Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T I P S A 6 L I K AIDŞ'in tüm insanlığı tehdit eden bir "kıran" olduğunu belirten bazı bilim adamları, bu virüsün biyolojik savaş amacıyla ABD veya Sovyet laboratuvarlarında üretildiğini ileri sürüyorlar. Londra 'nın St. Thomas Hastanesi hekimlerinden John Seale, AIDS virüsünün yapay olduğunu savunan araştırmalar yapıyor. 9 Ik kuşku, düşüncelerini Literaturnaya Gazeta'ya açıklayan oir Sovyet biyolog tarafındaı orfaya atıldı. / "AIDS virüsünün laboratuvarda yapay olarak üretilmediğini nereden biliyorsunuz ki?" demişti. Ondan sonra da ABD ve Sovyef bilim adamları karşılıklı olarak birbirlerini suçlayıp, biyolojik savaş için silah üretmek amacı /7e AIDS'i laborafuvarda yarattıklannı ileri sürdüler. Ama hiç kimse bunu kanıtlayamadı. Ne var ki, şimdi bu konuda yeni bir adım atıldı ve bu savlar, teorik birer çehre kazanmaya başladılar. Amerikalı Robert Sfroker, Dpğu Alman Jacob Segal ve Ingiliz John Seale, birbirlerinden bağımsız, AIDS virüsünün yapay olarak üretilmiş olabileceğini kanıtlamaya kalkıştılar. Londra'nın iki büyük hastanesinde (St. Thomas ve Middlesex) çalışan uzman doktor Seale, görüşlerini Nature ve New Scientist dergilerinde yayımladı. Italya'da yayımlanan Panorama dergisi, doktor Seale ile bir görüşme yaparak bu konudaki görüşlerini sordu. SORU Sizce AIOS konusundaki gerçek nedlr? SEALE Gerçek şu ki AIDS, bir 'epidemi' değil, 'pandemi'dir, tüm insanlığı çok büyük boyutlarda tehdit eden bir "kıran'dır. Onümüzdeki 20 ilâ 30 yıl içinde AIDS, tüm dünya nüfusunun yüzde elllsinl yok edebilir. Gene de yetkililer onu durdurmak için fazla çaba harcamıyorlar. Kaldı ki, şu anda kullanılan AIDS adı da yanlıştır. SORU Neden yanlıştır? SEALE Bu ad, sorunun sadece bir bölümunü yansıtır. Sendrom sözcüğü, nedeni bilinmeyen bırçok semptomun bir arada görülmesi halinde kullanılan bir terimdir, oysa, biz AIDS'in nedenini bilmekteyiz. Başlangıçta 1982 yılında, birinci semptom, bağışıkhk eksikllğl olarak saptandı. Ama artık biliyoruz ki, bağışıklık eksikliği sadece ikincil bir sendromdur. Hastalık, beyini, bağırsakları ve akclğerlerl, bağışıklık sisteminden bağımsız olarak etkilemektedir. Sağlık yetkılılerı, bağışıklık sisteminden yoksun olmayanları, AIDS klasmanına sokmuyorlar bile. Bu yüzden ciddi bilim adamları artık AIDS'ten değil, HIV virüsünden (Human Inmunodeficiency Virus: Insani Bağışıklıktan Yoksunluk Virüsü) söz edıyorlar. Ya da daha doğrusu, HTLV3/LAV (Human tcell lymphotrophic virüs 3/Lymphadenopathy associated virüs) SORU Adı her neyse, hastalık değişmiyor. Saklanan sadece bu mu? SEALE Hayır. Sağlık yetkilileri ve hükümetleri, AIDS'i cinsel ilışkiler sonucu geçen bir hastalık olarak lanse etmeyi yeğliyorlar. Oysa, Afrika'da hastalığın gidişatına bakılacâk olunursa, sadece heteroseksüel kadın ve erkeklerın değil, bebeklerin de hastalığa yakalandığını görmek olası. SORU Ama o halde, AIDS nasıl bulaşıyor? SEALE Hepatit B virüsünün bir kandan bir diğer kişinin kanına nasıl geçtiğini hâlâ tam olarak anlayamadık, ama bu hastalığın bulaşması da hepatit gibidir. Kan nakılleri ve şırıngalar tehlike kaynağıdır. Ama virüs izlerlne tükürük ve spermde de rastlanır. Özel durumlarda kanayan bir yara virüsü çocuktan anneye, ya da bir başka çocuğa bulaştırabilir. SORU AIDS'in bir maymundan bulaştığı söyleniyor? SEALE Aptalca bir şey bu. Virüsler bir organı veya bir özel hayvanı tehdit ederler ve sadece o organ ve o hayvan için tehlikeli olurlar. Başka yüzlerce virüs vardır, hayvanlardan insana bulaşan. Bunların başında kuduz gelir. Ama başka hayvanlarda yaşamayan kuduz mikrobu, insana doğrudan ısırma ile bulaşır. Hiçbir insanın, başka bir insana kuduz bulaştırdığı duyulmuş mudur? ilginç olan bir başka nokta da AIDS virüsünün koyunlarda ve atlarda görülen maedivisna virüsüne ve atların mikrobik anemisi denilen hastalığının virüsüne çok benzemesidir. Mer ikisi de Lentivirüs adı verilen, virüslerin az incelenmiş bir sınıfına dahıldırler. Lentivirüslerin bir özelliği de kuluçka dönemlerinin çok uzun yıllar sürmesidir. Hastalık kendini belli ettikten en çok iki veya üç yıl içinde hayvanların % 90'ı ölüme mahkumdur. Benzerlikler bununla da kalmaz. Örneğin vizna, progresiv bir nörolojik hastalıktır ve AIDS'in neden ol AIDS, bir biyolojik savaş virüsü mü? duğu progressif ensafolopatiye çok benzer. Maedi, bir akciğer hastalığıdır ve AIDS'le birlikte gelen lenfoidal kronik polmonite çok benzediği bilinir. SORU Bu tuhaf virüslerin tümünün hayvanlardan bulaşmış olması mümkün müdür? SEALE Hayır. Bu konu üzerinde yürütülmüş olan çalışmalar pek fazla değildir, ama lentivirüslerin hayvanlardan insanlara bulaştığına dair bir tek bulgu bile yoktur. Sadece '70'li yılların başında maedivisna, insan beyninde üretilmiştir ve bu, başarıya ulaşmış bir laboratuvar deneyinden başka bir şey değildir. SORU AIDS'in deneysel bir rastlantı olarak yaratılmış bir virüse bağlandığı savı buradan mı doğuyor? SEALE Pek çok araştırmaya dayanarak söyleyebilirim ki, AIDS virüsü, maedivisna lentivirüsünün bir parçası ve koyun lösemisi virüsünün onc/RNA' Keşfedilen ilk AIDS virüsü: HTLVIII yaklaşık 1000 Angstrom çapında (bir milimetrenin on binde biri) bir küre biçiminde. Yağ ve proteinden oluşan zann içinde proteinle kaplı çeklrdek virüsün kalıtım malzemesi olan RNA 'yı içerir. Dalgalı çizgi biçiminde görülen RNA'nın yanındaki yuvarlak biçimli enzimler virüsün girdiği hücrede DNA üretimini sağlar. sının bir parçasının yapay olarak birleşmesinden doğmuştur. Bu deneyin neden ve nerede yapıldığını bilemem ama artık buna katiyetle ınanıyorum. Virüsün dış dünyaya bir rastlantı sonucu mu, yoksa bilerek mi bulaştırıldığını bilemem. (1967'deki Marburg kızıl salgını ve 1976da Sudan ve Zalre'de görülen grip salgını, böyle laboratuvar kökenli salgınlardı.) Meslektaşım Segal, Amerikan ordusunun deney laboratuvarlarının bulunduğu Detrick'te savaş için biyolojik deneyler yapılırken, bu virüsün bulunduğunu ileri sürüyor. Bence, bu deney bir Sovyet laboratuvarından kaynaklanıyor. Ama HIV virüsü ideal bir savaş silahıdır. İnsanın tüm korunma sistemini yok eder, hastayı ölüme kadar mutlaka götürür ve tedavisi yoktur. AIDS, Insanlığın karşısına çıkan en korkunç hastalıktır ve belki de bu hastalıktan bir kişi bile kurtulamayacaktır. D Karşı görüş: Hayır, AIDS laboratuvar iirünü değil 1959'da Zaire'de alınmış bir kan örneğlnde AIDS antikorlarına rastlanmış olması, AIDS'in yapay virüs olduğu teziyle çelişiyor AIDŞ'in "ani" başlangıcı ve özellikle eşcinsellerle uyuşturucu alışkanlığı olanlar için daha büyük bir tehlike oluşturmasının kökeni konusunda kuşku yarattığı bir gerçek. Birdenbire beliriveren ve "seçici" görünen böyle bir tehlike aslında iyi planlanıp laboratuvarda üretilmiş bir tehdit olamaz mı? Kimyasal savaş hazırlıklarının süregeldiği bir dünyada AIDS türü virüsün de soğuk savaşın bir parçası olarak ya da "gerçek" değerlerini yitirmekte olan bir topluma uyarı biçiminde üretilmiş olması düşünülemez mi? Bu alandaki gelişmeleri izleyen kimi bilim adamları AIDS'in bir biyoteknoloji silahı olabileceği görüşünü vurguluyorlar. Biyoteknolojik silah savının doğruluğu ya da yanlışlığı bugüne kadar belgelenmiş değil. Ancak, mgiltere'de AIDS'i araştırmakla görevlendirilen bir komisyonun üyesı olan Alan Pinching, AIDS'in laboratuvarda üretilmediği konusunda elde belge olduğunu ileri sürüyor. Bağışıklık bilimi uzmanı Pinching'e göre, ABD'nın Emory Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, AIDS'in 1950 sonlarında Afrika'da varlığını ortaya çıkarmış. Bu üniversitede araştırmacılar 1959'da Zaire'de alınıp dondurulan bir kan örneğinde AIDS antikorlarına rastlamışlar. Eğer bu bilgi doğruysa, AIDS'in yapay olarak laboratuvarda geliştirilmiş olması olasılığı ortadan kalkmakta AIDS virüsünün bu biçimde üretilmesini sağlayacak genetik bilgi ve biyoteknolojinin ancak 1970'lerde geliştirildiği bilinıyor. Bu kan örneğinin varlığı AIDS'in kökenine ışık tutacak nitelikte görünüyor. Ancak, AIDS antikorlarının bu virüse he derece spesifik olduklan belirlenmeden ve özellikle de 1970'lerde Afrika'dan alınan diğer kan örneklerinde neden AIDS antikorlarına rastlanmadığı da aydınlatılmadan eldeki verilerin kesin olmayacağı açık. 1970'lerde alınan kan örneklerinde AIDS antikorlarına rastlanmaması AIDS'in Afrika'da o dönemde yaygın olmadığını gösterebildiği gibi, 1959'da elde edilen olumlu sonuca da, yeni veriler bulununcaya kadar kimilerinin kuşkuyla bakmasını gerektirebilir. Bu durumda AIDS'in kökenine ilişkin tartışmaların süreceği söylenebilir.D