Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B E Y İ N AR Türkiye beyin arastırmaları yarı Beyin Dinamiği Araştırma Merkezi TÜBİTAK'ın girişimiyle kuruldu ve bir çekirdek kadroyla çalışmaya başlıyor. Bütün kafatasını aynı anda tarayan 80 kanallı MEG cihazı (5 milyon DM değerinde) ile temel bilimsel araştırmalarda Türkiye söz sahibi olabilir... Erol Başar* Savaşların En Zoru Bilim dünyası aynı anda yüzlerce cephede savaş veriyor. Bilim adamları evrenin binbir zenginlikteki yapılarının gizlerini aralamaya çalışıyorlar. Kimı gözgörmez, akılalmaz tanecikleri tasavvura çalışıyor, kimi bir damla suyun halleriyle halvet oluyor, kimi bir fincan kahvenin girdaplarından galaksilerin ihtilaçlarına uzanmaya çalışıyor. Ve bütün bunları yaparken, farkında olarak veya olmadan, olağandışı kompleksiteye sahip bir alet kullanıyorlar: Insan beyni. Bilim adamının bu yazgısı, paradoksal olduğu kadar ürkünç: Ne olduğunu ve nasıl çalıştığını bilmediği, fakat kaftasının içinde taşıdığı bir aletle, kafatasının dışındaki karanlık alemi aydmlatmaya çalışıyor. Aletinin kısıtlarını bilmiyor. Aynı aletle her şeyi modellemeye çalışıyor. Böyle evrensel bir alet olabilir mi? Marangozun keseriyle, terzinin makast bile farklı değil mi? Ama o bir şeyden cesaret alıyor: Bu alet onun atalarını milyonlarca yılın derinliklerinden bugüne getirmiş ve onların bütün sorunlarını çözmüş ve çözdükçe kendisi de gelişmiş. Ama atalarının sorunları ile onun sorunları aynı mı? Atalarının yaşam savaşında elektronu anlamak yoktu. O kendine neleri sorun ediyor! Aynı alet bu sorunları da çözecek mi? Ama başka çaresi yok: Yaşamak ona yetmiyor, onun hırsı anlamak ve onun başka aleti yok. Aynayı artık kendine çevirmesi lazım. Onun bu aleti anlamak için sahip olduğu tek şey, gene bu alet! Bu son savaştan kaçamaz: Savaşların en zoru: Kendini anlamak! derken yanlış anlamayın: Bildikleri tek kelime var ve hep onu mırıldanıp duru lar. Bu nasıl bir iletişim ve etkileşim? Bu nasıl oluyor da, bir çocuk ağlamasını motosiklet gürültüsünden ayırdediyoı veya saniyenin kesrinde önceden hiç medikleri bir resim üzerinde bir insanı his ediyorlar, hatta Turhan Selçuk'un üc ne üçgenine bakıp bu Erdal Inönü diyo ya da sodyum ve klor atomlarının yemel zundaki dizilişini deşifre ediyorlar, ya Fermat'nın son teoremini çözüyorlar? Bunu anlamaya mahkumuz. Bir Okkalık Yumuşak Doku Bu alet yumuşak bir doku: Ama çelik iradeleri o yaratıyor. Bu alet bir ceset donukluğunda: Ama bütün duyguları ve coşkuları o yaratıyor. Bu aletin içine bakanlar çok şaşırıyor. Sanki milyarlarca aptal insan bir araya gelmiş, fakat süper organize bir toplum oluşturmuşlar! Sanki bizim toplumun antitezi gibi! Nereye baksanız birbirine benzeyen ve son derece az sayıda hucre tipi. Ellerinden gelen de fazla bir şey değil: Ya susmak, ya konuşmak. Ama konuşmak Beyin OnYılı 19902000 yılları arası, beyin on yılı rak adlandırılıyor ve bütün dünyada bı esrarını çözmek için multidisipliner bir ferberlik var. TÜBİTAK'ın büyük bir girişimiyle, ü miz de bu araştırmalara en ön saflarda k ma şansını yakalıyor. Ağustos ayı içinde ruluşu onaylanan Beyin Dinamiği Araştı Merkezi bu araştırmaların organize edilı gi bir odak olacak. Uluslararası birikirr Beyin haritalarını cizen Pirî Reis'ler Davranışlarımız beynimizin hangi kıvrımında çöreklenmiş vaziyetteler? Duygularımız ve düşünceler neredeler? Bu soruların cevabını ararken yolunu kaybetme olasılığı giderek azalıyor. Manyetik rezonans tekniği ile elde edilen görüntüler, beyindeki pek çok bölgenin yapısal özelliklerinin saptanabilmesini sağladı. Şekil1: Beyni ü&ten bakarmışcasına görüntuleyip "dllimledlğimizde" elde edilen kesitlerdenbirisi. Dikkatlice bakıldığında, sağda beyin üzerine tonradan çizilmiş kırmızı sınıriar görülebillr. Yazıda Mözünüettiğim hacım hesaptama yönteminde her dllim için bu sınıriar belirUmiyor. kutuplardan birine yerleştiler. Yonkı Yazgan eredeyse ezelden beri, beyin ile benlığimiz arasındaki ilişkileri araştıranların oluşturduğu iki ana küme var. llkçağ düşünürlerini de içeren ilk kümedekiler beynin bir bütün olarak faaliyet gösterdiğini söyleyip, beynin sağınınsolunun, önününarkasının pek farketmediğini ima ederlerdi. Bu ima ondokuzuncu yüzyıldaki "kutuplaşma" döneminde açıkça bir teoriye dönüştü. Beynin bölgeleri arasında filanca işlevi diğer bir işlevden daha iyi yerine getirme gibisinden uzmanca bir işbölümü olamayacagını düşünenler Diğer kutuptakiler ise "frenologlar" ye bilinen, dönemin bilimsel yöntemler den ziyade spekülasyonu, firaklı tumtura beyin haritalarının geliştiricisi beyler Frenolojinin kafanızda yaptığı her tü çağrışım bir yana, anlamını verecek Tü çe sözcük ne olabilir? Şöyle düşünüyorl dı: Her davranışın, her davranışın ayrıntı nın (örneğin saç tarama ya da kafa ka ma) Beynin belli bir bölgesindeki bir m kezle ilgisi vardı. O merkez sadece yetı ve uzman olduğu davranıştan sorumluyc Kimi frenologlar işi o raddeye vardırm lardı ki, "Beyindeki haritada en çok y kaplayan davranış, en kuvvetli ve en rr kemmel şekilde icra edilir," demektey ler. Büyüklük ile işlev arasında doğru çizgisel bir ilişki kuran bu anlayışın ilk t kışta bilimdışı bulunan görüşlerinin, en zından bir parça (hatta daha fazla) doğ luk payı taşıdığını anlamak için biraz b< lemek gerekti. Neyi mi? Beyin ile davra arasındaki ilişkiyi doğrudan gözlemc Yani, davranışları "kategorize" edilebi birisinin beynine gözlerimizle bakıp, elU mizledokunmayı. Ben insan beyniyle 1979'da tanışt 3448