17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

DEONTOLOJİ BİYOETİK evrensellesiyor İlk dünya biyoetik kongresi yapıldı. Biyoetik ülkemizde de çeşitli alanları kapsayacak potansiyele sahip... Yanuın Örs* Yasemin Oğuz** ayın Hasan Yazıcı'nın Cumhuriyet Bilim Teknik'te çıkan "Ünlverslte ve ahlâk" başlıklı yazısı (Sa. 291, 17 Ekim 1992), eğitim yaşamı ve değer sorunlarımızda büyük duyarlılığı olduğu açıkça görülen bir öğretim üyemizin kanımca çok yerinde ve içtenlikli kaygılarını dile getiriyor. Biz burada, "etik" ve "ahlâk" ayrımına pek yer vermeden, etik alanının gittikçe önem kazanan bir dalı olan Biyoetik'i tanıtmak, onun dünyadaki ve ülkemizdeki durumu ile ilgili olarak kısaca bilgi vermek, alanın geleceğine yönelik beklentilerimizi özetlemek amacındayız. Bu bağlamda "etlk"ten kabaca, Insan davranışlarının ardında yalan değer ve tulumların kavramsal düzeyde incelendiği bir alanı anlayabiliriz ki onun bir adı da (bizim yaklaşımımıza göre) değerler (ya da moral değerler) felsefesidir. Türkiye Felsefe Kurumu'nun bir Biyoetik Birimi bulunmaktadır. Bu birimin sorumluları, üniversitelerde etik alanının eğitimi konusunda olabildiğince kapsamlı bir toplantıyı, içinde bulunduğumuz akademik yılın sonlarında bir üniversitemizle işbirliği yaparak gerçekleştirmek düşüncesindedirler. S Yenl bir kavram olarak Biyoetik "Biyoetik" terimi, bundan yirmi yıl kadar önce Amerika'da bir kanserbilimci (onkolog) tarafından yazılmış bir kitabın başlığında ve görünüşe göre ilk kez kullanılmıştı (V. R. Potter. BIOETHICS, Bridge to the Future; Prentice Hall, 1971). O bağlamda kendisine oldukça geniş kapsamlı ve karmaşık diyebileceğimiz bir anlam verilmiş olan buterim, aradan geçen zaman içinde çeşitli yazarların yazılarında, ilgili kurumların tanımlarında değişik kapsamlarda kullanıla gelmiştir. Bu kapsam değişmelerine ve bunların sınırlarına göre bunun bellı başlı şu anlamları yüklendiğini görüyoruz. (a) Çağımızın tıp etkinliğinde son onyıllarda gittikçe yoğun bir biçimde ortaya çıkan (yapay döllenme, insanlar üzerinde deney, organ aktarımlarında vericinin durumu gibi) değer sorunlarının konu edildiği, tartışıldığı, araştırıldığı, çoğu zaman da başta felsefe olmak üzere değişik disiplinlerden gelen kişilerin çalıstığı bir alan; bu anlamda onun için disiplinlerarası "Blyomedikal Etik" terimi de kullanılmaktadır. (b) Zamanımızın tıp etkinliğindeki bılimselteknik gelişmelere bağlı olarak yalnız tedavi edici hekimlikte değil, koruyucu hekimlik, temel tıp bilimleri araştırmaları, sağlık hizmetlerinde kaynak dağılımı gibi, etkinliğin belli başlı öteki yönlerinde beliren değer sorunlarına (zorunlu aşı uygulaması, araştırmalarda dürüstlüğe, koruyuculuk ya da sağaltıma verilecek ağırlığa...) da yönelen bir alan; bunun, toplumsal Sağlık Etik'i ile birlikte, az çok alışılagelmiş sınırlar içinde Tıbbi Etik'i kapsadığı söylenebilir. (c) Bir öncekine ek olarak Biyoetik, başka tıptaki laboratuvar araştırmalarında ve günlük laboratuvar çalışmalarında kullanılanlar olmak üzere her türlü bilimselteknik araştırma etkinliğinde kendilerinden yararlanılan hayvanlara karşı sorumluluklarımızın da konu edildiği bir alanı belirtmektedir (onların yaşama koşulları, onlara karşı tutum ve davranışlarımız, deneylerde vb. kullanılma gerekçeleri...). (d) Tıp ve temel bilim alanlarında olup bitenlerin ötesinde Biyoetik, yerine göre kendimiz de içinde olmak üzere tüm yaşama karşı ve tüm canlı türleriyle olan değişik ilişkilerimiz sırasında ortaya çıkan sorumluluklarımızin ele alındığı bir alan olmaktadır (tarımın, sanayileşmenin, kentleşmenin öteki canlılar üzerindeki etkileri; avlanma..). Bu kapsamıyla terimin, Çavressl ya da Çevrebilimsel EUk'in karşılığı olduğunü düşünebiliriz. (e) Burada son olarak Biyoetik'ten, luluğun ele almdıgı bir alan olarak söz açabiliriz. Bu anlamda, 'Uğraş(ların) Etik'i" terimi de kullanılabilir; bu bağlamda örneğin bilim adamlığının, öğretim üyeliğinin, çalışma yaşamı vb. etkinliklerin kişilere verdiği sorumluluklar tartışılmaktadır. • Prol Dr, " Tıp Doktoru ve Ooktora Oflrencisı, Ankara Tıp Fakultesı Tıbbi Etik V* Tıp Tarlhl Blrl Dünyada ve Türkiye'de BİYOETİK ( dam'da yapılan ilk Dünya Blyoatik Kongresl ugün dunyada Biyoetik, disiplinler arası . olma özellıği ön planda tutularak, geniş ' bir kitleye tanıtılmaya çalışılıyor. Bu konudaki en son gelişme, 57 Ekim 1992 tarıhlen arasında Hollanda'nın başkenti Amıter oldu Hollanda Sağlık Bakanlığı ile Uluslararası Biyoetik Birliği'nin ortaklaşa düzenledıkleri bu kongre, ülkemizden başka 33 ülkenin katılımı ile gerçekleştı. Kongrede genel olarak biyoetiğin özellikleri ve disiplinler arası çalışmanın yararları vurgulandı Ayrıca çeşitli ülkeler, kendi ülkelerinde bu alanda yapılan çalışmaları ve bu çalışmalarda kullandıklan yöntemleri bildıren sunuşlar yaptılar. Bu kongre. bilim gundeınının son yıllardaki en öncelikli konularından biri olan embıiyo araftırmalan, dogum öncetl tanı yöntemleri ve gen leraplsl konusunda geniş katılımlı bir oturum duzenlenerek bu konuda bugün karşı karşıya oldugumuz ve gelecekte ortaya çıkması olası etik sorunlar tartışıldı. Dünyada ve ülkemizde bugün en çok tartışılan etik sorurv lardan bazıları olan ölüm tanımlanması, yaşamın sonlandınlmaM, yapay dölleme, sağlık hlzmettorinln hakça bölüşülmesl ve ruh hastalıklannın todavltind* onam (rıza) sorunu belllbaşlı uğraşlardaki toplumsal sorum gibi konularda düzenlenen oturumlarda, bu konularda ortaya çıkan sorunların farklı ulkelerde ele alınış biçimleri ve farklı cözüm uygulamaları ortaya konuldu. Bu sorunların hemen tümü ülkemizde de gündemde olan sorunlardır; bugünlerde kapımızda bekleyen kimi yeni teknlkler de uygulanma olanağı bulduklarında yenl sorunlara yol açacakîardır. Dolayısıyla, etkın ıletışım olanakları ve gelişen teknoloji nedenıyle artık "küresel köy' olarak adlandırılan dünyamızla uluslararası platformda tartışılan hiçbır sorun ülkemiz insanına yabancı değıldır, yeter kı bız o sorunları görmezden gelmek niyetinde olmayalım Bu kongrede genel olarak biyoetiğin tüm dünyada çok yenı bir çalışma alanı olarak görüldüğü izlenimini edindik. Konuya ilgi duyanların başında hekimler ve felsefeciler gelmektedir; onların yanı sıra hukukçular, sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, hemşireler ve teologlar konuyla yakından ılgılenmektedirler. Ulkemizrio biyoetik yeni bir kavram olmakla birlikte bu alanda yoğun çalışmalar yapılmaktadır örneğin Ankara Ünıversıtesı Tıp Fakültesi Tıbbi Etik ve Tıp Tarıhı Bırımı bünyesınde yapılan aylık "Tıbbi Ettk Sorun Tarbşniaları" ile tıbbin çeşitli dallarında ortaya çıkan etik sorunlar geniş bir katılımla tartışılmakta ve çözüm yolları aranmaktadır 811 Mart 1992 tarihinde Türkiye Felsefe kurumu'nun Biyoetik Birımı ile Türk Tabipleri Bırliği'nın (Sağlık Kongresi nde) ortaklaşa düzenlediği "Tıbbi Etik Oturumları "nda ülkemizde sağlık alanında ortaya çıkan sorunlar tartışılmıştır. Ülkemiz Avrupa Konseyi'nin Biyoetik Uzmanları Kurulu'nda yazarlarımızdan blrisl tarafından temsil edtlmektedir Bu komıtenın hazırlamayı amaçladığı uluslararası sözleşmeler ülkemizi de bağlayıcı nitelikte olacaktır. Görülduğü gibi biyoetik alanı çok yeni olmakla birlikte gelişme gızil gücüne sahip ve oldukça verimli bir alandır Türkiye'de bu alanda çalışan blzler bu konudaki duyarlılığımızı ve heyecanımızı geniş bir akademik ve toplumsal kıtleyle paylaşarak daha geniş bir görüş açısına ulaşmak, etkın ve verımlı bir iletlşim ortamı yaratmak istiyoruz. Deniz canavarının kuyruğu İ balığı ve ton balığıyla karşılaştırılabileceğini belirtiyor. 19. yy'ın başında fosillere dayanılarak ikhitozorların deniz canavarları oldukları düşünülüyordu. Bu fosillerden birçoğu gura devrine ait 200 milyon yıllık kireçtaşlarının ve Dar.et'teki şistlerin içinde bulunmuştu. Bu deniz sürüngenlerinin boyu ı fazla 34 metreydi; ama trigs devırde bazıları 15 metreye kadar ulaştılar. 1834'te Thomas Hovvkins ikhitozorları kertenkelelerinkıne benzer uzun kuyrukları ve kıyıya çıkmak için kullandıklan küreğimsi uzuvları olan canlılar olarak resmetmişti. Sonradan Almanya'nın güneyindeki Holzmaden taşocaklarında vücut biçiminı korumuş tüm iskeletler bulununca bu canlıların kuyruklarının hilal şeklinde kuyruk loplarına sahip oldukları anlaşıldı Bunun ortaya çıkması fosillerin kırıkmış gibi durmalarının nedenini de açıklıyordu. Balina kuyruğunda omurga, üst lopa doğru kıvrılırken ikhitozorlarda alt lopa doğru eğilir. Bu nedenle ikhitozorların kuyruklarını ters dönmüş köpekbalığı £ khitozorlar, büyük olasılıkla kopek• balğından çok balina gibi yüzüyorlar• dı. 22.5 milyon yıl önce ile 65 milyon yıl önce yaşamış olan nesli tükenmiş bu deniz sürüngenlerinin yüzerken kuyruklarını köpekbalığınınki gibi kullandıklan düşünülüyor. Kraliyet Ontario Müzesi'nde görevli Chris McGovvan bunun böyle olmadığını iktihozorların balinalarla, diğer deniz memelileriyle ya da kılıç29510 kuyruğu gibi kullandıklan düşünülüyordu. Köpekbalığında yüzme eylemi daha büyük ve güçlü olan üst lopun kuyruğun ileri ve yukarı itişi sağlamasıyla gerçekleşir. Bu eylem başın eğilmesine neden olur, ancak omuz (göğüs) yüzgeçleriyle denge sağlanabilir. Son çalışmalarsa böyle bir modelin çok basit olduğunü çünkü köpekbalıklarının birçoğunun aslında doğal olarak su yüzeyinde kalabildiklerini, kuyruklarını bu modelde düşünüldüğü gibi kullanmalarının kesinlikle olanaksız olduğunü ortaya çıkarıyor. McGovvan ise, ikhitozorlar deniz memelileri gibi az yoğun kemikli ve hava soluyan sürüngenler oldukları için hava soluyan balinalar ve su yüzeyinde kalabilen diğer deniz memelilerini inceleyerek ikhitozorların pozitif kaldırmaya sahip oldukları sonucuna vardı. Bu canlılar vücutlarını aşağıya eğerek dalıyor olmalılardı. Derinlikle artan basınç ciğerleri daraltıyor bu da hacmi ve kaldırmayı azaltıyordu. Küreğimsi büyük göğüs yüzgeçleri de yüzülen seviyeyl ayarlamakta kullanıhyordu. Omurganın aşağıya eğilmesi yatay olarak yüzen bir canlı için çok önemli değlldi. McGovvan kuyruğun yapısını yalnızca evrimsel bir kıvrılma olarak açıklıyor. (n.t)New Sclentltt 10 Ekim 1992
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle