Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
UZAY da kalırtarki, bunun sonucunda arka tekerlekler de surucunun ıstıkametının bozulmasına neden olacak blr dönme açısına gelırler Bırçok ımalatçı fırma bu ıstenmeyen olayı tumuyle mekanık bır önlemle engellemeye çalışmaktadır Bu yöntem suspansıyon geometrisının ve onun hareket halınde gösterdığı değışiklıklerın ortaya çıkarılmasından ıbarettır Mazda ve Honda yapımcıları daha da ılerı grtmışlerdır Mekanıkien yararianan elektronık bır sıstem gelıştırerek arka akstan yönlendlrme mumkun olmuştur Honda.Prelude üzerinde 500binTL gibı korkunç olmayan bır fıyatla bu sıstemi piyasaya sürmuştur Bu tumuyle mekanık bır sıstemdır ö n tekerlekler 015° dönduklerı zaman, arka tekerlekler aynı yönde once artan, daha sonra azalan bır şekılde (en fazla % 1 7 olmak uzere) dönerter Burada araba dönmekten çok öteleme hareketının etkısındedir kı bu da, direksıyon hareketlennı aza ındırger ve bellı bır hızda vlrajda yol tutumunu daha da mukemmelleştırır Daha duşuk hızda ve bu dönmenın daha belırgın olduğu durumda, park eder veya gerı dönerken, arka tekerl«kl«r aksl yönde dönerler Ön tekerlekler 15°'lik bir açı yaptıkları zaman 0 olan dönme açıları, bunların 35°'lık açı yaptıkları durumda 5°'y> bulur Böylelıkle manevra kabılıyetını arttırırken, dönme çapını yaklaşık bir metre azaltırlar Yıne de, yılın olayı suapanalyonda yaşandı... t ü m gelışmelere karşın geleneksel amortısor modelı çelışküerle doludur Düşuk hızda ve parke kaplama uzerınde yolculann sarsılmamaları ıçln suspansıyon yaylarının olabıldığınce serbest hareket edebılmelerı gerekir Oysa bır otobanda 130 km hızlagiderken, ilk vırajda yol kenarındakı emnıyet şerıtlerıne kaymamak ıçin, bu süspansıyon hareketlerının daha sıkı bır kontrolu gerekmektedır Tasarımcı en ufak bır engebede arabayı beşık gıbı sallayan Amerıkan sıstem ı ıle çok sarsan spor tıpı arasında bır denge tutturma çabasındadır Yıne de, bır defa seçım yapılırsa bundan dönmek mumkun olmayacaktır Amortısörun bır konfor elemarı olmaktan çok guvenlık açısından onem taşıdığı göz önune alınırsa, bu seçımı yapmanın zorluğu da anlaşılacaktır Bugün teleskobık çıft tupkj amortısorler genışleme ve sıkıştırma etkınlıklerını ayırabılmış ve bazı uretıcı fırmalar, alıcıya 'normal' veya 'spor' kullanım arasında bır seçım yapmalannı önerebilmışlerdır Surucu bunun ıçın yağ geçlş slstemlyle oynayacaktır Yağ geçışını açarak yağın amortısörun bır bölümunden dığerıne kolayca akmasını sağlayacak ve böylece suspansıyon yumuşamış olacaktır Yağ geçışını kısarak, geçışı engelleyecek ve bu da suspansıyo nun sertleşmesıne neden olacaktır Alman uretıcı fırma Boge daha ılerı gıderek bu basıt yağ geçış sıstemı yerine Ikl elektromanyetlk supap yerieştirmıştır, bunlar şu şekılde ışlemektedlr • Bütün supaplar açıkken suspansıyon tamamıyle yumuşamış, tıpkı bır beşık gıbıdır Böylelıkle 4 değlşlk kullanım Imkânı ortaya çıkmış oluyor Gereksınimler uygun olanını seçmek elektronık sıstemın gorevı, sıstem algılayıcılar tarafından sağlanan verılere dayanarak bu kararı verıyor Sonuç olarak her tur kullanım ve arazıye uyabılecek bır amortısor tıpı ortaya çıkmış oluyor Boge'un yaklaşık maliyetini 1,5 mllyon TL cıvannda hesapladığı bu donatımın, ABS, ASR sıstemlennde, 4 tekerlek üzerinde kullanımda olmayan buyuk bır sakıncası var Elektronık amortısor sıstemının her 40 000 km'de bır yenılenmesı gerekmekte Tabıı güncel yaşamda kullanılmaya başlanırsa Çünkü çok daha galistirllmls blr sist*m tarafından pabuçlan dama atılacak glM: Formule 1 'de, Ayrton Senna'nın suruculuğunü yaptığı Lotus Honda'da kullanılmış olan "etkln elektronlk süspansiyon." Elektronık, çunku yay veya amortısor yok, bunların yerıne sıçramalan ıstenen nız ve genlıkte yutan ya da kompanse eden 4 hıdrolık pıston almış Etkın çunku, suspansıyon rastladığı yol bozukluklanna veya her tekerlek tarafından hıssedılen ağırlığa uygun bır şekılde cevap verebılmekte ve bunu yaparken şaseye hıçbır hareketı aktarmamaktadır Yaşam uzaydan mı geldi? Çeviri: Anna Abak aşam yerkuresınden daha mı öncedlr? Uzayın derinliklerinden gezegenimlze gelmiş olabilir ml? Bu tur düşünceler yalnız bılım kurgu yazarlarının değıl Giessen Unıversıtesı öğretım (jyelerınden Prof Dr Pflug da yaşamın yerkuresınden daha eskı oldu ğu yanı' dışarıdan" geldığı kanısındadır Prof Pflug'un savı şöyle 'En ılkel turden bakterıler bıle görece olarak yüksek düzeyde gelışmış organızmalardır " "Oysa Batı Grönland'ın isua kayaçlarındakt en esk! bakterı bulguları ile yerkuremızın oluşması arasındakı zaman aralığı (yanı 3 800 ıle 4 600 mılyon yıl cıvannda bır fark) hıpotetik bır ilkorganızmanın daha karmaşık bır yapıya sa hıp olan baktenye dönuşumu ıçın gereklı olan butun evrelere kanımca yeterlı değıldır" Blr Alman jeolog, yaşamın dünya dışı kökenlerine llişkin vareayımlar llerl sürdü. Y Elektronik sistem Tumseklen atlayan bır kayakçı duşünun Arazinın bozukluklarını bacakları karşılarken, başı duz bır çızgı uzerınde gıtmektedır Etkın elektronık suspansıyon da aynı şekılde hareket eder Araba bır hız algılayıcısı ıle donatılmıştır (Pi, 1o tupü) ve her tekerleğın hareketı, zorlamaları ve arazının bozukluklarını ortaya çıkaran akselerometre'ler tarafından analıze edılır Elektronık bır sıstem bu bılgılerı toplar ve her bır tekerleğı, motorun harekete geçırdığı bır pompadan sağlanan yuksek basınçlı yağla çalışan, pıstonla kumanda eder Bu prensıp aeronotik teknikten alınmıştır Mach 2'de uçan bır savaş uçağında, pılot mumkun olan en kısa yarı çapla bır gerı dönuş yapmak ıstedığı zaman duşunecek zamanı olmadığı ıçın, sadece lövyeyı ıstenen yonde oynatır Elektronik bır sıstem bu sırada dönme kanatçıklarını hıza uygun bır şekılde çevirmektedır Etkın elektronık suspansıyon arabanın yere olan uzaklığını optımal bır konumda tutabılmeyı sağlar Monaco ve Detroıt pıstlerınde rakıplerının dınamık ve aerodınamık özellıklerıne zarar verecek kadar kaldırılmaları gerektiğı durumlarda, Lotus Fl yere 4cm 'lık uzaklığını koruyabılmıştı Dığertert çok daha rahatsız araçları ıle mücadele ederken Senna bır uçan halı uzerınde kayar gıbıydı Etkın elektronık suspansıyon, tekerleklerın sureklı olarak yerle kontak halinde olmasını sağlar ve böylelıkle mekanık bır sıstemın atalet ve sıçramalarından kurtulunmuş olur Konfor olanağı ile bırlikte her tür arazıde en etkın ve rahat kullanım ımkânı veren bu prensıp övguye layıktır Boylece kötü yolda ve duşuk hızda, arabanın yere olan uzaklığını arttırıp esnek bır suspansıyon oluşturmak ya da daha sert bır suspansıyon yere daha yakın ve sabrt bır konumu yeğlemek mumkun olacaktır (Scl«nc« VI», Eylül 87) Pflug yıldızlardan değıl her gun yeryuzune duşen ve guneş sıstemımızle yaşıt olan gök cısımlerınden yola çıkmaktadır Gerçekten de jeolog Pflug meteorıtlerın mıneral yapısına hapsedılmış olan organık kalıntılar bulduğuna ınanıyor Elektronmıkroskobık buyutmede günumuzde yaşayan mikroorganızmalara tıpatıp benzeyen ancak onların onda bırı büyukluğunde olan kalıntılar Mıkroorganızmaların tek hucreli ve kemiksiz olmalarına karşın, kayaç ıçınde mılyarlarca yıl dayanabılıyorlar Bunu yerkuremizin en eski kayacı olarak bılinen Batı Grönland'dakı isua kayaçlanndan çıkan mıkrofosıl bulgular kanıtlamaktadır Fakat hucrelerın milyarlarca yıl boztılmadan kalabılmelerı ıçın bunların daha canlı ıken bır mıneral tarafından sarılarak hapsedtlmelerı gerekır Pflug böyle bır olayı anlatıyor Volkanlardan donize dökulen jelatınımsı sılıslı asıt denızın dıbını kaplayarak tum canlılan sarar, örneğin ağaçtan akan reçıne damlasının sınek veya bftceklen yaralamadan hapsederek kehrıbar olması gıbı " Denızın dıbındeki sılıslı asıt tortusu krıstalleserek kuarsa dönüşur Kuars krıstalın ıçınde kehrlbardakı sınek gibi deniz bakterılerı havasız olarak saklanmış oluriar Yalnız kayalardakı bakterı benzerı yapılar kehrıbardakı slnek glbi çıp 4 değişik kullanım • Tum supaplar kapalıyken, süspansiyon tıpkı ultraspor bir kullanımın gerektırdığı gıbı en sert durumundadır • Ino'lu supap açık olduğu zaman, süspanslyon bıraz yumuşamış olmakla bırlıkte yıne de serttır • tno'lu supap kapalı, 2 no'lu supap açıksa (çaplan farklıdır) kullanım çok rahatlamıştır. lak gözle görulemezler Pflug gıbı paleontologlar ömeklennı önce bır mılımetrenın yuzde birı kalınhğında keserek ınce tabakalar ha lıne getırmek zorundadırlar sonra onları blr alttan ışıklı mıkOskop ıle ıncelemeye alırlar Ancak bu araçla kapanmış olan mıkroorga nızrnalar saydam yapılar olarak görunuyor lar Çoğu kez hucre duvarı bile yapısına uygun olarak biçımını korur Batı Grönland dakı İsua kuarsıtındeki mıkrofosıller 500° C'u aşan sıcaklıklara ve yuksek basınçlara maruz kaldıklarından tama men kömurleşmışlerdır incecık kılcal yarık lardan bır zamanlar kayanın ıçıne sızan su bırçok yerındekı karbonu çözmüş ve böylece tosılın bulunduğu yerde bır boşluk oluş muştur Bu boşluğun duvarları bır zamankı hucre gövdeslnin kalıbını butun ayrıntısıyla (taş kömurun ıçındekı bır eğreltı yaprağı ör neğınde olduğu gıbı) koruyorlar Pflug, buna benzer ız ve kapanımları yal nız İsua kuarsitinde değıl "kömurleşmış Chondrıt' adı verılen meteorıtlerde de buluyor Öncelıkle magnezyum demır sılikatı olıvınden olusan bu kuçucuk yıldız bıçımlı ku recıklerın (Chondrıtler) yanı sıra bu meteorıtlerde bır de kıltaşı su ve karbon ıçeren maddelerden oluşan kapanımlar bulunur Chondrıtlerın tersıne meteorıtlerın kömurlu killı bölgelerı hıçbır zaman 150° C uzerınde ısınmamıştır Çunku bunlar ısten başka yer yuzunde kömur yağlı karatas veya asfaltta (yanı bır zamanlar ıstısnasız olarak canlı var lıklardan oluşmuş yerkayaçlarında) bulunan hıdrokarbonları da içertrler Meteorıtlerın ıçındekı organık bıleşımlerın kökenı hâlâ bılım adamları ıçın tartışma konusudur ' Kökenı en eski, guneş sıstemımı zın daha oluşum zamanına dayandığı kesın lık kazanmış sayılabılır" dıyor Pflug Yaşamın dunya dışındakı kökenı ıle ılgılı savını ıse Pflug salt yapısız organık madde ye dayandırmıyor Meteorıtlerde 3 8 mılyar yıllık İsua kuarsıtındeki mıkrofosıllere benze yen çok sayıda şekıllenmış kapanımlara da rastlamış Mayamsı hucrelerının ızlerı ıle çu buk ve kuresel bakterılere benzeyen yapı lar ve hatta bundan daha karmaşık olan şe kıller kı bunlar buyukluklerı dışında mıkroskobık yapıları ıle bugun de var olan demır bakterılerındon hıçbır ayrım göstermıyorlar Meteorıtlerdekı bu kapanımlar Pflug un isveç fızıkokımyacısı ve Nobel odulu sahıbı Svante Arrhenıus'un Panspermıe kuramına ılgı duymasına yol açtı 'Yuz yıla yakın bır sureden berı var olan bu kuram her ne kadar tam kanıtlanamamışsa da çurutulebılmış de değıldır' Isveçlı araştırmacı yaşamın uzayda doğduğuna ve orada her yerde var olduğuna ınanıyordu Bu kurama göre yaşam tohumları uzaydan bızım yerkuremız gı bı uygun yaşam olanakları sunabılen geze genlere uiaşmakta ve tohumlar oraya yerleşıp bundan sonraki bır evrımın başlangıç noktasını oluşturmaktadırlar Eger meteorıtler kendı ıçlerınde gerçekten fosıl yaşam saklıyorlarsa yaşam koşulların ılk dunyadakı gıbı uygun olan her yerde tureyebılır Yanı elverışlı olan gunumuz genç gezegenlerde de Kuşkusuz böyle bır yaratım, yaşamın bo llrlı koşullarda bılinen kımyasal yasalar çerçevesınde hemen hemen zorunlu olarak meydana geldığını söyleyen bıyolojınm şım dıye dek bılinen duşuncelerıne de aykırı olmayacaktı D (DFDautacrter Forschungsdtenst, Bericht« aut d«r VVİssanschaft).