22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B I LG ll L E T İ Ş l M DÜNYASI HAFTANIN GÜNDEMİ İnternet ve bilimsel yayınlar Doğan Yiicel* Bilimci politikacının önüne geçiyor İ nternet, kullanımı ülkemizde de hızla yaygınlaşmakta olan bir bilgisayar iletişim agı. Daha ucuza, daha gelişmiş bilgisayarlar pıyasaya sürüldükçe, daha geniş reklam kampanyalarının da etkisiyle Internet'in yaygınlığı çok daha artacak, kuşkusuz. Bugün bile "bilgi alma ve göndermenin en ucuz ve etkin yoludur" doniyor ve "Ayetullah Humeyni'nin yaptığından sonraki en büyük potansiyel devrim" (**) olarak görülüyor (1). Internet'in sağladığı en önemli yarar, bilgiye ulaşabilmek. Bu alanda Intemet sınır tanımıyor. Bilgi evrenseldir. Bu anlamda İnternet önemli bir ilerici adım. Elektronik dergi VVire'ın Londra bürosundan bir yetkili şöyle diyor: "İnternet ile bir kez bağlantı kuruldu mu, artık çizilen sınırların aşılmasını önleyebilecek hiçbir yöntem yoktur" (1). Ama aynı zamanda gelişmiş metropol kapitalist ülkeler tarafından geri kalmış ülkeler aleyhinde kullanılabılme özellliğinde, İnternet. örneğin Çin Halk Cumhuriyeti'ndeki Tienanmen Meydanı olayları sırasında ABD'deki yönetim karşıtı Çinliler arasındaki iletişim ABD desteğindeInternet aracılığı ile sağlanmış ve "Independent Federation of Chinese Students and Scholars" adlı bir muhalefet örgütlenmiş (2). Bu haliyle İnternet dünya telekomünikasyon tekellerinin bir parçası gibi düşünülebilir. Ve telekomünikasyon tekelleri, dünya üzerinde ABD iktidarının başlıca unsuru. Nitekim, bunu Zbignilevv Brezinski de açığa vuruyor: "Amerika'nın iktidarının temeli, büyük ölçüde, uluslararası telekomünikasyon pazarı üzerindeki hakimiyetidir...bu, siyasi iktidarı pekiştiren bir kitle kültürü yaratmıştır" (3). Ancak, İnternet, bu kitle iletişim araçları içinde belki de en masum olanı. Aydın, bilgiden korkmamalıdır. Bilimsel biyomedikal dergiler ortadan kalkıyor mu? Internet'in sağladığı büyük olanaklardan biri de bilimsel yayıncılık alanında. Bilimsel yayıncılık kavramı da İnternet ile birlikte yeni bir anlam kazanıyor. Yüzyıllardan beri yayının basılı haliyle yazar arasında yayımcı kadro ve baskı işlemleri ile ilgili kadro yer almakta. Bugünse, bir bilgisayarı, bir modemi olan bu İnternet ile bağlantı kurmuş herhangi bir kişi yayırncı olabilir. Buna elektronik yayımcılık deniyor. Elektronik yayımcılığın doğuşunda fizikçilerin kendi aralannda yaptıkları iletişim ağından esinlenilmiş. Araştırma fizikçileri yaklaşık 15 yıldan beri, araştırmalarının ham (ilk) sonuçlarını yayımlanmak üzere göndermeden önce birbirleriyle sonuçlar üzerinde elektronik olarak görüş alışverişinde bulunurlarmış. Yaklaşık 4 yıl önce Paul Ginsparg adlı fizikçi, bu ilk araştırma sonuçlarını Los Alamos Ulusal Laboratuvan'nda bir bilgisayarda toplamaya başlamış. Bu bilgisayar, o gün bugündür fizik alanındaki yayınların önbaskılarının kapsamlı bir deposu olmuş. Her gün 60 farklı ülkeden binlerce fızikçi, Los Alamos'taki bilgisayardan elektronikposta ile (email) mesajlar alıyor ve kendisi için gerekli bilgileri ana bilgisayardan kendi bilgisayarına yükleyebiliyor (4). Fizikçiler, bu elektronik posta ile araştırma yazılarını değerlendirilmek üzere gönderiyorlar ve eğer önerilirse gerekli değişiklikleri yapıyorlar. Sistem, bu haliyle elektronik bir dergi görünümünde. Kişisel olarak elde ediilmiş sonuçlar, sürekli olarak araştırmacılar tarafından revize ediliyor. Yani, elde basılı dergilerdeki gibi sabit bir basılı makale yok sonuçta. Elektronik yayımcılık, kimi araştırıcılar tarafından biyomedikal dergiler için de öneriliyor. Bu araştırmacılar, fizik alanırida olduğu gibi, tıbbi araştırma sonuçlarının elektronik olarak depolanabileceğini, bunların başhkları ile abstraktlarının (özetlerinin) İnternet aracılığı ile her gün dünyaya dağıtılabileceğini öne sürüyorlar. Bu sistemle gönderilen makaleler sürekli işlenebilecek ve yazar istediğin de değiştirilebilecek. Herkes, herhangi bir makale hakkında görüşlerini elektronik posta ile belirtebilecek. Günümüzde, basılı dergilere yayımlanmak üzere gönderilen makaleler, yayımcının uygun gördüğü ve gönderilen makale konusunda uzman en az iki gözlemci tarafından değerlendırilerek, makalenin basılmak için bilimsel değer taşıyıp taşımadığı, varsa eksik yanları belirtilir. Yeni sıstemdeki elektronik haberleşmenın sağladığı açık kürsünün, basılı dergilerdeki gözlemci değerlendirmesinin yerini tutacağı belirtilmekte (5). Bu sistemde yer alan makalenin bilimsel degerini ise daha sonra yapılacak düzeltmeler ya da atıflar belirieyecek. Ancak, bu öneri hakkında pek de yersiz olmayan şöyle eleştiriler var. Birincisi, gözlemciler tarafından değerlendirilmemiş makaleler pek çok ciddı hata içerirler ve yalnızca bu çalışmanın özetini İnternet aracılığı ile gören çok sayıda araştırmacı tarafından farkedilmez. Çalışmayı yapan araştırmacılar, kendi araştırmaları hakkında tarafsız kalamama eğilimindedirler; dolayısıyla objektif bir değerlendirme yapamayabilirler. Oysa tarafsız uzmanlar, daha ilk bakışta çok önemli hatalar görebılirler, bir çalışmada. Daha da kötüsü, bugün basılı dergilerde bile zaman zaman görülen şarlatanlıklar, hepten denetimsiz kalınca İnternet ile çok büyük bir yaygınlık kazanabilir. Ikincisi, İnternet aracılığı ile milyonlarca kişi, henüz doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış ham bilgilerle yüzyüze gelince, kötü sonuçlar doğru abile cek yanlış tıbbi uygulamalara gidebilir (6). Bütün bu haklı eleştirilere rağmen, ilerideki teknik gelişmeleri hesaba katarsak, biyomedikal yayımcılık alanında da gelecek elektronik yayımcılıktan yana görünüyor. Çünkü bilim, bir yönüyle insanhğın evrenin gidiş yasalarını sonsuz ama zamanla yarışırcasına bulma çabası. Ve elektronik yayımcılık, bir bakıma ışık hızıyla bilgi ahşverişi. Bu anlamda olabilecek "bilimsel" şarlatanlıkların ya da yanıltmaların foyası çok daha erken ortaya çıkacaktır. örneğin birkaç yıl önce dünyayı ayağa kaldıran "soğuk füzyon" deneylerinin yanlışlığı, İnternet sa yesinde kısa zamanda su yüzüne çıkmış (2). Yanlış tıbbi uygulamalar içinse bazı denetim mekanizmaları getirilebilir. Geleceğin elektronik yayımcılıktan yana olması ülkemiz bilimcileri açısından da oldiukça önemli. Bilim alanında gelişmiş ülkelerle aramızdaki açığı kapatmamız, hatta açığın büyümesini önlememiz, varolan toplumsalekonomik sistem içinde mümkün değil. Ancak gene de, elektronik yayımcılıkla ne kadar haşır neşir olursak, belki bi lim alanında Türkiye'yi daha iyi bir noktaya taşımak mümkün olabilir (7). Nitekim, elektronik yayıncılığın geri ülkelerın bilimsel çalışmalarına katkıda bulunacağı belirtilmekte (8). 1. Sunday Times 3 Eylül 1995'ten çeviren Alpay Ş. Milliyet 11.9.1995. 2. Bahar N. CBT 1995; sayı: 444. 3. Le Monde Diplomatique Ağustos 1995'ten çeviren Yıldızogkı b. Cum huriyet 4.9.1995. 4. Mulligan M. Financial Times, 13 Mart 1995. 5. I aPorte RE, Merler E, Akazawa S, et al. BMJ 1995; 310: 138790. 6. Kassirer JP, Angell M. N. Eng J Med 1995: 332: 170910. 7. Bursalı O. CBT 1995; sayı: 442. 8. Scientific American'dan çeviren Urgan R. CBT 1995: sayı: 442. Kaynaklar C) Biyokimya Uzmanı. Türkiye Yüksek Ihtisas Hastanesi Biyokimya Lab. Baş asistanı. (") Ayetullah Humeyni'nin yaptığına devrim denir mı, tartışılır. Devrim sözcü ğü insanlığı ileri götürecek bir büyük adım anlamını da taşır, aynı zamanda. Ayetullah Humeyni hareketi belli büyük halk yığınlarını arkasında sürüklemiş bir siyasal hareketti. Humeyni hareketi ile belki bir gerici diktatörlük yıkılmıştı. Ama yerine konulan, din bezirganlığını temel alan başka tip bir diktatörlük aracılığı ile halk yığınlarının afyonlanarak ortaçağ karanlığına gömülmesi oldu. Eğitim ve öğretimi, araştırmayı, kalkınma ve sanayi politikalarını, dünya ve Türkiye'nin bilimsel veri ve gerçeklerine dayandırma konusunda ülkemizin yaya kaldığı herkesin bildiği bir şey. Aslında yakın zamana kadar, bilimin kendisi de, yani üniversite ve diğer bilim kurumlannın örgütlenmesi de, dünyada olan bitene kıyasla yaya kalmıştı. Burada geçmişte yapılanlan, yapılmak istenip de yapılamayanları anımsatmak isteyenler çıkar ve bu yüzden haksızlık yapmaktan kaçınırım; ancak yine de diyebilihz ki bilim örgütlerimiz bilimi gündeme getirme konusunda kayda değer bir şey yapamamıştı. Bugün Türkiye bilimi, bu yazgıyı değiştirme yönünde adımlar atıyor. Gerçi Anadolu 'da yeni kurulan çoğu üniversitenin hali bilim açısından da öğretim açısından da perişen. Bazı üniversitelerde bilim yerine ilim! yapılması için örgütlenmeler var. Ancak madalyonun öbür yani da var: Bunların altyapısını çoğunlukla, bilim unvanını yurtdışından almış genç bilim insanları oluşturuyor. Bu umut vericidir. *** Türkiye bilimi, yazgısını değiştirme konusunda adımlar atıyor diyoruz. Bu adımların en önemlilerinden biri, Türkiye bilim insanlarını ve üniversitedeki birimleri içine kapanıklıktan çıkartacak politikalardır. Bunların başında da sanayi ve başka kurumlarla işbirliği gelmektedir ve TÜBİTAK olsun ortak kuruluşu TTGV olsun bu konuda çok iyi adımlar atmaktadır. TTGVnin "Bilim, Teknoloji ve Sanayi Tartışmaları Platformu" çerçevesinde gerçekleştirdiği de üniversite sanayi işbirliğine bir örnektir. Bu işbirliği daha çok ve şimdilik ortak bir platformda bir araya gelmek şeklinde bile olsal Ancak bu platformun yaptığı çalışmaların bunun çok ötesinde bir anlamı var: Ortaya çıkartılan belgelerle, Türkiye'nin sanayiine, Türkiye'nin ekonomi politikasına yön verme iddiasındaki teknisyenine, bürokratına ve politikacısına, başarılı olabilmenin anahtarlan sunuluyor. Böylece Türkiye bilimi, teknoloji ve bunlara bağlı sanayi politikaları önererek düne kadar ihmal ettiği bir görevini yerine getiriyor. TUBİTAK'ın son yayımladığı "Havacılıkta Bilim Teknoloji ve Sanayi Politikalan Türkiye İçin Öneriler" başlıklı çalışma da bu alanda yapılanlara son örnektir. Bu rapordan da başlıklar alalım: "Dünyadaki durum, yeni sanayileşen ülkelerde durum (Güney Kore, Tayvan, Endonezya), günümüz havacılık sanayinin genel karakteristikleri, havacılıkta 21.yüzyıl,Türkiye'de neler yapılmalı: Ürüne yönelik strateji, Teknoloji yeteneğini geliştirme ve ARGE'de ana strateji" Bütün bu çalışmalar açısından bakıldığında, bilim insanlarımız, örgütlenmesiyle, konuya bakışlarıyla politikacılann çok ötesine geçmeye başladılar. Tabii unutmamak gerekir ki, bütün bu belgeler özellikle Türkiye'de hızla raflarda tozlanmaya elvehşlidir. Sanırım, bilim örgütlerinin önünde duran daha önemli bir adım da, şimdi bu belgeleri politikanın, politikacının gündemine sokmaktır. Zor olan, ancak başarılması gereken de budur... *** Gelecek cumartesi yeniden birlikte olmak umuduyla sağlıklı bir hafta sonu... Cumhuriyet BİLİMTEKNİK • No: 455 9 Aralık 1995» Basan ve Yayan: Yeni Gün Haber Ajansı A.Ş. • Genel Yayın Yönetmeni: Orhan Erinç • Genel Yayın Koordinatörü: Hikmet Çetinkaya • Yazı Işleri Müdürü: Ibrahim Yıldız (sorumlu), Dinç Tayanç • Yayın Yönetmeni: Orhan Bursalı • Grafik Yönetmeni: Tüles Hasdemir • Reklam: Medya C. 4553
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle