Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TJT DEPRESYON: Elinizi uzattı tutunacağınız eller var "Depresyona girdiğim zaman kendiml karanlık bir odada blr köşeye glzlenmiş glbi algılarım. Ayaklarımın altındaki zemln kaymaya başlar. Ortalık daha da kararır. Odada kendi kendimeyimdir, ama kendimi de adeta bir başkasıymış glbl algılarım. Berbat bir duygu..." Yankı Yazgan epresyona girmek", "bunalıma ı girmek" gündelik | dildeki anlamıyla alındığında üzücü, tatsızdurumlar karşısındaki duygu değişikliklerinden tutun, gündelik kayıp ve yenilgiler karşısındaki mutsuzluklara kadar uzanan bir "hal"i ifade ediyor Ancak bir psikiyatrik tanı grubu olarak depresyonun bu tür 'sıradan', gündelik mutsuzluklardan çok daha acı verici olduğunu depresif hastalann sözleri en iyı anlatır. "... Arkadaşımla yolda yürürken, aramızda adeta camdan bir duvar var. Kendimi çok yalnız hlssediyorum. Çığlık atmak, bağırmak istiyorum. O cam duvan bir yumrukta indlrmek istiyorum. Her yumruğumda sadece blraz eğilip, bükülüyor. Kıramıyorum..." Depresyon, yazılı tarihin her evresinde, her ırkta, her bölgede var olmuş evrensel bir fenomen. Acı verıci, yıpratıcı bir deneyim. Ama işlevsel bir yanı da var. Depresyon ve beraberınde getirdıkleri, kişinin hayatını yaşama biçiminde bir aksaklık okJuğuna dikkati çeker. "Dikkati çekilen" kışilerin bir bölümü bu aksaklığı bulmaya ve çözümlemeye yönelir, bir şeyler değiştirir. Bir bölümü ise, başlamış olan nesnel sürecı şu veya bu nedenle durduramaz, klinik anlamda bir depresyona sürüklenir "Şu veya bu neden", genetik biryatkınlık, kişilikyapısı ileilgili birözellik v.b. olabılır. Ani bırkriz, bir duygusal stres, kişinin beklentilerine uymayan bir "hayat olayı" depresyonu başlatabilir. Bu "hayat olayı"ndan neanlaşılıyor? Bir "hayat olayı", örnegin sevgiliden ayrılma, neden bazı kişilerde üzüntülü, sıkıntılı bir döneme yol açıp, sonradan silinip gidiyor da; bazılarında bu kadarla kalmayıp depresyon nedeni oluyor? "Hayat olayları" içersinde, "hata" ve "kayıp"lar stres verici ve depresyona yol açıcı olarak değerlendiriliyorlar. Kendine saygının yitimi ve suçluluk duygusu depresyona sürüklenişin kilometre taşlarından... Peki, bu duyguların gelişimini bazı kişilerde önleyen genetik yapıların kusursuzluğu mu, içinde yaşadıkları ortamın destekleyici özellikleri mi? Kişilerin neden depresyona girdiklen arastırmacılann sürekli cevap ürettikleri ve birden çok doğru cevabın bulunduğu bir soru... Depresyonun tıp gündeminden hiç eksilmemesi yanı sıra başında sık periyodlarla başlık olarak belirmesı bu geniş tabarv lı ilginin nedenini düşündürüyor. Ama depresyonla ilgili rakamlara bir göz atmak, durumu anlamamızı sağlayacak. D "Sabahlan daha gün dogmadan uyanıyorum. Sankl hiç uyumamışcasına yorgun kalkıyorum. Canım yataktan kalkmak Istemlyor. Sırtım, ensem ağrıyor. Kalktıktan sonra da elimi hiçbir işe sürmek istemryorum. Evl toplamaya kalkıstıkça daha çok dağıtryorum. Her seyi berbat ediyorum. Zavallı kocam... Ona karşı vazrfeleriml yerine getiremiyorum." EpidemiyokDJİk çalışmalar, depresyonun görülebileceği kışılerle ilgili bazı gene) özelliklerortayaçıkartıyor. "Riskgrubu" adı verilen, depresyona girme riski diğer kesımlere gore daha yüksek olan kesimler şöyle sıralanıyor: Kadınlar, gençler, ayrılmışbosanmış bireyler, büyük kentliler, alt toplumsal sınıflara ınensup kişiler, istemedikleri olaylarla üst üste karşılaşanlar ve ailesinde depresyonlu kişiler bulunanlar. Risk gruplarının olasılık hesaplarına dayanan öngörüler olduğunu hatırlatmak gerekir. Kendilennı buriskgruplarında bulanlann akJına neden depresyona girmemiş oldukları sorusu gelebilir. Yazının başından beri dönüp dolaşıp karşımıza çıkan bu soru, depresyon araştırmalannın bir numaralı yönlendiricisi oldu. Cevaplardan biri, depresiflerin aile yapısı ile ilgili. Gençdepresiflerin aileleri dagınık, bütünlüğü bozulmuş ve uyum güçlüğü içersinde. Ve daha pek çok cevap, araştırmacılar taraf ından art arda sıralanıyor. Bipolar' ya da 'manik depresyon' olarak adlandınlan, zaman zaman çökkünlük, zaman zaman taşkınlıkla karakterıze depresyon tıpinde birgenin neden olarak ro) oynadığı öne sürülüyor. 11. kromozomun kısa kolunun uç kısmına yerleşmiş bir baskın genin dopamin metabolızmasında etkili olduğu ve kuşaktan kuşağa aktanlan bu geni alan kişilerin % 6070'inde Manik depresyonun ortayaçıktığı bildiriliyor. Sonuçların tartışılması henüz sürmekle biriikte, herkesin aynı fikirde olduğu bir nokta var: Moleküler genetik psikiyatriyle buluşuyor. (Bu konuda daha ayrıntılı bir yazı yayımlayacağ Bol güneşli yaz günlerini hemen herkes ıç açıcı bulur. Bulutlu, karanlık kış günleri ise bunaltıcıdır. Bazı kişiler ıçınse, güneşin az gözüktügü kış, depresyonla aynı anlama gelır Bu kişiler kış ayları boyunca cinsel ilgilerini kaybederler, kendilerini huzursuz ve çökkün hıssederler. Kış uykusuna yatan hayvanlar gıbi yataklanndan çıkmak, uykudan kalkmak hiç istemezJer. Karbonhidrat Genetik araştırmaları psikiyatriyle buluşuyor lara özel ilgi gösterir, bütün kışı yiyipiçerek geçirirter ve şişmanlarlar. Bahara doğru kış uykusundan uyanarak. "normal'edönenbu kişilerin durumu "Mevsimsel Affektif Bozukluk" olarak adlandırılıyor. Yiyeceğin kıt olduğu ve çok soğuk geçen kış aylannı mağarasına kapanarak geçiren tarih öncesi insandan devralınmış bir özellik mı? Bozukluğun biyokimyasal açıklamasını yapmaya çalışan araştırmacılar, hastalarda kandakı melatonin düzeylerinde artış saptamışlar. Melatonin, karanlıkta hipofiz tarafından salgılanan ve uyku getırıcı özellikte bir hormon. "Mevsimsel Affektif Bozukluk'un nedenleri konusunda tam bir açıklık henüz yok, ancak tedavısinde başarılı sonuçjar alınıyor. Güçlü bir yapay ışık kaynağından doğal ışığı andıran bir ışık elde ediliyor; Güneş Kutusu adı verilen bu sıstem, karanlık ve penceresiz ofislere sıkışmış, gün ışığına hasret kişilere (ve tabii ki Mevsimsel Affektif Bozukluğu olanlara) "biraz daha ışık" veriyor. Sonuçta dramatik bir iyileşme elde ediliyor. "... Kimsenin bana yardım edebileceğine Inanmryordum. O berbat kıs günlerinde defalarca intihan düşündüm. inancım intihan yasaklıyordu, ama ben o düşünceyl kafamdan atamıyordum..." Diğer tür depresyonlarda geceleri melatonin salgılanmasında azalma olması, paradoksal ve ilgi çekici bir durum. Arastırmalar sonucunda vücuttaki hor mon salgılarını kontrol eden biyoloji! ritmden sorumlu 'saat'in geri kalmas veya ileri gitmesinin depresif semptom ların ortaya çıkmasında rol oynadığı an laşıldı. Uykuda bazı hormon salgılar (örn. melatonin) artar, uyanıklık durumı için gerekli hormonların salınımı durur Depresif kişilerde bu artış ve azalma dö nemlerlnde kaymalar ve yanlış zaman larda yanlış salgılar gözleniyor Depresif hastalar bir bıçimde oyalanarak uyutulmadıklan gecelerden sonra sanki sihiıii bir değnekle dokunulmuşcasına açılıyorlardı. Depresyonlarından iz yoktu. Ancak ardından gelen bir uyku, depresyona tekrar dönmeye yeterli oluyordu. Uykuyu azaltarak ya da bıyolojik saatteki değişiklikle hayat tarzı arasında bir uyum oluşturarak pratik tedaviler öneriliyor, bu bulgulardan hareketle. Depresyon tedavileri Depresyon tedavisinde parlak ışık ve uykusuz bırakma yöntemi gibı yenilikler denenirken, demirbaş yöntemler yerlerini sağlamca koruyorlar. Zira diğer yöntemlerin bunlara üstünlüğü henüz kanıtlanmış değil. "Demirbaş" olarak adlandırdığımız ilaçlar, konuşma tedavileri ve elektrokonvülsif tedavi üstüne de yoğun ve hararetli tartışmalar yürütülüyor, bu yöntemler önemli değişikliklere tabi tutuiuyorlar. İlaçlar: "Beş yıldır psikanalitik tedavi gören depresyonlu bir hasta kendisi hak Kışlar depresif geçer