Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B İ L İ M KÜLTÜR BİLİM YAYIN Sinekler lordu Nobel ödüllü VVilliam Golding'in ölümü üzerine Vehbi Belgil 1983 Nobel Edeblyat ödülü'nü alan Ingiliz VVilliam Golding haziran ortasında yaşama gözlerini yumdu, 81 yaşında (19121993). Yazarın ölümü iki bakımdan önemliydr a) Yaşam felsefesı, b) Romanının konusu. Bu ikl konu günümüzde önemini sürdürüyor Biraz dokunalım. Bugün "sevgi, barış, kardeşlik" sloganları en olmadık yerlerde karşımıza çıkıyor ve insanı sinirlendiriyor. Sol ideolojinin temelinde bunlar yatıyor. Insanlar birbirlerini çok severmiş, hep barış ve kardeşlik havası içinde yaşamak isterlermiş. Ama, sermaye düzeni sevgiyi düşmanlığa, barışı savaşa, kardeşliği can düşmanlığınaçevirmiş. Rousseau (17121778), bu boğuşmanın mülkiyetten çıktığını söyler: "Bu benim, o senin" kavgasından... Hayalci sosyalist diye adlandırılan Proudhon (18091865) bir yapıtının adını "Mülkiyet Hırsızlıktır" koymuştu. Bizim Şeyh Bedreddin de aynı kanıda idi. Hatta üstad, düşüncesini uygulamak için devlete bayrak açmıştı. Karl Marx da bu uğurda savaşım vermiştir yaşamı boyunca. "The Times" gazetesi edebiyat eleştirmeni yapıt için şunları söylemişti: "Golding çocuk karakterini çok iyi tanıyor. Sürükleyici bir üslubu var. Issız bir adada, doğanın acımasız koşulları içinde çocuklarca oluşturulan bir topluluğun nasıl olup da kanlı bir sonuca ulaştığını gayet canlı biçimde sergiliyor Insan kitabı elinden bîrakamıyor; derslerçıkarılacak bir kitap." Insan sol ideolojiye gönül vermişlere sormak istiyor: "Insan yaradılışta iyi ise dünyada olaylar neden bitmiyor? Savaşı kaldırmak için gösterilen bunca çabalar neden hâlâ sonuç vermedi?" "Issız ada" temasının edebiyata neler kazandırdığını insanlık Defoe'nin 1719'da 1186), "Hayy Ibn Yakzan" adlı felseff romanında, ıssız bir adada bir ceylanın büyüttüğü bir çocuktan bahseder. Çocuk büyüyüp düşünmeye başlayınca Tanrı düşüncsine ulaşır. Çocuğu adaya sular getirmiştir. Musa'nın sudan kurtulması gibi... Birçoklarına göre Defoe, Ronison Crusoe romanının konusunu bu yapıttan almıştır, kendinden 550 yıl kadar önce yazılmış bir romandan... 2 Ingilizler başka bir olaydan söz eder: Britannica'nın ingilizce 20. cildinin "Selkirk Alexander" maddesi Robinson'un aslının bu adda bir korsan olduğunu yazar. Kaptanı ile kavga eden Selkirk, Şili'nin batı kıyısı karşısındaki Juan Fernandez adlı ıssız adaya kendi isteği ile iner ve orada 1704 eylülünden 1 Şubat 1709 yılına kadar 5,5 yıl tek başına yaşar. Yaşam öyküsünü Rogers adlı birisi bir yazara anlatır, o da bunu bir gazetede yayınlar. Işte Daniel Defoe bu öyküden esinlenerek Robinson'unu yazmıştır, 1719'da. Biyoteknoloji ve Türk Tarımı Yeni Bltkllre Doğru, Fırsatlar ve Tehlikeler »F» 21. Yuzyıll OoOnı OtMİ 17 Ayşe Gözen Ayşe Gözen Ve Blnbirgece Masalları Issız ada konusu Golding'in düşüncesl Golding tam tersi görüştedır. Kötülük insanın yaradılışında vardır. Herkes en az emekle en büyük yarar sağlama peşindedir. Bu uğurda yapmayacağı yoktur. Zulüm, kölelik cinayetler hep bundan çıkar.. Yazar bu düşüncesini kanıtlamak için 1954 yılında "Sinekler Lordu" adlı romanını yayımlamıştı. Konu kısaca şudur "Çıkması olası bir atom savaşına karşı önlem için birtakım aileler çocuklannı bir uçağa doldurup güney yarım küresindeki bir yere gönderme kararı verir. Uçak kaza sonucu bir adayfe iner. 616 yaş arasındaki çocuklar yaşamlarını düzenlemeye koyulurlar. Kurtarılacakları güne kadar. Fakat, adada o kadar feci bir düzen kurarlar ki büyüklerin dünyasının yanında bu zulüm, işkence, haksızlık hiç kalır..." Roman ilk yayımlandığı yıl büyük tepki görmüştü Ingiltere'de. Ama, bu durum, çok satan bif'roman olmasını ve tam 29 yıl sonra, 1983'de Nobel ile taçlandırılmasını önleyememişti. Kitap Alfred Nobel'in elyazması vasiyetnamesine tıpatıp uygun biçimde yazılmış. İdealist egilimli en gözde esere" verilmiştı. 3 Bu arada, Fransa'da satış rekorları kıran masallar Ingilizce'ye çevrilir. Bunlarda, bir yazarın yaratıcı muhavyilesini gıcıklayan binlerce olay vardır. özellikle Sindbad'ın serüvenlerinde. Bana kalırsa, Defoe, masallardan esinlenerek Selkirk'ün yaşam öyküsünü bizim bildiğimiz biçime sokmuştur. bu iki olay ortada dururken yazarın, 550 küsur yıl önceki bir yapıttan esinlendiğini ileri sürmek, gayretkeşlik gibi geliyor bana. Binbirgece masalları 1710'da çevrilmişti Ingilizce'ye. Ve Batılı yazarlara göre, Incil'den sonra en çok okunan yapıt olmuştu. 4 Kafalar bir kez cilalanınca başka yapıtlar da ortaya çıktı "Gulliver"in serüvenleri 1726'da yayımlanmıştı Jonathan Swift tarafından ve birden büyük ilgi toplamıştı. Bunda, Gulliver'in dört gezisi vardır. Cüceler ülkesine, devler ülkesine, Uçan Adaya, atlar adasına.. Swift, bunu kendi ülkesinin iç yönetimıni eleştirmek için yazmıştı. Fakat, esin kaynağının Binbirgece Masalları olduğu açıkça anlaşılıyor. 5. Derken Isviçreli Johann Rudolp Wyss (17821830) bütün bir aileyi Robinsonlaştıran romanını yazmıştır. Kitap 1820'de Ingilizce'ye, sonra hemen bütün dillere çevrilmiştir. Romancı, Isviçre millî marşı "Rufst du, mein Waterland"ı da yazmıştır Issız ada teması günümüzde, VVilliam Golding tarafından, 1954de ustaca yeniden kaleme alınmış ve Nobel ödülü ile taçlandırılmıştır Issız ada temasını ibn Tufeyl'in kitabından başlatmak anlamsızdır. Kitab'ı Mukaddes'ın "Çıkış" (exode) bölümünde, konu, Musa'nın yaşam öyküsü dolayısı ile işlenmiştir. Ibn Tufeylden kaç bln yıl önce. Kur'an'da da aynı konu vardır. önemh olan "tema" değil, onun yeni durumlara göre yeniden işlenmesidir ve Golding bunu başarı ile yapmıştır. "isviçrell Robinson ailesl" yayımladığı "Robınson Crusoe" romanı ile öğrendi Bunu Jonathan Svvift'ın "Gulliver"i izledi (1726). Johann Davıd Wyss (17431818) Robenson'un "Isvıçreli Robenson" şeklini yazdı. Bunda bütün bir aile doğa konuları ile boğuşuyordu (1827). Issız ada teması bütün dünya karikatüristlerinin beylik konusudur. Burada bir nokta üzerinde durmak gerekiyor: Issız ada konusunu ilk kim getirdi gündeme? Robinson dünya çapında bir yapıt olmasaydı kimse üzerinde durmazdı. Ama öyledeğil 1 Önce Araplar sahip çıkıyor konuya. Endülüs Araplarından Ibn Tufeyl (1106 Yunus Na\*nl BUkllera Dojru Fırsatlar vs Tohlıkalsr di 1993yarışmasında Sosyal Araştırmalar ödülünü alan bu kitabında Ayşe Göze, günümüzün yeni ve ileri teknolojilerinden bıri olarak kabul edilen Biyoteknolojinin dünyadaki yerini araştırmakta ve Türkiye için önemine işaret, önerilerde bulunmaktadır. İleri ve yeni teknolojiler, büyük sanayi kompleksleri gerektirmediğinden günümüz dünyasında gelişmekte olan ulkeler için bir ileri atılım şansı yaratmaktadır Nitekim elektroniğin pek çok alanında bu yaşanıyor. Uzmanlığını Türkiye için ilgınç denebilecek, bilim ve teknoloji politikaları konusunda yapan Ayşe Gözen, bıyoteknolojiyi de bu çerçevede değerlendirmekte Türkiye için bu alanın bir "Fırsat penceresi" olup olamayacagını tartışmaktadır Yazar tarımın ekonomideki rolü ve bitkisel üretimdeki ağırlığını gözOhüne alarak, biyoteknolojiye yatırım yapılmadığı taktirde Türkiye'nin bu sektördeki ağırlığını koruyamayacağını belirtmektedir. Yazar ayrıca bitki doku kültürlerinin tarıma uygulanmasında, sanayi ülkelerindeki sonuçları beklememesi ve kendi yatırımına hemen başlaması gerektiğine işaret ediyor ve bu amaçla nitelikli araştırıcı sayısının bir an önce arttırılmasının önemini vurguluyor Çok daha önemlisi, üniversitelerimizde bitki tarımı, fizyoloji, biyokimya ve moleküler biyoloji programlarının güçlendirilmesini ve ortak çalışma koşulları yaratılmasını öneriyor. Bu amaçla devletin desteği, uli'sal eşgüdümün oluşturulması, öncelikli ürünlerin saptanması, fonların yönlendirilmesi atılacak diğer adımları oluşturuyor. Kitabın genel içeriğine de bir göz atalım: Biyoteknoloji. Yeni fırsatlar doğurabilecek mi? Dünyadaki bitki biyoteknolojisi, Türk tarımı, bitki biyoteknolojisi için koşullar uygun mu? Tarımda söz sahibi gruplar, Türkiye bitki biyoteknolojisinde yolun neresinde? Sonuç: Daha çok yolumuz var. Ayşe Gözen'in bu çalışması Isveç'te verdiği uzmanlık etezinin Türkçesi Tabii, bu alandaki gelişmeleri de kitaba eklemiş Türkiye'de bu alanda çalışma yapan araştırmacılarla, kurumlarla konuşmuş Çalışmanın önemi, çok özel ve önemli bir konuda bilimve etkonolji politikaları geliştirmeye çalışması ve önerilerde bulunması. Türkiye gibi, devletin ve hatta kurumlarının asla bilim politikalarının olmadığı bir ulkede yayınlanması da kitabın önemini arttırıyor. AFA Yayınları, 21. yüzyıla Doğru dizisi no .18, HOsayfa. Haziran 1993 33213 Biyoteknoloji ve Türk Tarımı