28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 4 MAYIS 2021 SALI HABER Nisan sonunda, BM Genel Sekreteri Antonio Gutteres’in girişimiyle Cenevre’de tarafların ve garantör ülkelerin katılımıyla gerçekleşen Kıbrıs ile ilgili görüşmeler, beklendiği gibi herhangi bir ileri adım sağlanmadan sona ermiştir. Zaten çözüme yönelik bir anlaşmanın beklenmediği, salt tarafların son tutumlarının ortaya dökülmesinin amaçlandığı Cenevre görüşmeleriyle igili olarak konuya vâkıf olan arkadaşımız Barış Doster’in cumartesi günkü yazısı, son durumu çok iyi anlatıyor, okumanızı salık veririm. HHH Kıbrıs’a ilk kez 1976 yazında, Makaryos Yönetimi’nin Rum gençlik örgütlerinden birinin düzenlediği, “Küçük Ülkelerin Varlıklarını Koruma Sorunu ve Kıbrıs Örneği” konulu, Türkiye’den konuşmacı olarak çağrıldığım toplantıya katılmak üzere gittim. Adaya Rum kesiminden girdim. Sonra Yeşil Hattı geçip, Türk tarafında kalıp oradan döndüm. İki taraftan da protesto yedim. Savaş yaralarının henüz taze olduğu Kıbrıs’ta manzara şuydu: Ada bir tarafı mavi, öteki tarafı kırmızı bayrakların altında toplanmış iki halk arasında ikiye ayrılmıştı. Mavi bayraklılar, geçmişte kırmızı bayrağa karşı kazandıkları zaferleri ulusal bayram olarak kutluyorlar, aynı tavrı kırmızı bayraklılar mavi bayraklılara karşı benimsiyorlardı. Maviler ve kırmızılar birbirlerine karşı bu tavırlarını sürdürürlerken, aynı zamanda da Ulussuz devlet adada bir devlet çatısı altında barış içinde bir arada yaşayacak bir çözüm arıyorlardı. Saptaması kolay ama uygulanması güç olan çözümü, dinleyici ve konuşmacı olarak tek Türkün ben olduğum toplantıda yaptığım konuşmada, dilimin döndüğü ölçüde anlatmaya çalıştım. Çözüm, mavilerle kırmızıların birbirlerini karşılıklı ötekileştirmeyi bırakıp, zaman içinde “ben ve o”nun yerine “biz”i oluşturmalarıyla sağlanacaktı. Yani eşit haklarla birlikte yaşamak ve ortak bir geleceğe yine birlikte yönelmek arzusuyla birleşen bir toplum yaratılmaya çalışılacaktı. Bu sağlanmadan çözümü sağlayacak sihirli bir formül yoktu. Rumların toplantıyı yönetmek için çağırdıkları İngiliz sosyolog Prof. Peter Woorsley’in de içtenlikle desteklediği konuşmaya hayret verici bir şekilde salondaki Rum topluluktan olumsuz bir tepki gelmedi. Zaten yeni bir şey söylemiyor, bir devletin var olmasının ancak birlikte yaşama ve ortak geleceğe yönelme arzusunun oluşturduğu bir ulusa sahip olmasıyla mümkün olacağını vurguluyordum. HHH O günden bu yana Kıbrıs’ta meselenin özü de tarafların davranışı da aynı şekilde sürdü. Londra ve Zurich anlaşmalarının, bağımsız Kıbrıs Devleti’ne can verecek ulusun yaratılmasını sağlayacak, eşit biçimde birlikte yaşama arzusunu doğuracak ve ulusunun oluşmasının güvencelerini oluşturabilecek mekanizmaları getirmiş olmasına karşın, Yunan Rum tarafının Kıbrıs’ta eşit egemenlik tabanından yola çıkarak Kıbrıs ulusunun oluşmasına olanak sağlayacak esnekliği göstermemekte direnmeleri yüzünden çözüme bir türlü varılamamıştı. Cenevre’deki son toplantının en önemli yönü ise yeni seçilmiş KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın şimdiye kadar, karşı tarafın inadı yüzünden tek devletli çözümün mümkün olmadığını görerek hazırladığı eşit egemenlik sahibi iki devletli çözüm ile ilgili altı maddelik önerisidir. Bu yeni öneriyle, KKTC masaya yeni bir görüş getirmiştir. Yunan Rum tarafının zaman içinde Tatar’ın önerisine olumlu yanıt vermeleri düşünülemez. Ama olsun, artık masada iki devletli bir çözüm vardır. Rum Yunan kesiminin Kıbrıs’ta ulussuz, devlet gibi, olması mümkün olmayanda diretmesi halinde de zaten pratikte sürmekte olan iki devletli statüko da öylece fiilen devam edecektir. Terör örgütü lideri Gülen’den örgüte, ‘Tedbir almalı, strateji oluşturmalıyız’ talimatı ‘Susun ve gizlenin’ Terör örgütü lideri Gülen, örgütüne “yaşananlardan ders alarak yine sinsice gizlenmeye yönelmeleri ve susmaları” talimatı verdi. Darbe girişiminin ardından iç bünyede bölünme yaşayan, deşifre olunca örgütü savunamayan FETÖ, yeni taktikler arayışında. Örgütüne “susma” talimatı veren terör örgütü lideri Fethullah Gülen, geçmişte yaşananlardan ders alınmasını istedi. Gülen, örgütün yeniSEFA UYAR den gömülerek saklanması amacıyla, “Geçmişi düşünmekten bugün yapılması gerekenlerin yapılmadığı, geçmişin konuşulmaması, geçmişte yaşananların tekrarlanmaması için tedbir alınması ve stratejiler oluşturulması” talimatı verdi. Talimat, Gülen’in, örgüte yönelik tepkileri unutturmak ve FETÖ’nün sinsiliğini “gizlenmeyle” sürdürme arayışı olarak değerlendiriliyor. İtirafçılar isim veriyor 15 Temmuz’un üzerinden yaklaşık beş yıl geçmesine karşın çeşitli kurumlara yönelik operasyonlar da devam ediyor. Bu kapsamda son olarak 30 Nisan’da, FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) yapılanmasına yönelik İzmir ve İstanbul merkezli 66 il ve KKTC’de operasyon gerçekleştirilmiş ve 234 şüpheli hakkında gözaltı kararı verilmişti. Operasyonlarda itirafçı olanların verdikleri isimler ise her gün yeni bir operasyonun temelini oluşturuyor. FETÖ içinde yaşandığı iddia edilen tartışmalara ise FETÖ elebaşı Gülen, yayımladığı yazı ile müdahil olmuştu. Gülen bu kez, 4 Nisan’da kendi internet sitesi üzerinden, “Himmeti Dağıtmama” başlıklı yazı ile örgüte “susun” talimatı verdi. Yazıda “geçmişi düşünmekten, gelecekle uğraşmaktan bugüne odaklanılamadığı ve yapılması gereken işlerin ihmal edildiğini” savunan Gülen, örgüte, “geçmişi hortlatarak yeni problemlere neden olunmaması gerektiğini” belirtti. “Geçmişte meydana gelen olumsuz hâdiseleri dirilmemek üzere toprağa gömmesini ve üzerine de kocaman kocaman kayalar koymasını bilmek lazım” diyen Gülen, “bunlardan ibret almasını bileceklerini ancak bunu yaparken yeni düşmanlar icat etmemeye, yürünülen güzergâhın emniyetini ihlal etmemeye dikkat edeceklerini” kaydetti. Gülen, yazıda, “Geçmişte yaşadığımız olumsuzlukları bir daha yaşamama adına gerekli tedbirleri almalı, buna göre stratejiler oluşturmalıyız” derken, “Art niyetli insanların deme damara nüfuz etmemeleri, kanımızı emmemeleri, damarlarımızı koparmamaları adına yapılması gerekli olan şeyleri yapmalıyız. Öyle bir temsil ortaya koymalısınız ki size zulmedenlerde dahi nedamet hislerini tetiklesin, size yaptıklarına pişman olsun ve gelip sizden özür dilesinler. Yoksa külhan beyi gibi konuşmanın, insanların bazı hislerini tahrik etmenin, birilerini rencide etmenin, dikleşmenin kimseye bir faydası dokunmaz. Bilakis dikleşme, karşı dikleşmelere sebep olur” ifadelerini kullandı. l ANKARA ‘RENKLENDİRME’ TAKTİĞİ KULLANMIŞLARDI FETÖ’nün, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından örgüt üyelerine, deşifre olmamaları için “renklendirme” adı verilen yöntemle çeşitli tarikatlara ve bazı partilere sızıp kamufle olma talimatı verdiği ortaya çıkmıştı. Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Adrey Karlov’u 2016’da öldüren ve “kripto FETÖ mensubu” olduğu belirtilen polis memuru Mevlüt Altıntaş’ın, Gülen’in “renklendirme” talimatına uyarak “Sosyal Doku Vakfı” içerisinde saklandığı belirlenmişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ise 2019’da, FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) yapılanmasına yönelik yürütülen soruşturmada, “ByLock kullandığı tespit edilen asker sayısının, terör örgütünün silahlı kuvvetler içerisine sızdırdığı tahmini örgüt üyesi sayısına göre çok az olduğu, darbe girişimine nispeten çok az üyesini kullandığı, terör örgütüne yönelik bilinen kriterleri (ByLock, Bank Asya, üst düzey yöneticilerle irtibat gibi) taşımayan diğer mensuplarını ikinci bir darbe girişiminde ya da örgütsel başka bir faaliyette kullanmak üzere hazır olarak beklettiğinin değerlendirildiği” vurgulamıştı. AKP SÖZCÜSÜ ÇELİK’TEN ‘MISIR’ AÇIKLAMASI: Yeni mekanizmalar oluşturmaya çalışıyoruz AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Mısır’la Türkiye arasında yeniden başlayan görüşmelere ilişkin, “Mısır’la ilgili yeni mekanizmalar oluşturmaya çalışıyoruz. Dışişleri’nden bir heyet oraya gidiyor. Akdeniz’deki gaz aramayla ilgili anlaşmalar gibi konuların konuşulması gerekiyor” dedi. Çelik, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Anastasiadis’in “Osmanlı İmparatorluğu hayali peşinde koşan küstahlar var” sözüne de “Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC’ye yaptığı bu saygısızlığı aynen iade ediyoruz” karşılığını verdi. Çelik, partisinin MYK toplantısı sonrasında basının karşısına çıktı. Cenevre’de Kıbrıs toplantısı yapıldığını ve KKTC’nin eşit şartlar tezi ortaya konulduğunu anımsatan Çelik, “Bir müzakere olacaksa, bu müzakerenin parametrelerinin önceden ne olması gerektiği ifade edildi. Bu zeminlerde herhangi bir müzakere zemininin bulunamadığı ortaya çıkmıştır. Gerçekçi bir müzakere yapacaksak müzakere masasında olmaya devam edeceğiz. KKTC’yi, Kıbrıs Türk davasını yok sayan bir yaklaşımla müzakere söz konusu değildir” dedi. Anastiadis’in “Osmanlı İmparatorluğu hayali peşinde koşan küstahlar var” sözlerine de Çelik, “Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC’ye yaptığı bu saygısızlığı aynen iade ediyoruz. Yakında yapılacak bir zirvede Türkiye’yi ve KKTC’yi Avrupa liderlerine şikâyet edeceğinden bahsediyor. Rum kesiminin AB’yi oyuncak haline getirmesi kabul görüyorsa bu onlara hayırlı olsun” diye karşılık verdi. “Libya ile ilgili yürüÖmer Çelik yen işler var” diyen Çelik, Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı, MİT Başkanlığı’nın Libya’yı ziyaret ettiğini belirtti. Çelik, hükümetin Mısır’la ilgili yeni mekanizmalar oluşturmaya çalıştığını ifade ederek “Dışişleri’nden bir heyet oraya gidiyor. Akdeniz’deki gaz aramayla ilgili anlaşmalar gibi konuların konuşulması gerekiyor. Mısır’la Türkiye arasında diyalog çalışmasının performanslı bir şekilde dönüştürmesine yönelik ziyaret olarak görebiliriz” dedi. l ANKARA/ Cumhuriyet AKP’Lİ KELEŞ’TEN SKANDAL TWEET ‘Köpek gibi havlıyorlar’ Malatya Battalgazi Belediyesi’nin AKP’li meclis üyesi Leyla Keleş, bir günde dört yurttaşın intihar etmesinin ardından hükümetin ekonomi politikalarını eleştirenlere “Havlıyorlar” diyerek hakaret etti. Keleş, gelen tepkilerin ardından Twitter hesabını kilitledi. AKP’li Keleş, geçim sıkıntısı nedeniyle intihar eden yurttaşların ardından iktidarı eleştirenlere, Twitter hesabı üzerinden hakaret etti. Keleş, “Komşusu intihar edene kadar haberi olmayan Müslüman, intihar ederken videosunun çekip paylaşıyor. Bunun üzerinden de hükümete havlıyor! Peki, sen durumu yetkililere bildirdin mi önceden? Ya da bir gün 100 TL borç verdin mi? Video paylaşıp vicdanını rahatlamak ne kolay değil mi” ifadelerini kullandı. Keleş, gelen tepkilerin ardından hesabını koruma altına alarak tweet’lerin görülmesini engelledi. l Haber Merkezi ‘ALİ ERDOĞAN TEHDİT ETTİ’ İDDİASI Başkapan tutuklandı İktidarı eleştiren paylaşımları nedeniyle AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeğeni Ali Erdoğan’a ait olduğunu iddia ettiği ses kayıtlarını sosyal medya hesabından yayımlayarak hakarete maruz kaldığını ve tehdit edildiğini söyleyen Nuri Başkapan, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla dün sabah gözaltına alınarak tutuklandı. Twitter hesabından önceki gün ses kayıtlarını da yayımlayarak yaptığı paylaşımında Başkapan, suç duyurusunda bulunduğunu ancak herhangi bir işlem yapılmadığını belirtmişti. Başkapan dün gözaltına alınarak Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Müvekkilinin tutuklandığını duyuran avukat Ferdi Yamar, “Nuri Bey, paylaşımın ardından 24 saat geçmeden bu sabah (dün) konutu basılarak ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçu isnadı kapsamında gözaltına alınmıştır. Dosyaya Nuri Bey’in daha önce yargılandığı ve beraat ettiği paylaşımlar, yine Nuri Bey’in mağduru olduğu olaylara ilişkin yaptığı paylaşımlar eklenmiştir” dedi. Son yerel seçimde Ekrem İmamoğlu’nun kampanyasına 50 lira yatırdığı için Başkapan’ın İBB’ye bağlı Ağaç AŞ’deki görevine son verilmiş, seçimi Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasının ardından görevine iade edilmişti. l Haber Merkezi İmamoğlu’nun Suçlanan Elleri Bugünlerde nereye baksak benzer sözleri duyuyoruz: Kanunsuz emir, hukuksuz talimat, suç olmayan fiil... Her gün garipsiyor, baskılanıyor, öfkeleniyoruz. Ama çıta yükselmeye devam ediyor. O halde, sorayım: Elleriniz arkanızda bağlı bir şekilde gezindiniz diye hakkınızda soruşturma açılır mı? Açılmışı var. Bundan tam bir yıl önceydi. İstanbul’un Fethi’nin 567. yıldönümüydü. Fatih Sultan Mehmet Türbesi’nde bir anma töreni düzenlendi. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu da katılımcılar arasındaydı. Bilmeyenler olabilir; Fatih’in eşi Gülbahar Hatun’un türbesi de aynı avludaydı. İşte, hazır olun... İmamoğlu’nun o türbenin dışında yürürken ellerini arkasından bağlaması İçişleri Bakanlığı’nı harekete geçirdi. İnsan inanmakta zorlanıyor ama bakanlığın onayıyla Mülkiye Başmüfettişi görevlendirildi. Ve geçen hafta şu suçlamayla Ekrem İmamoğlu’nun ifadesi istendi: “2020 yılında gerçekleştirilen bir program kapsamında ziyaret ettiğiniz Fatih Sultan Mehmet’e ait türbede elleriniz arkanızda bağlı bir şekilde gezinmek suretiyle saygısızlık yaptığınız iddiası...” Sahi, yürürken bağlanan eller mi suçluydu, onlara suç yazan bağlı eller mi? Kasaya Ödeme Yalan Çıktı İmamoğlu’nu, dahası CHP’yi ilgilendiren çok kritik bir karar daha var masamda. Hatırlayın... Erkan Karaarslan kimdi? Birçok devlet kurumuna ve belediyelere danışmanlık yapan isimdi. FETÖ üyeliğinden yargılanıyordu. Aksi belgeler olmasına rağmen, “örgütün belediyeler imamı” olarak anılıyordu. İşte o Karaarslan’ın Beylikdüzü Belediyesi’nden usulsüz ihaleler aldığı öne sürüldü. O dönem Beylikdüzü Belediye Başkanlığı koltuğunda İmamoğlu vardı. O halde, Sabah’ın manşetine göre “İmamoğlu FETÖ’nün kasasına 2 milyon lira ödeme yapmıştı!” Doğru muydu bu iddialar? Sanıkları arasında Karaarslan’ın ve belediye çalışanlarının da olduğu bir dava açıldı. Yedi duruşma yapıldı. Savcı sonunda “kamu zararı oluşmadı, suç da yok” dedi. Ve Büyükçekmece 5. Asliye Ceza Mahkemesi birkaç gün önce karar verdi. Erkan Karaarslan da dahil olmak üzere herkes beraat etti. Duydum ki Ekrem İmamoğlu hakkında da takipsizlik kararı çıktı. Acaba Sabah gazetesi fikri takip yapıp, sonuçlanan bu mahkeme kararını da okuruna duyuracak mı? Göreceğiz. Yeni Aşıda İran Sırrı Türkiye, koronavirüse karşı üçüncü aşı için Rusya ile anlaştı. Buna göre Sputnik V’nin üretimi Türkiye’de de yapılacak. Aracı firma, AKP’nin eski Ümraniye İlçe Başkanı Öztürk Oran’ın başında olduğu Viscoran şirketi. Üretimi yapacak ise CinnaGen İlaç. Normal, günlerdir Rus aşısını üretecek CinnaGen’in haberleri yapılıyor. Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesindeki üretim tesisinden özel söyleşiler yayımlanıyor. Nasıl büyük bir firma olduğu anlatılıyor. İyi, güzel, hepsi tamam. Ama bana garip gelen bir şey var. Sanki ağız birliği etmişçesine CinnaGen’in bir İran firması olduğu saklanıyor. Şirketi İranlı bilim insanlarının kurduğu söylenmiyor. Halbuki arşivlerde var; fabrikasını bile 2019’da İran’ın Türkiye Büyükelçisi açtı. O dönemlerde çıkan haberlerde “İran’a uygulanan ambargo nedeniyle Türkiye’deki yatırımın Tahran’daki şirket merkezi açısından önemsendiği” vurgulanıyordu. Acaba bu konu akla gelecek diye mi çekiniliyor? Anlamadım gitti. Sarsıntı Üstüne Sarsıntı Hani hep “CHP’nin yıkılmayan kalesi İzmir” denir ya... İşte o kalede, CHP’ye gönül verenlere “neler oluyor” diye sordurtan sarsıntılar ardı ardına yaşanıyor. Her şey Urla Belediyesi’ne kayyum atanmasıyla başladı. Çünkü Başkan Burak Oğuz FETÖ’den tutuklandı, ceza aldı. Sonra, ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edilen Menemen Belediye Başkanı Serdar Aksoy istifa etti, ardından tutuklandı. Beklenen, partinin koltuğu korumasıydı. Öyle ya il meclisinde CHP çoğunluktaydı. Gelin görün ki önce fireler yüzünden, sonra kura sonucu belediye AKP’ye geçti. Sözün özü, CHP sandıkta kazandığını masada kaybediyordu. Bu olayın parti içindeki soruşturması tamamlanmadan İzmir’de yeni bir sandık daha CHP’lilerin önüne kondu. Zira, Torbalı Belediye Başkanı İsmail Uygur vefat etti. Parti İzmir’de güven tazelemek istiyordu ama yine olmadı. Evet, CHP belediyeyi aldı ama ilk turda üç, ikinci ve üçüncü turlarda ise iki fire verdi. Bitti mi, bitmedi. Çünkü daha bu firelerin sebebi sorgulanmadan, CHP’li meclis üyesi Mustafa Akbıyık da AKP’ye geçti. Haliyle, bu durum parti içinde öfkelerin artmasına neden oldu. Öğrendim ki şimdi CHP’de şu sorular yankılanıyor: Bu meclis üyeleri nasıl belirleniyor? Ya da fireye neden olan bu adaylar nasıl belirleniyor?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle