Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SORUN YANITLAYALIM BİLİM YAYIN Yetenek doğuştanmı vardır? Peynir ve yoğuptta hangi hastalıklar bulunur? istanbul'dan yazan okurumuz Bayram Teber, "Insanı belirli mesleklere yönellen davranış, yetenek gibi özelllkleri nasıl oluşur, kalıtım mı yoksa yaşam koşulları mı bunu belirler, doguştan var olan bir özellik sonradan tamamen değişebilir mi?" diye soruyor Okurumuzun sorusunu Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi 5 Psikiyatrik Klinik Şefi Doç. Dr. Arll Verimll yanıtlıyor: "Insan biyolojik, psikolojik ve toplumsal bir varlıktır insanın biyolojik özellikleri (bedcnsel özellikleri) genellikle kalıtımla belirlenen özelliklerdir ama insanın psikolojik ve toplumsal alanı, bir miktar kalıtımla da ilgili olsa bile, içinde yetiştiği aile, içinde yetiştiği toplumun etkileşimi, gördüklerimiz, öğrendiklerimizden oluşur. Dolayısıyla karakter, davranış, yetenek gibi psikolojik özellikler daha çok beyinsel bir özür olmadığı sürece eğitimsel faktörlerin etkisi altındadır Bu nedenle insanın meslek seçimi dengeli bir psikolojik yapı oluşturmasına bağlıdır Davranışların büyük bir bölümü genellikle sonradan kazanılmışlarıdır, dolayısıyla bir davranış iyi incelenirse (sebep, sonuç ve beraberinde olan olaylarla birlikte), değiştirilebilir Biz de buna davranış tedavisi adını veriyoruz " sütte pek çok mikroorganizma bulunmaktadır ve bu mikroorganizmalar çeşitli hastalıklara neden olabilirler. Bunlardan başlıcaları, brucella, E koli, tüberküloz, tifo ve koleradır Ayrıca hayvanın veya sağım yapan kişinin sütle temas eden yerlerinde yaralar varsa, süte veya sütten yapılan peynire karışan stalilakokusaureus besin zehirlenmesine neden olabilir. Bu tarz sorunlara meydan vermemek için sağım yapan kişinin sağlık kurallarına uygun olarak hareket etmesi, sütün, son derece temiz koşullarda toplanması, hayvanın sağlıklı olması gerekmektedir Ya pastörize süt kullanılmalıdır, ya da alınan sütler kaynamaya başladıktan sonra, karıştırılarak, beş dakika daha ateş üstünde tutulmalıdır. lyice kaynatılan süt bir cam şişeye konularak serin yerlerde saklanmalıdır. Pastörize süt oda sıcaklığında bekletilemez, kesilme olur. Kesilme, sütte mikroorganizmaların ürediğini göstermektedir" Oksijensiz yanma olur mu? Dünyanın merkezindeki "ateş" işte böyle "yanmayan" fakat çok sıcak maddedir Bu madde, dünyanın oluşumu sırasında sahip olduğu enerjiyle bu sıcaklığa varmıştır. Bu enerjinin kaynağı ise yıldızlardaki enerji kaynaklarından farklı değildir. Yıldızlardaki enerjinin kabaca iki kaynağı vardır Birisi birbirini kütle çekimi kuvvetiyle çekerek hızlandıran atomlar ve enerjileri; diğeri ise bu enerjinin iyice artması sonucu atomların iyonlaşması ve proton kümelerinin iyice yoğunlaşması sonucu başlayan "çekirdeksel kaynaşma (nükleer füzyon) tepkimesi' nden açığa çıkan yeni enerjidir Çekirdeksel kaynaşma biçimsel olarak yukarıda anlattığımız yanmaya benzer: Oksijenle karbon birleşip karbondioksit oluşturarak enerji atarlarken, bunda özetle dört tane proton birleşerek helyum çekirdeği oluşturup enerji atarlar. Ancak kaynaşmada artan enerjinin toplam enerjiye oranı, yanmadaki orandan milyonlarca kere fazla olmaktadır Güneş'in enerjisi kaynaşma aşamasıan gelmiş dünyanın içindeki ise bu aşamaya varamamıştır." İİzel Sayı Elektronik Teknolojileri Sayı 379, haziran 1991 Elektrik Mühendislerı Odasının aylık yayın organının son sayısı elektronik teknolojilerine ayrılmış. Prof.Dr. Cahit Arf'ın Mülkiyeliler Birlığ'inde yaptığı konuşma "Bilimin öğrettikleri, çağımız insanında şiddet ve sabır" başlığıyla verilmiş. Arf, burada bilimi "Doğayı bütünüyle algılama çabasıdır" şeklinde tanımlamakta ve konuşmasını bilim, teknoloji, bilimsel araştırmada motivasyon ve bilim sanat ilişkileri ve matematik konuları üzerinde yoğunlaştırmakta. Profesör. Dr. Ahmet Dervişoğlu kendisiyle yapılan söyleşide "Türkiye'de yöneticiler ve toplum bilime önem vermiyor" görüşünü savunmakta ve İTÜ Elektrik Fakültesi'nde yapılan eğıtım araştırma çalışmaları üzerine görüşlerini belirtmekte. Prof. Dr. Duran Leblebici'nin "İTÜ'de Mikroelektronik: 20 yılın hikayesi" başlıklı yazısının ve Malık Aviral ile yapılan Türkiye'de elektronik sanayinin sorunları üzerine söyleşinin yer aldığı dergide ayrıca şu yazılar var: Yurdakul Ceyhun'un "Telekomünikasyonda Teletaş'ın Yeri", A. Erbil Payzın'ın "STFA Savronik'in tanıtımı ve elektronik sanayinde araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin teşviki konusunda görüşler" i, Ramazan Aydın'ın "Lazer te'knolojisinde son gelişmeler" yazısı ile "Bilgisayar sistemlerinin geçici güç değişimlerine karşı korunması" , "1990'lı yıllarda sayısal tümdevreler" başlıklı çeviriler yer almaktadır Derginin bundan önceki, burada zamanında tanıtamadığımız 377 sayısında ağırlıklı olarak Enerji Çevre2 konusuna ayrılmıştı. Bu konudaki yazıların başlıkları. "Güneş ve rüzgâr enerjisi kaynaklarından yararlanılmalı", "enerji planlaması ve çevre", "termik santraller ve çevre sorunlan", "Çevre eğitiminin lelsefi temelleri", "Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde enerji çevre politikalan" Elektrik Mühendisliği dergisinin 378 sayısı ise "otomasyon ve endüstriyel kontrol" konusuna ayrılmış. Yazışma adresi ve merkez: Izmir Caddesi Ihlamur sokak no .10/1 Kızılay Ankara, telefon:(4)125 32 72/73, Elektrik Mühendisliği Dergisi:(4) 117 38 18 Izmir Güzelbahçe'den yazan okuru muz ibrahim Ormancı, "Peynir, yoğurt vb.de ne gibi hastalıklar bulunur, lüketmeden önce sağlıklı olmasını sağlamak için nelere dlkkat etmek gerekir?" diye soruyor Okurumuzun sorusunu Istanbul Üniversitesi Istanbul Tıp Fakültesi Iç Hastalıkları Anabilim Dalı Beslenme Bölümü'nden Beslenme Uzmanı Zeynep Koç yanıtlıyor; "Pastörize ya da sterilize edilmemiş 23074 Okurumuz Yahya Cengiz Akdoğan'ın sorusu şöyle: "Oksijen olmadan ateşin yanması veya saklanması mümkün mü? Dünyanın çekirdeği ateş parçası olduğuna göre, oralarda oksijen mi var? Yoksa çok hararetli bir kor olduğu için oksijen olmasa da ısısını koruyor mu? Mümkünse Güneşteki ve yıldızlardaki oksijen ve ateşlerinden aöz edebilir mislniz?" Okurumuzun sorusunu Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü'nden Prof. R. ömür Akyüz yanıtlıyor "önce "yanma" ile "ateş" arasındaki farkı açıklamaya çalışayım Yanma, kimyasal bir tepkimedir. En basit ve yaygın örneği, oksijen atomlarının karbon atomları ile birleşmesidir Oksijen ve karbon atomlarının yalnız başlarına sahip oldukları enerji, birleşip karbonmonoksi? veya karbondioksit oluşturduklarında sahip oldukları enerjiden daha fazladır. Birleşmeleri, yani kimyasal tepkime sırasında artan enerji, oluşan moleküllerin hareket enerjisine dönüşür. Bu hareket, çevredeki madde moleküllerinin gelişigüzel hareketlerini arttırarak ısınmasına sebep olur Isı alarak sıcaklığı artan maddelerin çevreye yaydıkları ısı ısınmasının ortalama dalga boyu sıcaklık artarken küçülür Gittikçe küçülen dalgaboyu giderek görünen ışık bölgesine varır. Bu bölgenin eşiği kırmızı renktir. Işte "ateş"in kırmızılığı böyle oluşur. Ancak bu kızarma için "yakmak' şart değildir Herhangi bir şekilde ısıtıp sıcaklığını arttırdığımız cisimler "kırmızı kor" durumuna girerler: Ateşe veya gaz alevine tuttuğumuz bir metal, veya içinden kuvvetlice akım geçirdiğimiz bir tel kızarır. Bu olayları oksijen yokluğunda yapmak mümkün, hatta bazen matluptur: Elektrik ampullerinin içinde oksijen kalırsa, teller "yanar"; genellikle metal oksıtler sağlam ve iletken olmadıklarından da ampul artık iş görmez. Uzayda alt iist kavramları nedir? Okurumuz Murat Bilir'in sorusu şöyle: "Altüst kavramları yerçeklmlyle ilişkilidir. Dünyada alt taraf yerçekimi merkezinin olduğu taraf, üst taraf da bunun karşıtı tarattır. Uzayda yer çekimi olmadığını göz önüne aldığımızda astronotlar uzayda kendilerini nasıl hissederler? Uzay aracanın geometrisinden mi altüst kavramları düşüncesine sahip olurlar? Yoksa dünyanın hangi yönde olduğunu bildiklerinden ml bunun eksikliğini duymazlar? Ya da böyle bir eksikliği hiç ml duymazlar" Okurumuzun sorusunu Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü'nden Prof. Dr. R. Ömür Akyüz yanıtlıyor: "Okur aslında sorusunun bütünü içinde cevabını vermiş. Bu olay edindiğimiz bazı davranış alışkanlıklarının, hatta dilin fiziksel dünyanın özelliklerine ne kadar bağlı olduğunu çok güzel göstermektedir. Evet boş uzayın bir yön tercihi yoktur Bu yüzden yalnız 'altüst' değil, 'sağsol' ayrımı yapmak da neredeyse olanaksızdır "Neredeyse" dedim, zira doğa en azından bir tür radyoaktiflik olayında sağsol ayrımı yapmaktadır Geçenlerde ölen ünlü tizikçi Richard Feynman, görüntü kullanmadan iletişim kurulan bir "başka dünyah'ya insan kalbinin vücudun ne tarafında olduğunu bu ayrım yoluyla anlatmaktadır. Ancak bu ayrım, karşıt madde (eğer varsa) için ters olduğundan, Feynman sözlerini şöyle bitirmekte: "Eğer bir gün bu başka dünyalı ile karşılaşacaksanız dikkat edin, eğer size sık mak için sol elini uzatırsa sakın dokunmayın." Tabii astronotlar, yerdeki eğitimleri sayesinde bu tür alışkanlıkların yol açabileceği sıkıntıları çekmemektedirler."