02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İM ip kent oldu düzeyinde yaşamast ve toplum olarak yeterince örgütlenmemiş olmasıdır. Bu darvanışın kısa vadeli çaresi yoktur. Çünkü bu bir toplumsal deneyim sorunudur. Bunu da şöyle formüle edebiliriz: 'Kentsel sorunlar kişi için 'cumulative' değildir. Toplum için 'cumulative'dir.' rine, hatta yakın geleceğe ilişkindir. ün sorun, süreç hızlanıp, sayı arttığı ı karmaşanın nasıl kontrol edileceğiollapse* bu kuram kapsamında yoanlamını taşımıyor. 'Collapse', kenntrolsüzlüğünün yarattığı kaos içinii ve grup için, değişik bağlamlarda, e olmuş süreçler anlamına geliyor. /lediklerine kendileri de inanmayanafından politik söylence malzemesi kullanılıyor. ü eğitim, irrasyonel tavııiann artma;un doğal hale gelişi, devlet ve malare kontrolünün ortadan kalkması, ı kalitesinin düşmesi nedeniyle be;ü ve üretimin azalması, yasal olmaışam bileşeninin artması politik örmenin de üstünde bir determinizme jörünüyor. Bunlar kişi boyutunu aanonimleşmiş, fakat kişiyi yaşamır anında 'collapse'ın, eşiğine getire< koşullardır. Ülke çapında ekonoirekli raşitizm, bir yapısal 'collapse' gesidir. Bir savaş ya da doğal afet unda bu tümel bir kargaşaya, ya da terkedilmesine yol açabilir. ınbul, 'Collapse' kuramının olasılık jzerinde sonsuz örnek sunan bir kenttir. Bu idari açıdan, iletişim açı, ulaşım açısından, yapılaşma açı, herhangi bir acil duruma haz'ır olsından ele alınabilir milyon olduğu farzedilen bir kenti köyiülerin idare edebileceğinl düşünmek bir düşünce 'collapse'ıdır. % 65'inin kaçak yapıtaşma olduğu söylenen bir kent bir planlama ve idare 'collapse'ıdır. Bugünlerde en güncel haberlerden biri olduğu ıçin susuzluk üzerinde, 'collapse' açısından bazı yorumlar yapılabilir. Büyük kente yeterli su, gelenle giden arasında bir denge kurulması demektir. Istanbul her zaman susuz bir kent olduğu için, kontrolsüz bir nüfus artışının gerektirdiği su miktarı kesin olarak hesaplanamaz. Dolayısıyla tahmin edilen nüfusun üzerinde bir su potansiyeli yaratılmış olmalıdır. Kuşkusuz bu suyun sadece varlığı değil, korunması, temizlenmesi, ulaştırılması ve dağıtımı ve deşarjı yapılacaktır. Bunun da ötesinde, acil durumlarda, halkın bilinçli olarak disiplinli davranması gerekir. Istanbul'da bu koşulların hiçbiri mevcut değildir. Su yeterli olarak toplanamamakta, sürekli su kesintisi gerekmektedir. Suyun toplandığı alanlar sürekli kaçak ve planlı yapılaşma, arıtma tesissiz, bir bolümü kaçak, sanayi yapılaşmaları ile tahrip edilmekte, barajları devreden çıkaran olaylar yaşanmaktadır. Kullanılan su, yeterli kanalizasyon olmadığı için dereleri ve denizi de kiıietmektedir. Bu sürekli susuzluk demektir. Bu kısmi bir 'collapse'dır. Fakat bir deprem, bir büyük kuraklık, bir büyük yangın ve salgın durumlarında insanlann başına neler gelebileceğı, bir senaryo olarak bile düşünülmemiştir. Bu tavır da bir 'collapse' habercisidir. Kloıiu su ile abtes alınır mı, alınmaz mı diye bir aklı evvel bir soru ortaya atarsa, başka bir aklı evvel de kenti besleyen suyu klorlamaktan vazgeçebilir. (Böyle bir şey bir toplumsal cinayet teşebbüüsü sayılabilir mi acaba?) Gerçek bir hastalık salgın olduğu zaman zaten suyu yetmeyen bir kentin halkının eline geçen her kaynağı kullanması, bu kaynakların ıse, kültür düzeyi tehlikenin boyutlarını kavrayamayan açgözlü spekülatörlerin elinde olması, bir an içinde bütün olasılıkları aşan durumlar yaratabilir. Başka bir deyişle toplum kültürünün kararlaştırdığı öncelikler ve tutumlar içinde, yeterli olanakların böyle durumlan engellemek ya da sınırlamak için tahsis edilmesi gerekir. Kültür bunun için yeterli olmadığı zaman 'collapse' olasılığı doğar. Türkiye'de bütün bu olasılıklar 'Demokles'in kılıcı gibi tepemizde asılıdır. Ve aslında her gün bir ya da birkaç tanesi yaşanmaktadır. Toplumun en cahil katlarının bu olasılıklara karşı formüle edebildiği en yaygın çare Tann'ya sığınmaktır. Ve başka alanlarda örgütlenmekte zorluk çeken toplum, bu inancı oya ve paraya çevirmek için örgütlenmiştir. Bu da bir 'collapse'dır. Bu herkes tarafından anlaşılabilir olguların sürmesi, hataların yinelenmesi, eğitimsiz ve köy kökenli olmanın kadercilıği içinde yaşayan toplumun, kişi Bugün susuzluk, yann yangın, öbürgün patlama, sonra salgın, sonra terörizm, sonra çöp, sonra trafik kilitlenmesi, sonra gıda zehirlenmesi vb. Bunlar kişi yaşamında 'cumulative' değildir. Ahmet'e ya da Mehmet'e ısabet etmesi belli bir olasılık içinde söz konusudur. Fakat toplum için 'cumulative'dir. Susuzluk, hava kirliliği, trafik, çöp, arsa yağması, pahalılık bu yoğunlaşmanın giderek artmasının göstergelerıdır. Fakat komşunuz hava kirliliğinden öldüğü gün, siz Sarıyer'de balık yiyebılırsinız. Su kuyruğunda Ayşe Hanım altı saat beklediği sırada, siz Sheraton'da düğün yapabılirsiniz. Çöpün altında insanlar kaldığı sırada, başkaiarı günlük yaşamlarını sürdürüyorlardı. Elmalı Barajı kapatıldığı sırada Alibeyköy Barajı bölgesinde kaçak inşaatlar devam ediyordu. Fakat bütün bunların ekonomik olarak kişi yaşamından alıp götürdüğü enerji, zaman ve para, genelde toplumun üretimini ve sağlıklı ve mutlu yaşamını büyük ölçüde kısıtlamaktadır. Bugün Istanbul'daki ailelerin kesintilere karşı su biriktırmek için harcadıkları para ve zamanla (kı bu trılyonları aşmaktadır) Istanbul için birkaç baraj yapılabilir. Kente su sağlamak için yapılan barajların çevresinda, daha ınşaat bıtmeden kaçak yapılaşma başlamaktadır. Bu, rasyonel düşüncenin kent örgütlenmesine egemen olamadığını gösteren açık bir kanıttır. Ya da, daha kötüsü, ahlaksızlığın egemen olduğunu gösterir. Fakat kanımca bu toplumun bu kadar büyük bir yerleşmeyi kontrol edecek kültürel örgütlenmeye ulaşmamasından kaynaklanmaktadır. Çünkü içeceğı suya işemek için insanın psikopat olması gerekir. tstanbul artıkür sanayi metropolisl olduğu kadar bir megalopolistir Bu boyutta yaşanabilir bir çevre olması ıçin planlama zorunludur. Bu planlama belediyelerin elinde olan imar planları anlamına gelmez. Toplum yaşamını kontrol edebilen bir rasyonalizasyon anlamına gelir. Bunun için varılması düşünülen bir kent imgesi gerekir. Bu da ellibin nüfuslu ortaçağ kentinden esinlenen, örneğin imamlann kontrol edeceği, insanların mescitte buluştuğu bir kent imgesi değildir. Bu bugüne kadar varolmamış bir kenttir. Fakat minimum bir kentlilik bilinci gerektirir. Oysa bugünün Istanbullusunun, büyük çoğunluğunun böyle bir deneyimi yoktur. Bu imge yaratılamamış olduğu için ona varacak yol da belli değildir. Bunun gerçekleşmesı için kentin, bugünkü koşullarda yeniden 'okunması' gerekir. Türkiye'de bunu gerçekleştırecek küçük bir aydın grubu olsa bile, onları böyle bir işe Lütfen sayfayı çevlriniz 3909 Planlama sorunları
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle