Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TE K N İ K ODAK 2 bin yıl önceki cinayet nasıl aydınlatıldı? X ışınları sayeslnde bataklıkta bulunan cesedln esrarı çözüldü ve 2. Ramses'in burnunda gizli bir Inci yuvası keşfedildi. İngiltere'de bir bataklıkta bulunan mumya cesedin x ışınlarıyla incelenmesl sonucu, 20 yüzyıl önce işlenmiş bir cinayet aydınlatıldı. Ceset iple boğulmuş, ayrıca şah damarı kesilerek kanı boşaltılmıştı. Xeroradyografl mumyalann bütün özelliklerini gözler önüne seriyor. Bilim dünyasında iki skandal Reşit Canbeyli G Define avcıları, 2. Ramses'in burnunun incilerle dolu olduğunu nereden bilebilirlerdi? (X) ışınlarının keşfettiği incilerin Ramses "m burnunu dik tuttuğu uzmanlarca açıklandı. Davis'in elde ettiği sonuçlar ve kazandığı ün, ona British Museum'da çaItşma ve Mısır Tarihi Araştırma Enstitüsü'ne üye olma şansını kazandırdı. Paris'teki İnsanlık tarihi Müzesi'nden II. Ramses'in mumyası üzerinde çalışma önerisi aldı. Mumya, Kahire'den Paris'e geldiğinde çürümek üzereydi, çünkü dokuların üzerinde mikroskopik boyutlarda mantarlar üremişti. Fransız bir biyolog, bu duruma, mumyantn müzede nemli bir ortamda bulunmasının yol açtığını belirtti. Firavun'un boynunda çiceklerden bir kolye vardı ve nemli ortam çiçek sporlarını aktifleştirmişti. Reg Davis, mumyaya büyük bir özenle x ışınları verildiğini, çünkü üç bin yıl boyunca gerek define hırsızlarımn, gerekse bilim adamlarının, mumyayı çok hırpaladıklarını açıkladı. Davıs tarafından uygulanan xeroradyografi sonücunda, mumyanın burun deliklerine küçük bir hayvan kemiği konduğu anlaşıldı. Arkeologlara göre, bu kemik mumyaya hern asalet kazandırıyor hem de belli bir koku yaymasını sağlıyordu. Muhternelen bu kemik burun ezilmesini önlüyordu. Aynı nedenle burun boşluğuna, hırsızların asla keşfedemedlklerl, küçücük inciler doldurulmuştu. X ışınları, mumyanın uğradığı bazı kazaları da ortaya cıkardı: Sırtta bir yara, belkemığınde bir ıncinme ve sol ayağın bir parmağında bir kesik vardı. Gerçekten de o dönemin bazı yazıtları Firavun'un çöldeki bir sefer sırasında, ayağının sakatlandığını belirtirler. 87 yıllık ömrünün 66 yılını Firavun olarak geçiren 2. Ramses Abu Simbel bölgesindeki mimari harikaları yaratmakla kalmamış başka ürünler de vermişti: 111 erkek evlat ve 67 kız evlat. Ama ne yazık ki, bu bereketli üretimin sorumlusu organlar x ışınlarında görünmediler. Buyük bir olasılıkla, mumyalanma sırasında gövdeden çıkartılmışlardı. Eski Mısırlılar, bir ruhun, kendi gövdesiyle yeryüzünü dönmeden 3 bin yılı ruhlar âleminde geçirdiklerıne inanırlardı. Bu inanışa göre 2. Ramses bugünbir sürprizle karşılaşacaktır... I ngiltere'de bir bataklıkta rastlantı sonucu hiç bozulmadan kalmış bir ceset bulunmuştu. Ceset, sarışın bir gence aitti; gür bir sakalı vardı ve kollarını göğsüne çaprazlamış, iki büklüm haldeydi. Cesedin bulunması ile, bataklık yakmlarında oturan ve bir. kaç yıl önce karısının kaybolduğunu ilan eden bir adam, paniğe kapılarak polise, karısını kendisinin öldürdüğünü ye bataklığa attığını itiraf edecekti. Katil İngiliz, boşuna telaşlanmış ve kendini ele vermişti. Uzmanlar cesedin ölüm tarihinin sanıldığı kadar yenl olmadığını belirlediler. Karbon radyoaktif yöntemi ile cesedin, bataklıktaki karışım içinde iki bin yıldır yatmakta olduğu saptandı. British Museum'a gönderilen mumya üzerinde araştırma yapan röntgen ışınları uzmanları, 20 yüzyıl önce yapılan bir cinayeti ortaya çıkardılar. Reg Davis başkanlığındaki radyoloji uzmanları, cesette, bir kırık kaburga kemiği, kafatasında iki darbe izi ve boyunda boğma izleri saptadılar. Katiller, bu genci dövüp boğmakla yetinmemişler, şah damarını da keserek kanını boşaltmışlardı. Paleopatolojik araştırmalar so nucunda bu gencin 27 yaşlarında, 1.70 m. boyunda, bakımlı ellere sahip olduğu anlaşıldı. Ölmeden önce ekmek ve yulaf ezmesi yemiş olan genc, belki de bir tanrıya kurban edilmişti. X ışınları ile mumyaların incelenmesi, yeni bir tekniğin ürünü değil. Bu alandaki ilk çalışmalar 1903 yılında italyan fizikçi Augusto Righi tarafından Bologna Universitesi'nde başlatılmıştı. Xeroradyografide, genellikle x ışınları için kullamlan aygıtlar kullanılır ama elektrostatik bir görüntü veren selenyum levhası tercih edilir. Bu sistem, ofislerde kullamlan fotokopi makinelerinin sistemiyle aynıdır. Reg Davıs şunları söylüyor: "Mumyaların incelenmesinde xeroradyograflnin kullanılmasının yararı, görüntünün smırlarının, bir kalemle çlzilmlş glbi belirlenmesidir. Böylece aynı pozda, değişik yoğunlukta materyal elde edilir, kemikler, dokular gibi.. Bu normal x ışınları ile mümkün değildir. Yıpratıcı da olmayan bu sistemle, mumyaların mumyasını çözmeden en küçük detaylarını bile incelemek olasıdır. Bazeıı mumyaları koruyan tahta kutuları bile açmaya gerek kalmamaktadır.'' Burundaki inciler eçen aylarda biri kanseı, öteki kalp hastalıkları konusunda ortaya çıkan iki skandalın bilim çevrelerini bir hayli sorstığı söylenebilir. Skandallardan /conser araştırmasıyla ilgiii olanı, 1986 kasımında Science derg/'s/nde yayımlanan bir mektupla bilim dünyasına duyurulmuşfu. Harvard Universitesi'nin DanaFarber Kanser Enstifüsü'nden Claudıo Milanese, Neil R. Richardson ve Ellis L Reinherz'in imzalannı taşıyan bu mektup, aynı dergıde geçen mart ayında yayımlanan bir makaleyi "geri alıyor"; makalede yeni "keşfeaildiği" belırtilen bir molekülün gerçekfen var olmadığı dolaylı yoldan da o/$o ifiraf ediliyordu. Aynı konuda bir başka dergide yayımlanan altı imzalı bir makale de geri çekiliyordu. Bir "keşfin" öyküsü Celişmelerin Harvard'da araştırılmastyla oriaya çıkan ilk tabloya göre olay, Jorino'dan araştırma yapmak üzere bu kuruma giden Milanese'nin, Reinherz'in laboratuvannda yaptığı araştırmalardan kaynaklanıyor. Bu araştırmalan sonucu, bağışıklık hücrelerini uyaran "interleukin4" adlı yeni bir molekül "bulunmuş", bu haber Science aracılığıyla bilim dünyasına duyurulmuştu. AIDS ve kanşer tedaviitnde şu anda denenmekte olan interleukin2'ye benzerliği nedeniyle ilgi ile karşılanan bu yeni madde, Milaneso'nin ülkesine dönmesınden sonra Harvard'daki laboratuvarda sorun yaratmış. Tüm çabalara karşın molekülle ilgiii yeni ve olumlu sonuçlar alınamayınca Harvard'a yeniden çağnlan Mılanese de başansızhğa uğramış ve yapılan bir soruşturmada verileri tahrif ettiğini kabul etmiş. Kuşkulu yayınlar Ikinci skandal ise 73 yıllık bir süreyi kapsamış olması bakımından önemlı. Harvard ve Emory, üniversitelerinde kalp bastalıkları üzerine aıaştırmalar yapan John Darsee'nin, bu süre içinde yayımladığı birçok makalede gerçekleri yansıtmadığı, yapılan bir inceleme sonucu ortaya çıkanlmış bulunuvor. Bu olayın önemli bir yanı başarılı kariyeri ilgi ile izlenen bu araştırmacının dünyanın en önemli kalp bastalıkları merkezlerınden sayılan bu iki kurumda araştırma ve yayınlannt bu kadar uzun bir süre sürdürmüş olması. Darsee olaynın boyutlarını genışletip skandalın yaygınlaşmasına neden olabilecek bir nokta da, yapılan bir incelemeye göre kendısiyle birlikte makale yayımlayan 47 araştırmacıdan 35'inin, makalelerdeki sonuçlardan kuşku duymalan gerektıği halde herhangi bir girişimde bulunmadıklannın anlaşılması. Bilim dünyasında yankılar yaratan bu iki olay, kuşkusuz bilim skandallannın ne ilki ne de sonuncusu. Ancak bu olaylann gündeme getirdiği önemli bir sorunu ele almak gerekir: Bugünkü araştırmacının incelediği konuya ilişkin bilgısinin kapsamı ve yetkinliği ne ölcüde I air? Bilimsel kuşkuculuğu yeniderı incelemeyi gerektirecek bu sorun bir sonrakj yazımızın konusunu oluşturacak Ramoes'in başı Assuvan barajının alanı içinde kalan 2. Ramses'in anıt mezan 1969 yılında sökülmüş ve başka yere nakledllmlştl. Ramses'in başı 21 ton geliyordu. Anıt nakledilirken 1050 parçaya ayrıldı. Nefertiti ile 2. Ramses, 3200 yıl sonra bile insanlığı 4,5 yıl boyunca uğraştırmış ve mezarının nakli 40 milyon dolara patlamıştı. Temsili resimde 2. Ramses, ünlü kraliçe Nefertit ile birlikte. lerde yeryüzüne dönmek isterse acı