24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

UÖU VE P S İ K İ Y A T R İ ODAK leğiniz mi? Siz mi? hip olduğu genel kabul gören bir önerme. Ancak bebeğin bakılıpbüyütüldüğü çevrenin, bir patoloji ortaya çıkmasını önleyici, bozukluklara karşı tamponlayıcı rolünü yadsımak mümkün değil. Uygun, duyarlı ve yeterli bir çevrede büyüyen bebek, esneklik için gereklı "besırf'i almış olur; ileride kötü başlangıca bağlı problemlerden uzak kalabilir. Pekçok özellik biyolojik olarak yapımıza sinmış, bağdaştınlmış olabilir, ancak yapısallıkları bu özellıklenn işleyişini garanti etmez. Süt çocuğu psikiyatrisi kendine bu denli geniş bir alan seçince, kullanması gereken malzemenin de orantılı genişlikte olması kaçınılmaz. Bu yüzden, süt çocuğu psikiyatrisi başlığı altında pek çok disiplin bir araya geliyor. Bunlann arasında pedlyatrl, pslkanatiz, klinik pslkolojl, sosyal hizmet, ozel eğitlm, gelişlm psikolojisi, psikoblyolojl, temel eğitim, aile çalışmalan sayılabılır Bu tablo "disiplinlerarası"ndan çok, "dısıplinler ötesi" bir görünüm sunuyor. Gerilimli ve heyecan havasının hâkim olduğu bir görünüm, ama bu havanın aynı zamanda bir değişim ve ılerleme nedeni olduğu da açık. Sürekli harekellilik, sürekli mücadele, sürekli donüşüm... Bılımsel ilerleme genel olarak benzer kuralları içermez mi? Şanslı bir araştırma grubu günün birınde haklkatin bazı kırıntılarına rastlar, bunlann arasındaki ilişkileri ortaya koyarak bir buluş yapar, buluşunu genel bir önerme şeklinde ifade eder. Sonra, bu önermenin öyle sanıldığı kadar basitçe ve yaygınca uygulanabilir olmadığı görülür. Araştırmalar tekrar hızlandırılır ve derinleştırilır. Sonuçta, baştaki genel önermeye o kadar çok istisna bulunur ki önerme ya daha geniş kapsamlı bir ılkeye dönüştürülür ya da kendini çöp sepetinde bulur. Süt çocuğu psikiyatrisi de kapsamında bulunan bu kadar çok sayı ve çeşitteki katkıcıyla durmayan bir hareketlilik, bol bol ilke ve kural, bu ilke ve kurallara çok sayıda istisna, çöp sepetleri dolusu eski ilke ve kurallar ve giderek sağlamlaşan yenı kural ve ilkelerden oluşan pırıltıh bir yumak olur. P içınde görmek önemli. Birbirlerine nasıl davranıyorlar, ılışkiler nasıl. . Değerlendirmede bunlara bakılıyor. Bebeğin gelişim özellikleri, engelli olup olmadığı... Sonra gerek anneye yönelik bireysel veya grup tedavi programları, gerekse annelık etmeye ilişkın bazı yaklaşımları öğretme gibi şeyler. Çocuğa kişiler arası ilişkilere dair bazı şeyler öğretici ortamlar... • Pekl, son sorum süt çocuğu psikiyatrislne slz nasıl kaydınız? Çünkü şimdlye kadar söz ettikleriniz ilk yetlstiğiniz klaslk okulların görüşlerlyle pek uyuşmuyor. • Evet. Ben erişkınlere yaklaşımımda benlik psikolojisi (selfpsychology) ve nesne ilişkileri teorilerine yakınlaşmıştım. O sırada, Columbia Ünıversıtesi'ne bağlı bir çocuk psikiyatrisi klinığindeydim. Okul öncesi çocuklara yönelik bir program teklif edilince konuya daha fazla eğildim. Zaten benlik psikolojisi ve süt çocuğu psikiyatrisi birbirlerine çok katkı ve etkide bulunan iki yaklaşım. Somut gözlemlerin, bilimsel, pozitif tutumun çok yeri bulunan ıkı yaklaşım... • Türklye'de süt çocuğu psikiyatrisi nasıl blr hayat alanı bulablllr? Neler yapabilir? • Pek çok şey. Orneğın pek çok kuçük çocuğun, bebeğin yaşadığı, bakıldığı yuvalar var. Buradaki çok küçük çocuklara hizmet verilebilir, bu hizmet sırasında pek çok gözlem ve inceleme yapılabilir, bu alanda mütehassıs kişıler (doktor, öğretmen, hemşire, psikolog, sosyal hizmet uzmanı vb.) yetıştırilebilir. Ünıversitelerle yuvaların işbirliği bunu sağlayabilir. Dr.Cahit Ardalı Dr. Ardalı, 1956da Adli Tıp karlyerinin ardından glttlğl ABD'de Baylor Mendıcal Collogt'de (Houston Tenas) psiklyatrl ve çocuk pslklyatrlsl ihtisası yaptı. Ofl« çalışması yanı sıra Baylor la işbirliği hallnde öğretlm ve psikoterapi supervlzyon görevlerlnl sürdürdu. Daha sonra New York'a göçen Dr. Ardalı, burada bolum direklörlüğü, eğltlcilik, ofis çalışması gibi etklnllklerl bir arada surdurdukten sonra 1988de Türkiye'ye döndu. Şu anda Marmara Üniv. Tıp Fakülteai'nde "partltlme" görevll. Yayın Çıkmazı (2) Reşit Canbeyli \^ Bundan önceki bir yazıda yayımalığın ülkemizde bir çıkmaza girdiği, yayımlanan yeni kitap ve kitap ofcuru saytlarmdakı azalmalarla birçok gelişmekte olan ülkenin bile gerisinde kaldığımız belirtilmişti. Bu karamsar tabloda çefitli etkenlerin rolü olduğu kesin. Ancak efkenler ne o/urso olsun ortaya çıkan durum da oldukça açık; birçok vlkede kişi başına yılda 510 yeni kitap düşerken, Türkiye'de her ikiüç kişiye ancak bir kitap düşüyor. Ne var ki, (tıji/erin yılda kaç kitap okuduğu bu o/gunun ancak bir yanı. özellikle, bu aerginin kapsamına giren yapıtlar açısından bakıldığında hangi kitabın ne zaman okunduğu da oldukça önemli. Yeterince üzerinde durulmadıöını söyleyebileceğimiz bu sorunu ikikritikyanıyla föyîe özetleyebiliriz. oirinchi, kişiler önemli yapıtlara kendi gel/şme/eri açısından kritik bir dönemde ulajob/7iyor/ar mı? Ikindsi, ge/ijme/er okurlara yapıtlar aracılığıyla zamanmda yansıtııabiliyor mu? Her iki durumda da, Türkiye'aeki popüler bı'/ı'm yayıncılığında gerek nitelik gerek nicelik açısından soryn/or olduğu söylenebilir. Örneğin, ülkemizde çocuklara ve gençlere yönelik bilimteknik yayınları oldukça yetersizdir. Aynı biçimde, birçok önemli alandaki gelismeler Türk okurlanna çok geç (ve birçok bakımdan yetersiz yapıtlar aracılığıyla) yansıtılmıstır. örneğin, kuvantum kuramı ve görelilik kuramı gibi, bu yüzyıldaki en önemli bilimsel gelişmelerden birçoğu okurlarımıza 2550 yıl gibi inanıfması güç gecikmelerle tanıtılmıştır. Ayrıca, yapılan yayımların bu gecikmenin etkilerini azaltacak yoğunlukta ve kalitede olduğu da söylenemez. Öyle ki, yabancı aıl bilmeyen bir okur, au konuda ne kadar geri kaldığımızı bilme şansına bile sahip değildir. v Süt çocuğu psikiyatrisinin temel sorularınlan biri; tanıyı klme koyacağız? Örneğin, ağlayan ve uyumayan blr be>ek, sorunlu, sürtüşmeli bir ailenin problemerini (uyutmayarak ve huzursuz ederek) peciştirip, sertleştirebilir. Diğer yandan, evlilikteki bir problem ya da ınababalık ederken takılınan bir nokta dik;at odağı olduğunda bebekteki problemin tendiliğinden ortadan kalktığı da sıkça gözenir... Bu durumlarda, tanı bebeğe mi, anajabaya mı konacak? Tedavi hedefi hangisi slacak? Süt çocuğu psikiyatrisi, yalnızca bebek ya da süt çocuğu ile değil, anababayla, ailenin diğer bıreyleri ile, çevresel etkenler ile de ilgileniyor; hepsini hesaba katıyor. Süt çocuğu psikiyatrisinin yaklaşımında iki ana odak var. Odaklardan biri "hastalık" durumuna yönelık; diğeri ise sağlık ve gelişmeye yönelik. İkinci odağın temel varsayımı, süt çocuğuna sosyal çevresi tarafından birazcık şans tanındığında önemli gelişimsel kazançlar elde edeceği... Bebeğin dunyaya geldiği sırada önceden belirlenmiş ve doğuştan bazı örüntülere sa ır doğmaz ilişki arar ılişki peşlnde kosar. Anneyle ilişki kurmaya çalışır. Doğuştan gelen bazı karakteristikler vardır. örneğin gülümsemek... Bebek, 2r3. hartada gülümser. Annenin ılgısini çekmeye çalışır. Anneyı etkılemoye çalışır • Bu "doğuştan gelen" ile genetik olarak mevcut birtakım şeyleri mi kastedlyorsunuz? • Evet, kromozomlarımızda mevcut, önceden programlanmış bazı karakteristikler pek çok şeyimizi belirliyor. Ancak bu doğuştan Özellikler ile çevre arasında şiddetli bir etkileşım mevcut. Bebek doğuştan gelen şeyleri hemen kullanıyor. Amacı, Bovvlby'ye göre hayatta kalmak. • Darvvlne yakın bir görüş. • Bovvlby, Freud'dan çok etkilenmiş bir kişi Darvvin'den de. Zaten bugün değışmeden kalabilmiş ender paradigmalardan biri de Darvvin'inki. ABD'dekiler Bovvlby'den farklı olarak, bebeğin amacının ilişki kurmak olduğunu söylüyorlar. • Pekl, bu doğuştan gelenlerin belirleylciliği ayrı bir tartışma konusu olabilecek denll geniş. Şunu sormak istlyorum, süt çocuğunda problemler nasıl ortaya çıkıyor? • Şimdı pek çok kişinin fikirbirliği ettiği bir şey, ileri yaşlardaki pek çok sorunun 23 yaşlardakı, preödipal dedığimiz devreyle ilişkili olduğu. Bu devrede, çocuğun anneyle, çevreyle ilişkileri çok önemli. Sız VVİnnicott'un bir sözünden bahsettiniz, "Bebek dıye bir şey yoktur" diye. Onun gerisi de var, şöyle: "Olan şey, ıki üyesinin birbırini besledigi bir birim", üyeler anne ile çocuk. Yani sadece anne cocuğu besleyip büyütmüyor, bebek de anneye nasıl bir anne olacagını öğretiyor. Birbir isti ile görüşme: Dr. Cahit Ardalı Zamanla Ilerleme yerine gerileme lerini duygusal olarak beslerkr. Anneler, bebeklerinin ihtiyaçlarına göre kendi annelık tavırlarını geliştirirler. • Bu tavır aynı annenin farklı bebeklerlnde farklı mıdır? • Kesınlikle. Her bebeğin beklentıleri çok farklıdır. Onun için anne tutup da, "Ben her çocuğuma aynı şekilde baktım, büyüttüm. Bu niye böyle oldu?" derken, kendi hatalı tutumu ortaya çıkmaktadır. Her çocuk farklı şeylere ihtiyaç duyar. Anne de kendisını buna göre ayarlamak zorunda. Bebek ve anne birbirlerine duygularla uyum sağlayacaklar Ama bunun engellendığı durumlarda; örneğin annenin kayınvalideyle bir sorunu olduğunda, aşırı çalışmak zorunda olduğunda veya depresyonu vs. varsa, çocukla uyum sağlayamayabilir. Tüm iyi niyetıne rağmen çocuğunun ihtıyacına göre ayarlayamayabilir • Bu konuda ne tip araştırmalar yapılıyor? • Bakın, bir örnek vereyim. Dıştan gelen uyanlara yenı doğanın vagus ritmiyle verdiği cevaplar ölçülüyor. Ne kadar uyarıya ihtiyaç duyduğu ile kalp atış hızı arasındaki ilişkiye bakılıyor. Konuşkan bir anne. Birinci çocuğun böyle bir anneye ihtiyacı var. Kalp rıtmi ona göre pek değişmiyor. Ama annenin konuşkanlığı ikinci bebeğe fazla geliyor. Kalp ritmi değişiyor, belki üçüncü çocuğa da az gelecek. Sonuç şu; her bebek kendisine uyumlu bir yaklaşım ıstiyor • Tedavi yaklaşımları ne türdü? Diyelim sürekli ağlayan, uyumayan, sağa sola saldıran bir çocuk için başvuruluyor? • Birinci şart; daima en azından anneyle beraber görmek. Mümkünse, baba. kardesler... Çünkü çocuğu karşılıklı etkileşimleh Ne yazık ki, bilim ve teknik alanındaki gelismelerin okurlarımıza tanıtılmasında son yıllarda bir hızlanma olduğu söylenemez. Hatta, gerek Birlesmis Milletler gibi bir kaynağm verilerine dayalı bir değerlendirme, gerek dergimizin 'Yayın' kösesinaen edinilen izlenimler, bu alanda bir gerilemenin söz konusu olduğunu göstermekte. BM istatistiklerine göre, Türkiye'de 1979'da fop/am 5077, 1980'de 3396 ve 1981'de 4793 yeni yapıt yayımlanmtş bulunmakta. Bu yıllarda doğabilimlerine iliskin kitap soytları ise sırasıyla 379, 158 ve 131 olarak gerçekleşmiş. Bu alandaki yetersiz yayınlarda bu yıllar içinde bir gerileme görülmekte. Nitekim, bu alanlardaki yayınları izleme durumunda olan BilimTeKnik Dergisi'nin yayın kösesinde incelenen yapıtların sayısı da bu ciddi gerilemeyi belgelemekte. Derginin yayımlandığı Hk altı ay içinde bu köşede 34'ü çeviri olmak üzere 48 k~itap değerlendirilirken, ikinci yarıda bu sayı (1 ?'/' çeviri olmak üzere) 22'ye düsmüş bulunmakta. Bu sayılara geçmis yıllarda yayımlanmıs kimi yapıtlarm da katıldığı göz önünde huıundurulursa, bilimteknik alanındaki yayınalık sorununun boyutları daha iyi anloşılır. Bilimsel gelismeleri yapıtlardan geç ve güç izleme alıskanlığımızm köklü bir 'gelenek'ten kaynaklandığı bir başka yazıda ele alınacak. U w
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle