06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 13 8 NİSAN 2021 PERŞEMBE Acı çeken kadın ve çocukların öyküsü GÜLÇİN GÜLAN Tiyatro sanatçısı Ayşe Lebriz Berkem, 4 Nisan Pazar günü Zoom üzerinden “Hikâyelerimiz” adlı canlı tek kişilik performansıyla yaşadıklarımıza ya da bir şekilde tanığı olduğumuz dramlara dokunan üç öyküyü anlattı ve “Kadın Savaşı Baladı”nı seslendirdi. Dijital tiyatronun başarılı bir örneği olan “Hikâyelerimiz”de sanatçı, Ayfer Tunç’un “Fehime” adlı öyküsünde pedofili kurbanı Egeli iki çocuğu, kendisinin kaleme aldığı “Gülfer” de çocuk yaşta evlendirilen şiddet mağduru bir kadını ve Duygu Asena’nın iki yüzlü entelleri hicvettiği “Nur ya da Yalan” adlı öyküsündeki çifti canlandırıyor. Performans Leibriz’in, “Ayrı ayrı konuları bütünleştirerek güvende hissettiğim bir alan sağlıyor” dediği Süreyya Karacabey’in yazdığı balad ile bitiyor. Berkem’in kurucusu olduğu Biteatral’in projesi olan ilk gösterimi 21 Ocak 2021’de yapılan “Hikâyelerimiz”in dekor ve kostüm tasarımı Zeynep Erdem, müzik Erkan Yalçınkaya, afiş ve görsel tasarım Gülay Ayyıldız Yiğitcan imzalarını taşıyor. Performans sonunda Zoom üzerinden izleyicilerin sorularını yanıtlayan Ayşe Lebriz, “Normal zamanlarda oyun biter. Seyirci ile ilişkimiz biterdi. Ama bu yalnızlaşma sürecinden sonra oyun sonrası sohbet iyi geliyor. Dijitalden tiyatro olur mu? Şimdilik olmak zorunda. İnadına yaşamak gibidir, inadına tiyatro yapmak. Sanatçı olarak bizler için pandeminin kalıcı olup olmaması değil ama üretmeden yaşamak dayanılmaz bir sorun. İzleyerek yalnızlığımıza şifa oluyorsunuz” diyerek zor zamanlarda üretmenin, yaratmanın sanatçılar için bir “varoluş” meselesi olduğunun altını çizdi. Sanatçı, “Anlattığımız, yaşadığı şiddetten, tacizden, tecavüzden utanan, korkusundan susan ya da zorunlu olarak boyun eğen kadınlar ve çocukların hikâyesidir. Bütün bu acılar hepimize ait ve hepimizin ortak iradesiyle bitebilecek. Bu bilinçle, ‘İstanbul Sözleşmesi Yaşatır’ diyerek, oyunumuzla omuz veriyoruz” diyerek herkesi nefesi yetene dek her pazar Zoom üzerinden dijital sahnede canlandırdığı “Hikâyelerimiz”i izlemeye davet ediyor. Performansın gelecek gösterimi 18 Nisan Pazar günü 18.00’de, biletleri Mobilet’te. Ayşe Lebriz Berkem, “Hikâyelerimiz” adlı canlı tek kişilik performansıyla yaşanan trajik olaylara ayna tutuyor. ‘Sinemada Gençlik’ Altyazı Sinema Dergisi, nisan sayısını “Sinemada Gençlik” temasına ayırdı. On yazıdan oluşan dosyada farklı dönem ve coğrafyalarda gençlik hareketlerinin ve genç yaşlara özgü heyecanlarla kaygıların; aşk, öfke, isyan, bazen delilik ve daima tutkuyla tanımlanan kişisel arayışların; kuşak çatışmaları ile sınıfsal kaygıların filmlerdeki yansımalarının izi sürülüyor. Altyazı’nın 206. sayısına altyazi.net/ dergi adresi üzerinden erişilebiliyor. Kadınlarda Gecekondu ve çiçekli kadın resimleri ile tanınan İmren Erşen: yaşama sevinci var Fatma Kaplan ‘İzmit’i evrensel boyuta taşıyacağız’ İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet, kültür sanat projelerini bir açılış ile kamuoyuna aktardı. Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde yapılan lansmanda “Kültür ve Sanat Kenti İzmit” sloganıyla yola çıkan İzmit Belediyesi’nin, 2021 yılında planladığı kültürel projeler ve etkinlikler tanıtıldı. Başkan Hürriyet, İzmit Belediyesi’ni evrensel boyuta taşımak istediklerini belirtirken bu alandaki vizyonlarını şu kelimelerle açıkladı: “Kentimizin simgesi olan Fethiye Caddemizi kültür odağı haline getireceğiz. Tarihi İzmit evlerine yeniden hayat vereceğiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hatıralarını İzmit’te dünyanın en zengin Atatürk Müzesi’nde yaşatacağız. Hepimizin tonton dedesi Hulusi Kentmen evini restore ederek yaşatacağız. Daha da ilerisi, tarihi 1710 yılına dayanan 126 kilometrelik Hoşgörü Yolu’yla İzmit Belediyesi’ni evrensel bir boyuta taşımak istiyoruz.” Ayrıca sinevizyon gösterimiyle birlikte 2021 yılı projeleri görsel olarak tanıtıldı. Finalde ise keman virtüözü Cihat Aşkın sahneye çıktı. İlia Özkan ‘Yorma’ diyor İlia Özkan’ın 4 şarkıdan oluşan ilk dijital kısa albümü “Yorma”, Yelda Gürkan Müzik Production etiketiyle yayımlandı. Sözü ve müziği Diler Türkmen’e ait “Yorma”, geçmiş yıllarda söylenen “Al Baharları” cover’ı ve “Uyandım Sabah”ın akustik ile beraber iki versiyonunun da yer aldığı 4 şarkının düzenlemelerini Ajlan Akyüz, Yıldıray Gürgen ve Murat Hasarı yaptı. Gecekondu ve çiçekli kadın resimleri ile tanınan ressam İmren züdür. Bu beni çok etkilemiştir. Hayatındaki tüm güçlüklere rağmen yaşama sevinci ve Erşen, kadınlarda yaşama doğa sevgisini asla terk etmesevincinin hep var olduğu kanısında. IŞIK miştir. Benim doğaya bakışımKANSU da bunlar etkili olmuştur. Salgın döneminde sa Resimlerinizde küçücük nal sergilere katılan, son günyaşamların tüttüğü küçücük evlerde de Eskişehir Büyükşehir ler görüyoruz. Belediyesi’nin düzenleyeceği bir Gecekondular ve onların yaşamsanat merkezi için çalışmalar ya ları benim evlerimi canlı hale gepan İmren Erşen, resmine ilişkin tiriyor. Yoksul iken de yaşama sesorularımızı yanıtladı: vinci olabileceğini görüyorum, ça Eşref Üren’in öğrencisi ola lışmalarımda onlardaki dinamizrak tanınırsınız. Üretici gücü mi, renkliliği ve birbirleri arasınnüze ondan kalan sanatsal kalı daki ilişkileri simgeleştirmeye çatı sorsak... lışıyorum. Eşref Üren’in kişi olarak Çiçekli kadınlarınız da var... sebatkâr sonsuz sanat sevgisi ve Başlarında çiçek olan genç, yaşsaygısı ile çalışma gücü, beni ger lı ve tüm yaşlardaki bu kadınlarçekten etkilemiştir. Sabah gözünü da da yaşama sevinci, doğa sevgisi açtığı zaman ilk baktığı şey gökyü var. Renk coşkuları müthiş. VIVALDI’NIN ‘DÖRT MEVSIM’INE DÖRT KEMAN İş Sanat ve Milli Reasürans işbirliğinde düzenlenen Milli Reasürans Oda Orkestrası’nın konseri dünyada bir ilke imza atıyor. Batuhan Uzgören’in şef, keman sanatçısı Can Özhan’ın solist olduğu konserde, İtalyan besteci Antonio Vivaldi’nin ölümsüz eseri Dört Mevsim Keman Konçertosu, keman yapımcısı Ecevit Tunalı tarafından her mevsim için özel olarak tasarlanan dört farklı kemanla ses buluyor. Her konçertonun ses rengine ve karakterine uygun olarak tasarlanan bu kemanlar ilk kez bu konserin İş Kuleleri konser salonundaki seyircisiz kaydında çalındı. George Frideric Haendel’in Konçerto Grosso eseriyle başlayan konser, ilk gösterim tarihi 9 Nisan Cuma, saat 20.30’dan itibaren ücretsiz olarak İş Sanat’ın YouTube kanalı ve internet sitesinden izlenebilecek. Film akşamlarına ‘Son Saat’ ile devam Türk Musevileri Müzesi film akşamları bu kez izleyicilerini dil ve kültür üzerinden bir seyahate davet eden “Son Saat (The Final Hour)” filmiyle devam ediyor. Deniz Bensusan’ın ailesinin kültürünü ve dilini devam ettirebilmek adına geçmişin izlerini takip etmesi üzerine kurgulanan film, yok olmakta olan Ladino dilini dünya üzerinde hâlâ konuşan sayılı kişiyle görüşmesi, kültürün paylaşımı kadar, yaşanmış zorunlu göçlere ve Holokost nedeniyle yaşanmış acılara kadar uzanıyor. Yönetmen Çağlar Mallı’nın ikinci uzun metraj filmi olan 2019 yapımı “Son Saat” filmi 10 Nisan Cumartesi akşamı saat 21.00’de Zoom ve Facebook üzerinden eşzamanlı olarak yayımlanacak. Öykü ve roman yazarı Füruzan’ın ilk yapıtı Parasız Yatılı, hepimizin okuma listesinde olan/olması gereken kült bir yapıttır. Parasız Yatılı benim de Füruzan’dan okuduğum ilk öykü kitabı. 1972’de Sait Faik Hikâye Armağanı kazandı ve bu armağanı kazanan ilk kadın yazar oldu. Füruzan, edebiyata güçlü adımını Cemal Süreya’nın Papirüs’ünde attı. Ama bir öyküsü yayımlanabildi. Dergi kapandı. Yöneticisinin önerisiyle de öykülerini Memet Fuat’a verdi. Memet Fuat, çok beğendi, destekledi. Adı Yeni Dergi’yle anılmaya başladı. Bu yıllarda Seçilmiş Hikâyeler, Türk Dili, Pazar Postası vb. dergilerde de öyküleri çıktı. Yanı sıra kitaplar, romanlar, tiyatrolar, film senaryoları, gezi yazıları, şiirler, röportajlar yayımladı. Ünü yurtdışına taştı. Ulusal, uluslararası ödüller aldı. Sinemayla, tiyatroyla iç içe, şiirsel yıllar geçirdi. Memet Fuat gözlerini yumsa da unutulmadı, 2006’da 80. yaş gününde Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen törende anıldı. Memet Fuat Ödülleri verildi. Füruzan’ı da ilk kez orada dinledim. Ceren Necipoğlu’nun herkesi duy‘Parasız Yatılı’ 50 yaşında gulandıran arp dinletisinin ardından “Memet Fuat genç yazarları nasıl desteklerdi?” konulu bir panel gerçekleştirildi. (Üzüntüyle anımsıyorum: Ceren Necipoğlu, ne yazık ki bir uçak kazasında 36 yaşında yaşamını yitirdi (2009). Uluslararası ödülleri olan, Anadolu Üniversitesi’nde arp ve piyano dersleri veren öğretim görevlisiydi.) Paneli oğlu Kenan Bengü yönetti. Füruzan Diye Bir Öykü Panelde Memet Fuat’ın desteğini almış ve bu sırayla Süreyya Berfe, Füruzan, küçük İskender, Lâtife Tekin, Egemen Berköz konuştu. Füruzan şunları vurguladı: “Öykümü verdikten iki gün sonra telefonla aradı, Türk edebiyatı büyük bir öykücüye kavuşuyor, öykünüz gelecek ay çıkacak, dedi. Çok iyi değerlendirme özelliği vardı. Adalet duygusu çok yüksek, estetik anlayışı, hayattaki duruş biçimi çok sağlamdı.” Parasız Yatılı’nın 50. yıldönümünde bunları anımsadım. Bir de Tüyap Kitap Fuarı’nca 2008 yılı Onur Yazarı seçilmesiyle Füruzan Diye Bir Öykü adlı armağan kitabı (hz. Faruk Şüyün)... “Parasız Yatılı” öyküsü, Füruzan’ın yaşamından izler taşır. Öyküde anlattığı çocuk, belki de kendidir. Çünkü Füruzan da zamanında parasız yatılı okul sınavını kazanmış, ne var ki, kimsesiz ailesi kendine kefil olacak birini bulamadığı için, bu yüzden okuyamamıştır. Füruzan çocukların yoksulluktan, çaresizlikten kurtulması için onların kesinlikte okumalarını ister. Öyküdeki anne çok yoksuldur, geçinmek için çok zor koşullarda bir işte çalışır, çocuksa evde geceleri tek başına kalır. Anne, kızı için her şeye katlanır. O, kızı için hayaller kurmakta bunun gerçekleşmesi için çok çalışıp parasız yatılı sınavını kazanmasından başka çare görememektedir. Yaşamın içinden gelir Modernist edebiyatın Oğuz Atay, Yusuf Atılgan’dan sonra yakınındaki en önemli yazarlardan olan Füruzan, yapıtlarında insanların yaşam yarışında, ekmek kavgasını değil; kendisiyle karışan iç dramını anlatır. Toplumun gelenek karşısındaki tutumunu eleştirir. Yaşamın içinden gelen gerçek kahramanlar, kendi yaşamıyla birbirine karışır. O her ikisini de eşit yürütmek ister. Yabancılaşma, uyumsuzluk, cinsellik, yoksul kızlar, zengin ve yaşlı adamlar, çocuklar; Füruzan’ın ana izleklerindendir. Ona evrensel çizgiyi kazandıran; öykü ve roman yazarlığında bu ayrıcalıklı yeri veren de budur. Belirli ülkeler ve insanlardan çok, insanlığın ülkesini, insanlığı ve insanlığın ülkelerini şiirsel söylemle, kişiselleşmiş ayrıntıcılığıyla işler. Parasız Yatılı’yı, 47’liler’i ya da yirmi bir kitabından birini her okuduğunuzda ayrı bir gerçeği keşfetmeniz, ayrı bir tat almanız kaçınılmazdır. Ne zaman okursanız okuyun, size iyi gelecektir, yol gösterecektir. Eline, yüreğine sağlık Füruzan’ın... Darbeden değil, kadınlardan korkun! Elbet yukarıdaki başlığın yüzlerce değişik varyasyonu olabilir... Darbeden değil, açlardan korkun, açların gözbebeklerinden korkun! Darbeden değil, 11 milyon işsizden korkun! Darbeden değil, yarattığınız ve milleti mahkum ettiğiniz bu bölünmüşlükten korkun! Darbeden değil, hak ve hukuksuzluktan, adaleti yok saymaktan korkun! Darbeden değil, salgınla ilgili sakladığınız gerçeklerden, ölümlerine neden olduğunuz doktorlardan, sağlıkçılardan, ölüme terk ettiğiniz hastalardan korkun! Darbeden değil, vicdan sahiplerinden korkun! Dilekçeden korkmak Anımsayın: İstanbul Sözleşmesi, bir gece ansızın “geri çektim” denerek yok edilmeye çalışılmıştı. Nisan başında, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, “#ÖLMEKİSTEMİYORUM” başlıklı dev bir şikâyet dilekçe örneğini İstanbul Zincirlikuyu’da bir bina duvarına asmıştı. Herkes görsün diye... Yetkililer öyle bir korktular ki hemen kollar sıvandı. Güvenlik güçleri seferber edildi, apar topar dilekçe örneği sökülüp indirilmişti. Neden mi korktular? Neden mi indirdiler? Çünkü gerçekleri söylüyordu: “Bugün herkesin gördüğü dev şikâyet dilekçesi bir kadının ‘Ölmek İstemiyorum’ diyerek verdiği yaşam mücadelesidir. Bu sadece tek bir örnek. Ama bu dilekçenin sahibi kadın gibi her gün onlarca, binlerce kadın bu dilekçeleri veriyor. Hayatta kalabilmek, şiddetten uzak yaşamak için karakollarda, adliyelerde mücadele ediyor.” Böyle başlıyordu ve şöyle devam ediyordu... “Arzu Aygün 9, Ayşe Tuba Arslan 23, Nahide Opuz 36, Sevtap Şahin tam 60 kez resmi makamlara başvurmuş, koruma talep etmiş ya da şikâyetçi olmuşlardı. Şikâyetleri görmezden gelindi ve şikâyetçi oldukları erkekler tarafından öldürüldüler. Bu şikâyetlerin, dilekçelerin tek bir tanesi bile dikkate alınsaydı, İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı bugün yüzlerce kadın hayatta olabilirdi.” Teşekkürler Beşiktaş Belediyesi Neyse ki bu ülkede korkunun esiri olmayanlar da var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Beşiktaş Belediyesi örneğin. Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat da pankartın indirilmesi üzerine sosyal medya hesabından “Bu anlamlı çalışmayı daha çok İstanbullu görmeli... Kadınların haklı mücadelesinin her zaman yanındayız... Baskı dosyasını bize iletin, Beşiktaş Çarşı’daki duvarımız sizin için hazır” şeklinde bir paylaşımda bulunmuştu. Beşiktaş Belediyesi’nin bu girişimi önceki gün gerçekleşti. O devasa pankart / afiş Beşiktaş Çarşı’ya asıldı. Teşekkürler bu işi gerçekleştirenler. Teşekkürler kadınların haklı mücadelesinin her zaman yanında olanlar. Teşekkürler bir kez daha Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu. Artık bu afişi herkes görebilir! İstanbul’a gelemeyenler sosyal medyadan pankartı ve asıldığı yeri görebilirsiniz. Korkunun esiri olmak Malum, “Korkunun ecele faydası yok” diye bir atasözümüz var... Özetle “Korku insanı esir aldı mı, abuk sabuk işler yaptırır” demeye de gelir... EY OKUR! 104 emekli amiralin Montrö Antlaşması’na ilişkin açıklamasını okuduğunuzda sizler “Eyvah, darbe yapacaklar” endişesine ya da korkusuna kapıldınız mı? Ya da benzer bir açıklamayı çok daha önce emekli büyükelçiler yaptıklarında “Eyvah, darbe geliyor” dediniz mi? Güldürmeyin beni! Dünya edebiyatı korku öyküleriyle, denemeleriyle dolu. Kimi yazar korkunun cehaletten doğduğunu vurgular; kimi yazar kokunun zalimlikle ilişkisini ortaya kor. Yok, korkunun ne zalimlikle ne de cehaletle ilgisi var diyenlere, haydi bir üçüncü şık verelim: Belki de sadece ve sadece kişiye mahsus çıkarlarla ilgisi vardır... Ya da en iyisi sizlere Aziz Nesin’in 12 Eylül sonrası ellerimizden düşmeyen “Korkudan Korkmak” kitabını öneririm. ‘Minik Eller Anneleri İçin Çiziyor’ 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı özelinde, “Minik Eller Anneleri İçin Çiziyor” isimli bir resim yarışması düzenleniyor. Çocukların gelecekle ilgili umutlarını ve hayallerini resmetmelerini sağlamak amacıyla düzenlenen yarışmada ilk beşe girenlere Kelebek Mobilya, genç odası armağan ediyor. 15 yaşını doldurmamış çocukların katılabileceği yarışmada ilk 10 içerisine giren tüm resimler ise Kelebek mağazalarında sergilenecek. Detaylar: https://yarisma.kelebek.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle