonucu elde edilen kafatasından oluşturulan resım ve çizimlerden yola çıkarak XVII. Louis olarak gömülen çocuğun yüzünü yeniden yarattı. Puech bu çocuğun XVII. Lois'yi andırdığı ancak bu çocuğun Louıs'den en az üç yaş küçük olduğu sonucuna vardı. açıklığa kavuşturulması yolunda 1843 yılında gömütlük açılarak kalıntılar incelendi. Incelemeler sonucunda kalıntıların 14 ile 20 yaşlar arasında bir çocuğa ait olduğu anlaşıldı. Gerçek Louis'in yaşından büyük Çekilen kafatası resimlerınin de yardımıyla Puech "Temple çocuğunun" iki boyutlu portresini oluşturdu. Bu portreyi XVII. Louis'nin portreleriyle karşılaştırdığında Puech birtakım benzerliklere rastladı. une çıkık alın, çıkıntılı elmacık kemikleri, uzun ve dar bir burun, küçük yay biçiminde bir ağız ve çıkık bir çene gözlenen benzerlikler arasındaydi. Çocuğun diş ve kafatası kemiklerini inceleyen Puech çocuğun 1316 yaşları arasında olduğu sonucuna vardı. Durum böyle olunca, ölen çocuğun XVII. Louis yerine geçen bir başkası olduğunu ileri sürmekten başka bir açıklama yapmak abes olurdu. Manchester Üniversitesi adli tıp uzmanı Richard Neave ise Puech'in yönteminin bir kanıt sayılamayacağıını, ancak birtakım başka gerçeklerin su yüzüne çıkmasına yardımcı olacağı kanısında. Polis örgütüne kafatasından yüz resimleri çıkardan Neave burun ve dudak hatları, göz çevresı gibi "yumuşak özelliklerın" her zaman belirsiz kaldığını, bu nedenle kesin bir kanıt sayılamayacağını vurguluyor. (r.u. n.s. 15 Temmuz 1995) "yanmkan" olma koşulunu arıyor, bu koşula uymayanların topraklarını "beyazların" yerleşimine ayırıyordu. Şu anda "çeyrekkan" koşlu arayan Amerika Kızılderililer Işlerı Bürosunun kan sayımından bır ölçüt olarak sürekli yararlanması federal onama bağlı çıkarlar konusunda /arışan Kızıiderililer arasında çelişkilere neden olmuş, birçok kabıle geleneksel kan bağları yaratma yöntemlerini altüst aderek benzer ırkşal üyelikleri" benimseme yoluna gitmiştir. Amerikan hükümetilin Amerikan Kızılderililerinin "Kızılderili <anı Oran Belgesi" taşıma politikası kaDİlelerin devlet politikasına karşı aralarınja birleşmelerine ve özgür irade haklarıiı istemelerine yol açmıştır. 1990 yılında çıkarılan Kızılderili Sanat /e Zenaat Yasasıyla bırlikte Kızılderili timliğiyle ilgili siyasal tartışmalar yoğunuk kazandı. Yasaya göre, elinde belgesi ları altüst edeceğı ve yeni sınırlar koyarak insanları "üstün" ya da "adi" genli olarak ayıracağını düşlemek işten değil. Genetik farklılıkla ilgili verilerin günün birinde soykırım ya da "etnik" temizliğe niyetli rejimler tarafından bir baskı aracı olarak kullanılacağı da kuşkusuz. Ancak, farklı bir biçimde kullanıldığında, insan geni projesi "Avrupalı" ya da "zenci" olmak gibi kavramları daha iyi kavramamıza yardımcı olabilir. Dahası, ınsanlar aralarındaki genetik kaynaşmayı kutlayabilirler. Salman Rüştü'nün "Şeytan Ayetleri"nde anlatmaya çalıştığı da budur. Rüştü, "Bıraz ondan, biraz bundan karışarak dünyaya yenilik kazandırılır," derken bunu dile getirmeye çalışır. (8 Temmuz 1995 New ScientistÇeviri: Rlta Urgan) Gerçek XVII Louis'e ne oldu? Puech'ın sonucu gerçek XVII. Louis'nin ne olduğu sorusunu yeniden gündeme getirdi. 1785 yılında doğan Louis Charles Fransız Devrimi sırasında 1793 yılında giyotinle öldürülen XVI. Louis ve Marıe Antoinette'nin ikinci oğlu. Anne ve babası öldürüldükten sonra yalnızca krallık unvanını alan XVII. Louis olduğu söylenen bir çocuk Temple zindanında veremden öldü ve Paris'teki Sainte Marguerıte gömütlüğüne gömüldü. Gömülen kişinin kimliği konusu sürekli bir soru olarak kaldı. Bu arada çok sayıda insan yıllar sonra XVII. Louis olduğunu ıleri sürdü. Sorunun 4399
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle