02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TIP BİLİM KÜLTÜR Mutant Mars'a doğru üç yolculuk enzimler AIDS vırusunu yavaşlatıyor C • •• •• •• Sovyetlerln Mars'a insanlı araç gönderme ve yerleşme, Mars'ın uydulanna Inme projesl hızla gerçekleşlyor Vehbi Belgil Araştırmacılar, AIDS virüsünün çoğalmasında çok büyük öneml olan bir enzimln etki mekanlzmasının anlaşılmasında sonuca blr adım daha yaklaştılar. K ent Beckenham'dakl VVellcome araştırma labarotuvarında bir grup bilim adamı, "reverse transcriptase enziminin atkinliğini değiştirmek amacıyla molekül boyunca bazı aminoasitlerini değiştirdiler. R. transkriptaz, virüsün RNA'sı aracılığıyla çift sarmallı ONA oluşumunda önemli bir işleve sahip. Aynı DNA daha sonra konak hücrenin genomuyla birleşiyor. Araştırma grubu çalışmalannı özellikle molekülün benzer enzimlerle (örneğln diğer virüslerin r. transkriptazıyla) özdeş olan bölgelerindeki aminoasitleri değiştirme yönünde yoğunlaştırdı. Bu noktadan hareketle altı adet bölge belirleyen araştırmacılar, özellikle bu bölgeler üzerinde çalışıyorlar. Bunlardan biri, bu grup enzimlerde en sık karşılaşılan ve enzimin RNA ile birleşmesinde önemli oidugu sanılan bir aminoasit dizisi. Araşlırmacılar bu bölgede gerçekleştirdikleri üç mutasyonla oldukça ilginç sonuçlar aldıklannı belirtiyoriar. Bu mutasyonlardan ikisi enzimin etkinliğini azaltırken, bir üçüncüsü r. transkriptazın işlevini tümüyle bozuyor. Grup daha sonra azido timidin (AZT) ve fosfonoformik asit gibi ilaçların mutant enzimleri olağan biçimde engelleyıp engellemediğini araştırmaya girişti. Bu ilaçların etkinliğinde fosforilasyon önemli bir yer tutuyor. AZT örneğinde, hücresel enzimler ilacı AZTtrifosfat durumuna fosforilize ediyor. Daha sonra ilaç r. transkriptazla birleşerek büyüyen DNA sarmalını etkiliyor ve molekülün daha fazla uzamasını engelliyor. iki ayrı bölgede daha yapılan aminoasit değişikliği, enzimin AZTtrifosfat ile engellenmeye duyarlılığını azalttı. Böylece bu bölgelerin trifosfat bağlanma alanı olmaya elverişli bölgeler olduğu anlaşıldı. Deneyier fosfonoformik asitle de benzer sonuçlar verdi, mutantların ilaçlara duyarlılığı azaldı. Yapılan bu çalışmalar iki yönde önem kazanıyor. Birincisi molekülde enzimin işlevi açısından önemli olan yerler ve ilaçların bağlanma bölgelerini ortaya koyuyor. Ancak yeni ilaçların tasarlanmasında bu bilgilerden yararlanabilmek için enzimin üç boyutlu konfigürasyonunu da bilmek gerekiyor. ikincisi, bu doğrultuda yapılacak ileri çalışmalar, araştırmacılara HlV'ın mutasyona uğrama ve AZT gibi ilaçlara direnç kazanabilme olasılıgına ilişkin bilgiler verebilecek. Raporda, "R. transkriptaz zincirinde ortaya çıkabilecek küçük değişiklikler enzimin atniviral ajanlara bağlanma eğiliminde kesin olarak belirgin azalmaya yol açar" deniliyor. Bu sanıldığı kadar kötü bir haber olmayabilir. Bilim adamları herpes virüsünü mutant versiyonlarının asiklovir adlı ilaca daha az duyarlı olup olmadıklarını araştırmak için benzer çalışmalar yaptılar. Sonuçta bu ilaca dirençli olan herpes virüslerinin genel olarak etkinlikleri azalmış zayıf suşlar olduğunu buldular. Aynı araştırma grubu bundan sonraki çalışmalarında