24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

DENİZ BİYOLOJİSİ TIP Yeni bir Hanta viriisü mü? u ilkbahar ABD'nin güneybatı eyaletlerinde ortaya çıkan akut soluk' suzluk belirtisi (Acute Respiratory Distress Syndrom, ARDS) hastalığından, şimdiye kadar bilinmeyen bir Hanta virüsünün sorumlu olabileceği düşünülüyor. Mart başlarından beri Arızona, New Mexico ve Utah'ta toplam 29 kişı bu hastalığa yakalandı Hastaların buyük çoğunluğu Navajo Kızılderili kamplarında yaşıyordu Yaşları 20 ile 40 arasında değışen genç insanlardı Birdenbire ateşlerı yükselmiş ve daha sonra da akciğerlerinde ağır bir iltihaplanma başgöstermişti Akciğerler 24 saat içinde sıvıyla dolmuş, hastalardan on ikisi akut akciğer yetersizliğindenölmüştü ABD Federal Bulaşıcı Hastalıklar Dairesi'nin haftalık bülteninde de belirttiği gibi bu on iki kişinin ölümüne Hanta virüsünün sebep olduğu kanıtlanmış durumda Hastalardan sekızinde bu virüse karşı antikor bulunmuş, öteki dört olayda da akciğer ve böbreklerde, virüsün genetık maddesinden parçalar yalıtılmıştı. Aynı sıralarda Kızılderili kamplarında yakalanan kemirgenlerde de bu virus araştırıldı ve hastalardan ve kemirgenlerden yalıtılan mıkrobun özdeş olduğu görüldü Bu sonuçlar şaşırtıcı oldu, çünkü şimdiye kadar Hanta virüsünün yol açtığı enfeksiyonlar doğnjca böbrek yetersizliğine götürüyordu Kore hemorajik humması olarak tanımlanan hastalığa daha çok Uzakdoğu ülkelerinde rastlanıyor Hanta virüsünün yol açtığı enfeksiyonlar ilk kez Çin'de gozlenmışti. Kore, Çin ve Japonya ve eski Sovyetler Bırlıği'nın Uzakdoğusunda kalan kısımlarda görulen enfeksfyonlar ağır geçerken, Iskandınavya ülkeleri ve Batı Rusya'da şok ve kanama gibi tehlikeli.durumlar pek yaşanmıyor Hanta virüsü hastâlıkları Yunanistan, manya'daysa Hanta enfeksiyonuyla ilk kez 1986' da karşılaşılmıştı Bu arada bir dizi başka enfeksiyon tanımlandı Hanta virüsü hastâlıkları Almanya'da hafif geçiyor ve kalıcı bir iz bırakmıyor Bugune kadar 5 Hanta virüsü kuşağı saptandı. Pek çok kemırgende gorüldü. Mikrobun taşınması sağlıklı hayvanların ıç ve dış salgılarıyla doğrudan veya dolaylıbirşekilde oluyor. Insandan ınsana bulaşma henuz gozlenmedı 1978de ilk kez Kore'de Hanta kuşağından bir vırus yalıtıldı özellikle farelerde görülen bu Seul virüsü Kore Savaşı sırasında 3000'den fazla ABD askerini hasta etmiş, bunlardan 300'ünun ölümüne yol açmıştı Iskandinav ülkeleri ve Rusya'da Puumala kuşağı biliniyor Akdeniz'deyse daha çok Pirgolıa virüsü gorülüyor. ABD'nin guneybatısında saptanan Hanta virüsünün niçın solunum organlarına zarar verdığı henüz anlaşılamadı. Belçika ve Fransa'da da gözlendi Al lar, Doğu Akdeniz'in üst sularındaki çözülmüş oksijen miktarlannın kış karışımının zayıf olduğu dönemlerde atmosfer, akarsular, makro ve mikro alg'lerin fotosentezlerinden kaynaklandığını göstermektedir. Ayrıca sığ sular, derin sulardaki karışım ve akıntı sistemlerinden oldukça az etkilenmektedırler. Bu sonuçda, kıyı sularındaki çözülmüş oksijen miktarlarının önemli kaynaklarının atmosfer, akarsular ve fotosentez reaksıyonları olduğunu göstermektedir. özellikle kıyı sularındaki fotosentez olayları Makro (Posidonia) ve mikro (Klorofil) alg'ler tarafından gerçekleştirilmektedir Kıyı sularında daha etkin olarak gözlenen karasal kaynaklı kırlilik olayları özellikle mikroalg'lerin tür ve yoğunluk olarak etkilenmesine neden olmaktadır. Buna karşın, deniz tabanına tutunarak yaşayan makro (Posidonia Ocenica) alg'ler daha kararlı ve dayanıklı bir yapıya sahiptirler. Bu da bizlere, makro (Posidonia Ocenica) alg'lerin kirlenmeye yüz tutmuş kıyı suları için olan önemini açıkça göstermektedir. 1991 yılının mayıs ayında Italya limanlarından; VESPPUCCİ ve PALİNURO gemilerinin Akdeniz'deki Posidonia Ocenica'lar hakkında eğitim amaçlı araştırmalar yapmak üzere ayrılmaları ve bu çalışmalara başlamış.olmaları, Akdeniz'in geleceği adına oldukça sevindiricidir. Genellikle Batı Akdeniz sahillerini kapsayan bu çalışmaların Doğu Akdeniz kıyılarında da başlatılması bu konudaki boşluğu dolduracaktır. Fransa, Yunanistan, Yugoslavya ve Ispanya Posidonia Ocenica'\ar\n korunması için ortak önlemler almaktadırlar. Ülkemizip de bu çalışmalara aynı bayrak altında katılmasının gerekli olduğu düşünülmelidir. Dünyamızın üçte ikisi ülkemizin ise üç tarafı sularla kaplıdır. Bu sonuç bile, de nizlerimize göstermemiz gereken önemi ve özeni açıkça bizlere göstermektedir Dünyadaki hızlı nüfus artışları, iklimlerdeki değişimler ve kararsızlıklar, hızlı ve çarpık yapılaşmalar, hesapsız ve plansız doğal kaynakların tüketimi gibi etkenlerin.tüm ülkelerin ilgi alanlarının yakın bir zamanda ve hızlıca denizlerde yoğunlaşmasına neden olacağı pek de hayali bir düşüncenin ürünü değildlr. Bugüne değin yapılan çalışmalar göstermiştır ki; turizmin kıyısal bölgelerde kurumsallaşarak yaygınlaşması, evsel ve sanayii atıklarının yoğunluk ve çeşitlilik göstermesi, akarsuların taşıdıkları kirletici maddelerdeki artışlar deniz tabanındaki bitki yaşamının geleceğini tehlikeye düşüren temel faktörlerdendir. Ayrıca, deniz arkeolojisi çalışmaları sırasında kumlarla ve çayırlarla kaplı olan eserlerin ıncelenmesi ve çıkarılması, bu alanların kontrolsüz ve bilinçsiz olarak bozulmalarına neden olmaktadır. Gemilerin çapaları da en az dip trolleri kadar deniz dibindeki bitki tarlalarının bozulmasına neden olan önemli faktörler arasında yer almaktadır Sıralanmaya çalışılan tüm bu olumsuz faktörler zaman geçirilmeden kontrol altına alınmalı ve denizlerimizde yapılacak tüm bilimsel ve ticari çalışmaların konunun uzmanlarıyla birlikte koordineli olarak yürutülmesi sağlanmalıdır. Genel bir yaklaşım olarak, denizlerin çok buyuk ve ekosistemlerınin çok dayanıklı olduğu düşüncesi kamuoyunda yaygındır, fakat bu duşuncede önemli hatalar ve eksiklikler bulunduğu çok acı deneylerle ortaya çıkmaktadır. Denizlerimizin ve onların sistemlerinin bizlerin korunmasına ve özenine ihtiyaçları olduğu, hiçbir zaman gözardı edilmemelidir Yok olmaya yüz tutmuş deniz ortamlarının kurtarılması çabaları, oldukça zor ve pahalı bir uğraştır. Bundan dolayı, var olan ekosistemi koruma çalışmalarına başlamak öncelikle izlenmesi gereken en kolay ve ucuz yöntem olacaktır. Denizlerle ilgılı araştırmalar yapan ve onların korunmasına inarian kişiler ve kurumlar ve kuruşlar genel olarak balıklar, kaplumbağalar ve foklar hakkında bilgı sahibıdirler. Bu problemin varlığının ve önemınin de bıran önce konunun uzmanlarınca gündeme getirilmesinin birçok yararları olduğu gözden kaçırılmamalıdır * Yard. Doç. dr., ODTÜ Deniz Bilimlerl Enstitüsü, PK: 28, Erdemll Mersin. Aclem 4 33311
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle