17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM YAYIN B İ L İ M KÜLTÜR Eyyâm'ı bahur'u geride bırakırken Yılın en sıcak günlerini anlatan bu deyim günümüzde geçerllliğlnl yitirdl bence; kentlerimiz sürekll " eyyâm'ı bahur" içinde. Vehbi Belgil Y Diyalog Yaşamı Seçin Arnçld Toynbee Daisaku Ikeda, Ankara Üniversitesi Basımevi,1992 Uluslararası bir bilge kişi.olarak tanınan Arnold Toynbee ile bir Budist örgütünün lideri olan Daisaku Ikeda, 197174 yılları arası, karşılıklı yazışma ile ve yüzyüze Balı ile Doğu dünyalarının, toplumlarının, insanlarının karşı karşıya bulunduğu pek çok konuyu ele aldılar, tartıştılar, birbirlerine sorular sordular. Bu kitap onların bu bilgelik dolu yazışmalarının sonucu oluştu. Oxford University Press'da Ingilizcesi basılan kitabın yayın hakları Ankara Üniversitesi Rektörlüğü tarafından satın alınmış ve basılmış. Insanlığın durumunu çok boyutlu olarak tartışan, tek insanın kişısel sorunlarından, uluslararası sorunlara kadar insanlığı bugün bunaltan konulara, gelişmelerin insanlık için taşıdığı önem açısındanbaktılar. Tanıtımda belirtildiği gibi "Insanoğlu düşünce ve ahlâk konusunda insancıl bir devrim yaparak kendini kaderinden kurtarabilecek mi" sorusuna bu diyalogta yanıtlar aranmıştır. "Bu diyalogda Toynbee ile Ikeda insanın varlığının, onun doğal çevreslni yok etme kapasitesi ve ahlâki gelişmemişliği ile teknolojik cesareti arasındaki dengesizlik tarafından tehdit edildiğini kabul ediyorlar" Diyaloglar kitapta üç temel bölüm (Kişisel ve toplumsal yaşam Politik ve uluslararası yaşam Felsefi ve dinsel yaşam) ile12 ana bölüme ayrılmış: Temel insan varlığı. çevre, akıl, sağlık ve toplumsal dayanışma, sosyal hayvan olarak insan, bu yüzyılın ikinci yarısı, silahlar ve savaş, politik bir sistem seçimi, tek dünya, nesnelerin doğası, dinin oynadığı roller, iyi ve kötü. İnsan hayatının temel kaynağını dinde aramalarına rağmen, bu iki uluslararası saygın kişinin günlerce süren konuşmalarının çok güzel derlenmiş bu ürünü, yüzlerce konuya, olaya, bilgeliğin üstten, rahat bakışını yansıtıyor. ılın en sıcak günlerine "eyyâm'ı bahur" demiş dedelerimiz. Ama bunun ne zaman başlayıp ne zaman bittiği konusunda birlik yok. Nâcl, temmuzun 19'undan 26'sına kadar süren 7 gün diyor. özön, ağustos ayında 7 gün süren sıcaklar diye tanımlamış. Şemseddin Sami, "temmuzda yılın en sıcak günleri ve bu günlerin sıcağı" demış Pakalın "Rumf temmuzun 19'undan 26'sına, Elrenci 2 ağustostan 9 agustosa" demiş. Petit Larousse, 22 temmuz23 ağustos arasını almış. Tavim'i Râgıp, 31 temmuzda başlayıp 7 ağustosta bittiğini her yıl tekrarlıyor. Kanunî Sultan Süleyman'ın "Herfcesin anlattığı bir amma anlatış çeşltII" dediği gibi... Eskiler, bu günlerde, özellikle yaşlıların sokağa çıkmamasını, gençlerin denize girmemesini önerirlerdi. Çocukların, denize girerken bellerine muhakkak bir anahtar bağlamalarını da eklerlerdi Oerinin alaca bulaca olmasını önlemek için .. Fransızların "jours canlculalres", Ingilızlerin doğdaya dedlkleri bu günleri Mısırlılar hayırlı gün sayarlardı. Çünkü, bu günler Nil'in taşmaya başlamasının habercisi idi. Başka ülkeler, eyyâm'ı bahur'u hastalık ve anormallikler süreci sayarlardı Hipokrat ve Pline şöyle diyor: "O günlerde denlz kaynar, şaraplar bozulur, köpekler kudurur, insanda saira artar, hayvanlar bitkinleşlr". Eski Romalılar. bu günlerin zararlarını kaldırmak için kızıl tüylü bir köpeği kurban ederlermiş. Fransızların geçen yüzyılın sonlarında yayımladıkları Buyuk Ansiklopedi de (La Grande Encyclopedie), bu günlerin, 22 temmuzdan 23 agustosa sürdüğünü belirtmektedir tıcı rolünü oynuyor. • Bir kentin araba trafiğini bir düşünün. Kente giren çıkanlarla birlikte motorlu araçlar günde kaç ton benzin yakıyor? Bunların motorlarından çıkan sıcaklık, attıkları gazların zehirliliği asfalt ve beton sıcaklığı ile karışıp yaşamı etkiliyor. • Üçüncü sırada, elektrlk enerjisi, kentleri ısıtmada büyük rol oynuyor. Fabrikalarda, atölyelerde, evlerdeki elektrikli araçlarda, meydan lambalannda, ev lambalarında günde kaç yüzbin vat elektrik kullanılıyor. Asansörleri, elektrikli tren ve tramvayları da unutmayalım. Istanbul'da AksaraySirkecı arasında yeni çalışmaya başlayan tramvaylarla bir kez gidip gelen, eyyâm'ı bahur'un ne demek olduğunu anlar. Hattâ, eyyâmı bahur'a, bütün yıl dumanları, kalafat yerlerinin, dökümhanelerin dumanları bu iki duvar arasından kaçamadıkları için 810 kilometrelik Haliç suyolu üzerinde ekşimiş bir hava oluşturuyordu. Bugün çepeçevre binaların rüzgârı tutması ile daha da belirginleşti durum. 6070 yıl öncesine kadar kırlıliözelliğini koruyan Eyüplslambey bölgesi şimdi binalarla kaplı. Hatta, Islambey'de, benim çocukluğumda, sırtların biri üzerinde derin bir kar kuyusu vardı. Karlar burada depolanır, üstleri toprakla örtülürdü.Sarayın soğuk su gereksinmesinln bir kısmı bu karlarla karşılanırdı. Şimdi bütün bölge beton binalarla kaplandı. • 1935 sayımında Istanbul'da 750.000 kişi yaşıyordu. Bugün 7.5 milyon. Bu kadar insanın vücudundan çıkan sıcaklığın kentin aşırı ısınmasında rolü olmııyor mu dersiniz? Boş bir sinema salonundan sonra dolu bir salona girin. Kalabalığın sıcaklığı boğar, kendinizi dışarı güç atarsınız. 10 milyonluk bir kentte bunu da gözönünde bulundurmak gerekiyor. Ne demişti Lavoisier? "Dogada hiçbir şey yoklan var olmaz, hiçbir sey kaybolmaz!" 7.5 milyon insanın sıcaklığı nereye gidiyor? Birkaçından söz ettiğim bütün bu sıcaklık unsurları büyük kentlerimizi sürekli eyyâm'ı bahur havasında tutuyor. Şeyh Galib "HUsn ve Ask" manzum öyküsündeki kahramanlarının durumunu şöyle anlatmıştı: "Giydikleri temmuzun güneşl / Içüklerlevrenlnateşl." Batının bütün büyük kentlerinde de durum aynı. Pilotlar, bunların üzerinde uçtukları sırada kırların karla kaplı olrnasına karşılık kentlerin dev bostan kuyuları gibi kararsız olduklarını söylüyorlar. Kent üzerine yağan karlar da yağmurlaşarak düşüyor yere... Nitekim, karlı havada Çatalca'da her yer bembeyazken Istanbul'da çamurdan geçilmiyor... Sürekli eyyâm'ı bahur Kıssadan hisse Günümüzde durum Günümüzde durum ne? Hâlâ eyyâm'ı bahur'dan söz edebilir miyiz? Bence hayır . Çünkü, bugün, bütün dünyada, büyük kentler, sürekli eyyâm'ı bahur içinde. Şöyle: • Kentlerimizi bu hale getirenlerin başında asfalt ile beton gelir. Asfalt yol ve meydanlar, beton binalar güneşin sıcaklıgmı içip kusuyor. Bunlar, dev yansı için razı olur. • Binaların yüksekllği de kentin kızışmasında rol oynuyor. Yedi, sekiz katlı bir apartmanın bütün katları ısınmaya katkıda bulunuyor. Attan, yandan, üstten gelen sıcaklık bizi sürekli hamam havasında yaşatıyor • Büyük binalar hava akımının önünü de kesip, rüzgarın serbest dolaşmasını engelliyor Istanbul, öteden beri birçok hava akımının karman olduğu bir yerdi. Bu yüzden hava kirliliği, tehlike oluşturacak düzeye ulaşmıyordu. Evvelleri sadece Haliç vadisinde görülüyordu aşırı hava kirliliği. Tophaneden Kâğıthane'ye kadar Beyoğlu'nu, Kasımpaşa'yı, Okmeydanı'nı... içine alan bir duvar ile Sarayburnu'ndan Eyup tepelerine kadar uzanan başka bir duvar arasında biriken vapur Evet, eyyâm'ı bahur bir doğa olayı. hakat, insanoğlu, kent yaşamı ile başka bir deyişle, beton uygarlığı ile eyyâm'ı bahur'u hemen bütün yıla yaydı. Dahası var: Betonlaşma ile birlikte yeşillik düşmanlığı da başladığı ve bu da ağaç kesme şeklinde kendini gösterdiği için, kentlere yağan yağmurlar hemen hiçbir serinlik getirmiyor. Sujar damlardan, borulardan, yollardan hızla akarak ana lağımlara doluyor. Oysa, kırlık bölgede, yağmuru, toprak çekip tutuyor, ilerisi için saklıyor. Bunlar yeraltı kaynaklarını, depolannı oluşturuyor Istanbul'da eyyâm'ı bahur, yani yazın en sıcak günleri, "ağustosun onbeşl yaz, onbeşi kış" sözüne rağmen, ağustosta yaşanıyor. Kuyucular, kuyu açma ayının ağustos olduğunu söylemekte birleşir. Bu ayda yeraltı suları da çok azaldığı için, kuyuda suya erişmek için toprağı daha çok kazmak gerekiyor. Tabii, ağustosta kazılan kuyunun suyu, suyun bol olduğu öbür aylarda daha da artıyor. Kadınlarımız, kuyularını övmek için, "Blzim kuyu, maşallah bütün yıl, gümbür gümbür •u!" der. Kent yagmurlarının, pis olmasına karşın, kır yağmurları. kat kat topraktan geçip süzüldüğü için kuyulara temiz olarak iniyor. Tabii, nazarf olarak... Tanrım ilaçlarının bu sularlabırlikte kuyulara indiğinl aklımızdan çıkarmamalıyız. 28813
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle