Katalog

8 12 NİSAN 2021 PAZARTESİ HABER Öğrenciyken katıldıkları eylemler nedeniyle mesleklerini yapmaları engelleniyor w Avukata ruhsat zulmü BİLAL ÇELİK Öğrencilik yıllarında katıldıkları eylemler nedeniyle haklarında soruşturma ve davalar açılan yüzlerce hukuk fakültesi mezununa ya avukatlık ruhsatı verilmiyor ya da aldıkları ruhsatlar iptal ediliyor. Davaların sonuçlanması yıllar sürerken mesleğini yapamayan avukatlar yürütmenin durdurulması için karşı davalar açtı. 2016’daki OHAL ile başlayan ruhsat iptalleri geçen yıl büyük bir artış göstererek yüzlerce hukuk mezununu mağdur etti. Uygulamanın anayasaya ve temel hukuk ilkelerine aykırı olduğunu belirten mağdurlar, “Her bakımdan eşitsiz ve hukuksuz bu maddenin doğrudan iptal edilmesi, hiç değilse masumiyet karinesini esas alan bir yaklaşımla kişi hakkında yürütülen kovuşturma kesin bir karara bağlanana kadar avukatların ruhsatlarına dokunulmaması gerekiyor” dedi. Barolar duruma duyarsız kaldı Ruhsatı iptal edilen mağdurlardan Barış Barışık da baroların karşılaştıkları hukuksuzluğa duyarsız kaldığını savundu. Barışık, “Barolar, avukat adaylarının ruhsatlarını onayladıktan sonra bütün sorumluluklarının bittiğini düşünüyorlar. Söz konusu hukuka aykırı duruma ilişkin herhangi bir tepki verilmemekte, ruhsatı gasp edilen avukat adaylarıyla herhangi bir dayanışma gösterilmektedir. Mesela, ruhsatımın gasp edilmesi üzerine açılan davada müdahil olması yönünde talepte bulunmama rağmen Ankara Barosu gerekçesiz bir şekilde reddederek vermiş olduğum hukuk mücadelesinde taraf olmadı” diye konuştu. Masumiyet karinesi ihlal ediliyor Kesin karara kadar beklensin Uygulamanın kaynağı olan Avukatlık Kanunu’nun 5/3. maddesine dikkat çeken mağdur avukatlardan Gönül Gören, “İki yıl ve üzeri ceza alabileceğiniz bir suçtan kovuşturma altındaysanız avukatlığa alınma isteminiz hakkındaki kararın bu kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebiliyor. Fakat bu hüküm emredici değildir ve idareye bir takdir yetkisi tanır. Takdir yetkisine sahip olan idari merciler ilgili Baro, TBB ve Adalet Bakanlığı’dır. Bu yetki, siyasi saiklerle kullanılması halinde hukuka aykırı kabul edilmelidir” diyor. Uygulamanın anayasaya aykırı olduğunu belirten Gören, “Hiç değilse masumiyet karinesini esas alan bir yaklaşımla kişi hakkında yürütülen kovuşturma kesin bir karara bağlanana kadar avukatların ruhsatlarına dokunulmaması gerekiyor” ifadelerini kullandı. Ruhsatı iki kez iptal edilen Simin Atabay, “Bir yılı aşkın süre sonra ruhsat almıştım. Fakat henüz mesleğimin 15. gününde tarafıma iptal istemli dava açıldığını öğrendim. Bu süre zarfında mesleğe adapte olmak elbette çok zor. Bu durumu yaşayanlar olarak dosya almaktan imtina ediyoruz. Çünkü her an bir yürütmenin durdurulması kararı ile ruhsatımız yeniden elimizden alınabilir. Benim de aynen öyle oldu. Mesleğimin 3. ayında iken Yürütmenin Durdurulması kararı verildi ve yeniden işsizdim. Üstelik verilen bu karar masumiyet karinesinin ihlali demek” şeklinde konuştu. Stajyer avukatlar zor durumda Söz konusu uygulamaya takılan bir diğer isim olan Harun Kaya da ruhsatının iptal edilmesinin yanı sıra mesleğe yeni başlayan adayların da düştüğü zorluklara dikkat çekiyor. Bakanlığın stajyerlere herhangi bir ücret ödemediğine dikkat çeken Harun Kaya, “Oysaki, hâkim ve savcı stajyerleri aylık 5 bin 6 bin TL’ye varan bir staj ücreti almakta ve kısa süre içerisinde bir ev veya araba alacak seviyeye gelmektedir. Ancak, avukat stajyerine gelince özellikle stajın ilk 6 aylık kısmında Adalet Bakanlığı nezdinde stajyer avukata herhangi bir ücret verilmemektedir. Bu durum yargının kurucu ayakları arasındaki eşitsizliği açıkça göstermektedir” dedi. Üniversite öğrencisi B.Ü., iki yıldır kendisine cinsel istismarda bulunanların cezalandırılmasını bekliyor Adalet ne zaman gelecek? KÜBRA KÖKLÜ Kayseri’de üniversite öğrencisi olan, yüzde 65 şizofreni hastası B.Ü. (24), 2019 ve 2020 yılları arasında birden fazla kişinin cinsel istismarına maruz kaldığını iddia etti. B.Ü’nün hakkında şikâyetçi olduğu V.Y. ve H.Ş, ifadeleri aldıktan sonra serbest bırakıldı. B.Ü’nün babası Ö.Ü., “Biri 10 ay oldu, diğer olayın üzerinden ise bir yıl geçti ancak hâlâ dava açılmadı. Kızım yaşadıkları yüzünden intihara kalkıştı. Adaletin sağlanması için ne yapmamız gerekiyor” diye sordu. B.Ü., 14 Ekim 2019’da V.Y. tarafından cinsel istismara uğradığını iddia etti. B.Ü’nün., V.Y.’den şikâyetçi olması üzerine Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı. İddianamede, şüphelinin, beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan B.Ü’ye yönelik “nitelikli cinsel saldırı” ve “nitelikli kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarını işlediği belirtildi. Ayrıca, V.Y. hakkında yakalama kararı çıkarıldığı ancak yakalanamaması nedeniyle ifadesinin alınamadığı da kaydedildi. Ancak iddianame tamamlandıktan sonra cezaevinde olduğu öğrenilen V.Y’nin, cezaevinden çıktıktan sonra ifadesi alınarak serbest bırakıldı. ‘Bana kimse bir şey yapamaz’ B.Ü., 13 Haziran 2020 tarihinde ise annesinin isteğiyle görüştüğü H.Ş. (59) tarafından cinsel istismara uğradığını belirterek şikâyetçi oldu. Ancak şikâyetin üzerinden 10 ay geçmesine karşın şüphelinin HTS kayıtlarına başvurulmadığı ve dosyanın halen soruşturma aşamasında olduğu belirtildi. Mağdurun babası Ö.Ü., H.Ş’nin kendisini arayarak “Bana kimse bir şey yapamaz” dediğini ve tehdit ettiğini belirtti. İntihara kalkıştı Baba Ö.Ü., iki yıldır davaların açılmadığına dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti: “Kızım 2015 yılında İngilizce Matematik bölümünü kazandı ve okumaya gitti. Okuldan tanıştığı bir arkadaşının cinsel istismarına uğramasıyla depresyona girdi ve şizofreni hastası oldu. Annesi tedavi olmasına izin vermeyince hastalığı daha da ilerledi. Annesi ile ben ayrı yaşıyorum. Cinsel istismar olaylarından arkadaşları sayesinde haberim oldu. Hem şüpheliler hem de boşanma davası açtığım eşim hakkında şikâyetçi oldum. Kızımı da yanıma aldım ancak yaşadığı travmalar nedeniyle intihara kalkıştı. 4 aydır tedavi görüyor. Kızımın ya da benim başıma olumsuz bir olayın gelmesi geciken adalet sisteminden kaynaklı olacaktır.” ODTÜ yönetimi, öğrencilerin gökkuşağı renklerine boyadığı merdivenleri beyaza boyadı Merdiven operasyonu Daha önce öğrencilerin renklendirdiği kampus merdivenlerini griye boyayan ODTÜ yönetimi, yeniden gökkuşağı renklerine boyanan merdivenleri bu sefer de beyaza boyadı. Beyaza boyanan basamakların üzerine kırmızı renklerle “ODTÜ” yazıldı. ODTÜ’lüler, renklendirdikleri merdivenlerin yönetim tarafından yeniden boyanmasına sosyal medya üzerinden “#GökkuşağımaDokunma” etiketiyle tepki gösterdi. ODTÜ Savunulmalıdır adlı Twitter hesabından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Gökkuşağı merdivenlerini önce griye, sonra beyazkırmızıya boyayan atanmış ODTÜ yönetimi, bu sefer de beyaza boyayıp üzerine stencille ODTÜ yazdı. Bu komik inatlaşma karşısında söyleyecek sözümüz kalmadı, boya satın almaktan paramız da...” ODTÜ Rektörlüğü, daha önce griye boyadığı gökkuşağı renklerini 3 Nisan’da da kırmızıbeyaza boyamış, olayın ardından uzun süre geçmeden merdivenler, ODTÜ’lüler tarafından yeniden renklendirilmişti. Merdivenler, son olarak yönetim tarafından beyaza boyandı, üzerine kırmızı boyalarla ‘ODTÜ’ yazıldı. l Haber Merkezi Baro Başkanı Durakoğlu’ndan TBB Başkanı Feyzioğlu’na: Arkamızdan vurulduk İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Metin Feyzioğlu’nun kendisini iktidara kanıtlama çabası içerisinde olduğunu savunarak, “Feyzioğlu tarafından arkadan vurulduğumuzu düşünüyorum” dedi. Platform İstanbul kanalına konuk olan Durakoğlu, “Barolar Birliği neden bu halde?” sorusunu yanıtlarken, “Barolar Birliği Başkanı’nın ekseni kaydı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın başbakan olduğu dönemde takındığı muhalif tavrı biliyoruz. Mesela bir yargı reformu sırasında avuçları patlarcasına alkışlamıyordu. Bu neden oldu, ne oldu bilmiyorum” ifadelerini kullandı. Baroların temel görevinin hukukun üstünlüğünü korumak olduğunu belirten Durakoğlu, “Hukuk devleti anlamında yaptığımız mücadelede kaybettik. TBB’nin kurumsal kimliğini bir tarafa bırakıyorum ama Feyzioğlu tarafından arkadan vurulduğumuzu düşünüyorum” diye konuştu. l Haber Merkezi MEB müdürlerinden sözde fetvalarıyla tanınan ‘hocaefendi’ye şifa dilekleri “Genç kaynananın şehvet uyandırabileceği”, “Asansörde halvet ortamı oluşabileceği”, “6 yaşındaki çocuklarla evlenilebileceği” gibi sözde ‘fetva’larıyla bilinen Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nureddin Yıldız, koronavirüse yakalanınca hastaneye kaldırıldı. Tedavisinin ardından taburcu edilen Yıldız’a Milli Eğitim Bakanlığı’nda üst düzey sorumlu isimlerin sosyal medyadan “şifa” dileklerinde bulunması dikkat çekti. MEB ARGE Kalite ve İzleme Daire Başkanı Mehmet Baki Öztürk, “Günümüzün kıymetli âlimlerinden Nureddin Yıldız Hocamız hastaneye kaldırılmış. Rabbimden acil şifalar dilerim. Böyle mücahit, muhakkik, müdakkik ve ömrünü gençlerin yetişmesine vakfeden hocalar pek yetişmiyor. Rabbim ümmete bağışlasın” ifadelerini kullandı. Sinop İl Milli Eğitim Müdürü Ercan Yıldız da Nureddin Yıldız’a “hocaefendi” diyerek “Acil şifalar diliyorum, inşallah en kısa zamanda sıhhatine ve sohbet meclislerine kavuşur” diye yazdı. l Haber Merkezi OLCAY SENEM YAŞAMINI YİTİRDİ Mücadelesi unutulmayacak Kars’ta Kültür Türizm İl Müdürlüğü’nde taciz ve mobbinge maruz bırakıldığını duyuran ve 2016 yılından beri kanserle mücadele eden Olcay Senem, yaşamını yitirdi. Senem, hastaneye yattığı dönemlerde sosyal medyadan paylaştığı güler yüzlü ve umut dolu mesajlarıyla biliniyordu. Yaptığı açıklamalar sonrası Müze Müdürlüğü’ne sürgün edilen kanser hastası Senem, verdiği mücadele sonucu 26 Mart’ta eski görevine geri dönmüştü. ‘Asla sessiz kalmayın’ Senem, karar sonrası yaptığı açıklamada, “Müdür hâlâ korunuyor. Verilen karar verdiğim mücadelenin bir sonucu. Kadınlar artık susmasın. Kurumlarda birçok işçi kadın tacize uğruyor. Toplum baskısından açıklamaktan utanıyorlar. Tacizci utansın. Asla sessiz kalmayın. Kanseri de yeneceğim, susma zamanı değil artık” demişti. Kurum müdürü ise Senem’in iddialarını reddetmişti. Kanserle mücadelesinde, hastalığının en ağırlaştığı dönemlerde dahi sosyal medyadan güler yüzlü fotoğraflar paylaşan Senem, geride “Ben kanseri yenmeliyim, Umut annesiz yapamaz” dediği oğlunu bıraktı. Olcay Senem’in yaşamını yitirmesinin ardından ardından sosyal medyada çok sayıda mesaj paylaşıldı. l Haber Merkezi Şanlıurfa’da iş cinayeti Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde mucur ocağında göçük meydana gelmesi nedeniyle bir kişi öldü, bir kişi yaralandı. Kırsal Bozca Mahallesi yakınlarındaki mucur ocağında, kepçe operatörü Yusuf Babaç (31), kazı yaparken göçük meydana geldi. Babaç ve yanındaki ismi henüz belirlenemeyen bir işçi düşen taşların altında kaldı. Operatör Babaç olay yerinde hayatını kaybetti, yaralanan işçi şantiye görevlilerince Viranşehir Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Güvenlik güçlerince olay yerindeki incelemenin ardından Babaç’ın cenazesi aynı hastanenin morguna gönderildi. l Haber Merkezi 4 ÇOCUK ANNESİYDİ Bir kadın daha ÖLDÜRÜLDÜ İstanbul Pendik’te hakkında daha önceden uzaklaştırma kararı verilen eşi Göksel Koca (31) tarafından bıçaklanan dört çocuk annesi Arzu İlhan Koca (39) adlı kadın hayatını kaybetti. Olay geçen perşembe akşamı meydana geldi. İddiaya göre, Arzu İhan Koca ile eşi tesisatçı Göksal Koca arasında akşam evlerinde tartışma çıktı. Tartışmanın büyümesinin ardından Koca elindeki bıçakla eşi Arzu İlhan Koca’yı vücudunun çeşitli bölgelerinden bıçakladı. Annelerinin sesini duyan çocuklar tartıştıkları odaya gelince üvey babaları Koca olay yerinden kaçtı. Hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen Arzu İlhan Koca hayatını kaybetti. Polis ekipleri eşini bıçaklayan Koca’yı yakaladı. Emniyet’teki işlemlerin ardından mahkemeye sevk edilen Koca, tutuklanarak cezaevine gönderildi. Arzu İlhan Koca’nın, ocak ayında polis merkezine gidererek eşi Göksal Koca hakkında kendisine şiddet uyguladığını gerekçesiyle uzaklaştırma kararı aldırdığı öğrenildi. l Haber Merkezi