24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM KÜLTÜR AR A Ş T I R M A Türk genci kafasını kullanmaz mı? Gençlerimize, bilimi değil, sadece sınav kazanma bilimini öğreten kitapları reva görüyoruz... VehbiBelgil T ürkiye üniversite eğitim sistemlerini Fransa ve Almanya gibi iki serbest düşünce ülkesinden aldığı halde öğrenciden derse tam uyum bekler. öğrenci, hocadan tuttuğu notlardaki bilgiyi ezberler, sınavda da bunları aynen yineler. Kafasını çalıştırmaz, öğrendikleri üzerinde tartışmaya girmez..." Alıntıyı, Amerikalı profesör Herbert J. Muller'in "Tarihin Tezgâhladığı Yer" diye çevirdiğim "The Loom of History"şinden aldım. Profesör, bir ara Istanbul Üniversitesi'nde de ders vermiş, kısa bir süre için. Birçok Batılı da benzer düşüncededir. Doğru mu bu sözler? önce doğru, sonra yanlış. Açıklayalım. önce, doğru. Gençlerimiz, kitabın yazıldığı 50'li yıllarda değil, bugün de aynı tutum içindedir. Kendilerinden de istenen budur. O zaman hocalarımızı mı suçlayalım? Hayır. Bütün dünyada üniversitelerde durum budur. Şlmdi yanlışlara geçelim: Her hoca belirli bir konunun uzmanıdır. Roma hukuku hocası bunu okutur, öğrencisinden de bunu bekler. Çünkü, bir hukuk öğrencisinin ne gibi bilgilerle donanmış olacağını üniversite belirler. Roma hukuku hocasına Islam hukuku ile yanıt vermek düpedüz ukalalıktır. öğrenci, çıktığı üniversitedeki bilgileri, sonra tartışacaktır: Münazaralarda, bilim dergilerinde, doktora tezlerinde. Fransız hukuk fakültelerinde, değil yalnız öğretilenler, 'tanımlar" da tam istenir. Hatta, Paris Hukuk Fakültesi'nde Islam hukuku öğrenen bir Müslüman da ukalalık yapma hakkını kendinde bulamaz. öyle bir maksadı varsa orada okumamahdır. Türk harp akademilerinde okuyan başka ülkeler subayları için de kural yanıdır: Hiçbir yabancı kendl istediğinin okutulmasını isteyemez. Şimdl asıl yanlışa geçelim. "Eleştiri kolay, sanat güçtür" sözü dünya için de geçerlidir. Bir ülkenin gençlerini eleştirecek kimse eleştirisini sağlam temele oturtmalıdır. 50'lerde iki üniversite vardı: Istanbul'da, Ankara'da. Ülkemiz en feci koşullar içinde bir Kurtuluş Savaşı'ndan çıkmıştı. Tam yaralarını saracağı sırada Dünya Iktisat Buhranı başlamıştı. Doğru dürüst planı, programı bile yoktu. Zamanın aklı evvelleri inkılabımızı, ille de belirli bir ıdeolojiye bağlamak istiyordu. Bunlar, hep "Biz neyiz? Faşist miyiz? Nazist miyiz, komünist miyiz, demokrat mıyız?..." diye soruyorlardı. Ülkemiz, yıkılmış bir cihan imparatorluğunun enkazı arasından kurtarılmıştı. Modern üniversiteyi yeni görecektik. Kapitülasyonlar'dan yeni kurtulmuştuk; kendi hukukumuzu kendimiz yaratmak zorunda idik. de destekleyen, gerektiğinde eleştiren oğrencilerle... Üniversıtelerimiz henüz durmuş, oturmuş değil... Pek çok eksikliklerle karşı karşıya. Ama bunlar da tamamlanacak. Türke kültürde geçmişinden dişe dokunacak bir şey kalmadı. Yazıdeğışikliği, dil değişikliği bir yabancının kolay kavrayacağı bir olgu değil. Hele önyargılı ise. Türke karşı önyargılı olmamak o kadar güç ki? Asıl önyargı da kendimizden: Buna yabancı önyargıyı da ekleyince iş katlanıyor. Mesele sadece yabancı önyargısı olsa Idi bu satırlara gerek kalmazdı. Biz yeniliğe her zaman açık insanlarız. Bunu Muller de söylüyor; şöyle: "Dünyaya bakışını ve buna göre tutumunu tek bir kuşak içinde değiştirmiş başka bir ulus ne Anadolu'nun tarihindeki devletlerde var, ne de biz Amerikalılarda. Türkler'den daha eski bir demokratik ülke olduğumuz halde zenciye karşı tutumumuzu bir türlü değiştiremiyoruz. Amerikan köylüsü sandığımız gibi bilinçli değil. Ordumuz ekonomıye hıç de saygılı değil. Devletimiz memurundan kesin uyum istiyor. Amerikalı öğrencilerin çoğu okumaya, düşünmeye fazla istekli değil. Halkımız eleştirilmekten hoşlanmıyor, rakip partiye olanın dışında." Yazar, 50'lerdeki turizmimizin yürekler acısı durumunu sergiliyor. Bunda da yine bir nesilde dağlar devirdik. Demek ki doğru yolu gösterenin arkasından hemen gidiyoruz. Atatürk deyrimlerinde de öyle olmadı mı? Gençlerimize, bilimi değil, sadece "sınav kazanma bilimini'' öğreten kitapları reva görüyoruz: "Tahsil'i kemlât kem âlat ile olmuyor (mükemmel iş kötü araçla olmuyor). "Osmanlı dilde devrimi 600 yılda beceremedi. Cumhuriyet 60 yılda tam başarı kazandı. Eski dile dönmeyi bugün kim ister? Işte bütün bu gelişmeleri horlanan Türk genci başardı... Bnstein üzerine ilginç bulgular Einstein uzmanları, görelilik kuramı üzerine bilginin el yazmalarını inceleyerek yeni sonuçlara vardılar... lbert Einstein'ın, ortalığı altüst eden teorisini (Genel Görelilik Kuramı) zannedilenden üç yıl önce ortaya çıkardığı, fakat o sırada buna kendisinin de akıl erdiremediği ortaya çıktı. Geçtiğimiz üç yılı, Einstein'ın yayımlanmamış not defterlerini inceleyerek geçiren 12 "Einstein Uzmanı" işte bu sonuca vardıklarını açıkladılar. Amerikalı ve Alman araştırmactlardan kurulu olan grubu yöneten Max Planck Enstitüsü'nden Peter Damerow, bu durumu bir sansasyon olarak niteliyor. Demarow, bu yeni bulgunun, yer çekımi ve hareket arasındaki ilişkiye matematiksel bir yapı kazandırmaya çalışan izafiyet teorisinin tarihini yeniden yazmak anlamına geldiğini söylüyor. A Einstein'in not defteri Araştırmacıları bu İlginç sonuca götüren not defteri A5 boyutunda ve 1912 yılında Zürich'te yazılmış. 84 sayfalık defter, Einstein'in küçük elyazısıyla yazdığı karmaşık matematiksel formüllerle dolu; çok az yerinde yazılı açıklamalar var. Işin biçimsiz yanı, defterin başı ve sonunun çalışmanın başında belirlenememiş olması; zira Einstein deftere bir tarafından başladıktan sonra ters çevirip bu sefer de oradan başlamış. Bazı sayfalara en alt satırdan başlanmış, bazı sayfalar da yırtılıp gitmiş. Einstein'ın sekreterinin, araştırmacıların şimdi arka kapak oduğunu sandıkları kapağa ön kapak etiketi yapıştırması, araştırmaların bir süre yanlış bir yolda seyretmesine neden olmuş. Bütün bunlara rağmen, not defterindeki fikirlerin genel hatlarıyla anlaşıldığı belirtiliyor. Sonuç olarak sunulan raporda, Einstein'ın teoriyi ilk olarak 1912'de formüle ettiği, fakat daha sonra bunun Nevvton fiziği ile çelişmesi nedeniyle iddialarından vazgeçtiği, hatasını anladıktan sonra da 1915'de formüllerini Berlin'deki Bilimler Akademisi'nde yayımladığı belirtiliyor. 1915'de yayımlanan bu seri, Görelilik Kuramı'nı tanımlayan ilk belgeler olarak değerlendirilıyor. Damerovv, Einstein'in 1912'de yaşadığı bu kararsızlığın gayet normal olduğunu belirtiyor ve ekliyor, "Eğer doğayı yorumlayan ve kendinden öncekilerden tamamen farklı bir teori yaratmışsanız, herşeyi ilk seferde kavramanız neredeyse imkansızdır". Damerow'un ekibi bunların yanında Einstein'in politikasını da (özellikle pasifizmini) inceliyor. Üzerinde araştırma yaptıkları en önemli konulardan biri de Einstein'ın 1914'de Berlin'e gitmeye razı olmasının nedenleri. Einstein'in bunun kadar problemli olmayan daha bir çok not defteri var, bunlann bir seri olarak yayımlanması bekleniyor. Defterlerden biri, yazlık evinin bulunduğu Caputh'tan Berlin'e tren saatlerini kapsıyor.(SÖ) Ideolojiler ve biz Atatürk, birtakım zibidilerin kurduğu uydurma rejimleri örnek almamıştı. O, Türkiye'yi Batı demokrasilerine göre şekillendirmek istiyordu. Doğru da yaptı. O ideolojilerin hepsi yıkıldı, biz ayakta kaldık. Bunlann en uzun yaşayanı Rus Devrimi oldu. Ama, o da 50 milyon dolayında insanın hayatına mal oldu. Böyle devrim olur mu? Ama, sonu ne oldu? O da devrildi. Şimdi kendine yeni bir yöntem arıyor Rus: Pars gibi dört yana saldırarak... Kıssadan hisse: Muller 40 yıl sonra bugün gelseydi ülkemize, bambaşka bir Türkiye ile karşılaşacaktı: 60 üniversitesı; hak arayan, fikir özgüriüğü isteyen, hocalarını gerektiğin 412 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle