Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TIP ARAŞTİRMALARI ARAŞTIRMA DÜNYA SINDAN Su borulanndaki sızıntılar bulunuyor Uydu haberleşmesi sisteminin kullanıcılarına hizmet vermek için geliştirilmiş olan bir sinyal işleme tekniği şimdi de su borularının çatlak yerlerini bulmak için kullamlıyor. I orulardaki sızıntı gerçekten ciddi bir . problem, zira bu şekılde olan su kay' bı Ingiltere'de bile %25'lere ulaşıyor. Su borulanndaki çatlakların tespıt edilmesinde uzunca bir süredir akustik algılayıcılar kullanılıyor. Su, borudan sızarken ilgınç bir ses çıkanyor, bu sesi akustik algılayıcılarta bir kilometre uzaktan tespit etmek mümkün. Borunun izlediğı hat boyunca karşı karşıya yerleştırılmış olan ıki ayrı alet arasında akustik sınyalın ulaşım süresine bakılarak çatlağın yeri bir metrelik bir yanılma payıyla tespıt edılıyor, zaten su borusu onarımlarında kazılan çukurların en küçüğü de bir metre çapında. Herşeye rağmen akustik yöntem en kesin çözüm değil. Plastik borular sinyali emerek algılayıcıya gitmesine engel olabiliyorlar, son yıllarda metal borulann yerini plastiklerin almasıyla bu problem iyice belirginleşti. Clarkson, küçük çatlakların büyüklerden daha çok ses çıkarabıldiğıni, ışin içine daha bir sürü anlamsız ses kanştığını ve sonuç olarak çok önemsız bazı çatlakların görevlilerin işini karmaşıklaştırabıldığinı belırtiyor. Clarkson, bu sorunlara bir çözüm bulmak için verilerin stokastik matematik yöntemler Dr. Süsal 1987 yılından beri Hollderberg'de organ nakli konusunun ünlü Isml Prof. Opelz İle birllkte çalışmalar yapıyor. komplexlerin gözlenmesine paralel olarak, bu hücrelerln hastanın kanında yavaş yavaş kaybolmaya başladığına tanık olduk. Bulgularımızı özetlersek, HIV virüsünün proteinleri, immün sistemin en önemli silahlarından antikor proteinlerine çok benziyor. Hastanın immün sistemi virüse karşı antikor üretiyor; benzerlik dolayısıyla da bu antikorlar diğer yaraıiı antikorlara, daha da önemlisi virüsün kabuk proteinleri üzerinden yardımcı T hücrelerine saldırıyorlar ve bunları yok ediyorlar. Böylece bağışıklık sistemi, antikoriarından ve birçok reaksiyonu için gerekli olan yardımcı T hücrelerinden mahrum kalıyor. İmmün sistem işlerliğini kaybediyor ve sonuçta AIDS denilen hastalık oluşuyor. buk proteinlerinl Içermesl halinde, bu insanın immün sisteminde tahribata yol açabileceğidir. Yani diğer virüs hastalıklarından tanıdığımız yöntemlerle geliştirilecek bir aşının, sağlıklı bir insanı korumak bir yana hasta bile yapabileceğini düşünüyoruz. Şimdiye kadar etkili bir aşının geliştirilememesinde de bunun önemli bir rol oynadığını zannediyomz. Çocuk felci aşısını geliştiren Profesör Salk da geçen yıldan beri virüse karşı oluşan antikorların zararlı olduğunu ve bizim başından beri dediğimiz gibi, düşük dozda yapılacak aşının fayda getireceğini savunmaya başladı. Az doz aşı yapıldığı zaman, alerji tedavisinde olduğu gibi vücut antikor üretmiyor, sitotoksik T hücrelerl üzerinden allerjeni ya da virusu yok ediyor. Düşük doz aşının faydalı olabileceğine dair en iyi kanıt, doğal bir deneyden geliyor. Virüsle temas ettiği halde AIDS vırüsü almayan insanların kanı incelendiğinde, bunların antikor üretmediği, virüse karşı sitotoksik T hücreleri ürettiği görülür. Yani bu insanların immün sistemi az doz virüse karşı bir reaksiyon göstermiş ve virüsle başa çıkabilmiş. Son araştırmalarımız, kanserli hastaların kanında da, böbrek yetmezliği olan hastalarda ve AIDS hastalarında gördügümüz bu otoantikorun, var olduğunu ve AIDS'li hastalarda olduğu gıbı hastalığın derecesiyle bu antikor arasında sıkı bir ilişki olduğunu gösteriyor. Böbrek nakli yapılan hastalarda, yeni böbrek için koruyucu etkisi olan bu otoantikor, AIDS ve kanser hastalannda çok yüksek seviyelerde görülüyor ve bu hastalıkların oluşmasında önemli bir rol oynuyor. Kanserle ilgili bulgularımız Dünya Kanser Cemiyeti'nin dergisi, International Journal of Cancer'in önümüzdeki sayılarından blrinde yayımlanacak. Böbrek nakli ile ilgili bulgularımız, 1992 senesinde Transplantation dergisinde yayımlandı. | e çözümlenmesi üzerinde çalışıyor. Son yıl| a r ( j a matematikçılerin ilgi odağı olan puslu mantık ve kaos kuramı Clarkson'un boru sız , n t l s , çözümlemeleriyle doğrudan ilişkililer. Ozon deliği için elektronik perde mi? alifornia Üniversitesi'nden bir plazma fizikçisi olan Atfred Wong, ozon delığini onarmak için oldukça garip bir çözüm önerdi. VVong'a göre bu sorunun çözulmesi için stratosfere dev elektronik "perdeler" yerleştirmek gerekıyor. Fikir, atmosfer bılımcilerince şüpheyle karşılandı. Ultraviyole ışığın etkisiyle CFC'lerden açığa çıkan klonn atomları oldukça reaktifler. Wong, bu atomların iyonlara dönüştürülmesini öneriyor, zira stratosfere negatif elektrik yükü getiren bu iyonlar ozona zarar vermıyorlar. Wong, bu sistemin nasıl çalıştığını laboratuvarında gösterdi. Alüminyumdan yapılmış bir odayı ozon ve oksijenle dolduran Wong, ortama CFC gazları ekleyınce ozon konsantrasyonunda doğal olarak düşme gözlendi, fakat odaya negatif elektrik yükü uygulandığında ozon konsantrasyonu normale döndü. VVong, stratosferin kımyasal yapısıyla ilgili bilgisayar simülasyonlann da kuramını destekler nıtelikte olduklarını söylüyor. Bu projenin gerçek dünyaya uygulanması için Wong'un aklından geçen plan da oldukça ilginç; helyum balonlanyla taşınan ve üzerlerinde büyük elektronik "perdeler" bulunan platformlar stratosfere kadar çıkartılacaklar. Perdelerden biri negatif yük sağlarken diğen de klorid iyonlannı tutacak. Eger istenirse bu klorid iyonlarından da kurtulmak mümkün, zira bu iyonlarınkine eşit frekansa sahıp radyo dalgaları kullanıiarak ivmelendirilen iyonlar dış uzaya postalanabilirler. Ote yandan birçok bilım adamı VVong'un planının uygulamaya geçirilmesinin imkânsız olduğunu söylüyor. Bir atmosfer kimyacısı olan Adrian Tuck, stratosferde toplanması gereken yaklaşık 3.6 milyon ton klorin olduğunu, ozon deliğinin VVong'un önerdıği sistemle onarılmasının tüm A.B.D'de üretılmekte olan enerjmin otuz katının kullanılmasıyla bile mümkün olmadığını söylüyor. Atmosfer kimyacılarının çoğu VVong'un önerisinin çocukça olduğunu belırtiyor. Atmosfer bilimci David Fahey," VVong'un laboratuvar deneyi çok basıt, çünkü deney odasında bulunmayan birçok atmosferik madde eiektronlara karşı klorinden daha açtır " diyor. VVong ise enerjı probleminin güneş hücreleriyle çözümlenebileceğıni iddia ediyor ve " Eğer klorid iyonları hızlı bir şekilde toplanabilirse diğer kimyasalların bu iyonları geri çekme şanslan kalmaz" diyor. Sonuç olarak VVong'un fikrine karşı olan bilim adamları bile insanlık için bu denli tehlikelı olan ozon problemi ile ilgili buna benzer bütün iyi niyetli çalışmalan destekliyoriar. (ns/sö) Şimdi bulgularımızın AIDS hastalığının tedavisinde ne gibi bir önemi olabilir? Bu antiantikor dediğimiz otoantikorlar insanın kanından elimine edilebilir mi, bunun için teknik imkanlar var mı? Böyle bir durum normalde antikorları sayesinde her türlü hastalıkla başa çıkabilen immün sistemin zaman kazanmasına ve kendi kendini tamir etmesine imkan sağlayabilir. Diğer bir tedavi yolu da bu antikorları başka bir antikorla bloke etmek olabilir. Gerçekten de virüsü taşıdığı halde uzun süre AIDS hastalığı çıkmayan hastalarda böyle bir koruyucu antikor bulduk. Bu antikorun hastalara verilmesinin yardımcı T hücrelerinin yok olmasını önleyebileceğini düşünüyoruz. Ancak bulgularımızın en önemli yanı, hastalarda virüse karşı oluşan bazı antikorların immün sistemi için zararlı olduğu ve bu antikorların vücutta oluşmasını sağlamak için sağlıklı bir insana yapılacak bir aşının, virüsün gp120 denilen ka Bulguların AIDS'in tedavisinde önemi 3787