mutant r. transkriptaz genlerinin virüs gelişimi üzerindeki etkinliklerini ve etkinliği azalmış mutant enzimlerin analizini yaparak esas molekülle olan biyokimyasal farklılıklarını incelemeye hazırlanıyor. (New Scl•ntist) okyazdım, gene yazıyorum: Hiroşimave Nagazi bombalarının bir nedeni de Rusya' ya gözdağı vermekti. Sovyetlerin yanıtı aynı bombayı yaparak oldu. llk Rus ^•atom bombası 1949'da ülkemız dışında butün ülkelerde büyük korku uyandırmıştı. Bizim korkmayışımız ise dünyada hayret uyandırmıştı: İstanbul, yabancı gazetecilerin ve özellikle isveçli gazetecilerin hücumuna uğradı: Türk halkı nasıl olur da bu kadar sakın olabilırdi? Çok geçmeden, Sovyetler, hidrojen bombalarını da patlattılar. Ancak, Amerika'ya bu kadar yanıtı az görmüş olacaklar ki, 4 yıl sonra da ilk Sputnik'i fırlattılar. Bu kez Amerika'nın etekleri tutuştu. Aya adam indirmenin çabucak gerçekleştlrilmesi sonucu, Sovyetler Birliği ile Amerika arasındaki denge yine sağlandı. Şimdi top gene Sovyetler Birlıği'nde, hatta top değil, toplar: Ikisi, gelecek haziranda marsın uydularından Phobos'a fırlatılacak. Üçüncüsü, 9O'lı yılların sonlarına doğru marsın kendisine fırlatılacak: Insanlı olarak... Haber daha şimdiden etkisıni göstermiş olacak ki Amerikalı yetkililer demeç üstüne demeç veriyorlar: "Cosmos" adlı kitabın yazarı Amerikaiı gökbilimci Carl Sagan şöyle diyor: "Phobos Harekâtı dünya çapında bir plan değil sadece; yepyeni, çok değişik ve yerinde bir plan. Fikir olarak çok ustaca düşünülmüş." Amerikan Uzay ve Havacılık Kuruluşu'nun Marshall Uzay Uçuş Merkezi eski müdürlerinden Helnz Hermann Koelle ise şöyle diyor: "Amerika'nın uzay üstünlüğü diye bir şey kalmadı." Sovyet uzay programları üzerinde uzmanlaşmış Amerikalı James Oberg daha da açık konuşuyor: "Sovyetler uzaydaki üstünlüklerini inatla sürdürürlerse, bize, uzun bir süre, uzayda nal toplamak düşecek." Rhobos, marsın iki ayından biri. ötekisi Deimos. Birincinin marsa uzaklığı 9 bin küsur kilometre (ayımızın dünyamıza uzaklığı 300 bin kilometre, yani 33 küsur kez daha uzak) Deimos'un marsa uzaklığı 23 bin küsur kilometre. Phobos, tek parça kaya görünümünde. Çapı 22 küsur kilometre kadar (İstanbulPendik / İstanbulHalkalı arası). Phobos'a gönderilecek araçlara da Phobos denmiş. Phobos1 araştırma yapacak, ötekisi yedek olacak. Phobos1, adasının 30/90 metre kadar üzerinde uçacak (Beyazıt kulesi yüksekliğinde), ve yer yer inceleme araçları indirecek: Yumuşak inişle... Bunlar düştükleri yerlerde 1 milimetre karelik düzeyleri lazer ışığı ile eriterek buhar çıkaracaklar; sonra bu buharlar inceleme aracının spektrometresi (ışık tahlii aracı) ile incelenecek. Bu yolla mars ayının kimyasal yapısı hakkında fikir edinilecek. Kısaca mars yolunda ilk durak Phobos uydusu olacak. Phobos1, bir tür atlama tahtası mı olacak? Büyük olasılıkla öyle. Çünkü, Phobos'a inmek de, oradan havalanmak da aynı derecede kolay (çekiminin çok az oluşu nedeniyle). Mars ise aşağı yukarı dünyamızın büyüklüğünde olduğundan çekimi de bızimkınınkı kadar. Bu durum inmeyi de, havalanmayı da güçleştiriyor. Tabii, eklemeye gerek yok, Phobos1 insansız bir araç olacak. 9O'lı yılların belki ortalarında, fakat kesınlikle sonlarında marsa gönderilecek aracın "insanlı" olması düşünülüyor. Ancak, bu karar, çözülmesi gerekli birçok sorun çıkarıyor ortaya. Önce, fırlatıcı sorunu, sonra, kozmonotun (veya kozmonotların) sağlığı sorunu. • Amerikalılara göre, Sovyetler'in aya Insan gönde Phobos projeleri rememiş olmasının nedeni, uzay kabinini 300 bin kilometre uzağa itebilecek bir fırlatıcının olmayışı idi. Amerikalılar, ay yolculuğunu yapmış olan Apollo uzay gemisini Satürn5 adlı fırlatıcı ile gönderebılmişlerdi. Ancak, aradaki uzaklık 300 bin kilometre ıdı. Mars, 190 milyon kilometre uzaklıkta Sovyetler, Satürn5'ten 63 kez daha güçlü bir fırlatıcıyı nasıl yapacaklar? Yapmışlarbile. Onlarda "Energia "yıyapmışlar. Fırlatıcı, 100 tonluk bir ağırlığı götüreck güçte Amerikalıların mekiği ise en çok 30 tonu götürebiliyordu. • Sağlık sorunu çok daha önemli. Sovyetler, ınsan vücudunun çekimsizliğe (yahut az çekime) uygun olmadığını daha ilk yıllarda anlamışlardı: 1970de, 18 günlük bir uzay yolculuğundan dönen kozmonotlar (uzayda kalmanın o zaman için rekoru) bir hatta ayaklarının üstüne basamamışlardı. Kemikleri büyük çapta kalsiyum (kemik yapan bir madde) yitirmişti. Bugün, uzayda 200 gün kaldıktan sonra dönenler, yardımcısız 3 günde yürüyebiliyor, 3 hafta sonra da eskı hallerine dönüyorlar. işin kolayı nasıl bulunmuş? Her gün saatlerce idman yaparak. Örneğin, şu anda uzayda 250 küsur gününü dolduran Sovyet sürekli uzay istasyonu "Mir'in" kozmonotları, her gün iki saat bisiklet üzerinde pedal çevirerek vakit geçırıyorlar. Bundan başka, kozmonot giysileri, vücudu sımsıkı saran lastik ıplıklerle dokunmuş. Bu yüzden, kozmonot, bir yerden bir yere gitmeye kalktığında giysilerinin direncini yenmek ıçın kendilerini zorluyorlar. Bu da bir tür idman oluyor. Bu yapılmasa, bünye, aldığı kalsiyumu kullanamıyor Kullanılmayan bir maddeyi de vücut hemen dışarı atıyorDüzen buna göre kurulmuş. O zaman da kemikler inceliyor. Sovyetler neden ille de marsa gitmek ıstiyor? Tabii, önce prestij konusu var: "Onlar 300 bin kilometre uzaklıktaki aya gitti; biz 190 milyon kilometre uzaklıktaki marsa gidersek şerefimiz kurtulur" düşüncesi. Sonra, marsa turistik gezi amacı ile değil, yerlaşik istasyon kurmak için gidilecek. Böyle bir yerin kjrulabileceği tek gezegen, mars: Mars çek./ni dtnyanınkine yakın. Ince de olsa bir mars atmosferı var Amerikalıların Mariner9, Sovyetlerin Mars3 sonda araçları 1971'de gezegenin yüzüne indikleri sırada büyük bir fırtınanın toz bulutlarından da haber vermişlerdı. İşte böyle bir atmosfer çok hafif uçaklarla gezegenin yüzey haritasının çıkarılmasını mümkün kılabılır. Tabii Mars atmosfernde uçak motoru çalışamaz. Gezegenin atmosferı % 95 karbondioksid ile % 2.7 azottan oluşmuş. Oksijen çok az. Bu yüzden, mars uçakları, "ışık yakıtı" kullanmak zorunda kalacaklar Güneş kümesinde, yerleşmeye uygun, bir de ay var. Merküri'de, Venüs'te sıcaklık + 485 derece dolayında. öbür gezegenlerde durum daha da kötü. Marsta yerleşim biriminin kurulması, buradan öbür gezegenlere (Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Plüton) gitmek için rampalar yapılmasını mümkün kılacak. 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle