24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

S A Ğ Ll K BTTTM K Ü LTÜ R Elmayı bilerek yiyin.. Doktorlar bilinçli bir "elma rejimi" ile sağlığınıza 10 ayrı önemll konuda katkıda bulunabileceğinizi vurguluyorlar. Uykusuzluk: Gece yatmadan önce yenen bir elma neredeyse uyku ilacı kadar etkili. 18. yüzyılda Christian VVilhelm Hufeland adlı bir doktor bunu hastalarına tavsiye ediyordu. Ve bu sayede düzenli bir uykuya kavuşan hastaları arasında Goethe, Schiller, Fichte ve Jean Paul gibi ünlüler de vardı... Günümüzde her gece yatmadan önce bir elma yemezse uyuyamadığını söyleyen ünlülerden biri de Nancy Reagan. Elma, kandaki şeker oranınırl düşmesıni'önleyerek bütün gece deliksiz bir uyku uyumanızı sağlıyor. Migren: "Migren ağnlarınızın başlayacağını hissettiğiniz an hemen bir elma yiyin", diyor Viyanalı Dr. Evvald Riegler. Elma, doktorların bir türlü çare bulamadığı şiddetli migren ağrılarını önlemekte çoğu kez etkili olabiliyor. iltlhaplanmalar: ister çiğ yensin, ısterse kaynatılsın, elma içerdiği çeşitli mineraller sayesinde romatizmaya, böbrek ve karaciğer rahatsızlıklarına, egzamaya ve bağırsak iltihaplarına iyi geliyor. Viyanalı Profesör Jagic, yukarıda tarif edilen elma perhizini haftada 23 kez uygulatarak nefritli hastalarını bile iyileştirmekte. Ishal ve bağırsak enfekslyonu: Eski çağlarda ağır bağırsak enfeksıyonlarının tedavisinde rendelenmiş çiğ elma kullanılırdı. Dr. Leo Krutoff, günde 1.5 kg. elmayla hayati tehlike arzeden kalın bağırsak iltihaplanmalarını bile tedavi ediyor. İshalde ise elma perhizine girdikten iki gün sonra bağırsaklarınızın normale döndüğünü göreceksiniz. Ağız kokusu: "Öğle ve akşam yemeklerinden sonra düzenli olarak bir elma kompostosu içerseniz, ağız kokularından kurtulursunuz", diyor Alman mütehassıs Dr. Karl Ludvvıg Schock. Dlş temizliği: Yemekten sonra yenen sert bir elma, çiğnenirken aynı zamanda diş minelerini de temizlediği için çürümelere karşı yararlı. Bu da diş hekimi Dr. Hermann Gerhard'ın tavsiyesi... İçklden sonra: Bütün bir haftayı yoğun çalışmayla geçirdikten sonra nihayet cumartesi geldi. Bu gece dostlarınızla bir iki kadeh içmeye gideceksiniz. Ve içkiyi fazla kaçırırsanız, pazar sabahı yataktan kalkamayıp "Hay Allah, hâlâ sarhoşum galiba!" diye söyleneceksiniz yine. Baş ağrılan da çabası... Viyanalı Dr. Evvald Riegler'in tavsiyelerine uyup yarın sabah kahvaltıdan önce birkaç tane elma yiyin. Şikâyetleriniz yarı yarıya azalabilir. Son bir tavsiye de bizden: Siz gene de elmanın mucizelerine rağmen bu akşam İçkiyi fazla kaçırmamaya çalışın dilerseniz!..(Bunte'den) [ ] Dirileri ölülerle yaşatın Doktor Koch, bütün buluşlarını cesetler üzerindeki incelemeleri ile yapmıştı. Hatta karısı "Ölü ölü kokuyorsun" diye kocasından yakınıyordu. Vehbi Belğîİ akınlarımdan bir doktor, tıpta "tanı"nın önemini belirtmek için şu fıkrayı anlatırdı: Hastanın evinden çıkan doktor, kaldırımı onarmakta olan ustaya takılnuş, "Kolay gele, ne yapıyorsun?" Yanıt kısa ve çarpıcı olmuş: "Senjn gibi, ben de, ayıplarımı toprakla örtüyorum." Neyzen, döneminin tıbbını şöyle iğnelemiş: "Bir hazâkatzedeyim, midemi tıp tepti benim / Kırk katır tepse yıkılmazdı bu aciz bedenim." (Hazâkatzede, usta hekım elınde hasta olan) üstat da, yanlış tanı ve iyiletimden yakınmış. Veremli olan ve bu hastalıktan sahnede ölen Mollere de doktorları eleştirenler arasında. Hâmid' in dedesi Abdülhak Molla, İkinci Mahmut ile Abdülmecid'in hekimbaşılığını yapmıştı. Eczanesinin kapısına şu nükteli dizeyi yazdığı söylenir: "Ne ararsan bulunur derde devadan gayrı." Bütün bu eleştirilerin haklı olduğu söylenemez. Veremin mikrobu Moliere^ in ölümünden 225 yıl sonra bulundu, tedavisi daha da uzun bir zaman gerektirdi. Bırçok geleneksel hastalıkların tedavisi bugün bile bilinmiyor. Son beşon yılın haslalığı AIDS için dünyaca savaşım veriliyor. "Hâlâ çaresi bulunamadı" diye kimse kimseyi suçlayamaz. Abdülhak Molla, sadece otkök tıbbı ile hastalıkların iyıletilemeyeceğını bilmiyordu. Neyzen, kusuru doktorlarda değil de kendisinde arasa ıdi belki o ünlü taşlamasını yazmazdı. : T ıpta sentetikkimyasal maddelerle tedavinin bugünkü kadar gelişmediği günlerde, insanlar türlü hastalıklarına "doğal ilaçlar"la çare buluyordu, bildiğimiz gibi. Mısır Çarşısı'ndaki attarların sattığı türden kökler, tozlar, kurutulmuş meyve, bitki ve baharatlarla hazırlanan içecekler, bugün de hâlâ halkımızın ılgısini çekiyor. Bu tür karışımları hazırlamak da ayrı bir "zanaat" elbette. Oysa eskilerin çeşitli rahatsızlıklara karşı kullandığı çok daha basit bir ilaç vardı: Elma. Her çiçeği burnunda tıp fakültesi mezununun ettiği ünlü meslek yeminine adını veren Yunanlı doktor Hipokrat, elmayı bağırsak enfeksiyonlarına, akciğer ve kalp hastalıklarına ve böbrek rahatsızlıklarına karşı salık verirdi. Elma, Hipokrat'ın yaşadığı M.Ö. 400 yıllarından beri sayısız bilimsel araştırmaya da konu oldu. Neredeyse "her derde deva" olan bu meyveyi özellikle Batıda uzmanlar çeşitli hasialıkların iyileştirilmesinde kullanıyorlar: Enfarktüs ve damar sertliği: Günde iki sulu elma yiyerek kireçlenmeden ileri gelen damar sertliğine ve enfarktüs tehlikesine karşı etkili bir önlem almış oluyorsunuz. Amerika'nın Minneapolis eyaletinde çalışan kalp mütehassısı Profesör Ancel Keys, elmadaki pektin adlı maddenin, kandaki kolesteron oranıriı düşürerek kireçlenmeyi önlediğini saptamış. Hazımsızhk ve peklik: Öğle yemeklerinden önce yenen tek bir elma, bağırsakların çalışması için yeterli. ABD : nin Connecticut eyaletinden Dr. Jetfry S. Hyams, ağır peklik hallerinde günde üç defa yemeklerden önce yarım bardak elma suyu içilmesini öğütlüyor. Çünkü elmanın, bağırsaklardaki bakteri üretimini ayarlayarak uzun vadede hazmı kolaylaştırıcı bir özelliği ver. Yüksek tanslyon: Vücuttan fazla tuzların ve suyun atılmasına yardımcı olan elmanın, tansiyon düşürücü bir etkisi de var. Bunun için her sabah bir elma yemeniz kafi. Viyana Hastanesi doktorlarından Profesör Jagic, hastalarına şu tavsiyede bulunuyor: Bir buçuk kilo elmayı komposto haline getirin. 46 porsiyona böldüğünüz kompostoyu bir günje bitirmeye çalışın ve o gün başka hiç• j şey yemeyin, ama bu arada en azın>r lan 1 litre su içmeyi de ihmal etmeyin. u elma perhizini haftada bir gün dü>nli olarak tatbik ettiğinizde, tansiyonu.zun kendiliğinden ayariandığını göre*ksiniz. D AlZhfclllıcl ııaStaligi (aŞIII UMUlkdıllın,; ve beyindeki bazı tür virüs iltihapları hep otopsi sonunda öğrenilmiştı. Otopside bugünkü durum Amerika'da 40 yıl öncesine kadar, hastanelerde ölenlerin yarısına yakını otopsiye gönderildi. Bugün oran 13'e düşmüş. Bundan da tıp ve hastalar zarar görmüştür ve görüyor. Nedeni, bir otopsinin, hastaneye 13 milyon liraya patlaması. Başka bir neden, doktorların, ölü sahibinin müsaadesini istemekten çekinmeleri. Kaybettiği insanın acısı ile yanan birine, "Müsaade eder misiniz ölünüzü kesip biçeyim de inceleyeyim?" demek kolay mı? Adam, ıstırabı yüzünden değil, doğru veya yanlış, dinsel ınançları yüzünden de otopsiye razı olmayabilir. Otopsi, çoğu henüz bılinmeyen, eksik bilinen, yanlış bilinen* hatta iyi bilinen konularda da büyük yarar sağlar. Doktor, iç organları çıkarıp tartar. Kan, idrar, lemf (lymph), tükürük ve vücut sıvıları tahlillerini yapar. Organların renklerini, hacımlerini ölçer: Içki nedeni ile karaciğer hastalığından ölen bir hastanın organı soluk renkli ve buruşuktur. Otopsi, bilinen bir hastalıktan ölmüş bir kimsenin hiç de o hastalıktan ölmediğini de ortaya koyabilir. Bütün ülkelerde olduğu gibi bizde de otopsi bazı hallerde zorunlu. Cinayet davalarında, ırz davalarında, küçüklere saldırı hallerinde (tabii ölüm varsa) otopsi gerekli. Tıpta araştırma yapacaklar için otopsi yaşamsal önemde. Doktor Koch, hemen bütün buluşlarını cesetler üzerindeki incelemeleri ile yapmıştı. Hatta, karısı, "Ölü ölü kokuyorsun" diye kocasından yakınıyordu. Batı kitaplarında otopsiye: 1) Postmortem examination (ölümden sonra inceleme), 2) Necropsy (ölü inceleme) gibi adlar da veriliyor. Otopsi kelimesi de "auto, kendi; opsis, görüş" sözcüklerinden geliyor. Anlamı, "Kendi gözleri ile görme" oluyor. n Eğri oturalım, doğru konuşalım Ancak, bütün bu karşılıklı suçlamalar tanı (teşhis) ve tedavi (iyiletim) yanlışlıklarını göz ardı ettiremez. Konu dünya çapında bir olay. Amerika'da son 30 yıl içinde yapılan otopsiler, ölümlerin % 10'unda yanlış tanının payı olduğunu ortaya koymuştur. Tanı yanlış olunca, tabii tedavi de yanlış oluyor ve hasta iyileşecekken ölüyor. Amerika'da, 58 yaşındaki bir kadın bir tür kan kanserinden (cancer of the lymph system) yatıyor hastanede. Durum iyiye giderken birden ateş yükseliyor, birkaç gün sonra da, kusur "toprakla örtülüyor." Doktorlar, önce, kusurun kendilerinde olduğunu sanıyor. Fakat, gerçek neden otopsiden sonra anlaşılıyor: Kanser ilaçları, kadının bağışıklık sistemini yok etmiş (AIDS'deki gibi). Hasta, böylece, bütün hastalıklara açık hale gelmiş ve en ağır basan mikroba (veya virüse) yenilmiş. Otopsi, daha birçok vakada, doktorlara büyük ışık tutuyor. Akciğer kanseri ile sigara arasındaki ilişki bu yolla öğrenilmişti. Doğuştan kalp bozuklukları, mültipl sklerozis (bir tür sinir hastalığı) 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle