24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

PSİKOLO Jl Günliik yaşamda rolünü iyi oynaıtıak Sosyal yaşamın ayrılmaz parçası olan rollere uyumsuzluk, "rol bulaşması" ve "rol katılığı" uzerıne.. Üstün Dökmen * ol nedir? Rolün ne olduğu konusunda çeşitli tanımlar yapılmıştır. Çoğunluğun üzerinde uzlaştığı bir tanım şöyledir: Grup içinde, belli bir pozisyonda bulunan kişiden beklenen işe "rol" adı verilir. Günlük yaşamda girebileceğimiz pek çok rol vardır. örneğin öğretmen, öğrenci, doktor, hemşire, hasta, anne, ço,cuk ya da komşu rollerine girebiliriz. Her bir insan, söz konusu rollerden birkaç tanesini blrden üstlenir. örneğin Ayşe Hanım, okulda öğretmen, pazarda müşteri, evinde eş ve anne, anababasının yanında ise çocuk rolü oynayabilir. Roller sosyal yaşantının ayrılmaz bir parçasıdır; biriikte yaşamayı kolaylaştırır. Bunun yanı sıra rollerin özelltklerinden ötürü kişiler, kendi içlerinde ya da kişilerarası iletişimlerinde soruna "rol uyumsuzluğu" adını vermek istiyorum. Aşağıda, rol uyumsuzluğu kapsamında ele aldığım "rol bulaşmasfndan ve rol katılığf ndan söz edeceğim. Rol bulaşmasını şöyle tanımlayabiliriz: Eğer bir kişi sahip olduğu rollerden iki tanesini yerine ve zamanına göre kullanmakta güçlük çekiyorsa, bunlardan sadece bir tanesine bürünmesi gereken durumlarda diğer role de bürünüyorsa, bu duruma "rol bulaşması" adı verilir. Günlük yaşamda farklı rolleri birbirine bulaştıran kişiler, kendileri gibi davranmayanlara hayret ederler. Şu örneğe bakalım: Diyelim ki Hasan Bey, mesleğini icra etmek için gereken rol ile dostluk rolünü birbirine bulaştırmaktadır. Bu yüzden de herkesin kendisi gibi davranmasını beklemektedir. Hasan Bey'in devlet memuru olan Orhan Bey adlı bir de komşusu bulunsun. Bu iki komşu, ailece görüşmekte ve çok iyi geçinmektedirler. Devlet dairesinde bir işi olduğunda Hasan Bey'in aklına hemen komşusu Orhan Bey gelecek, "Orhan bu işi yapar" diye düşünecektir. Ne var ki kurallara aykırı bulduğu için Orhan B.ey komşusunun işini yapmazsa, Hasan Bey bu durumu anlayışyla karşılamaz. Hasan Bey, kırk yıllık dostunun nasıl olup da kendisini reddettiğine bir türlü anlam veremez; "yazıklar olsun, ben de onu dost bilirdim" der. Oysa Orhan Bey komşusuna ihanet etmemiştir; yalnızca iş yerindeki rolü ile dostluk rolünü birbirine bulaştırmamaktadır. Bazen mağazadaki tezgahtann, bir malın fiyatını söylerken "sizin için ... lira" dediğine tanık olursunuz. Tezgahtar bu tavnyla "sen öteki müşterilerimizden farklısın, bizim dostumuzsun" mesajını vermektedir. Böyle davrandığında ise "alıcısatıcı" ilişkisi ile "dostluk" ilişkisini birbirine bulaştırmaya çalışmaktadır. Böyle bir bulaşma, ilk bakışta gönül alıcı gözükse de, sonuçta müşterinin aleyhine olabilir. Dilimizdeki "Dostluk başka, alışveriş başka" deyişinde, sanınm farklı rolleri birbirine kanştırmamak gerektiği vurgulanmaktadır. Bir kişinin, fazlaca benimsediği bir rolü, yeri olsun ya da olmasın hemen her durumda sergilemesine "rol katılığı" adını verebiliriz. Rol katılığı içinde olan bir kişi, sürekli sergilemekte olduğu rolden çıkıp başka rollere girmekte güçlük çeker. Diyelim ki çalıştığım okulda sürdürdüğüm öğretmen rolünü başka ortamlarda sergiliyorum. Belediye otobüsünde kurallara uymayanlara nasıl davranmaları gerektiğini anlatıyorum; müşterilere kibar davranmayan pazarcıya nasıl konuşması gerektiğini öğretiyorum; evimde de eşime ve misafirlerime karşı yine öğretmen rolünü sürdürüyorum. Bu durumda "rol katılığı içinde bulunduğum" söylenebilir. (Eğer rol katılığı içindeysem, çevremden, en fazla da eşimden tepki almam doğaldır.) Günlük yaşamda rol katılığını gözleyebileceğimiz ilginç örnekler vardır. Sanınm bunlann en çarpıcılarından birisi Erol Taş'ın bir anısıdır. Türk filmlerinde "kötü adam" rolü ile tanınan Erol Taş"tan televizyonda dinlediğim anı şöyle: Film çekimi için gittikleri bir kasabada Erol Taş, fakir bir çocuğa bir boyacı sandığı alıp hediye etmiş. Bunu duyan kasabalı Erol Taş'ın etrafına toplanmış ve "Abi, biz seni kötü adam bilirdik; meğer sen ne iyi insanmışsın" demişler. Bence vatandaşlann bu davranışlan, onlann rol katılığı içinde bulunduğunu göstermektedir. Herhalde kendileri rol katılığı içinde bulunduklan için, başka insanların, bu arada Erol Taş'ın yaşamında birden fazla rol bulunabileceğini düşünememektedirler. Filmlerde kötü adam rolü oynamakta olan Taş'ın yaşamında tek bir rol bulunduğunu, her zaman her yerde bu rolü oynadığını sanmaktadırlar. Seyircilerde gözlenen rol katılığı sadece Erol Taş örneğinde ortaya çıkmaz. Oldukça yaygındır. Ülkemizde tiyatronun başladığı yıllarda, oyunda "kötü adam" rolüne çıkan sanatcının, bazen arka kapıdan kaçırılması gerekirmiş. Çünkü izleyiciler, bu oyuncuyu dövmek için ön kapıda beklerlermiş. gösterilen Zengin ve Yoksul adlı dizide Falconetti rolünü oynayan sanatçıya izleyiciler diş biliyorlarmış.) Kanımca izleyicilerin bu tavııiannın nedeni, sinemanın, tiyatronun ne olduğunu bilmemeleri değil, günlük yaşamlannda rol katılğına sahip olmalarıdır. Çeşitli rollere girmede, özellikle başka insanların rollerine girmede güçlük çeken bir izleyici, herkesi kendisi gibi sanacak, bir aktörün çeşitli rollere girebileceğini düşünemeyecektir. Rol katılığı içinde bulunan kişi, sürekli sergilemekte olduğu rolden çıkıp sergilemesi gereken diğer rollere girmekte güçlük çekebilir. Oysa gerektiğinde kendimizi karşımızdaki insanın yerine koyabilmeli, olaylara onun bakış açısıyla bakabilmeliyiz. Bir insanın karşısındaki kişinin rolüne girmeye çalışıp olaylara onun bakış açısıyla bakmasına "empati kurma" adı verilir. Empati kuran kişi, karşısındakinin duygulannı ve düşüncelerini doğru olarak anlama şansına sahiptir. Günlük yaşamda birbirimizle zaman zaman da olsa empati kurabilirsek, aramızdaki iletişim sorunlanmızı azaltabiliriz. Rol katılığı içinde olan bir kişi, diğer insanların rolüne girme ve onlann bakış açılannı kavrama şansına sahip olmayacaktıı. Bu durum ise, rol katılığı içindeki kişilerin, benmerkezci ve diğer insanlardan kopuk olmalarına yol açabilir. Ancak rol katılığından kurtulduğumuzda birbirimizin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlayabiliriz ve hoşgörülü olabiliriz. Rol Katılığı Rol Bulaşması Sokakta sanatçıların yakasına yapışan bazı tiyatroseverler ise "oğlanla kızın evlenmelerine niçin izin vermiyorsun" diye hesap sorarlarmış. Tiyatro seyircisinin bu tavnnın bir rol sorunu olmadığını, yalnızca bilgi eksikliğinden kaynaklandığını ileri sürebilirsiniz. Fakat kanımca bu doğru olmaz. Bu yüzyılın başlannda bazı izleyiciler, tiyatro sahnesinde olup bitenleri aktörlerin değil, yazarlann belirlediğini öğrenmemiş olabilirler. Fakat 1970'li yıllarda izleyicilerdeki bu bilgi eksikliğinin hâlâ sürüyor olması akla yakın gözükmemektedir. (Gazetelerden öğrendiğime göre, 70'li yıllarda televizyonlarımızda Hemen her insan günlük yaşam içinde, şu ya da bu şekilde rol uyumsuzluğu sergileyebilirse de, bazı kişilerde bu özellik daha da belirgindir. Ancak, belli bir zihinsel gelişim düzeyine ulaşmış yetişkinlerin rol bulaşması ya da rol katılığı sergilemeleri, giderilemeyecek bir sorun değildir. Konunun uzmanlan tarafından bu alanda eğitim verilmesi veya kişilerin ruhsal açıdan geliştirilmeleri, rol uyumsuzluğunu azaltabilir. Kanımca bir uzmanın yardımı olmasa da kişiler, roller ve rol uyumsuzluğu konusunda bilgi edinerek ve davranışlarını gözleyerek kendilerini geliştirebilirler. Rol bulaşmasından ve rol katılığından kurtulmak yaşantımızı daha zengin, daha keyifli hale getirebilir. * Doç. Dr., Aü. Eğitim Bilimleri Fakültesi Çözüm 3685
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle