17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AR K E O L O J İ Bilinm aadecet örneğlolan Trıvia spongıcola kabuklusun danblrtana deHakan'ın kollekaiyo nundavar. Kral mezarına sismik arastırma ommagene Kralı I. Antiokos, 2 bin yıldır 2.150 metre rakımlı Nemrut Dağı'ndaki tümülüs mezarında uyuyor. UNESCO'nun birkaç yıl önce "insanlığın ortak kültür mirası" ilan ettiği Nemrud Dağı'nda yeni bir inceleme ve restorasyon dönemi başladı. Köln üniversitesi Arkeoloji Enstitüsü'nden Sencer Şahin'in yönetiminde bir arastırma ekibi 1989 yazından bu yana Nemrut Dağı'ndaki tümulüslerde (mezar tepecikleri) sismik yöntemlerle inceleme yapıyor. Toprak katmanlarına yollanan ses dalgaları tümülüsten geçtikten sonra geofon adı verilen ölçüm aygıtları ile kaydediliyor Ses dalgası yeni bir kaya katmanı veya boşluğa girdiğinde yönü ve hızı değişiyor. Dalganın ortamdan geçiş süresi ve çıktığı yöne göre tümülüsün içyapısı hakkında bilgi edinmek mümkün. Araştırmalarda kullanılan impuls radarı ise toprak zemine yolladığı elektromanyetik dalgaları yansıdıktan sonra tekrar yakalıyor Radar incelemesinde dalgaların frekansı (saniyedeki titreşim sayısı) bunlar toprağın 40 metre derinliğine inecek şekilde seçiliyor. Arkeologlar 14 haftadır sismik yöntemlerle 15 kilometrelik bir mezar alanını taradılar. Değerlendirme için toplam 20 bin noktasal ölçüm yapıldı Sonuçta on met K Bip uluslararası sempozyumun ardından Dr. Tuncııy Ercım aden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü ile TMMOB JeolO|i Mühendisleri Odası tarafından ortaklaşa olarak düzenlenen "Karadeniz Bolgesi Jeolojisi Uluslararası Sempozyumu" 711 eylülde yapıldı. Sempozyumun amaçları, Karadeniz çevresinde yer alan tüm ülkelerin jeolojisinin ele alınacağı periyodik olarak toplanacak bir uluslararası örgütlenmeye çekirdek oluşturmak; Karadeniz bölgesinin jeolojisine ilgi duyan yerbilımcilere görüş ve düşüncelerini sunabilecekleri bir ortam hazırlayarak bölgesel jeolojik problemlerin tartışılmasını sağlamak. Karadeniz ülkelerindeki doğal kaynakların araştırılması ve değerlendirilmesine katkıda bulunmak ve yerbilimleri konularında bolge ülkelerini ilgilendiren ortak projelerin gerçekleştirilme ortamını hazırlamaktı. Karadeniz ve çevresinde gerek denizde, gerekse karada gerçekleştirilen çok sayıdaki yerbilimleri araştırmalarının genellikle yerel oluşları, araştırmacılar arasındaki iletişim eksikliği ve bölgesel jeoloji kavramlarının farklı kullanılışı yüzünden bölgenin jeodinamik evrimi üzerinde çok değişik modellerin doğmaları nedeniyle hazırlanan Karadeniz Sempozyumu, bölgenin jeolojısınin ve jeodinamik evrimin'n daha iyi anlaşılmasına yönelik bilimsel çalışmaların ve bölgede yer alan doğal kaynakların değerlendirilerek insanlığın yararına sunulmalarının uluslararası bir platformda tartışılmalarını sağladı. Yerli ve yabancı bılim adamları tarafından hazırlanan 91 bildiri Sempozyumunun 5 günlük süresi boyunca MTA Kültür Sitesi'ndeki 2 konferans salonunda 20 ayrı oturumda (Jeolojik Evrim, Metalojeni, Enerji Kaynakları, Deniz Jeolojisi, Stratigrafi, Sedimantoloji, Paleontoloji, Güncel Tektonik Mühendislik Jeolojisi, Petroloji, Jeomorfoloji vb. oturumlar.) Türkçe vo Ingilizce olarak sunuldu ve tartışıldı. Bildiriler Karadeniz çevresinin jeolojik evrimi; Karadeniz çevresinin maghmatizma, metamorfizma ve petrolojisi; Karadenız'in güncel tektoniğı, Karadeniz çevresinin metalojenisi; bölgenin enerji kaynakları; Karadeniz'in özellikleri ile çevre ve mühendislik jeolojisi konularında hazırlanmıştı. Sempozyumun son günü, çeşitli ülkelerin temsilcileri ile ortak bir toplantı yapıldı ve "Karadeniz Jeolojisi Uluslararası Sempozyumu"nun düzenleme kurulu'nun sürekli olarak görev yapmasına, bu kurula diğer ülkelerin de üye vermesine; yeni bir sekreterlik oluşturulmasına; sempozyumun 3 yılda bir Karadeniz'e komşu başka bir ülkede düzenlenmesine; bu doğrultuda 1995 yılında Gürcistan'ın Tibilisi kentinde 2. sempozyumun yapılmasına ve Ankara'da sunulan blldirilerin metinlerinin 1993 yılında basılmasına karar verildi. I bir yayınımız yoktur. Tek yayın 1952 senesinde Muzetfer Demlr tarafından doçentlik tezi olarak yazılan "Boğaz ve Adalar Sahillerinin Onvırgasız Dip Hayvanlan" isimli kitabıdır. Karadeniz ve Marmara Denizi ile birlikte daha 3 sene sürmesini planladığım araştırmalarım sonuçlarını bir kitapta toplayabilmek en büyük idealimdir. Bir diğer amacım da bu konu ile ilgilenen insanlarla tanışıp dernekleşerek, bilinçli bir şekilde daha geniş kitlelere deniz kabuğu koleksiyonculuğu aşılayabilmektir. • Merakhlara tavslyelerlnlz nelor olabillr? Nelere dikkat etmelller? 1) Aşağı yukarı bu konu ile ilgili bütün kitaplarda tüm kabuk koleksiyoncularına verilen ilk öğüt şudur. Kabuk toplamak için altına bakmak amacı ile ters çevirdiğiniz taş veya kayaları mutlaka ama mutlaka ilk haline getirin. O taşı kendine mekân edinmiş büyük veya gözle görülemeyecek kadar küçük onlarca çeşit canlı taşı ilk haline getirmediğiniz takdirde balık, deniz yıldızı veya diğer canlılar tarafından yok edilmeye mahkümdur. O taş veya kayanın boş yüzünde de aynı oranda canlı yetişebilmesi için en az 5 seneye ihtiyaç olacaktır. 2) Ya bir çukur içinde veya bir kaya altında yumurtaları üzerinde kuluçkaya yatmış bir kabuk bulursanız ve farkında olmadan da elinize alıp yumurtaları sonradan görürseniz a) Mutlaka o kabuğu ya yumurtaları üzerine ya da oldukça yakınına bırakınız. b) Kaya altında ise itinalı bir şekilde kayayı ters çeviriniz. Muhakkak yakınlarda o kabuğun ölü, boş bir tanesini illede canlısını istiyorsanız, yumurta üzerinde olmayantnı bulabilırsinız 3) Yosun üzerinden kabuk toplarken, denizlerın oksijen kaynağı olan yosunları koparmamaya özen gösteriniz. Dikkatli bir gözle baktığınızda elle de toplayabileceğinizı görebileceksiniz. 4) Sularımızda bulunan kabukların tamamına yakını Akdeniz'in hamen her yerinde bulunmaktadır. Bu sebeple ekonomik değerleri yoktur Zaten çevre kirliliğinin en büyük boyutta yaşandığı denizlerimizde dipte pet şişelerden kendine yer bulup da yaşayabilenleri de ihtiyaçtan «tazla toplamamah, gereksiz yere öldürmemeliyiz. 5) Denizlerimizden bizden sonraki nesillerin de yararlanabilmesi için gönüllü birer sualtı çevrecisi olun ve dalış zamanınızın bir bölümünü de sualtı ve suüstü temizlik çalışmalarına ayırın. En azından bugün görebildiklerinizin 10 sene sonra anı olmaması için. M.HAKAN GÜRÜNEY VEZİRKÖŞKÜ SOKAK NO:7 ARNAVUTKÖT80820ISTANBUL TEL.:2631443 relik bir çakıl tabakasının altında doğal bir zirve keşfedildi. Toplam hacmi 110.000 metreküp olarak hesaplanan çakıltaşlarının Isa'dan 36 yıl önce Kral I. Antiokos'un dlüm yılında dağa getirilerek döküldüğü sanılıyor Sismik arastırma impuls radarıyla 1530 metre derinlikte on farklı yerde dalgaların düzensız bir şekilde yansıdığı görüldü. Boyutları birkaç metre olan toprak altındaki bu boşluklar mezar odaları olabilir. Dağın doğu ve batı terasında bulunan iki Zeus heykeli tümülüsün tepesinden geçen bir çizgi ile bağlandığında arkeologların saptadığı boşluklar bu çizginin 25 metre altında kalıyor Belki de Anitokos'un uzun zamandır aranan mezarı burada olabilir. Şimdi dağın zirvesinden delinecek deliklerden sokulan radar antenleriyle bu boşluklar incelenecek Asıklı'da yenî bulgular aklaşık on bin yıl öncesinde ilk yerleşmeye sahne olan Aşıklı Höyük'te Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Prehistorya Anabilim Dalindan Prof Dr Ufuk Esin başkanlığındakı kazılarda 2 tabaka yerleşmelerinin çeşitli evreleri gün ışığına çıkarılıyor. 27 kişiden oluşan kazı kurulunda birçok uzman ve öğrenci bulunuyor Bu yıl alan, yöneticiliğini üstlenen Or. Mthrlban özbaşaran 2. tabakanın şimdilik erişilen alftaki evresine kadar korunan kerpiç duvarların 3 m derinlikte hâlâ izlonebildiğini bildirdi. Höyüğün güneybatı yamacında ele geçen çakıllı yol ve onu sınırlayan sandık sistemindeki, şimdiye kadar bılinen en eski kent duvarı Aşıklı topluluğunu yönetenlerin oturduğu sanılan yapıları çevrelemektedir. Bu sandık duvar sistemı daha sonraki Hitil kentlerl sur slsteminin kökeninin Aşıklı olduğunu belgelemekte ve yapı tarihı için çok büyük bir önem taşımaktadır. Radyoaktif karbon yöntemi ile tarihlendirilen Aşıklı yerleşmeleri için bu yıl Y ayrıca diğer radyometrik tarihlendirme yöntemlerinin uygulanabilmesi görülmüştür. Bu nedenle TUBİTAK AKSAY ÜNİTESİ arastırıcılarından Assos. Prof. Dr. Yeter G. Ögelman ve ODTU Fizik Bölümü ve AKSAY Unitesi Başkanı Prol. Dr. Ay Melek özer thermoluminesens ve Elektron Spin Resonans yöntemlerinı Aşıklı Höyük'te denemek üzere incelemelerde bulundular Prof. Dr. Metin ÖZBEK, Asıklı'da yaşayan insanların yaş ortalamalannın 3435 yaş arasında olduğunu, ancak bunlar içinde 5556 yaşına kadar yaşamış erkek ve kadınların bulunduğunu söylemektedir. 2887
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle