03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 11 MAYIS 2021 SALI kültür Sırlarla dolu Ankara Devlet Konservatuvarı 85 yaşında Bugün Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı adıyla işlerliğini sürdürmekte olan Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kuruluş tarihi, “tiyatro ve opera” sanatçıları yetiştirmek amacıyla, öğrenci adaylarının 1936 yılının 6 Mayıs12 Mayıs tarihleri arasında sınava alındığı gün olarak belirlenmiştir. Refik Ahmet Sevengil, henüz yasası çıkmamış olsa da 6 Mayıs 1936 tarihinin konservatuvarın kuruluş günü sayıldığını söyler. Ülkemizdeki ilk Devlet Konservatuvarı, bugün 85 yaşına ulaşmıştır. Kutlu olsun. Dönemin Yükseköğretim Müdürü Cevat Dursunoğlu’nun böyle bir kurumun oluşması için gündeme aldığı yabancı uzmanlar, öncelikle besteci Paul Hindemith ve “temsil bölümü” için önerdiği, tiyatro ve opera yönetmeni, oyuncu Carl Ebert’tir. Ebert, Almanya dışındaki ülkelerde de pek çok görev üstlenmiş bir sanatçıdır. 1935 Şubat ayında Ankara’ya gelir. Yapılan görüşmeler, devlet konservatuvarının kurulma amacının, Başkent’te bir devlet tiyatrosu oluşumuna yönelik olduğudur. Ebert’in kullandığı “Türk tiyatrosunu kurma” sözü birçok kişiyi incitmiştir. Vasfi Rıza Zobu da “O Günden Bu Güne: Anılar” başlıklı kitabında (Milliyet Yay. 1977), Ebert’in bu yaklaşımını, halk tiyatrosu geleneğimize ve ülkemizde çağdaş tiyatroyu oluşturma yolunda ortaya konmuş olan sanat emeğine hakaret sayar. Carl Ebert’in derdi Sözleriyle Muhsin Ertuğrul’u da öfkelendiren Ebert’in derdi ise Başkent Ankara için “mevcut artistlerle” ve arada bir de yabancı toplulukların gösterileriyle yürütülecek bir tiyatronun yeterli mi olacağı, yoksa akademik ilkelere dayalı bir eğitimden geçmiş sanatçılarla oluşturulacak bir kurumun temellerinin mi atılması istendiği yönündedir. Ebert’i coşturan, çağdaş yöntemlerle oyuncularını yetiştirmiş bir tiyatronun oluşturulmasını öngören ikinci seçenektir. Kullandığı sözcükler ters gelebilir ama Ebert, Vasfi Rıza Zobu’nun anılarında belirttiği gibi İstanbul’da izlediği “Faust” temsilinden çok etkilenmiş ve yapımın yaratıcılarını övgüye boğmuştur. Dolayısıyla, İstanbul Şehir Tiyatrosu sanatçılarını küçümsemesi söz konusu değildir. Buna karşılık, Vasfi Rıza Zobu anılarında Ebert’in yaptığı bir rol örneklemesini “Mınakyan üslubu”na benzetip aşağılamakta ve Ebert’i gözünün hiç tutmadığını belirtmektedir. Sonuç olarak ilk dönemdeki giriş sınavlarında bulunamayan Ebert’in “mimik ve rol etüdü”, Muhsin Ertuğrul’un “teori ve retorik” derslerini verdiği, bir öğretim düzenine geçilir. Kısa sürede Ebert ve Ertuğrul arasında yöntem ve uygulama konusunda uyuşmazlık oluşacak, Ertuğrul bir buçuk yıl sonra Ankara’daki görevinden ayrılacaktır. Ertuğrul, Ebert’e 70. yaşını kutlamak için 1957’de yazdığı bir mektupta yıllar önceki ayrılma nedenini uygar bir dille açıklayacak, Ebert’in Devlet Tiyatrosu’na ulaşma yolundaki yıllar süren katkısına olan saygısını belirtecektir. Sezar’ın hakkı Sezar’a Doğrudur, Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kuruluş yıllarının öyküsü, Ebert’in çok da doğru sözcükler kullanılmadan dillendirilmiş düşüncelerinin uyandırdığı duygusal/düşünsel patlamalarla bezenmiştir. Ne ki yapılması gereken, sözgelimi, Zobu’nun kitabından alıntılarla 85 yıl önce yaşanmış sürtüşmeleri kaşımak değil, Muhsin Ertuğrul’un, diplomasi dilini kullanarak 1957’de yazıya geçirdiği gibi geçmişteki pürüzleri törpüleyerek “Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek”tir. Ebert, 1940 yılında kurulmasına önayak olduğu Tatbikat Sahnesi’yle, Ankara Devlet Konservatuvarı öğrencileri için bir uygulama alanı oluşturmuş, onları Ankara ve ülke seyircisiyle buluşturmuş, bu görevi 1947 yılında Muhsin Ertuğrul üstlenmiş ve 1949’da da Devlet Tiyatrosu kurulmuştur. Birçok siyasetçinin ve birçok sanat insanının emeğiyle oluşan bir serüvendir yaşanan. Günahı ve sevabıyla... Gerisi, eskilerin deyişiyle, lafü güzaftır (boş lakırdı)... (Yukarıdaki bilgiler, 2013’te yitirdiğimiz, Devlet Tiyatrosu sanatçısı, yönetmen, yazar Fikret Tartan’ın, “Altmışında Bir Taze” başlıklı yapıtının I. cildine (1997) dayandırılmıştır. Kaynağı gösterilmiş onlarca tanıklık ve yazışma bu yapıttan izlenebilir.) Büyük ödül ‘Bilmemek’e Çevrimiçi olarak düzenlenen 4. Kadın Yönetmenler Festivali’nin ikinci etabı sona erdi. Kapanış töreninde Sinema Yazarlığı dalında Emek Ödülü Sevin Okyay’a takdim etti. Altın Makara Uzun Metraj En İyi Film Ödülü’nü ve Biket İlhan En İyi Yönetmen Ödülü’nü Leyla Yılmaz’ın “Bilmemek” filmi aldı. Film, 17 yaşındaki sutopu oyuncusu Umut’un eşcinsel olduğuna dair dedikoduların ardından uğradığı zorbalığa odaklanıyor. Kamera Göz En İyi Film Ödülü, seramik sanatçısı ve akademisyen Tuba Korkmaz’ın çarpıcı hayat hikâyesini ele alan ve Neşe Uğur Nohutçu imzalı “Töz” filminin oldu. bir gerilim ‘Şantaj’ Netflix ekranlarında 30 Nisan tarihinde, aynı anda 190 ülkede prömiyerini yapan mini dizi, bizdeki adıyla “Şantaj”, bir solukta izleyip bitirebileceğiniz 8 bölümlük bir İspanyol gerilim dizisi. Orijinal adıyla “Masum” KONUK YAZAR (The Innocent El Inocente) son derece ergen ilkelliğinde bir kız meselesi yüzünden çıkan bir bar kavgasıyla başlıyor. CENK ERDEM Kavga, kaza sonucu gençlerden birinin ölümüyle sonuçlanınca, başroldeki Mateo (Mario Casas) katil damgasıyla hapse giriyor. Ne var ki Mateo’yu özgürlüğüne kavuştuktan sonra çok daha karanlık ve sürprizlerle dolu bir hikâye bekliyor. Ters köşe ustaları Dizide başarılı bir avukat olarak ağabeyi ile ortaklık yürüten Mateo, ağabeyinin aniden ölmesiyle hukuk şirketlerinin başına geçerken, eşi Olivia (Aura Garrido) bir Berlin seyahatine çıkıyor ki çıkış o çıkış... Sırlarla dolu, ters köşelerle sürekli sizi şaşırtan hikâye, soluksuz bırakan bir bilmeceye dönüşüyor. Ters köşeleri seven yazar Harlan Coben’in romanından uyarlanan dizide, yönetmen koltuğunda da ters köşe dehası, İspanyol gerilim ustası Oriol Paulo var. İki ters köşe ustasının yapımdaki bu harika buluşması, tadına doyulmaz bir seyirlik yaratıyor. Şantaj, gizemli gerilim filmlerini sevenler için zevkten dört köşe edecek bir dizi keyfi. İspanyol gerilim filmlerinin yakışıklısı Mario Casas Yönetmen Oriol Paulo’yu korku sineması fanatikleri ve festival izleyicisi hepsi birbirinden nefis Görünmeyen Misafir (The Invisible Guest), Ceset (The Body El Cuerpo), Fırtına Anı (Durante la tormenta) filmlerinden çok iyi tanır. Paulo, bu uyarlama için biçilmez kaftan olmuş. Öte yandan, romancı Harlan Coben, tam 14 romanını ekrana uyarlamak üzere Netflix’le sözleşme imzalamış bile. Yeni yapımlar farklı ülkelerin uyarlamaları olacak. “Görünmeyen Misafir” filminde de oynayan Mario Casas da belli ki Oriol Paulo’nun favori yakışıklısı. Casas’ın sadece yakışıklılığı değil, “Cross the line “filmindeki oyunculuğuyla İspanyol Akademi Ödülü de var. Casas, “ParamedikEl Practicante” filminde olduğu gibi başka yönetmenlerin işleriyle de İspanyol korku, gerilim sinemasının en iyilerinde başroller kapmayı da sürdürüyor. Kimse geçmişinden kaçamaz Dizinin ana temasını, Netflix’in kullandığı tanıtım sloganı “Kimse geçmişinden kaçamaz” çok iyi özetliyor. Hikâyede sadece başroldeki Mateo değil, diğer karakterler Lorena, Olivia ve Teo da sırlarla dolu. Kişisel olarak dizinin en güzel yanının, şu pandemi döneminde zihninizi boşaltmaya yardımcı olacak yüksek tansiyonu ve hızlı temposu olduğunu söyleyebilirim. Dizide ayrıca bir noktada 80’ler slasher filmlerinin intikam alan katil öyküsü tadı da var. İşin o kısmında Kimmy karakteri ayrıca duygularınızı hırpalayacak. Romanı yazan Harlan Coben, üniversite yıllarında tıpkı dizideki gibi şiddetli bir kavgaya karışmış ancak yazarın Variety için verdiği söyleşide belirttiği üzere neyse ki kimse ölmemiş. Coben aynı söyleşide birçok korku sineması fanatiği gibi Oriol Paulo’nın filmlerine ve vizyonuna bayıldığını itiraf ediyor. Oriol, söyleşide sözlerine şunu da ekliyor: “The Invisible Guest filmini izlediğimi ve ‘İşte benim kadar sürprizlere deli olan bir adam’, diye düşündüğümü hatırlıyorum.” Siz de sürprizlere ve dizinin gece sineması tadına bayılacaksınız. Hele televizyon ekranlarında izlenen diziler sezon finali yapar ve izlenecek bir şey gerçekten kalmazken. Sanat atölyeleri devam ediyor SALT’ın “hiyerarşik olmayan, or eden, öte yandan bu itirazın haktak bir öğrenme süreci” olarak kının da alıştığımız dil kalıplarıyla tasarlanan Çalışma Grupları serisi tam olarak verilemediği ontolojilesanatçı ve eğitmen Ayşe Köklü’nün re giriş (ve oluş) için yeni imkânlar atölyesiyle devam ediyor. Çevrimi bulmak ve yaratmak amaçlanaçi ortamda, kayıtlı katılımcılarla yü cak. Program kapsamında Vicki rütülecek atölyede insanmerkezci Kirby, Fred Moten, Stefano Harney lik ile dil arasındaki dinamik ve çe ve Merve Ünsal’ın gerçekleştirecelişkili ilişki irdelenecek. Çalışma ği sunum ve söyleşiler SALT Online nın başlangıç noktasını şiirsel me YouTube kanalından canlı yayımlatin okuma ve yorumlamaları ile dil nacak. biliminde kelimeleri duyularla edinilen izlenim olarak tarifleyen ideofon araştırmaları oluşturacak. Bu yolla ortaya çıkarılacak çeşitli türde ilişki, hiyerarşi ve sürtünmelerin seçili kuramlar dahilinde ne ifade edebileceği tartışılacak. Eleştirel ırk teorisi ve feminist varoluş kuramlarında insan merkezli bakış açısına ve sabitlemeye itiraz Ayşe Köklü’nün speeching bubbles isimli taslağı, 2021 PROGRAM: 4 20 Mayıs 19.00 Grup Çalışması: “(Parantezin içinde nefes?)” 4 22 Mayıs 12.00 Açık Sunum: Vicki Kirby, “Wild Allusions: Ecologies of Agency” (Vahşi Anıştırmalar: Öznelliğin Ekolojileri) (İngilizce) 4 27 Mayıs 19.00 Açık Sunum: Merve Ünsal, “Tökezleyen Görseller ve Sesler” 4 3 Haziran 19.00 Grup Çalışması: “Bağlam/ntılar” 4 7 Haziran 19.00 Açık Söyleşi: Ayşe Köklü moderatörlüğünde Fred Moten ve Stefano Harney (İngilizce) 4 10 Haziran 19.00 Grup Çalışması: Değerlendirme Müzisyen Barış Demirel, müzikal çeşitliliğini yeni çıkacak albümü ‘Mutluluklar’da gösteriyor Trompetle gelen mutluluk Trompet ustası, Barış Demirel, Barıştık Mı grubuyla birlikte devam ettiği çalışmalarının yanı sıra hiplaşıyor. Mekânda hiç karşılaşıp tanışmıyoruz ama ben paylaşımları görünce mesaj atıyorum. Zaman içinde ufak tehop, rap, caz, pop ve elektronik gibi fek muhabbetlerden sonra yaptığım yebirçok farklı türden sanatçıyla da yap ÖZNUR ni albümden ve remix, rework fikirletığı çalışmalarda da müzikal çeşitliliği OĞRAŞ ÇOLAK rimden kısaca bahsettim. İki şarkı yolni göstermeye devam ediyor. Sanatçı, ladım, birine yapmak ister mi diye sortüm parçaların söz ve müziği kendisine ait dum. İkisine de seve seve yapmak istediğiilk solo albümü “Mutluluklar”ı 4 Haziran’da ni söyledi. Vizyonunu ve iletişimini oldukça yayımlamaya hazırlanıyor . sevdiğim birisi Guillaume. Çok mutlu olduİstanbul, Hollanda, Almanya, Belçika, İn ğum, içime sinen bir çalışma ortaya çıktı. Dagiltere ve İsviçre gibi lokal ve uluslararası ha yeni, farklı çalışmalarla detay yok, sürpcaz festivallerinde düzenli olarak yer alan sa riz olsun bu yıl karşınızda olacağız. natçı; bu coğrafyanın seslerinden ve türlen Birçok farklı türden sanatçıyla ortak işrinden ilham aldığı; hiphop, caz, rock ve lo leriniz, ayrıca grubunuz Barıştık Mı’yla yafi öğelerin bir araya geldiği albümünde top yımladığınız bir albümünüz var. Solo albüm lamda sekiz parça yer alıyor. Aynı zaman projesi nasıl ve ne zaman ortaya çıktı? da bir multi enstrümantalist olan sanatçı, al Her şeyine kendimin karar verdiği, nerebümdeki tüm enstrümanları da kendisi çaldı. deyse her enstrümanı kendimin çaldığı ve Prodüktörlüğünü Da Poet ve Barış Demirel’in şarkı da söylediğim bir albüm yapmak istiüstlendiği albüm, Kadebostany rework’leri yordum. Pek çok farklı çalışma ve işbirliğinve Deniz Tekin düetiyle müzikseverlerle bu den sonra artık kafamda bazı şeyler belirginluşacak. leşmeye başlamıştı. Ne istiyorum, ne lazım, n 4 Haziran’da yayımlanacak Mutluluk nasıl uygularım, aşağı yukarı hazırlıklı hislar albümünüzden şimdiye kadar iki sing sediyordum kendimi. 2020 Temmuzu’nda le ve bu iki single’ın Kadebostany rework karar verip ağustosta hemen çalışmaya başversiyonlarını yayımladınız. Kakülünde ladım. Aralıkta albümü bitirdim. AslınAk Oldum ve Sal Beni’nin ortaya çıkışı na da bu yaz yeniden kayda gireceğim. Bir EP sıl oldu? Hikâyelerinden biraz bahseder kaydetme planım var. Minval bakımından misiniz? Mutluluklar’ın devamı sayılabilir. Eski ilişkilerim sürecinde veya hemen son n Mutluluklar albümünden bahseder mirasında yazdığım bazı şarkılar vardı. Bunlar siniz? Bizi nasıl bir albüm ya da ne gibi genelde pişmanlık, özür ya da öz eleştiri ba sürprizler bekliyor? rındıran kişisel şarkılardı. Doğru düzgün bir “Mutluluklar” aslında vedalaşma demo kaydı bile olmayan, hikâyelerim. Melankokendi kendime dinlediğim lik ama çok ferah bir şeyler. 2020’de bunların havası var albümün. bazılarını bir albümde topBuruk ama gülümsülamak istedim. Her şarkıyor da hani. Hem pop’a nın aslında bir adresi, bir hem hiphop’a hem lofi mevzusu var. Şu ana katavırlara hem de şarkıdar yayımladığım iki singcı/şarkı yazarı tarzlarıle da bitmesine üzüldüna göz kırpan ama güğüm ama bitmesi, arkada nün sonunda yine bir kalması gereken ilişkileritrompetçinin albümü. me yazılmıştı. Albüm 4 Haziran’da çın İsviçreli pop müzik kacak. Çok heyecangrubu Kadebostany’le landığım bir Deniz Teyollarınız nasıl kesişti? kin düetimiz var. OnÖnümüzdeki günlerde line ya da artık ortalık birlikte başka bir projede düzelirse bol bol konyer alma gibi planlarınız var mı? serler vermeyi planlıyorum. Hatta bu konserHalihazırda devam eden grubum Barışler, bu albüm de dahil toplamda farklı protık Mı ile Ankara’da verdiğimiz bir konserde jelerimle yayımladığım 4 albümlük diskogdenk geldik. Kadebostany’nin asıl kişisi Guil rafimin özeti gibi olacak. Tabii ki mutluluklaume müziği çok beğenip Instagram’da pay lar odaklı. Borusan’da bu hafta Çevrimiçi video platformu borusansanat.tv üzerinden yayımladığı ücretsiz konser kayıtlarıyla izleyicilerine ulaşmaya devam eden Borusan Sanat; bu hafta; 16 Mayıs Pazar günü saat 11.30’da borusansanat.tv’de yayımlanacak konserde Schönberg’in Verklärte Nacht ve Gershwin’in yapıtları yorumlanacak. Beethoven Filarmoni Orkestrası’nın kurucusu ve sanat yönetmenliği görevini üstlenen Rösner şefliğinde BİFO, New York Times’ın “maceracı ve olağanüstü”, London Observer’ın “Jacqueline du Pré’den bu yana gelmiş geçmiş en heyecan verici İngiliz yaylı çalgı icracısı” yorumlarının ardındaki solist kemancı Daniel Hope ve ENKA sahnelerinin değerli sanatçılarından biri olan piyanist Gökhan Aybulus’a eşlik edecek. Leonardo Da Vinci’nin ayı kafası çizimine rekor fiyat İngiltere’deki Christie’s Müzayede Evi, İtalyan sanatçı Leonardo Da Vinci’nin bir ayı kafası çiziminin önümüzdeki ay 16.7 milyon dolara satılarak potansiyel olarak bir rekor kıracağını tahmin ettiklerini açıkladı. US News’te yer alan habere göre Da Vinci 7 cm’lik olan “Head of a Bear” isimli eserini, pembebej bir kâğıt üzerine gümüş noktalarla çizmiş. Müzayede evi yetkilileri, “Bu eser, Leonardo’nun hâlâ İngiliz Kraliyet Koleksiyonu ve Chatsworth’taki Devonshire Koleksiyonları dışında özel ellerde olan sekiz çiziminden biri” olduğunu söyledi. Yetkililer, eserin 8 ile 12 milyon sterlin arasında alıcı bulacağını tahmin ettiklerini söyledi. Ayrıca yetkililere göre çizimin mülkiyeti İngiliz ressam Thomas Lawrence’a dayanıyor. 1930 yılında Lawrence hayatını kaybettikten sonra eser Samuel Woodburn’e geçmiş. Woodburn de 1860 yılında Da Vinci’nin çizimini 2.50 sterline Christie’s Müzayede Evi’ne satmış. Eserin 2008 yılından beri ismi verilmeyen koleksiyonerin himayesi altında olduğu biliniyor. “Head of a Bear”, önce New York’taki Christie’s’de, ardından Londra ve Hong Kong’da sergilenecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle