24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SORUN YANITLAYALIM BİLİM KÜLTÜR Fîlmlerdn hayvanlar nasıl saldırıyor? Adana'dan E. Kılıç'ın sorusu şöyle: Bazı filmlerdc izllyoruz, zararsız olarak bildlğimiz bazı hayvanlar (örneğin martılar) insanlara saldırıyorlar. Benim merak ettiğim, bu sahneler nasıl çekiliyor? Uzmanların yanıtı: Kedi, köpek, fare, martı gibi hayvanları filmlerde kullanmak için özel bir eğitim gerekiyor. Oyuncuyla hayvanlar arasında sağlanan dostluk ilişkisi, dahasonra özel kurgu hileleri ve efektlerle düşmanca bir ilişkiye dönüştürülebiliyor. Örneğin sinema tarihinin hayvanlardan yararlanılarak gerilim yaratılan en önemli filmlerinden birisi olan Alfred Hitchcock'un "Kuşlar" filminde 370 tane hileli çekimden yararlanılmış. Filmin sonunda bulunan kalabalık bir kuş sürüsünün tünediği sahne ise 32 ayrı çekim sahnesinin birleştirilmiş halidir. Aşırı heyecan Istanbul'dan Ahmet Lapanta soruyor: Kltle karşısında aşırı heyecanlanıyorum, rahat konuşamiyorum. Önerileriniz nedir? Kitle karşısında aşırı heyecanlanma, çok değişik psıkososyal nedenlerden kaynaklanabilir. Dolayısıyla, kişinin sorununu, bu konuda uzmanıyla, örneğin bir psikoterapistle görüşmesinde yarar var. Ancak çok genel olarak şöyle bif değerlendirmo olanaklı. Bu konuda önemli araştırmaları bulunan bir psikoloğa göre, bir kalabalığın varlığı, kişinin iyi bildiği bir şeyi daha da iyi, pek iyi bilmediği birşeyi de normalden (yalnızkenki durumundan) daha da kötü yapmasına yol açar. Buradan kalkarak, kitle karşısında heyecanlanan kişinin hazırlıklı olmadığı konularda daha dikkatli davranması, iyi bildiği konularda kalabalık karşısına çıkarak kendini buna alıştırması söz konusu olabilir. G Teknoloji, ağzımızdan lokmamızı mı çalıyor? İleri teknolojinin ülkede işsizliği arttırdığı varsayımıyla Türkiye'nin emekyoğun teknolojiye mahkum kalmasını isteyen görüşler var... Vehbi Belgil K DÜŞÜN Karışan adlar Bir izci kampına karışan Bezer, Gürsoy ve Kalemci soyadlı üç arkadaşın listede adları (Kaya, vblkan ve Demir) karışmış. Aşağıdaki bilgilerle ad ve soyadlarını bulup, yaşlarını saptayabilir misınız? 1. Kaya'nın soyadı Bezer değil. 2. Kamptaki izcilerden L.Seren'in babası, Bezer'in annesinin erkek kardeşidlr. BUL 3. vblkan okula başladığında 7 yaşındaydı. Şlmdi ise ortaokul birinci sınıftadır. 4. Kampın bahçıvanı Semih Mengü, volkan'ın dedesidir 5. Gürsoy, Vblkan'dan bir yaş büyüktür. Demir de vblkan'dan bir yaş büyüktür. n Bilmeceyi doğru olarak çözen 20 okuyucumuza "Biyoteknolo|i ve Genetlk Mühendlsllği" kitabını armağan ediyoruz. onu kısırı yazarların zaman zaman ortaya attıkları bir konu da, teknolojinin işsizliğe yol açtığı savıdır. Bunu, kimileri kesin çizgileri ile belirtirler, kimileri de 'ne şiş yansın ne kebap' sözümüze uyarak, yuvarlak laflarla işi geçiştirirler. Bu sonuncular, konu üzerinde açık seçik görüşü olmayanlardır. Öyleyse neden yazarlar bu yazıları? Gazetelerde adları çıksın, "üstat döktürmüş gene" densin diye. Öyle olmasa, konuyu bütün yönleri ile işlemeleri gerekir. Teknolojinin "yönleri" ise sayılamayacak kadar çoktur. Olumsuz veya belirsiz bir yazıdan okurun çıkaracağı sonuç olumsuzdur: "Gelmesin öyle teknoloji bize." Ya ne gelsin? Emek, hammadde, zaman... savurganlığına yol açan, bunun sonucu olarak da bir lokma bir hırka ile geçinmeyi sağlayacak araçlar gelsin yahut üretilsin. Örnekler Sinema işsizliğe mi yol actı? Başka yerleri bırakıp ülkemizi düşünelim. Karagöz'ü müzelik bir gösteri sanatına dönüştüren filmcilik, sinemacılık değil, değişen zaman ve gereksinmelerdir. Yerli yapımları bırakalım, sadece ithal filmleri düşünelim. Bunlarla ekmeğini kaç kişi kazanıyor? Saymakta güçlük çekersiniz. Ya yerli filmlerden yaşamını sağlayanlar? Sinemayı yasaklayalım da Karagöz'cülüğe mi başlayalım? Kimi aydınlarımız önce radyonun, sonra siyah beyaz televizyonun, sonra da renkli televizyonun gelmesine karşı çıkmışlardı. Bunların içinde profesörier, iktisatçılar, mühendisler vardı. Traktör, biçerdöver, buldozer, ekmek kapılarının açılmasına mı kapanmasına mı neden oldu? Bağımsızlık savaşırruzdan hemen sonra, halkın ihtiyaçlarını saptamak ve cumhuriyet idaresinden neler beklediğini anlamak için köylere varıncaya kadar heyetler gönderilmişti. Bir yazarımız, Ege'nin bir köyünden bir isteği şöyle dile getirmişti: "Şu karşıki köyde bir Ligor usta var, onu Yunanistan'a göndermeyin, başka bir şey istemiyoruz. Çünkü, bütün bu yöre halkının araba tekerleklerini bir tek o Rum usta yapıyor." Ustanın mübadeleye tabi tutulup tutulmadığını bilmıyorum tabii. Belki yazarımız da öğrenememiştir: Heyetin raporu üzerine ne işlem yapıldığını nereden bllsin? Ama olay çok önemli. Teknolojik, toplumsal, siyasal, yöresel bakımlardan... 151 ş, eu Btl6£5/NE 6tTMt$: İŞT€Ü OLUUCA IH I$W \pl ffc/L£Atl MAJ/L ÇÖ Dc f HGİM k.em. /CiN ışfe boylc ioyvı M/jc, ne VaUo,oe desen ttyiılflfı sıitıa hv sora sormsk rJ Xn onu bir umpkt hetc V ^ ^ Bir Hğlanın Oçfrtıgı, 2b). \t yorım "Cebirsel acayiplikler'e açıklama 26 Mart 88'de yayımlanan cebirsel acayıplikler bilmecesinin çözümii de bir acayipti Ancak bu bilmecenın ve benım adımla yayımlanan bilmecelerın çoğunun bir acayip olduğunu unutan bazı okurlarımızdan tepkiler geldi. Tepkinin dayandığı varsayım, "Negatif sayıyla yapılan çarpımlar eşitsizliğin yönünü değiştirir" doğru ve malumdu; ancak bilmecenin oluru başka bir mantık güdüyordu. Tabiı ki bir aldatmaca vardı ve "tam sayıların lilancı özelliğınden dolayı" gibi açıklamalar bıliniyor, ama istendiği gibi kullanıhyordu. Sözü uzatmadan bilmecenın kaynağını vereyim. E.Noıthrop, Riddles'in Mathematics, Penguin Books, 1944, sayfa, 94, 95 ve 215. Eski bir Robert Kolejli olan Northrop'un kitabından sıkıştıkça yararlanıyorum. Bu tür "hatalı", "acayip" bilmeceler üretmekte de üstüne yok Kendisiyle aynı görüşleri paylaştığımı sanıyorum. Bilmecelerın amacının insaniarın ne kadar zeki olduklarını kendılenne ıspatlamak ya da onları bir takım sınavlara hazırlamak olduğunu düşünmüyorum. Tersine bir parça eğlenmek, bir yandan da çok doğru bilinen şeylerin "gerçek" diye bellediklerimı/ın ne kadar eğreti temellere dayanabilecağıni görmek; illa bir amaç belirtmek gerekıyorsa amaç sayılabılır Einsteın Nevvton'a damdan düşen bir adamın hem hareket ettiğini hem durduğunu söyle seydi, Newton'un tepkisı ne olurdu bir düşünün Zira hiçbir "doğru" doğruluğunu garanti edemez. ilk bakışla saçma ya da acayip gelebılecek bilmecelerden genış bakış açılarını ve hoşgörünüzü esırgememenizi diliyorum. Yankı Yazgan Geçen haftanın çözümii İlk grup 9, ikinci ise 8 torba mantar toplamışlar. Gruplara her torbaya karşılık 11'er tane çikolata verilmiş (birinci gruba toplam 99, ikinciye ise 88 çikolata). açılan Japonya, o günden bugüne geçen 134 yıl içinde ekonomik güç olarak o Amerika'yı titretir hale geldi. Ne sayede? En son tekniklerin üstüno üstüne giderek. Bu yecuç mecuç ülkesi glasnost ve porestroykasını o dönemden bu yana daha da saldırgan hir hızla sürdürüyor. Bir zamanlar dünyaya 500 bın, 700 bin tonluk tankerler satan bu ülke, 1974 başında petrolün birden pahalılaşması üzerine büyük gemi yapımını azaltıp yükte hafif pahada ağır elektronık sanayiine yöneldi. Ülkesine yabancıları doldurmanın açılarını 17. yüzyılın ilk yarısında yaşayan Japonya, günümtızdeki gelişmesini yabancı işçi çağırmadan gerçekleştirdi. Hâlâ da bu yolda gıdıyor. Ulke, işçi açığını ileri teknoloji ile kapatmaya çalışıyor: Körfez'den ülkelerine petrol götüren tankerler, dönüşte Arap Emirlikleri'ne su getiriyorlardı Demir çelik fabrikalarında akkor rengınl alan çelik blokların sıcaklıkları soğuyuncaya kadar birçok ke? kullanılıyor. Hacılarımız Mekke dönüşü, Japooun ezan okuyan saatlerini, Kâbeli tespihlerinı, namaz vakitlerini her ülkeye göre bütün yıl ayarlayabilcn bilgisayarlı saatlerini yüklenip getiriyor. Şimdi duvar ekranlı, son derece net görüntülü (1125 çızgili), üçboyutlu televizyon üzerinde çalışıyor Doğan Güneş Ulkesi'nin çocukları. Teknolojinin üstüne üstüne gitmek böyle olur. Durumumuz Kapitülasyonların ve 1838 ingili,t Osmanlı Ticaret Antlaşması'nın ülkemizi açıkpazar durumuna sokup sanayimizi öldürdüğünü söyler dururuz. Bence bu bir sonuçtur, neden değildir. Sanayi devrimi sonucu bol, ucuz ve daha kaliteli Batı mallarının rekabetine karşı koyabilmek için bizim de bu devrımı yapmamız gerekirdi. Bunu kapitülasyon ve 1838 Antlaşması'na rağmen yapabilirdik. Almanya, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra iınzaladığı Versay Antlaşması'nın hükümlerini arka yollardan nasıl etkisiz hale getirmişti? İleri Batı teknolujisi karşısında da bugün 1838'deki durumdayız. Koıkunun ecele nasıl yar :ın yoksa, ileri teknolojiden şikâyetin de gerilikten kurtulmaya yararı yok. D Bener Dağver, Istanbul. flande Erratln, Ankara. Ali Suntur, Antalya. Esin Şerbetcl, Muğla. Kemal Suntur, Antalya. ilhan Darende, Adana, Adile Aslan Eskişehir. Erol Turan, Bursa. Ercüment Altunç, Ist. Yavuz Altan, Bursa. Şükrlye Küpelioğlu, Aydın. AN Ekber özhan, Ankara. S.Mehmet Şahln, Kaysen. Hüseyln Kamçı, istanbul Orhan Utkan, istanbul. Ramazan Çuhada, Ankara. Ruhl GUndüz, Kayseri. Duran Saçlı, Konya. Necdet Pesinder, izmir. Hasan Şahln, Kayseri. Kazanan okuyucular Işslzllk Bugün, bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi bizde de işsizllk var. Hatta bizdeki, gizli işsizlik nedeni ile daha da büyük boyutlarda. Yılın 89 ayını kar altında geçiren yörelerimizin insanları gizli ışsizler ordusunu oluşturuyor. Bunlar teknolojinin değil, doğanın ve geriliğimizin kurbanları. Amerikalıların zorlaması ile Batıya ancak 1854'te (Kırım Savaşımız zamanı) Bir tuğla, iki tuğla 8 kilogram
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle