25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

PSİKİYATRİ YERB I L Baştarafı orta saytada ruhsal etkili diğer ilaçlara (örneğin yatıştırıcılar) göre antidepresifler etkilerini 24 hafta geçmeden gösterememektedirler. Bu nedenle hastalar ilaç yazılırken, beklenen iyileştirici etkilerin geç olarak ortaya çıkacağı mutlaka söylenmesi ve tedavıde hastanın işbirliği sağlanmalıdır. Hastalara ılaç vermek, reçete yazmaktan ibaret değıldır. İlacın kulanma bıçimi açıklanmalı, olası yan etkıleri bildirılmelidir. Hasta bir kutu ilaç aldığında iyileşeceğini düşünebilir, ancak gerekli miktar bunun çok üstündedir. 10 yıldan beri, tedavi ettiğimiz hastalara Depresyon Nedir? Hastalar için el Kitabı" adlı bir kitapçıkla bu bılgıleri sağlamaya çahşıyoruz. Hastanın ve yakınlarının depresyonu kavraması, tedavinin nasıl yapıldığını bilmesinın yararı çok açık olmuş, hastaların tedaviyi uygulamama riskleri en aza indirilmiştir. 23 yaşındaki çocuktan 80 yaşındaki insana kadar her yaş, cıns, ırktan ınsanın depresyona yakalanabileceği unutulmamalıdır. Depresyon kimi kişilerde çevrelerinde ve yaşamlarında belirgin bir olumsuz olay olmadan ortaya çıkar (endojen depresyon). Genellikle, sevilen bir nesnenin yitirilmesi gibi kayıplar depresyonu başlatabilir. Ama, depresyon pek çok kez başka hastalıkları taklit ederek ve fiziksel belırtılerın arkasına gizlenerek ortaya çıkar. Ağrılar, kalple llgili belirtiler, mide şikâyetleri, boğazda tıkanma duygusu, kabızlık, uyku bozuklukları, ıdrara sık çıkma, cınsel işlevi etkileyen bozukluklar, saç dökülmesi gibi durumların altında depresyon yatıyor olabilır. Bu durumları göz önüne alan dünya çapındakı bazı ruh hekimleri örgütlenerek, 1975 yılında Depresyonların Önlenmesi ve Tedavisi Uluslararası Komitesini kurmuşlardır. Psikiyatrıst (ruh hekımi) olmayan hekimlerin depresyonla ilgili eğitimi temel amaçtır. Bu komite çeşitli yayın, toplantı vb. eğıtim etkinlikleriyle hekımlere yönelık çalışmalar yürütmektedir. 1986 yılında bu komiteye paralel olarak Türkiye'de de "Depresyonların Önlenmesı ve Tedavisi Çalışma Grubu" oluşturulmuştur, Ankara'daki Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği'nin bir çalışma grubu olarak faaliyet göstermektedir. ilk bilimse) toplantıyı geçen yılki Ulusal Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Kongresi'nde gerçekleştiren kurul üyeleri, yakın gelecekte genç ve psikiyatri dışındaki hekimleri eğitmeye yönelik bir toplantıyı İstanbul'da yapacak, bunu yurdun diğer yörelerindeki oturumlar izleyecektir. Uluslararası komitenin bir kitabı ıse yazar tarafından çevrilerek, kurulu destekleyen bir ilaç firmasında hekimlere ücretsiz dağıtılmakta* Eskıden ruhsal hastalığı olan insanlara bulundukları ortamı değiştirmeleri önerilırmiş. Bunun artık bir geçerliliği yoktur. Depresyonlu bir insanı istediğiniz kadar lüks ve rahat koşulları olan bir yere koyun, duyguları ve dünyayı algılayışı değişmeyecektir. Hastanın yapay ortamlara taşınmasını engellemek, onu anlamaya çalışmak, içinde bulunduğu durumun "irade gücü" ile düzeltilebilir olmadığını belirtmek gerekir. Yakınlarının hastaya kendıne çekıdüzen vermesi için öğütlerde bulunması önlenmelidir. İlaç dışındaki tedavi yaklaşımdaki gelişimlerin (bilişsel tedavi, ışık tedavisi gibi) katkısıyla son derece başarılı sonuçlar alınan depresyon uygun yöntemlerle tedavi edilebilen ve önlenebilen bir ruhsal hastalıktır. I I 10 Yanardağlar niçin en yüksek dağlar değil? Yanardağların kütlesal çökme «tkanlne maruz kaldıMan anlaaıldı. Şlddetİi ctopram etktelyle d« yanantağlann çök«bllec«0l mümkün görülüyor. anardağlar müstesna dağlardır. Tektonik yükseltilerin erozyon, su ve buzla biçimlenmesiyle ortaya çıkan 'normal' dağların aksıne, lav ve külden oluşurlar. Yanardağların yüksekliklerini böylece arttırabilecekleri bilinince, neden onların (Mars'ta ve muhtemelen Venüs'tekiler gibi) gezegenin en yüksek dağları olmadıkları sorusu akla gelebilir. Dünyamızın yanardağlarının yüksekliklerini hangi etkenler sınırlamaktadır? Yanardağlar elbette ki, dünya yüzeyini düzleştirici tüm etkilere bu arada da erozyona maruz kalırlar. Ama son yıllarda daha önemli bir etken saptandı. Bu da kütlesel çökme olgusudur. Yanardağ konisinin çökmesı geçen yüzyıl boyunca çeşitli incelemelere konu olmuştu, ancak 1980 mayısında St. Helens Dağı'ndaki katastrofik püskürme, dikkatleri, bir yanardağın bir cephesinin tamamen ye ansızın kopabilmesi olasılığına çekti. Çökme olgusunu anlayabilmek için araştırmacılar, yaşları birkaç yılla onbinlerce yıl arasında değişen, boyutları ise yaklaşık bir kilometre küpten 20 kilometre küpe uzanan yanardağlarda kaya püskürtmesi sonrası tortuları incelediler. Bu çalışmalar sonunda sabit olmayan yanardağ konisinin kütlesel çöMişünün yanardağlarm ömründe 'normal' bir olay olduğu açığa çıktı. Bu, özellikle stratovolkanlar denen büyük yanardağlar için geçerliydi. Dünyanın başka bölgelerinde olduğu gibi Pasifik dolaylarındaki "Ateş Çemberi"nde de yüzlercesi bulunan bu stratovolkanların çökmesinin bir nedeni yapılarının bileşimidir. Bu yanardağlar genellikle yerkürenin dış tabakasını oluşturan iki katmanın birbirine yaklaştığı ve birinin diğerinin altına girdiği sınır bölgelerde bulunurlar. Böylesi bölge yanardağları, silisi görece zengin ve bu nedenle de görece yapışkan olan andezit ve dasitik lav püskürtme eğilimindedirler. Bu lavlar yanardağ ağzından akıp gitmek yerine sarp bir yanardağ konisi oluştururlar ki, bu da mekanik olarak sabit değildir. Stratovolkanlarda üç tür çökme saptanmıştır. Birincisi şiddetli patlamayla çökme meydana gelmesidir. Bunun tipik örnegi St. Helens Dâğı'dır. Bu dağda, yeni mağma ya da erişim, kaya dağın üstüne birikmiştir. Y Socompa'nın çökmeai dortevrede, buyOk bir olaaılıkla 10 daklka glbl kıaa bir aunde gerçek İkinci şekil çökmenin tipik örneği Japonya'daki Bandaisan Yanardağı'nda leştl. yanardağ çökmeden önce, batı yamacının altına sızıp kubbeler oluaturan taze mağmanın görülür. 1888'deki çökmeyi bir depreetklslyle karnriı yaptamı yttirmektsydi. ÇOkme buyük bir olaaılıkla yanardağın batı eteğl altındaki bir depnmki başladı İlk çatlak bölgesi dağın tabanına yakın olduğundan, blrlncl heyelan dalga min başlatmış olmasına ve bunu patlası (gıi), daha çok çakıltaşı ve ignimbrltten oluşmaktaydı (1. şekil). Bu daJga. belki de saatte 300 maların izlemesine rağmen yeni mağkllometreye ulaşan bir hızla kuzeybatıya yöneldi. Kuzeybatıda, Socompa'nın zirveainden yaklaşık manın volkan içinde biriktiğinı gösteren 35 kilometre uzaklıktakl en uç noktasına varmadan, yanardağın kendlalnln çökmealyle baalayan hiçbir kanıtı yoktur. Patlamalar muhteIklncı bir dalga (turuncu) bu İlk dalgaya yetistl (2) Ifcnl dalga daha çok taze lavdan oluşmaktaydı. melen yeraltı sularıyla, sıcak fakat arHer Ikl dalga, kısa bir durakaamadan sonra haflf eğlmll bayırdan aşağıya, kuzeydoğuya doğru erimiş olmayan kayalann birbirini ettık akmayı surdurdü (3). Aynı anda, yanardağdakl yenl bir çökmeden kmynaklanan bir uçüncü dalga kilemesinden doğmaktadır. (san), İlk Ikl dalganm günoybatısına yönekJt. Dalgalann bir bötümünun akmayı sürdürup, birblrleri Üçüncü tip çökmede herhangi bir v« blrincll hayelan artridanyla kaynaamalan aonucu, belirgin bir dlkbayır oluatu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle