22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

NÜFUS ARAŞTIRMALARI GENETİKBİLİM Türkiye'nin senelik % 8 enerji tüketim artışından çıkılarak yapılırsa, çevre kirliliğinin hatta her 9 senede bir ikiye katlanacağını göstermektedir. Peki bu gidişat nasıl durdurulabilir? Bilmıyorum ama herhalde ilk yapılacak şey nüfusu azaltmaktır. Toplumlar nüfuslarını kendi bilinçleri ile sınırlamazlarsa tabiat kanunları sınırlayacaktır. Aç ama yüksek nüfuslu bir ülke olmak yerine insan gibi bir yaşam hedeflenmelıdir. Ancak optimal bir nüfusla, barınacak iyı bir ev, kalitelı beslenme, sağlıklı bir çevre, lyi bir eğitim, sağlık, güvenlik ve adalet hizmetleri mümkündür. Ideolojik, etnik veya dini açılardan baskın çıkmak amacıyla nüfus artışını körüklemenin altında insana değer vermemek yattığı açıktır. BU GUNUN NUFUSU i Dünyanın oluşumundan Peki mevcut teknoloji ne olacak? Hayat bu yana nüfus artışı standardından vazgeçip yeni baştan kötü yaşama mı dönelim? Bence buna gerek yoktur. Çözüm gene bilimden gelecektir. Gerekli olan, yeni bir felsefe ile yeni bir teknoloji geliştirmektir. Burada tabii görev en başta dünyayı bu hale getiren bilim ve teknolojıde ilerı, gelişmiş ülkelere düşmektedir. 8000 7,000 6000 5000 4000 3.000 2000 1.000 M ö MS LOOOf.OOO Yeni teknoloji, sadece yenilenebilir kaynakları tüketen ve doğanın 10.000.000.000 kendi kendini temizleNüfus patlamaları me gücünü aşmayan sürdürülebılir bir teknoloji olmalıdır. Yenilenebilir enerji kaynakları ile (güneş, rüzgâr, biyomas, hidrolik vs.) kökü bitkiye dayalı bir 10000.000 endüstri gerekli malzemeleri sağlayabilir. (Bi(10 ) yokütleden hammadde üretimi: alkol, şeker, selüloz, yağ, hidrokarbon, metan, protein vs.) Bunun yanı sıra, her türlü enerji ve hammadde tasarrufunu, dayanıklılığı, tamiri, parça değışimini ve geri kazanımı ön plana Şu anda dünyanın yaşadığı nüfus patlamaaının tam çıkaran bir üretim buortasında bulunuyoruz. Şekil 1. Şekil 2'de ise geçmişte yaşanılan diğer patlamaları gösteriyor. İlk patlama 1 milyon gün endüstrinin tanımadığı fakat öğrenmeyıl önce, ikincisi 8 bin yıl, üçüncüsu ise 100 yıl önce yaşandı. si gerekecek olan yeni bir felsefedir. Kısaca şu anda insanlık kötü bir yolnuçları dünyayı değiştirmektedir. Iklimde dadır ve bir iki jenerasyon içinde global ısınma, çölleşme, erozyon, orman ölümölcüde açlık, kıtlık, savaş gibi felaketlerle leri, zehirli kimyasalların çevrede ve cankarşılaşabilir. Çözüm kanaatimizce patlılarda birikimi vs. gibi global değişiklikler layan nüfusun durdurulması ve geriye yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır. çevrilmesi, yeni bir yaşam tarzı, yenileBu değişikliklerin miktarını tahmin etnebilir kaynaklar üzerine kurulmuş sürmek istersek, dünya nüfusunun yıllık % dürülebilir bir teknolojide yatmaktadır. 1.8 ve yaşam standardının da % 2 arttıBu gibi köklü değişiklikleri günlük politiğından çıkarak, senelik % 3.8'lik bir glokaya kabul ettirmek kolay olmayacaktır. bal üretim artışı düşünebiliriz. Bu artış Atacağımız adımlar bizden sonraki nesilkaynak tüketiminin ve çevre kirliliğinin lerin ve diğer canlıların yaşamlarını köher 18 senede bir ikiye katlanması dekünden etkileyecektir. Bu yüzden sonuçmektir. Türkiye'nin durumu daha problardan birinci derecede sorumlu olduğulemlidir. Senelik % 2.3 nüfus artışı ve % muzun bilincinde olmalıyız. Ne gelecek 3 hayat standardı artışı (1990 istatistiklenesiller ne de diğer canlılar bizden hesap rine göre kişi başına GSMH artışı) ile sorma durumunda bulunmadıklarından Türkiye her sene % 5.3 üretim artışı gösbizi bizden başka sınırlayabilecek kimse terecek ve çevre kirliliğini her 12 senede yoktur. bir ikiye katlayacaktır. Benzer bir hesap yj gelişmiş ülkeler halen dünyadaki kaynakların tüketimine ve çevre kırliliğine % 90 oranında sebep olmaktadır. Teknolojinin nimetlerinden yeterince faydalanamamış olan gelişmekte olan ülkeler ise patlayan nüfusları ile beraber aynı yolda gitmek ıstemektedırler. Işte bu yüzden bugün hem yenilenebilir kaynaklar yetışmemeye, hem yenilenemez kaynakların sonu gelmeye hem de çevrenin kendi kendini temizleme kapasitesi aşılmaya başlanmıştır. Dünya tarihte ilk defa global olarak çevre diye bir problemi tanımıştır. 6 milyar insanın biraz araba kullanmak, biraz ısınmak, biraz et yernek gibi masum sayılabilecek isteklerinin soI I I I I I I Eşcinsellik doğuştan mı? eyve sinekleri yeryüzünün cinsellık açısından en ateşli yaratıkları arasında yer alır. Bu sınekler iki ay içinde yeni bir kuşak yaratabildiklerinden yaklaşık yüz yıldır gen araştırmacılarının gözdesi sayılmışlardır. Erkek bir meyve sineğini dişi bir sinekle bir bardağa koyarsanız, onun hiç vakıt yitir I konusunda da kanıtlar bulunmakta, bu kanıtlar eşcinselliğin tanımı konusunda bir kilometre taşı sayılmaktadır. Ancak, bu iki bilim adamı tek bir genin insanı eşcınsel yapmaya yettiğini söyleyecekdenli çılgın olmasalar da, bu verilerin bir dizi karmaşık biyokımyasal tepkimenın bireyin cinsel eğilimlerini nasıl etkiledıği Searchfor A Gay Gene k « m\ tmii l meden ışe koyulduğunu görürsunuz. Bu nedenle, Maryland Ulusal Sağlık Enstitüsü'ndeki kimi meyve sineklerinin davranışları sizi hayrete düşürür. Bıyolog Ward Odenvvald ve ShangDing Zhang'ın oradakı laboratuvarında bulunan deney kavanozunda garip olaylar olmaktadır. Kimi deneylerde dişi sinekler gruplar halinde kavanozun alt ya da üstünde korkuyla çömelirken, erkekler de kendi aralarında sefa sürmekte, genellikle dişileri baştan çıkarmaya yönelik bir coşkuyla, ardı ardına sıralanıp büyük halkalar oluşturmaktadır. Meyve sineğinin o kendine özgü "aşk ezgısi" çevreye yayılırken, erkek sinekler durmaksızın ileri atılıp cinsel organlarını sırayla birbırlerine sürterler. Odenvvald, ikirciksiz, bu erkek sineklerin eşcinsel olduklarını, onları bu duruma getirenin ise Zhang ile kendisi olduğunu ileri sürer. Odenvvald ve Zhang, sineklerın tek bir gen nakliyle eşcinsel bir davranış içine girdiklerini, insanda da böylesi bir gen olduğundan durumun son derece ilginç olduğunu dile getirir. Ancak, bu genin cinsel seçim üzerinde bir etkisi olup olmadığı konusunda henüz kesin bir kanıt bulunmamaktadır. Odenvvald ve Zhang'ın araştırma sonucu elde ettiği bulgular arasında ayrıca, eşcinselliğin genetik kökenli olduğu konusuna ışık tutacağına inanırlar. Bu tür araştırmalar karşısında eşcinseller genellikle bir duygu karmaşası yaşarlar. Bu araştırmalar bir bakıma, eşcinsel ve sevici kesimin uzun süredir benimsediği, derinin rengi gibi eşcinselliğin de bir yaşam biçemi olmaktan çok, doğuştan kaynaklandığı görüşünü desteklediğinden, hoş karşılanır. Eğer bu sav doğruysa, eşcinseller de, tıpkı ırk ayırımının yasaklandığı gibi, yasal bir korunmayı hak ediyorlar demektir. öte yandan, birçok eşcinsel genetik sav karşısında çok temkinli olmakta, savın eşcinselliğin "onarılması gereken" bir "sakatlık" olarak yorumlanacağından korkmaktadır. Gerçekten de bu konuda daha şimdiden çeşitli çevrelerce yorumlar yapılmakta ve eğer eşcinsellik biyolojik kökenliyse, bu genetik sakatlığın giderilmesi için derhal bir sağaltım yönetiminin de bulunması gerektığine parmak basılmaktadır. Konu ile görüşler ne olursa olsun, eşcinsellikte genlerin hiçbir rolü olmadığını söylemek giderek güçleşiyor. Bu konuda ilk kanıtlar 1991 yılında ikizler üzerinde yapılan bir araştırmadan geldi. Araştırmada tek yumurta ikizlerinde cinsel eğılimlerin kardeşlere kıyasla daha çok benzerlik gösterdiği görüldü. 7 Eşcinsellere yasal korunma Ne olup bitmektedir? . 437 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle