28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ 11 12 NİSAN 2021 PAZARTESİ New York İstinaf Mahkemesi’nde bankanın dokunulmazlık itirazı bugün görüşülecek Halkbank’ın ‘son şansı’ Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) devam eden ve İran yaptırımlarını deldiği iddia edilen Halkbank’ın kritik duruşması bugün. Bankanın yargılamaya ilişkin yaptığı itiraz, New York İstinaf Mahkemesi’nde görüşülecek. Üç hâkim tarafından yapılacak duruşma, Halkbank aleyhine sonuçlanırsa 3 Mayıs’tan sonra yaptırımlara kadar gidecek seri duruşmalar başlayacak. Lehine çıkarsa dava düşecek. Halkbank, ABD’nin İran’a karşı yaptırımlarını ihlal ettiği suçlamasıyla New York’ta yargılanıyor. 15 Ekim 2019 tarihinde açıklanan 45 sayfalık iddianamede, Halkbank yönetiminin Türk hükümetinin üst düzey yetkilileri tarafından desDuruşmada alınacak karar Halkbank’ın lehine çıkarsa yargılama bitecek, aleyhine çıkarsa 3 Mayıs’ta sonu yaptırımlara uzanacak seri duruşmaların başlaması gündemde. teklendiği ve korunduğu iddia edilmişti. İddialar arasında Halkbank’ın yaptığı transferlerin tutarının yaklaşık 20 milyar doları bulduğu öne sürülmüştü. Halkbank’ın eski genel müdürü Hakan Atilla da para transferlerine yardım ettiği öne sürülerek 32 ay hapis cezasına çarptırılmış, daha sonra delil yetersizliği nedeniyle salıverilmişti. Sarraf tanık olabilir Suçlamaları kabul etmeyen Halkbank’ın “Yabancı Devlet Dokunulmazlığı Yasası” kapsamında ABD’de yargılanamayacağına ilişkin itirazı bugün New York İkinci Bölge Mahkemesi’nde görüşülecek. Savcılık ise bankanın ABD’de yargılanabileceği görüşünü öne sürüyor. Üst mahkeme eğer Halkbank’ı haklı bulursa, New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesi’ndeki yargı süreci duracak. Aleyhine karar verirse, dava alt mahkemede belirlenen jürili seri duruşma takvimi kaldığı yerden devam edecek. 3 Mayıs’tan itibaren Halkbank’ın yargılanmasına başlanacak. Davayı yakından takip eden New York Barosu avukatı Cahit Akbulut, geçen hafta “Bu savunma Halkbank için son bir şans. Ancak bu mahkemeden Halkbank’ın suçsuzluğu yönünde bir kararın çıkması oldukça düşük bir ihtimal” yorumunu yapmıştı. Bu arada hukukçulara göre, Halkbank’ın da sanık olarak yargılandığı Rıza Sarraf davasında içerikleri bilinmeyen en 40 gizli dosya olduğu belirtiliyor ve Sarraf’ın davada yeniden “yıldız” tanık olabileceği belirtiliyor. Halkbank davasından ötürü Amerika’da 28 ay hapis yatan Hakan Atilla’nın, Türkiye’ye dönüşünde üstlendiği Borsa İstanbul Genel Müdürlüğü görevinden istifası ise yeni ABD Başkanı Joe Biden’e bir jest olarak yorumlanmıştı. Tedarik güçlüğüne önlem olarak hammadde ihracatına kısıtlama isteniyor Mobilyada karaborsa korkusu Martta hammadde azlığı nedeniyle iç piyasada fiyatların yaklaşık yüzde 15 arttığı mobilyada karaborsa endişesi yaşanıyor. Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği (MOSDER) Başkanı Mustafa Balcı, son bir yıldır gündemde olan hammadde sorununun üretime olumsuz yansıdığını belirterek iç piyasadaki 36 bin üreticinin hammaddeye ulaşmakta zorluk yaşadığını açıkladı. “Üreticiler sunta, sünger ve cam için hammaddeye ulaşmakta sıkıntı yaşıyor. YerALİ CAN POLAT li sunta üreticileri ürünlerini yurtdışına yüzde 20 daha zamlı sattıkları için iç piyasadaki üreticiler hammadde bulmakta zorlanıyor. Sünger ve cam için de hammaddeye ulaşmakta sıkıntı yaşıyoruz” diyen Balcı, şunları söyledi: Üretim yapamayacağız “Maalesef bu durumda karaborsayla mücadele eder gibi mücadele etmek durumunda kalıyoruz. Bu şekilde devam ederse üretim yapamaz hale geleceğiz. Özellikle son dönemde sünger, yay, boru profil, yonga levha, yongalam, MDF, MDFlam gibi malzemelerin fiyat artışı karşısında temennimiz hammadde sağlayıcı firmaların ve tedarikçilerin bu sorununu çözerek gereken fiyat indirimini yapmalarıdır.” Balcı, hükümetten hammadde ihracatı konusunda belli bir sınırlama getirilmesini talep ettiklerini vurgulayarak, Ticaret Bakanlığı’na bu konudaki taleplerini ilettiklerini sorunun çözümü için bakanlıklar nezdinde görüşmelere devam edileceğini aktardı. Özellikle sünger alımında hammadde kilogram fiyatlarının geçen yıla oranla nerdeyse iki katına çıktığını belirten Balcı, “Yoğun talep nedeniyle iç pazarda ve ihracatta teminlerin 60 günü bulduğu bugünlerde, hammadde sıkıntısı, başta koltuk üretimi olmak üzere diğer bazı modellerin üretimini geciktiriyor. Halihazırda ihracat siparişi hazırlanmış mallarımızı ancak 1015 gün gecikmeli olarak konteynıra yükleyebiliyoruz” diye konuştu. Cam üretiminde de sorunlar olduğunu hatırlatan Balcı, “Ürünlerinde cam ve ayna kullanan mobilyacılar da oldukça zorlanıyorlar. Ülkemizin en büyük cam üreticisi olan firma aşırı yoğun istek olması nedeni ile talebi karşılayamıyor” dedi. Fabrikalar tehlikede Modoko Yönetim Kurulu Başkanı Koray Çalışkan ise Bloomberg HT’ye yaptığı açıklamada hammadde bulunmadığı için fabrikaların kapanma noktasında olduğunu söyledi. Çalışkan, “Konuştuğumuz fabrikalardan şunu duyuyoruz. ‘Aldığımız projeleri teslim etmekte zorlanıyoruz. Hammadde bulamıyoruz. 200 TL olması gereken MDF’leri 320 TL’ye alıyoruz.’ SuntaMDF üreticileri yoğun vaziyette ihracata çalışıyor. İç pazarda da biz hammadde sıkıntısı yaşıyoruz. Türkiye’nin ihraç ettiği ürünleri o ülkelerden tekrar Türkiye’ye getirmeye çalışmak gibi komik olaylar yaşamaya başladık” dedi. 500 bin kişiye istihdam yaratıyor 4 Yan sektörlerle birlikte 500 bin kişiye istihdam sağlanıyor. 4 Türkiye çapında 36 binden fazla üretici var. 4 2020 yılında 3.5 milyar dolarlık ihracat yapıldı. 4 Yurtiçinde 50 milyar TL’lik satış yapıldı 4 2021 sonunda 4.5 milyar dolarlık ihracat öngörülüyor. 4 Türkiye mobilya ihracatı yapan ülkeler arasında sekizinci sırada. İHRACAT HEDEFI YÜKSELDI Türkiye’nin istihdam ve ihracatına ciddi katkı veren mobilya sektörü, yıl sonu ihracat hedefini 4.5 milyar dolardan 5 milyar dolara yükseltti. Türkiye’de üretilen ve yaklaşık 200 ülke ve serbest bölgeye satılan mobilyanın 2021 yılı ilk çeyrek verileri, sektör temsilcilerini mutlu etti. Ocakmart döneminde ihracatını yüzde 15 artırarak 963 milyon seviyesine yükselten mobilya sektörü, nisan ve mayıs aylarında gerçekleştirmeyi planladığı katma değerli ürün ihracatıyla yıl sonu dışsatım hedefini revize etti. İHTİYAÇ SAHİPLERİNE ATO’dan ramazan yardımı çağrısı Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran, yeni tip koronavirüs (Covid19) önlemleri kapsamında toplu iftarların olmayacağı ramazanda, ihtiyaç sahiplerine yardım edilmesinin ayın manevi iklimine uygun düşeceğini belirtti. Ramazanda salgınla mücadele kapsamında tedbirlerin uygulanacağını anımsatan Baran, “Covid19, üretmenin, paylaşmanın, dayanışmanın önemini daha çok kavramamıza vesile oldu” dedi. l Ekonomi Servisi TESK’TEN İSRAF UYARISI Ramazanda gıda israfı önlenmeli Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, salgın koşullarına dikkati çekerek gıda alışverişinin arttığı ramazanda israftan kaçınılması çağrısında bulundu. Palandöken, Birleşmiş Milletler Gıda İsraf Endeksi Raporu’na göre her yıl 7.7 milyon ton yiyecek ve içeceğin israf edildiği Türkiye’nin dünyada en fazla gıda israfı yapılan üçüncü ülke konumunda bulunduğunu aktararak, “Covid19 ile mücadele ettiğimiz bu yıl evlerimizde geçireceğimiz mübarek ramazan ayında artan alışverişlerin israfa yol açmaması için sofralarımızı kurarken doyabileceğimiz kadar yemek pişirmeye ve ihtiyacımız kadar ekmek, pide ve kuru bakliyat almaya dikkat etmeliyiz” diye konuştu. l Ekonomi Servisi Çark borçla dönüyor MUSTAFA ÇAKIR Faizlerdeki artış bile yurttaşın borçlanmasının önüne geçemedi. Geçim zorluğu nedeniyle en fazla artış ihtiyaç kredilerinde yaşanırken toplam bakiye 401.2 milyar TL’ye ulaşarak rekor kırdı. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın ekonomideki haftalık gelişmeler ve genel görünüme yer verdiği raporunda yer alan “bankacılık sektörü tüketici kredileri ve kredi kartlarının gelişimi” verilerine göre tüketici kredilerinde toplam bakiye 691.8 milyar liraya ulaştı. Bireysel kredi kartlarındaki toplam bakiye tutarı da 154.7 milyar lira oldu. Bankacılık sektörü tüketici kredileri türlerinin gelişimine bakıldığında ise faizlerdeki artışa rağmen konut, taşıt ve ihtiyaç kredilerine talep sürdü. 26 Mart’ta 276.8 milyar lira olan konut kredileri toplam bakiyesi 277 milyar liraya, 13.3 milyar lira olan taşıt kredileri 13.6 milyar liraya, 399.9 milyar lira olan ihtiyaç kredileri de 401.2 milyar liraya çıktı. İhtiyaç kredileri, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana ilk kez bu seviyeye ulaştı. Raporda, bankacılık sektörü tüketici kredileri ve bireysel kredi kartları takibe giren alacak oranları de yer aldı. Verilen tabloya göre, 2 Nisan itibarıyla toplam kredilerde oran yüzde 3.8, tüketici kredilerinde yüzde 1.7, bireysel kredi kartlarında da yüzde 3.2. Borcunu ödememiş gerçek kişi sayısı ocak ayı itibarıyla tüketici kredilerinde 41 bin 838, bireysel kredi kartarında 40 bin 663, tüketici ve/veya bireysel kredi kartlarında ise 73 bin 380 oldu. Yasal takibe düşmüş ve halen yasal takipte devam eden borçlu sayısı ise ocak itibarıyla tüketici kredilerinde 2.3 milyon kişi. Bireysel kredi kartlarında 2.4 milyon kişi. Tüketici kredisi ve/veya bireysel kredi kartında ise 3.4 milyon kişi. l ANKARA 40 meslekten daha yeterlilik istenecek Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nca, aralarında, elektrik tesisatçısı, elektrik ve doğalgaz sayaç sökmetakma elemanları, çimento üretim elemanı, tıbbi atık toplayıcısı, mermer doğal taş ocakçısı ve yeraltı hazırlık işçisinin de olduğu 40 meslek için yeterlilik belgesi zorunluluğu getirildi. Mesleki Yeterlilik Kurumu’nun (MYK), yüksek risk grubundaki “tehlikeli” ve “çok tehlikeli” sınıftaki 143 meslekte belgeli çalışan şartı bulunuyor. Kurum şimdi de madencilik ve enerji sektörlerindeki meslekler başta olmak üzere, aralarında elektrik tesisatçısı, elektrik ve doğalgaz sayaç sökmetakma elemanları, çimento üretim elemanı, mermer doğal taş ocakçısı ve yeraltı hazırlık işçisinin de aralarında olduğu 40 meslekte, Mesleki Yeterlilik Belgesi olmayanlar 10 Nisan 2022’den itibaren çalışamayacak. l Ekonomi Servisi İlk Rus turist kafilesi Bodrum’da Muğla’nın Bodrum ilçesine, Rusya’dan sezonun ilk turist kafilesini getiren uçak MilasBodrum Havalimanı’nda “su takı”, yolcuları ise karanfillerle karşılandı. Türkiye’nin öncü destinasyon yönetim şirketlerinden biri, Bodrum’da sezonu 9 aya çıkaracak ‘full charter’ uçuşlarının ilkini dün Rusya’nın başkenti Moskova’dan Bodrum’a yapılan direkt uçuş ile gerçekleştirdi. Moskova’dan 233 yolcuyla havalanan uçak, MilasBodrum Havalimanı’na indi. TÜRSAB Başkanı Yüksel Aslan, “18 Nisan itibarıyla aynı hava yolu şirketi, her gün Moskova ve Kiev’den Bodrum’a uçacak” dedi. l DHA TEMSİLCİ ATADI Pinterest’in reklam yasağı kaldırıldı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), sosyal medya platformu Pinterest’in, reklam yasağının kaldırılmasına karar verdi. Sosyal medya platformlarını, Türkiye’de temsilci atamadıkları sürece aşamalı olarak cezalandırmayı öngören düzenlemeyle 19 Ocak’ta Pinterest’e reklam yasağı uygulanmaya başlanmıştı. Resmi Gazete’de yayımlanan kararla bu yasak kaldırılmış oldu. l Ekonomi Servisi Absürdistan’da son durum Ekonomi dibe vurdu, lebaleb toplantılardan sonra vaka sayısı tavana çarptı. Kanal İstanbul ve Montreux Anlaşması tartışması sürerken 104 emekli amiral konuya ilişkin bir bildiri yayımladılar. Bildirinin içeriği yok sayılıp biçimi darbe niyeti olarak nitelendi, tutuklamalar başladı. Çin şirketleri, ciddi jeopolitik sorunlar yaratmak bir yana, büyük ekolojik sorunlar yaratmaya aday Kanal İstanbul Projesi için teklif vermeye hazırlanıyormuş. Absürdistan’da son durumu anlamak çok zor. Yine de Mine Söğüt ve Ali Sirmen’in cuma günü yayımlanan yorumları yardımcı olabilir. ‘Demokratik yollardan yararlanarak’ Mine Söğüt, çok ilginç bir şey yapmış, “darbe” sözcüğünün “resmi” tanımının (TDK), Cumhuriyet kurulduğundan bu yana geçirdiği evrimi izlemiş. Söğüt’ün aktardıklarından, “darbe” tanımının evrim sürecinin bir noktada bir mutasyona uğradığı anlaşılıyor. Başlangıçta “apolitik” olan tanım, 1960’lara geldiğimizde, ülkedeki kapitalizmin sınıfsal, kültürel yapısındaki gelişmeleri yansıtan bir siyasi boyut kazanarak “Hükümet darbesi, hükümeti kanunsuz yollardan ele geçirmek” olarak, demokrasinin karşıtı bir durumu betimleyecek biçimde değişmiş. Bu noktada “darbe” tanımı, evrensel (örneğin, Oxford Sözlüğü’ndeki, Larousse’daki) anlamıyla buluşuyor. Siyasal İslamın siyaset sahnesine çıkarak Cumhuriyeti tehdit etmeye başladığı yıllarda, örneğin 1995’te darbe tanımına, bu yeni durumda ne yapacağını bilemeyen düzenin korkularını yansıtan “ ‘Demokratik yollardan yararlanarak’ hükümeti istifa ettirmek” ifadeleri eklenmiş. Böylece darbe tanımı, bir mutasyona uğramış, “kanunsuz yollardan hükümeti devirmeye” ilişkin, genelde evrensel kabul gören anlamını terk etmiş. Böylece siyasetin demokratik yolları ve araçları, örneğin, protesto gösterileriyle, basın açıklamalarıyla, kamuoyunun algısını etkilemeye çalışarak boykot, grev yaparak, Meclis’te güvensizlik oyu vererek, Meclis’i boykot ederek, Anayasa Mahkemesi’nde dava açarak hükümetleri istifaya zorlamak, çalışamaz hale getirmek, kısacası etkin bir muhalefet yapmak “darbe” tanımı içine alınmıştır. Bu tanıma göre, bir hükümet partisi, kendini tehlikede hissettiği anda muhalefeti darbeci olarak niteleme ayrıcalığına sahiptir. Haklar ve özgürlükler içeriğinden koparılmış, düşünce ifade etmenin toplumsal araçlarından arındırılmış yalnızca seçimlere indirgenmiş bir “demokrasi” içinde seçimlerin de artık bir anlamı olmayacaktır! Bugünkü durum tam da budur! Cumhuriyetin kazanımlarına karşı çıkanlar Ali Sirmen, bu “mutasyonun” yarattığı olanakları, muhalefeti susturmanın aracına dönüştüren aktörü, Montreux Anlaşması tartışması bağlamında tanımlıyor: “Onların sorunu aslında belirli bir kazanımla, birikimle, değerle veya zaferle değildi. Onlar aslında, Türkiye’yi sevmiyorlar, aydınlanmacı laik Cumhuriyeti sevmediklerinden onun bütün kazanımlarına da karşı çıkıyorlardı.” Burada, anahtar sözcük “onlar”. Geçmişte birçok kez çözümlemesini yaptığım için çok kısaca değinirsem: “Karşımızda, dinci entelijansiyanın, dini bilginin tekeline sahip olmaya ilişkin özgün bir sınıfsal şekillenmesi ve ona özgün bir iktidarideolojiekonomi (rant, komisyon, haraç yoluyla artıkdeğer edinme ve bölüşme) ilişkisi var.” Bu entelijansiyanın tarihsel kökleri (habitus’u) Osmanlı bürokrasisine kadar gidiyor. “Onlar” Cumhuriyetin tüm kazanımlarına karşı çıkıyorlar. Çünkü bu “kazanımlar” (özellikle laiklik, hukuk devleti, Arap harflerinin terk edilmesi, “kıyafet devrimi”, kadın hakları, nihayet sık sık aksamış olsa da bir demokratikleşme projesi gibi kurumsal ve simgesel gelişmeler), “onlar” açısından siyasi, ekonomik, kültürel iktidarlarının kaybı anlamına geliyor. Cumhuriyet bu sınıfı dağıttı, bireyleri de “yeraltına”, yerel mevzilere çekilmek zorunda kaldılar. “Onlar” (Siyasal İslamın rejimi AKP hükümeti), bu sınıfın 1980’den bu yana gelişen yeniden şekillenme sürecinin ürünüdür. “Onları” Türkiye sosyal formasyonunun sınıflar matrisi içine yerleştirmeden, Türkiye’de “süreç olarak faşizme” direnmek, ülkenin emperyalist sistem içindeki yerine ilişkin politika üretmek, hatta siyaset yapmak mümkün olmayacaktır, bugüne kadar da olmamıştır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle