22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B İ L İ M P O L İ T İ K A S I BİR B İ L İ M D A L I Bilim adamı yetiştirme seferberliği gerekli.. Fizikçi Asım Orhan Barut, "50 bin bilim adamı yetiştirsek, Batı ülkeleri düzeyine ulaşırız" görüşünde... Füsun özbilgen SORU Sizce Türkiye'de bilim nereye doğru gidiyor? Gelişiyor mu, yoksa geriliyor mu? PROF. BARUT Türkiye'nin en büyük konusu bence bilim adamının az olması. Bilim adamı az olursa her dalı takip etmelerine imkân kalmıyor. Bence bilim adamı sayısını arttıracak bir seferberlik lazım Türkiye'de. Batı ile aramızdaki fark azalmıyor, artıyor. Bunun önüne geçmek için tek yol, yeterli sayıda bilim adamı yetiştirmektir. Bana öyle geliyor ki, eğer 45 üniversitemiz en yüksek seviyedeki bilim adamlarını bir araya toplayarak bilim adamı yetiştırmek için tüm gayretleriyle 5 senelik bir program uygulasalar bu soruna çözüm getirilebilir. Seferberlik gibi bir program lazım. Nasıl Boğaz'a yeni bir köprü yapıyoruz. Atatürk Barajı gibi bir baraj yapıyoruz; işte onlar gibı büyük bir proje olarak ele alınmalı Belkı pahalıya mal olacak, ama öyle bir proje pahalıya mal olur. Öyle bir proje olursa ancak sonuca ulaşılabilir. Benim tahminim bize 50 bin bilim adamı lazım. 510 sene içinde bunları yetıştirmek zorundayız. Her konuda yetişmiş bilim adamı sayısını çoğaltmamız lazım. Mesela 34 bin fizikçi, kimyacı lazım. Çin böyle bir programı takip etmeye başladı. Bundan önce Japonya yaptı ve başarılı oldu. Japonya'nın gelişmesinin sebebi yeterli sayıda bilim adamına sahıp olması. Sovyetler Birliği de yaptı bunu. Şimdi Kore yapıyor. Bilim adamı yetiştirrnek için yapılan harcama hemen bugünden yarına sonucunu göstermese bile, bence en önemli yatırım Türkiye için. SORU Türkiye'de genellikle hazır teknoloji ithali dıye bir olay var. Bizim bilim adamlarının üretecekleri teknoloji yerıne yabancı ülkelerde hazır olan teknolojilerı kullanmak yeğleniyor. PROF. BARUT Evet, maalesef. Ama bu problemi çözmüyor. Eğer bugün hazır teknoloji getirıyorsak, 25 yıl sonra yine hazır teknoloji getirmeye mecbur kalacağız. Halbuki biz, bilim yapmaya bugün başlasak 25 sene sona ihtiyaç kalmayacak. Diğer ülkelerin 'aptığı gibi kendimiz yapacağız. SORU Siz bir teorik fizikçi olarak >ndi uğraş dalınızı sokaktaki insana iSil anlatabilirsiniz? Yani, teorik fizik jkaktaki ınsanın ne işine yarar? Prof. Dr. Asım Orhan Barut, ABD'nın Colorado Universitesi Teorik Fizik Kürsüsü Başkanı olan dünyaca ünlü bir Türk fizikçi Malatya'da doğan Prof. Barut, Rockefeller bursu kazanarak Şıkago Universitesi Matematik Fakültesi'ne gitti. 1982 yılında TUBITAK Bılım Ödülü 'nü kazanan Prof. Barut, Turkıye unıversıtelerınde "Uluslararası Yaz Okullan" duzenlıyor. Yapay zekâ Y PROF. BARUT Bence ilk başta bu bir kültür meselesı. Sokaktaki bir gence 'Uçak nasıl oluyor da uçuyor; şu elinizdekı minıteyp nasıl işlıyor; elektrik nedir; neden yıldırım var; zelzele neden oluyor; güneş tutulması neden oluyor; aya nasıl gidildi' gibi meraklı hadiseleri anlatın. Bunların nedenlerinı anlatın; merakını uyandırın; doğanın ne kadar daha derın olduğunu anladıkça hayrete düşer. insan sadece gıda ile, aılesı ile yaşamıyor. Derin bir ihtiyacımız var. Belki çok eskiden, ınsanlığın başından beri bilmek ihtiyacı var. Neyiz, niye ya$ıyoruz bilmek ıstıyoruz. Dünyaya gelmemız sadece yiyıp ıçıp çocuk sahibı olup ölmek için mi acaba? Belki din buna 'Allah böyle ıster' dıye bir cevap veriyor, ama biz yine de diyoruz ki, Allah böyle dese bile nasıl yapmış? Daha da derine gitmek istiyor insan. SORU Türkiye'de tartışılan bir konu da metafiziğe dönük düşünce tarzının gelişmesi. Siz bir fizik bilimcisı olarak, me'tafızık konusunda ne düşünüyorsunuz? PROF. BARUT Tabıi bilim başlangıç aşamasında bence Her konuya, her soruya cevap veremıyor. Bilmediğimiz olaylar için metafizik bir sebep bulmak şarlatanlık oluyor. Dünyanın her tarafında oluyor bu. Eğer bir şeyı bılmezse insanoğlu, korkuya kapılıyor. Korkunca da bir dayanak, bir destek bulmak ıstıyor ve onun için başka yollara sapıyor Güzel bir hıkâye vardır. Meşhur Türk matematıkçisı Nasrettin Tusı, 1240'ta kuresel trıgonometrıyi ıcat eden astronom Tusi, Hulagü'den bir araştırma merkezi kurmak için 20 bin altın istiyor. Hulagü bu parayı vermek istemiyor. Tusi şöyle bir deney yapıyor Hulagü'nün yanında. Otururlarken bazı askerleri ilerdeki bir tepenin ardına gönderiyor. Bu tepenin ardında asker ler birden kazanla', davullar çalarak büyük bir gürültü koparıyor. Bu gürültü patlayınca bütün insanlar panik içinde kıyamet koptu diye kaçışmaya başlıyorlar. Sadece istifini bozmadan oturan Hülagü ile Tusi kalıyor. Çünkü onlar bu gürültünün sebebini biliyoriar. Tusı, Hülagü'ye diyor ki (Bakın hakanım, biz olayların sebebini bıldiğimiz için burada korkmadan ve kaçmadan oturuyoruz. Ama halk korktu, kaçıyor. Eğer siz güneş tutulmasını önceden bilmek ıstiyorsanız, fırtınanın ne zaman geleceğini bilmek istiyorsanız kurun bize bu araştırma merkezıni' diyor ve parayı alıyor. Maraka rasathane ve gözlemevınin temeli Tebriz'e yakın bir yerde hâlâ duruyor. Bu hikâyeyi şunun için anlattım: Bugun bilimin cevap veremediği sorular var. Onun için halk başka alanlara yönelebıliyor bu cevapları bulabilmek için. SORU Bu bağlamda son yıllarda bir de YÖK sorunu çıktı. Pek çok bilim adamı da üniversıteden uzaklaşmaya başladı. PROF. BARUT Evet bin kadar bilim adamı üniversiteden ayrıldı diye bir sayı gördüm. Bu çok kötü. Yeni üniversitelerin, Anadolu'da çeşitli üniversıtelerin açılmasına ben taraftarım Ama iyı merkezlerden bilim adamlarını göndererek, merkezleri dağıtarak ortada hiçbır şey bırakmamak iyi değil. Çünkü dediğim gibi bilim adamı yetıştirmek için bırkaç tane, Amerikalıların "Centre of Excellence" dedikleri, en yüksek kalitede bilim merkezi kurulması lazım. Bu yetışen bilim adamları sonra gönderılebılir, ama merkez dağıtılırsa bılım adamı nerede yetişecek? O zaman işe nasıl başlayacağız? Türkiye yurtdışına gitmiş genç bilim adamlarını ve üniversiteden uzaklaşmış yetişmiş elemanlarını toplayıp, bilim için bir seferberlik ilan ederek, geleceğe yatırım yapmajıdır. u apay zekâ, tanımı, içeriği ve ürünleriyle hem ilgi uyandıran hem de çeşitli tartısmalara neden olan bir konu. İnsan "zekâ"sının bile tanımlanamadığı ve bir kavram olarak tartısmalara yol açtığı bir durumda bir makine ya da bilgısayarın "zekâ"sından söz etmek birçok kişiye ters geliyor. Ne var ki, çevreyle etkileşime girebilen, birçok konuda insanlarla yanşabilen bilgisayarlı robotların geliştirilmiş olması bu alanın geleceâine umutla bakılmasına da neden oluyor. Bugünkü adını Cekoslovakyalı yazar Karel Capek'e borçlu olduğumuz "robof'ların birer mekanik aygıt ve teknoloii harikası olarak geliştirilmesiyle uğraşan insanların yanı sıra, birçok düşünür de konuyu makinelerin beceri ve yetilerinin kuramsal olarak incelenmesi açısından ele almışlar. Hesap makineleri ve robotların aynı kuramsal çerçeve içinde ve aynı uygulama alanında fiilen birleşmeleri 20. yüzyılda, birçok matematikçi, fizikçi, mantıkçı ve elektronik uzmanının ortak çalışmalanyla gerçekleşmişiir. Elektronik alanında, bu yüzyılın başında elektron tüpünün geliştirÛmisiyle yaşanan ilk devrim, otomatik hesap makinelerinin ya da daha yeni adıyla bilgisayarların gelıştırılmesini hızlandırmıştı. Bu arada kendi kendini denetleyip yönlendirebilen sistemlerin daha iyi anlaşılması ve bu alandaki çalışmalar sonucu 1940'larda sibernetik biliminin doğuşuyla yapay zekâ alanında yeni bir döneme girildiği söylenebilir Ariık bilgisayarla hızlı ve otomatik hesap yapmanın yanı sıra çevreyi algılayıp, aereken hesaplan yaparak (ya da kimilerine göre "düşünerek") çevre ile anlamlı etkileşimı sağlama aşamasına gelinmişti. Bu gelismeler 1950'lerde Iransistörün elektronik devrelere girmestyle daha da hızlanmış, aıitk 1960'lardan başlayarak kendi bilgilerine yenisini katabilen, "algıladığı" durumlara göre işleyiş ve "davranışı"nı değiştirebilen, yani yapay zekâya sahıp bilgisayarlan gerçekleştirmek olanağı doğmuştu. Bütün bu gelismeler yapay zekânın "doğal" zekâ ile ilışkilerine ışık tutuyor mu? İnsan gibi "dil"den anlayan, çevresiyle etkileşime girebilen, deneyimleri sonucu yalnız yeni bilgiler değil yeni savlar da "öörenen" bilgisayarların gelıştirilmesinde bir sınır var mı? 1973 yılında, bu konuda önemli, gelişmelere sahne o/muş ingiltere'de bu tür sorulara da yanıt bulmak üzere oluşturulan bir bilim komitesi, yapoy zekânın önemli bir geleceği bulunmadığı, bu alanda yapılanlann yeni bir tür "simya"ya benzediği sonucuna varmış, yapay zekâ konusuna fazla ağırlık venlmemesini önermişti. Ne var ki, o günden bu yana bu alandaki araştırmalarda bir yavaşlama görülmemiş, aksine her geçen gün konuya olan ilginin yanı sıra yapay zekâ laboratuvarlarında üretilen yeniliklerde bir artış olmuştur. I 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle