08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 13 2 NİSAN 2021 CUMA Karikatür Müzesi için İBB’ye çağrı AKP iktidarında karikatürün müzesine bile tahammül yok, restore edilecek diye boşalttıkları müze binasını tamir bitince vakfa verip Karikatür Müzesi’ni uygun olmayan bir yere yolladılar İktidarlar karikatür ve mizaha tahammülsüz. Mizahın ilk başlaKONUK YAZAR gi Evi (Bulgaristan), Basel Karikatür ve Cartoon Müzesi (İsviçdığı coğrafyalardan biri olan ülkemizde her şeyin müzesi var ama 1975 yılında İBB katkısıyKÜRŞAT COŞKUN re), Wilhelm Busch Müzesi (Almanya), Varşova Karikatür Müzesi (Polonya), Brüksel Bant Kala açılan Karikatür ve Mizah Mürikatür Sanat Merkezi (Belçika), zesi, değişen yönetimlerde bir açılıp bir Omiya Karikatür Sanatı Müzesi (Japonkapanmaktan kurtulamadı. AKP iktida ya), Uluslararası Karikatür Sanatı Mürında ise tam bir üvey evlat muamelesi zesi (ABD), Ulusal Çizgiroman Müzegördü. Oysa ülkemizde ilk müzecilik fa si (Fransa), Tolentino Karikatür Müzesi aliyeti, 19. yüzyılın ortalarında, Osmanlı (İtalya) gibi müzeler aynı zamanda tusanatının eski eser niteliğindeki değer ristik çekim odakları oldu. li eşyalarının Enderun Hazinesi’nde, Kut Türkiye’de ise Karikatürcüler sal Emanetler’in ise Topkapı Sarayı’nda Derneği’nin kurulmasıyla (1969) birlikte ki Hırkai Şerif Dairesi’nde korunması ile bir karikatür müzesi kurulması için çebaşladı. Cumhuriyet’le birlikte müze sa şitli girişimler oldu. İlk karikatür müzesi yısı ve çeşitliliği artırıldı, etnografya ve 2 Temmuz 1975’te İstanbul Belediyesi arkeoloji müzeleri başta olmak üzere Karikatür Müzesi adıyla açıldı. 12 Eylül yeni müzeler kuruldu. 1980’de ise müze kapatıldı; karikatürKarikatür Müzesi’ne ise bir türlü sıra cülerin karşı çıkmalarına karşın Şehir Tigelmedi. Oysa dünyanın pek çok yerin yatroları yöneticisi Vasfi Rıza Zobu’nun de kurulmuş olan karikatür müzeleri girişimleriyle Tiyatro Müzesi’ne dönüşeğitim ve araştırma merkezi olarak da türüldü. Karikatür Müzesi’nin yeniden hizmet veriyor. Gabrova Mizah ve Yer açılmasına yönelik dernek yöneticilerinin çabaları sonucunda bu kez 27 Şubat 1989’da Fatih Saraçhanebaşı’nda Gazanfer Ağa Medresesi İBB Karikatür ve Mizah Müzesi adıyla açıldı. Müzede Türk karikatürünün 18601960 dönemini belgeleyen sürekli sergi alanı, değişken sergilerin açıldığı salon, mizah kitaplığı, arşiv, özgün baskı atölyesi, çizgi film atölyesi gibi bölümlerin yanı sıra kitap, albüm ve süreli yayın koleksiyonu, sekiz bin adet orijinal karikatür, yüz on büyük ustaya ait özel dosyalar, yabancı çizerlere ait karikatürler bulunmaktaydı. Müze her yıl on beş bin kişi tarafından ziyaret ediliyordu. Karikatür ve Mizah Müzesi, Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesinden sonra 1994’te kapatıldı. Müzeyi, karikatür sanatçılarının ve kamuoyunun baskısıyla bir süre sonra yeniden açmak zorunda kaldılar ama bu kez restorasyon yapılacağı bahanesiyle 2010 yılında yeniden kapattılar. Üstelik restorasyon sonrasında burayı Karikatürcüler Derneği’ne değil, Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı’na tahsis ettiler. Karikatürcüler Derneği’ne ise geçici olarak Tepebaşı’nda, yeterli ve uygun koşullara sahip olmayan bir yer tahsis ettiler. Bu alanda geçici sergiler açılmakla birlikte, bir müzenin sahip olması gereken fiziksel yetersizlik nedeniyle birbirinden ünlü ustaların pek çok eseri, yayın ve teşhir objesi depolarda ve sandıklarda bekliyor. Bu konuda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ve Başkan Ekrem İmamoğlu’nu bir çağrıda bulunmak istiyoruz. Karikatürcüler Derneği yöneticileriyle bir araya gelerek yönetimini ortaklaşa yürütecekleri bir müze kurulması için harekete geçmelerinde tarihsel bir önem var. İstanbul’da işlevine uygun bir yerde açılacak olan karikatür ve mizah müzesi, bu sanata ve ustalarına vefa borcumuzun ödenmesi konusunda olduğu kadar, İstanbul’un gülen yüzünü tüm dünyaya göstermemiz için de büyük bir fırsat olacaktır. Türk tiyatrosunun acı kaybı Muhsin Ertuğrul ve Handan Ertuğrul Devlet Tiyatroları emekli oyuncusu Handan Ertuğrul, İstanbul’da yaşamını yitirdi. Ertuğrul’un cenazesi, bugün Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde düzenlenecek törenin ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilecek. Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt, Ertuğrul’un ardından bir başsağlığı mesajı paylaştı. Kurt, mesajında, “İstanbul Devlet Tiyatrosu emekli oyuncumuz, Türk tiyatrosunun değerli ismi, Devlet Tiyatromuzun ilk Genel Müdürü Sayın Muhsin Ertuğrul’un eşi Handan Ertuğrul’un vefat haberini büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyorum. Kıymetli sanatçımıza Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve sanat dünyamıza başsağlığı diliyorum” ifadelerini kullandı. Ceylan yeni filmiyle geliyor Yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın yeni filmi “Kuru Otlar Üstüne”nin çekimlerine, bir süre önce Erzurum’da başlandı. Film, Anadolu’nun bir köyünde zorunlu Nuri Bilge Ceylan görevini tamamlayıp İstanbul’a atanmayı bekleyen genç öğretmen Samet’in umutsuzluk hissini ve kendisi gibi öğretmen olan Nuray ile tanışmasının ardından yaşadığı değişimleri konu alıyor. Filmin başrollerini Deniz Celiloğlu ve Merve Dizdar paylaşıyor. “Kuru Otlar Üstüne”nin 2022 yılında izleyiciyle buluşması bekleniyor. 2006 yapımı “İklimler”den bu yana her filminin ilk gösterimini Fransa’daki Cannes Film Festivali’nde yapan Ceylan’ın, yeni filminin de ilk olarak Cannes’da gösterileceği belirtiliyor. Ceylan’ın yeni filmi, geçen yıl Avrupa Konseyi’nin Eurimages Fonu’ndan 470 bin Avro, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan da 2 milyon TL yapım desteği aldı. Film, TRT’nin düzenlediği 12 Punto TRT Senaryo Günleri’nde bu yıl ilk kez verilen Ustaya Saygı TRT Ortak Yapım Ödülü’nü almıştı. Amy Winehouse belgeseli... Hayatı anlatılan “Amy” belgeseli Oscar kazanan ünlü şarkıcı ile ilgili yeni bir belgesel geliyor. 27 yaşındayken hayata veda eden ünlü şarkıcı Amy Winehouse’un ölümünün 10’uncu yılında, onu anlatan yeni bir belgesel geliyor. Yapımını BBC’nin üstleneceği projeye, İngiliz sanatçının annesi Janis Winehouse katkıda bulunacak. BBC’nin haberine göre 2003 yılında Multipl Skleroz (MS) hastalığı teşhisi konulan Janis Winehouse, hastalığı onu “Amy ile ilgili anılarını yok etmekle tehdit ettiği” için belgesele katılmayı seçti. Amy Winehouse, 2015 yapımı, En İyi Belgesel Oscar’ı kazanan Amy adlı belgesele konu edilmişti. Filmde Janis Winehouse ve ünlü şarkıcının sevdiği pek çok kişi yer alıyordu. Ancak film gösterime girdikten sonra aile, belgeselden “ayrılmak” isteAmy Winehouse diklerini belirten bir açıklama yapmıştı. İKSV 40. İstanbul Film Festivali Nisan Seçkisi filmleri dün akşamdan izlenmeye başladı. Bu kez biletler hemen bitmedi! Köstebek Ajan Festival başladı, siz hâlâ gelmediniz! Gençlik heyecanımızdır, İKSV İstanbul Film Festivali, kuyruğa girip bilet almalar, İstiklal Caddesi’nde Beyoğlu ve Atlas sinemaları arasında koşuşurken arada bir İnci’de profiterol yemeler! Her şey değişiyor. Bir yıldır sinemaseverler sinemayı evde seyrediyor. Profiterolü bilmem ama yiyecekleYAZGÜLÜ ALDOĞAN rini de internetten sipariş ediyor. Sinema salonu ve büyük ekran seven biri olarak televizyondan bile film seyretmeyi sevmezken pandemi koşulları yüzünden yatakta, kucaktaki bilgisayardan film izledim bir yıl boyunca. Sağ olsun İKSV bizi filmsiz bırakmadı, festivallerden, dünya sinemasından seçkiler yaparak büyük bir çeşitlilikle filmler sundu, böylece daha büyük bir kitleye de ulaştı derken geçen yılki festivali böylece geçirdik. Bu yıl ne yazık ki pandemi bitmedi, arttı, salona gitmek yerine festival yine kucakta bilgisayarda dün akşam başladı. Sinemaseverler biletler satışa açılır açılmaz girip kombine ya da seçtikleri filmlerin biletlerini aldı. Ama geçen yılların aksine hâlâ bilet var! Kendimden biliyorum, ben de bu kez kombine bilet almadım. Çünkü neden? Gösterimler sürekliydi, ilk heves sürekli kombine aldım ve bir kısmını beğenmediğim için bir kısmını vakit bulamadığım için seyredemedim. Dolayısıyla bu kez sadece seçtiğim filmlere odaklandım. Sinemaya çok meraklı olduğum halde niye hepsini izlemek istemedim? Aynalar Gönül İşleri Son Banyo Filmler çok depresif Geçen akşam sinemasever meslektaşlarım ve Film Festivali Direktörü Kerem Ayan’la zoom üzerinden bir sohbet yaptık. Kerem bize ilk 20 filmi tanıttı, hepimizin ortak şikâyetine de hak vermekle birlikte yapacak bir şey olmadığını açıkladı. Ortak şikâyetimiz, filmlerin çok depresif ve sert olmasıydı, zaten keyfimiz yok, zaten pandemi, kriz, baskı derken bunalıyoruz, filmler de üzerimize gelince fenalık geliyor! Ben en son İnsan Hakları Film Seçkisi’nden beri, pek film seyretmiyorum! Önceki gün “Quo Vadis Aida” filmini izleyen arkadaşlar birbirini uyarıyordu, dayanamayacak olan başlamasın diye. Ben de yarısında bırakmıştım! Kerem Ayan’ın da söylediği gibi yaşadığımız dünya bu, böyle bir dünyada yaşayan sinemacı ne yapsın, senarist ne yazsın? Hele festival filmleri elbette daha gerçekçi, eğlendirme amaçlı değil, komedi, macera, aksiyon yok, sorunları ele alıyor. Ve işte Quo Vadis Aida’da olduğu gibi Bosna’daki Sırpların vahşetini ve savaşın bütün acılarını, çocukların bile başına gelenleri bütün gerçekliğiyle anlattıkça dayanması kolay olmuyor! Benim gibi siz de çok sert filmlere dayanamıyorsanız diye Nisan Seçkisi için size bir kaç tüyo verebilirim: Fransız filmleri daha “şen şakrak”. Gönül İşleri, Arkadaşlar Arasında, Aşktan Sonra gibi ilişkileri sorgulayan filmler, çok ülke prodüksiyonlu Köstebek Ajan ve Letonya yapımı Aynalar gibi ilginç filmler, Son Banyo ve Aalto gibi farklı filmleri önerebilirim. Ama mesela İran filmi 180 Derece Kuralı, Fransız filmi Şiddetin Başkenti ve bol ödüllü Kanada filmi Düşüş’ten uzak durmalı! Kerem Ayan, son söz olarak da şükredin hâlâ seyredecek yeni filmler var diyor. “Temmuzda Cannes Film Festivali olmazsa ne seyredeceğiz, Cannes ve Venedik festivalleri çevrimiçine karşı, hâlâ salonda yapmayı istiyor!” Fazıl Say: Siz de kongrenizi online yapın Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say, Instagram hesabında yönetmen Andrey Tarkovski’nin, “Dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır” sözünü paylaşarak bir yazı kaleme aldı. Say, “Tıka basa dolu salonlarda ‘lebaleb’ kongreler. Tüm halkın sıkıntılarla boğuştuğu, salgın ve ekonomik çöküntüye uğradığı dönemde. Bilmiyorum, kimsenin aklına geliyor mu, sinemalar, tiyatrolar, konserler, operalar, gösteriler, tüm toplu mekân etkinlikleri? Biliyorlar mı 380 gündür Türkiye’de ve dünyada tüm faaliyetlerin durduğunu? Tüm çalışanların, tüm sektörün, milyonlarca sanat emektarı insanın, maddi ve manevi sıkıntılar içinde beklediğini? Parasızlıktan canına kıyan genç sanatçılar olduğunu? Dolu salonlarımıza duyduğumuz özlemi? Kendimize değil, daha zor durumda kalan sanatçılar için duyduğumuz endişeyi? Bulanıklaşan bir geleceğin yarattığı yılkıyı?” diye yazdı. Piyanist yazının geri kalanında, “‘Online konser yap!’ Siz de kongrenizi online yapın kardeşim. ‘Lebalebçevrimiçicanlıyayınlebalebi’ yapın? Biz artık iyice anladık, bizi düşünen bir yönetim olmadığını. Yazık, dünyayı güzelleştirmek için sanat yapanlara. ‘Dünya mükemmel olmadığı için sanat var’ doğru sözdür. Bir nebze anlayan kaldı mı, merak ediyorum? Bu kadarı da fazla çünkü!” cümlelerine yer verdi. miçovüi‘lnDmakrüesadanmdınyrım’ağatıel Fazıl Say Kral Oidipus İnsan, önce tanrısını yaratıp, aklını ona armağan ederek kurdu düzenini. Sophokles 25 yüzyıl önce kaleme aldığı dünya tiyatro tarihinin başyapıtı Kral Oidipus, Oidipus Kolonos’ta, Antigone adlarını taşıyan tragedya üçlüsünü sanki bu gerçeği insanlığa duyurmak için yazmış. Her çağda, mutsuzluğun belasına kara yazgılılar uğramıştır. Tanrı Apollo, biliciler yoluyla Thebai Kralı Laios’a, doğacak oğlunun, babasını öldüreceğini, annesiyle evleneceğini duyurur. Bunu öğrenen kral, bebeği doğar doğmaz alır, öldürmesi için bir çobana verir. İnsan, kraldır, acıma nedir bilmez; çobandır, yüreği acıma duygusuyla çarpar. Bebeğin ayaklarının soğuktan şiştiğini gören çoban, ona “şiş ayaklı” anlamına gelen Oidipus adını vermekle kalmaz, artık oğlu gibi bakar. Yazgı Olimpos Dağı’nın temiz havasını soluyup, sütle yoğurtla beslenen Oidipus büyüyünce yiğit bir delikanlı olur. Gün gelir, merak ettiği Thebai’ye gitmek üzere yola çıkar. Yazgı, ondan kaçanın ardına düşermiş, Oidipus, kente girerken üç yol ağzında tartıştığı yaşlıyı öldürür; ölen, babası Kral Laios’tur. Kente yeni kral seçilecek. Sınavı Sfenks yapacaktır. “Sabah dört, öğle iki, akşam üç ayaklı yaratık kimdir” sorusunu yanıtlayan Thebai’ye kral olacaktır. Oidipus, yanıtı yapıştırır: “İnsan emeklerken dört, yetişkinliğinde iki, yaşlanınca bastonla yürüdüğünden üç ayaklıdır!” Yeni kral, kraliçeyle evlenmek zorundadır. Evlendiğinin oğlu olduğunu öğrenen kraliçe kendini asar. Oidipus da annesinin etekliğindeki altın iğneleri gözlerine batırarak kör olur. Evrim Evrim, yalnızca değişime yol açmaz, beynin algısını da geliştirir. Bu bağlamda yazgı kurbanı Oidipus’u çağıyla baş başa bırakıp bizim yakaya geçelim. Önasya ülkelerinde öteden beri halk arasında anlatılan, 16. yüzyılda yazıya geçirilen Dede Korkut öykülerindeki bir olay, yazgıyı bir yana atarak evrimleşmeye inandırıcı bir örnek olmuştur. Dede Korkut Kitabı’nın ilk öyküsü “Boğaç Han” boyunda, şölende oğlu olanın ak, oğlu kızı olanın kızıl çadıra oturtulduğu, oğlu kızı olmayan Dirse Han’a ise kara çadırın gösterildiği yazılıdır. Dışlandığına üzülen Dirse Han, talihine küsmez, “başının bahtı, evinin tahtı” saydığı hatununa “Senden midir benden midir, Ulu Tanrı bize neden bir oğul vermez” diye sorar. İnsanın sorup soruşturarak düşüncesini geliştirme bilincine erişinin inandırıcı kanıtıdır bu! Salgın Uygarlık tarihinde, yaşamı haram eden ölümcül salgın olayları epeyce yer tutar. 21. yüzyılın başlarında bütün dünyaya yayılan korona salgını, çağımızda bin yıllar öncesinin kralı Oidipus’un yazgısını yaşatıyor insanlığa. Korona salgınında toprağa gömülenlerin, yakılarak “külü göğe savrulanlar”ın sayısı on milyonları buldu. Başkalaşıma uğrayarak ölüm makinesine dönen korona, neredeyse milyonlara milyonlar katacak. Bu öldürücü salgının aile dağılmalarına yol açtığını bilmelerine karşın, en basit kurala uymadan düğünlerde halay çekmeler, kongrelerde binleri aralık koymadan bir araya getirmeler, askere uğurlamalardaki kucaklaşmalar nasıl önlenecek? Yalnız korona salgını mı; bir günde onlarca kadının canına kıyıldığı, kocanın karısını, babanın çocuğunu, çocuğun babasını, oğlun anasını, ananın oğlunu öldürüp cesedini yaktığı, gençlerin sevgilileri genç kızları parçalayıp bavullara tıktığı nerede görülmüş... Bunda kayırmacılığın, gençler arasındaki işsizliğin, pahalılığın, kadına uygulanan şiddetin görmezden gelinmesinin, ailelerine karşı görevlerini yapamayınca çözümü canına kıymakta bulan yeni evlilerin etkisi de yok mu?.. Mamut Art için başvurular başladı Türkiye genelinde 9 yıldır bağımsız yeteneklere sergileme ve kendini tanıtma imkânı sunan Mamut Art Project, 2021 edisyonu için 2 Mayıs’a kadar bağımsız sanatçıların başvurularını bekliyor. Bugüne kadar farklı disiplinlerde üretim yapan 400’ün üzerinde sanatçıyı sanatseverler ve sanat profesyonelleriyle buluşturan Mamut Art Project’in bu yılki jürisinde sanatçı ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı ve İç Mimarlık Bölüm Başkanı Can Altay; küratör, sanat tarihçisi ve yazar Necmi Sönmez; sanatçı Hale Tenger; sanat danışmanı Melis Terzioğlu ve Pilot Galeri kurucusu ve direktörü Azra Tüzünoğlu yer alıyor. Ayrıntılı bilgi ve başvurular: www.mamutartproject.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle